2006/287 K. 2007/94 T. 9.3.2007

VDDK., E. 2006/287 K. 2007/94 T. 9.3.2007

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2006/287
Karar No.: 2007/94
Karar tarihi: 09.03.2007

İstemin Özeti : Açık artırma yoluyla Hazineden satın alınan taşınmazlar

nedeniyle ödenen katma değer vergisinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenen vergilerin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.

Ankara 4.Vergi Mahkemesi 5.2.2002 günlü ve E:2001/765, K:2002/123 sayılı kararıyla; 3065 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 4706 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin birlikte değerlendirilmesinden, müzayede yoluyla satılan Hazine taşınmazlarının katma değer vergisinden istisna olduğu ve bu istisnanın 4706 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 17.7.2001 tarihinden önce satışı yapılmakla birlikte tapuda devir işlemleri yapılmayan taşınmazları da kapsadığı, müzayede yoluyla satın alınan taşınmaz nedeniyle doğan verginin 16.7.2001 günü ödendiği, tapuda tescil işleminin ise 21.12.2001 günü gerçekleştiği, davacı tarafından daha önceden satın alınan, ancak 4706 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra devir işlemleri gerçekleşen taşınmaz satışı nedeniyle ödenen vergilerin iadesi isteminin reddedilmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle, işlemi iptal etmiş, faiz istemini reddetmiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 13.10.2005 günlü ve E:2002/1909, K:2005/2435 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 nci maddesinde mükelleflere düzeltme talebinde bulunma hakkı tanındığı, 123 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında, düzeltme merciinin talebi yerinde görmesi durumunda, düzeltmenin yapılmasını emredeceği, yerinde görmemesi halinde keyfiyetin düzeltmeyi isteyene yazı ile tebliğ olunacağı, 124 üncü maddesinde ise, vergi mahkemesine dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebileceklerinin kurala bağlandığı, aynı Kanunun 8 inci maddesinde ise, mükellefin tanımının yapıldığı, Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde de, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların mükellef olduğunun belirtildiği, buna göre, dolaylı bir vergi türü olan katma değer vergisinin mükellefi, vergiye nihai olarak katlanmak durumunda kalan kişi ya da kişiler değil, onlara mal teslim eden veya hizmet ifasında bulunan kişiler olduğundan, verginin hesaplanmasında ya da tahsilinde yapılacak bir hatanın düzeltilmesini isteme hakkının da, verginin mükellefi olan bu kişilere ait olduğu, vergiye nihai olarak katlanan kişinin kendisinden haksız olarak alındığını ileri sürdüğü vergiyi, verginin mükellefine karşı adli yargıda açacağı davanın sonucuna göre geri almasının olanaklı olduğu, olayda, vergiye nihai olarak katlanan davacı tarafından verginin mükellefi olan emlak müdürlüğünün hiyerarşik makamı niteliğindeki Maliye Bakanlığına karşı açıldığı anlaşılan davanın görüm ve çözümü adli yargının görevine girdiğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının

bendi uyarınca davanın görev yönünden reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Ankara 4.Vergi Mahkemesi 25.5.2006 günlü ve E:2006/807, K:2006/733 sayılı kararıyla; uyuşmazlık konusu vergilendirme işleminden dolayı davacının hakkının muhtel olması ve idarenin bütünlüğü ilkesi karşısında vergi mahkemesinde dava açılmasında hukuka aykırılık görülmediği, benzer bir uyuşmazlıkta Danıştay Yedinci Dairesince aynı gerekçe ile verilen 12.4.2004 tarih ve E:2001/2236, K:2004/959 sayılı bozma kararına karşı ilk derece mahkemesince direnilmesi üzerine, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 22.4.2005 tarih ve E:2005/14, K:2005/82 sayılı kararında; "213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 ve müteakip maddelerinde; mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri kurala bağlanmış, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) işaretli bendinde ise; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işi yapanların verginin mükellefi olduğu belirtilmiş ise de, katma değer vergisinin yansıtmalı bir vergi türü olması ve yansıtılabilirlik özelliği nedeniyle, vergi yükü, ihale yoluyla yapılan satış sonucunda taşınmazı satın alan davacının üzerinde kalmış olduğundan, ihale bedeli üzerinden ödemek zorunda kaldığı vergiye karşı açtığı davanın vergi mahkemesince incelenmesinde, ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir." denilmek suretiyle ihtilafa konu uyuşmazlığın vergi mahkemesinin görev alanına girdiğinin açıkça ifade edildiği, yasal faiz talebine gelince, vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak yapılan fazla ve yersiz ödemelerin iadesi durumunda yasal faiz tahakkuk ettirileceğine ilişkin olarak vergi mevzuatında hüküm bulunmadığından, bu yöndeki davacı talebinin yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddi yönünde verdiği kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı taraflarca temyiz edilmiş, yükümlü tarafından faiz isteminin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu; davalı idarece, görev yönünden verilen bozma kararı uyarınca kararın bozulması gerektiği, diğer yandan, tesis edilen işlemlerde mevzuata aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Davacı tarafından, davalı idare temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi …'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların kararın görev noktasında verilen ısrar hükmü yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı; uyuşmazlığın esası hakkında temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine gönderilmesi gerekteği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı …'ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü

Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Vergi Mahkemesi ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Açık artırma yöntemiyle Hazineden satın alınan taşınmazlar nedeniyle ödenen katma değer vergisinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve ödenen vergilerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davada, istemin reddine ilişkin işlemi iptal eden, iade edilecek tutara yasal faiz uygulanması istemini reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı taraflarca temyiz edilmiştir.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinde, vergi mahkemelerinin, genel bütçeye il özel idareleri,

belediye ve köylere ait vergi, resim ve harç ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları çözümlemekle görevli olduğu kurala bağlanmıştır.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 ve müteakip maddelerinde; mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, istemlerinin reddi halinde Maliye Bakanlığına şikayet başvurusunda bulunabilecekleri kurala bağlanmış, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) işaretli bendinde ise; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işi yapanların verginin mükellefi olduğu belirtilmiş ise de, katma değer vergisinin yansıtmalı bir vergi türü olması ve yansıtılabilirlik özelliği nedeniyle vergi yükü, ihale yoluyla yapılan satış sonucunda taşınmazı satın alan davacının üzerinde kalmış olduğundan, ihale bedeli üzerinden ödemek zorunda kaldığı vergiye karşı açtığı davanın vergi mahkemesince incelenmesinde, ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.

Ancak mahkemece verilen ilk karar, uyuşmazlığın çözümlenmesinin vergi mahkemesinin görevinde olmadığı ve davanın incelenmeksizin reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş olup, işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmış olmadığından, esasa ilişkin temyiz isteminin ilk derece yargı yerlerince verilen kararları temyizen incelemekle görevli vergi dava dairesince sonuçlandırılması ve 29.12.2005 günlü ve K:2005/36 sayılı Danıştay Başkanlar Kurulu Kararı uyarınca dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararda ısrar hükmü yönünden hukuka aykırılık bulunmadığına, davanın esasına ilişkin temyiz incelemesi için dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine gönderilmesine, 9.3.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dosyada; Hazine'den satın aldığı taşınmaz için verginin mükellefi olan emlak müdürlüğüne vergiye nihai olarak katlanan sıfatıyla, yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle davacı tarafından emlak müdürlüğünün hiyeraşik makamı niteliğinde bulunan Maliye Bakanlığına karşı açılan davada, vergi mahkemesince, işin esasına girilerek, verilen kararın, davacının düzeltme isteminde bulunma hakkı olmadığı gerekçesiyle Danıştay Yedinci Dairesince bozulması üzerine, aynı mahkemece verilen direnme kararının temyizen bozulması istenilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122 nci maddesinde, düzeltme talebinin mükelleflerce yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 8 inci maddesinde de, mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi yükü terettüp eden gerçek ve tüzel kişi olarak tanımlandıktan sonra, bu tanımın, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine muhatap olarak gösterdiği vergi sorumlularına da, şamil olduğunu söylemiştir. Bu yasal düzenlemelere göre; vergi hatalarının düzeltilmesini isteme hakkının, münhasıran vergi mükellefleri ile vergi sorumlularına ait olduğu başkaca yorumu gerektirmeyecek derecede açıktır.

