2008/239 K. 2008/600 T. 11.7.2008

VDDK., E. 2008/239 K. 2008/600 T. 11.7.2008

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2008/239
Karar No.: 2008/600
Karar tarihi: 11.07.2008

İstemin Özeti : Menemen İzalei Şüyu Satış Memurluğu adına, Adalet

Başmüfettişinin yazısına dayanılarak, 2001 yılı için salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi; ihbarname kendisine tebliğ edilen ve o tarihte İzalei Şüyu Satış Memuru olan davacı tarafından dava konusu edilmiştir.

İzmir 4.Vergi Mahkemesi, 30.6.2004 günlü ve E:2003/765, K:2004/576 sayılı kararıyla; 11.8.2003 tarihinde davacıya tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnamesine karşı, otuz gün olan dava açma süresi geçirilerek, 24.10.2003 tarihinde açıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceği, ihbarnamenin 24.9.2003 tarihinde ikinci kez tebliğ edilmiş olmasının da, 11.8.2003 tarihinde yapılan tebligatla işlemeye başlayan dava açma süresini etkilemeyeceği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15'inci maddesinin 1/b bendi uyarınca davanın reddine karar vermiştir.

Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 13.4.2006 günlü ve E:2004/3361, K:2006/1318 sayılı kararıyla; vergi mahkemesince her ne kadar 11.8.2003 tarihinde tebliğ edilen ihbarnameye karşı otuz günlük dava açma süresi geçirildikten sonra 24.10.2003 tarihinde kayda giren dilekçe ile dava açıldığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dava konusu ihbarnamenin davacıya 11.8.2003 tarihinde tebliğinden sonra 24.9.2003 tarihinde bir kez daha tebliğ edildiği ve bu tarihe göre açılan davanın süresinde olduğunun anlaşıldığı, 24.9.2003 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ihtilafsız olan ihbarnameye karşı dava açma süresi yeniden işlemeye başlayacağından, davanın süresinde açıldığının kabulü ile işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, mahkeme kararını bozmuştur.

Bozma kararına uymayan İzmir 4.Vergi Mahkemesi, 21.11.2007 günlü ve E:2007/802, K:2007/1253 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'nci maddesiyle idari davaların belli bir süre içinde açılabileceğinin kurala bağlanmasının nedeninin idarenin süresiz yargı denetimi baskısı altında kalmasına engel olmak ve idari işlemlerde istikrarı sağlamak olduğu, aynı işlemin tebliğinden sonraki bir tarihte yeniden tebliğ edilmesinin, dava açma süresine etkisinin bulunmadığı ve yeni bir dava açma hakkı doğurmayacağı, ancak, ihbarnamenin 11.8.2003 tarihinde kendisine tebliğ edilmediği ve varsa bu şekilde düzenlenmiş alındıdaki imzanın kendisine ait olmadığı yolundaki davacı iddiasının doğruluğu saptanmak üzere yaptırılan bilirkişi incelemesiyle 11.8.2003 tarihinde yapılan tebliğ alındısı üzerinde yazılı "…" yazısı ve imzanın davacının elinden çıktığı sabit olduğundan, bu tebliğ ile başlayan dava açma süresinin bitmesinden sonra yeniden yapılan tebligatın, bitmiş olan bu süreyi canlandırmayacağı gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, vergilendirme ile ilgili tebligatın PTT aracılığıyla yapılmasının Yasa gereği olduğu, kendisine yapılan ilk tebligatın bu usulde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu, posta yoluyla yapılan ve geçerli olan ikinci tebligata göre açılan davanın süresinde olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi …'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı …'ın Düşüncesi : Temyize konu Mahkeme kararı ile 11.8.2003 tarihinde tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamesine karşı 30 günlük süre geçtikten sonra 24.10.2003 tarihinde kayda giren dilekçe ile dava açıldığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, dava konusu vergi/ceza ihbarnamesi davacıya 11.8.2003 tarihinden sonra 24.9.2003 tarihinde bir kez daha tebliğ edilmiştir.

24.9.2003 tarihinde tebliğ edilen ihbarnameye karşı, 24.10.2003 tarihinde açılan dava süresinde olması nedeniyle, 11.8.2003 tarihinde tebliğ edilen ilk ihbarnameye göre açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle Mahkemece verilen "ısrar" kararında usul hükümlerine uyarlık görülmediğinden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, tebligat işlemleri tamamlandığından, davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Vergi ve ceza ihbarnamesinin ikinci kez tebliğinin yeni bir dava açma süresi kazandırmayacağı yolundaki ilk kararı; aynı ihbarnamenin birinci kez tebliği ile başlayan dava açma süresinin bitmesinden sonra yeniden tebliğinin, dava açma süresini yeniden başlatacağı gerekçesiyle bozulan vergi mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak direnme kararı verilmesinden önce 11.8.2003 tarihinde yapılan ilk yazılı bildirimin dava açma süresini başlatmaya yeterli ve geçerli bir tebligat kabul edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi amacıyla ve davacının, kendisine yapılmış bir tebligat bulunmadığı, varsa alındıdaki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddia karşılanmak üzere imza istiktabı yaptırılması ve alındıdaki yazı ve imzanın davacının eli ürünü olduğunun saptanmasından sonra karar verilmesi kararın, ısrar kararı olma niteliğini etkilemeyeceğinden temyiz incelemesinin Kurulumuzca yapılması gerekmektedir.