Öte yandan; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasında da, bu verginin mükellefinin, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Katma değer vergisinin sorumlusu ise, aynı Kanununun 9 uncu maddesinde gösterilmiştir.

Olayda; mal teslimi, davacı tarafından değil; davacıya, emlak müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Yani; katma değer vergisinin mükellefi emlak müdürlüğüdür. Başka anlatımla; davacı, olayda katma değer vergisinin mükellefi sıfatını taşımamaktadır. Ayrıca, davacı, anılan verginin ödenmesinden ilgili vergi dairesine karşı sorumlu da değildir. Dolayısıyla, davacının, olayda, vergi sorumlusu sıfatı da yoktur. Yukarıda belirtildiği üzere; mükellef ve vergi sorumlusu terimlerinin vergiye nihai olarak katlananları da kapsayan bir anlamı, yasal olarak mevcut değildir.

Bu açık hukuki durum karşısında; vergi hatalarının düzeltilmesini isteme hakkının, yargı yerince, vergiyi doğuran olaya mükellef veya vergi sorumlusu sıfatıyla taraf olmayan, nihai tüketicilere de tanınmasına, olanak yokur. Aksine uygulama; yasal düzenleme alanına yargı yerinin müdahalesinden başka bir şey değildir.

Bütün bu yasal düzenlemeler bir yana; ortada vergiye tabi bir olay olmamasına karşın fatura ve benzeri belgelerde gösterilerek tahsil edilen ve vergi dairesine ödenmesi gereken katma değer vergisinin ilgilisine iade yöntemi, yukarıda sözü edilen 3065 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin 2 nci fıkrasında, özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; söz konusu vergilerin iadesi, Maliye Bakanlığınca tespit olunacak usullere tabidir. Yersiz alınan katma değer vergisinin iadesi için öngörülmüş bu özel hüküm var iken, vergi hatalarının düzeltilmesi ile ilgili genel kuralların, yasal düzenlemeyi aşar biçimde, zorlanması da Mahkemece yapılan, ayrı bir hukuka aykırılıktır.

Kararda yapılmış olan başka bir hukuka aykırılık da, Adli Yargı'nın görev alanına müdahale edilerek, Anayasa'da Türk Yargı Düzeni için öngörülen Adli-İdari Yargı Düzeni ayrımının ihlal edilmiş olmasıdır. Zira; taşınmazın satıcısı durumunda olan Milli Emlak Müdürlüğü ile alıcısı durumundaki davacı arasındaki ilişki, bir Kamu Hukuku ilişkisi değil, taşınmaz satışı dolayısıyla kurulan, bir özel hukuk ilişkisidir. Eşit koşullarla kurulan bu ilişkide, Özel Hukuk hükümlerine göre hareket eden, Emlak Müdürlüğünün, hakim konumunu kötüye kullanarak, alıcıdan, almaması gereken katma değer vergisini tahsil etmesi, anılan Hukuk hükümlerine göre kurulan sözleşmenin ihlalidir. Özel hukuk sözleşmesinin ihlalinden doğan uyuşmazlığın çözümü ile de, Anayasamıza göre, adli yargı yerleri görevlidir. Adli yargı yerlerinin görevine giren uyuşmazlığın, Kamu Hukukundan doğan uyuşmazlıkların giderilmesine özgü idari başvuru kalıbı içinde mütalaa edilmek ve uyuşmazlığın, sözleşmenin tarafı olmayan vergi idaresine yöneltilmek suretiyle idari yargı yerlerince çözümlenmesi, anılan görev kuralının; dolayısıyla, bu görev kuralı ile oluşturulan kamu düzeninin ihlali; Adli Yargı Düzeninin görev alanına müdahaledir.

Açıklanan nedenlerle, yasal düzenlemelere ve Anayasa ile oluşturulan görev kuralına aykırılığı açık bulunan direnme kararının bozulması gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara karşıyız.