Ortaklığın giderilmesi istemiyle açılan davayı sonuçlandıran sulh hukuk mahkemesi kararı uyarınca taşınmazın bir üçüncü kişiye satılması nedeniyle noksan katma değer vergisi tevkif edildiği, Menemen Adalet Daireleri ile Hakimliklerinin teftişi sırasında Adalet Başmüfettişince saptanarak 4.2.2003 tarih ve 2003/8 sayılı yazı ile vergi dairesi müdürlüğüne bildirilmesi üzerine, izalei şüyu satış memurluğu adına 29.5.2003 tarih ve 43/21 sayılı vergi ve ceza ihbarnamesi ile duyurulan vergilendirme, ihbarnamelerin duyurulduğu tarihten sonra Foça Adliyesine yazı işleri müdürü olarak atanmış ve halen aynı görevde bulunan davacı tarafından davaya konu yapılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 377'nci maddesi, vergi mahkemesinde bir vergilendirmeye karşı dava açmaya, mükellefler ve adına ceza kesilenlerin yetkili olduğunu; 8'inci maddesinin son fıkrası ise Vergi Usul Kanununun izleyen maddelerinde geçen "mükellef" tabirinin, vergi sorumlularını da kapsadığını kurala bağlamıştır.

Temyiz edilen ısrar kararı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (e) bendine dayanılarak, 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendine göre verilmiştir.

2577 sayılı Yasanın, idari davaların açılmasından sonra dava dilekçeleri üzerinde hangi yönlerden sırasıyla ilk inceleme yapılacağını düzenleyen 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (c) bendinde ehliyet, (e) bendinde ise süre aşımı yönünden inceleme yapılması öngörülmüştür. İlk incelemenin 3'üncü fıkranın bentlerindeki sırayla yapılması Yasada açıkca öngörüldüğünden ve ehliyete, davanın süresinde açılıp açılmadığı konusundaki süre aşımından önce yer verildiğinden, davacının dava açma ehliyetinin varlığı saptanmadıkça, dava dilekçelerinin süre aşımı yönünden incelenmesine olanak yoktur.

Vergilendirme davacı adına değil, Menemen İzalei Şüyu Satış Memurluğu adına yapıldığından, öncelikle, Vergi Usul Kanununun kuralına yukarıda değinilen 377'nci maddesindeki düzenlemeden dolayı davacı tarafından dava konusu yapılması mümkün değildir. Davaya konu yapılmak istenen vergilendirmeye ilişkin ihbarnamenin davacıya duyurulması, kendisini bu davanın açılmasına yetkili kılmayacağı gibi ihbarnamenin tebliğ edildiği sırada salt bu görevi yerine getiren kamu görevlisi olması da ihbarnameye konu oluşturan vergi ve cezadan davacının şahsen sorumlu tutulmasını gerektirmeyecektir.

Vergi mahkemesi ısrar kararı; izalei şüyu satış memurluğu adına yapılan ve hakkında hiçbir hukuksal sonuç doğurmayan vergilendirmeye karşı davacı tarafından açılan davaya ait dilekçenin, 2577 sayılı Yasanın 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında öngörülen sıra gözetilmeksizin süre aşımı yönünden incelenerek verilmesi nedeniyle hukuka uygun görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, İzmir 4.Vergi Mahkemesinin 21.11.2007 günlü, E:2007/802, K:2007/1253 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 11.7.2008 gününde usulde, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile kararın gerekçesine katılmıyoruz.

KARŞI OY

X- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenen ısrar kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmediğinden temyiz isteminin reddi gerekeceği görüşüyle karara katılmıyorum.

KARŞI OY

XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında, temyizen incelenen ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasını gerektiren nedenler sayıldıktan sonra, 3'üncü fıkrasında, vergi mahkemesi kararının, Danıştay tarafından, maddede belirlenen nedenlerden bozulması halinde, dosyanın kararı veren mahkemeye gönderileceği; mahkemenin dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceleyeceği ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar vereceği; 4'üncü fıkrasında da, mahkemenin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği hükümleri yer almıştır.

İdari Yargılama Usulü Kanununun anılan maddesine göre; kararı, Danıştayın ilgili dava dairesince bozulan ilk derece idari yargı yerinin, bozma kararına uyarak gereğini yerine getirmekten ya da ilk kararında ısrar etmekten başka bir seçeneği bulunmamaktadır. İdari mahkemelerin Danıştay dairelerince verilen bozma kararına uyması sonucunda, mahkemelerin, bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine kararda belirtilen hukuki esaslar doğrultusunda hüküm kurması gerekir.

Olayda; Vergi Mahkemesinin ilk kararı, Dokuzuncu Dairece "24.9.2003 tarihinde yükümlüye tebliğ edildiği ihtilafsız olan vergi ceza ihbarnamelerine karşı 24.10.2003 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan davanın dava açma süresini canlandıracağının kabulü gerektiğinden" gerekçesiyle bozulmuştur. Bu kararın gerekleri, Mahkemece ihbarnamenin bir kez daha tebliğ edilmesinin dava açma süresini canlandırıp canlandıramayacağı hususunun çözümüne bağlıdır. Oysa mahkemece, bu husustan önce ilk ihbarnamenin davacıya tebliğ edilip edilmediği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış daha sonra ilk kararında ısrar ettiğine ilişkin olarak karar verilmiştir.

Bu durumda temyize konu karar, bozma kararının gerekçesi irdelenmeden başka bir inceleme yapılarak verildiğinden, hüküm fıkrasında "...ısrar edilmesine" ibaresi kullanmasına karşın ısrar niteliği taşımamakta olup, Kurul, başvurunun incelenmesinde görevsizdir.

Bu nedenle, temyiz isteminin karara bağlanabilmesi için, dosyanın uyuşmazlığın çözümüyle görevli dava dairesine gönderilmesi gerektiği oyu ile aksi yolda verilen karara karşıyım.