2012/524 K. 2013/5 T. 15.1.2013

CGK., E. 2012/524 K. 2013/5 T. 15.1.2013

T.C. Yargıtay Başkanlığı - Ceza Genel Kurulu
Esas No.: 2012/524
Karar No.: 2013/5
Karar tarihi: 15.01.2013
 

Tebliğname: 2012/314464

Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi

Mahkemesi : EDİRNE 2. Asliye Ceza

Günü : 17.06.2010

Sayısı : 207-368213 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık E.Ö..'ün beraatine ilişkin, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.06.2006 gün ve 681-566 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 01.03.2010 gün ve 3283-2295 ile;

“Sanık tarafından kullanılan ve sahte olduğu iddia olunan faturayı düzenleyen firma hakkında tanzim olunan 15.12.2004 gün ve 194-80 sayılı Vergi Tekniği Raporunda, adı geçen şirketin işlerini kanser hastası olan ablası Y. T..’ın kendisine verdiği vekaletnameye dayanarak yürüttüğünü beyan eden B. Y..’in aslen muhasebeci olduğunu, işleri kötü gittiğinden % 3 komisyon karşılığında fatura temin ederek ihtiyacı olan kişi ve kurumlara herhangi bir mal ya da hizmet karşılığı olmaksızın % 6 komisyonla sahte fatura düzenlediğini beyan etmesi, raporun sonuç bölümünde ise; 2003 takvim yılında kullandığı ve düzenlediği bütün faturaların sahte olduğunun saptanması, sanığın mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri ile fatura bedellerinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli hiçbir belge ibraz etmeyip ödemede bulunulduğunun belgelerle ispatlanamadığı gözetilerek kaçakçılık suçu, vergi inceleme raporları ve ekleri ile tüm dosya içeriğine göre unsurları itibariyle oluşan ve sübuta eren sahte fatura kullanmak suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği halde atılı suçu işlediğine ilişkin kesin ve inandırıcı somut deliller elde edilemediğinden bahisle beraat kararı verilmesi' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 17.06.2010 gün ve 207-368 sayı ile;

"... Yapılan keşif ve bilirkişi raporunda sahte faturada gösterilen malzemelerin keşif mahallinde inşaatta tespit edildiği ve yine bunun kullanıldığına ilişkin inşaatın Bayındırlık Müdürlüğü elemanlarınca yapılan denetim ve gözetimi kapsamında hak edişlerde söz konusu malzemelerin kullanıldığının ve buna göre ödemede bulunulduğu, teknik olarak kullanılmayan malzeme ile ilgili ihale ve hak edişlerde ödemenin yapılmayacağı, kaldı ki mahallindeki keşifte ve bilirkişi raporunda, söz konusu malzemelerin mahallinde kullanıldığı, sanığın savunmasında kendisinin söz konusu malzemeleri aldığı ve faturasını celp ettiği faturanın sahte olup olmadığı hususunda araştırma yapmasının mümkün olmadığı, kabul edilen eylem kapsamında sanığın ilk bakışta faturanın sahteliğini anlamasının mümkün olmadığı faturanın gelen ve kullanılan malzeme ile uygunluk arz etmesinin yeterli olduğu, ayrıca sanığın bunların sahte olduğunu bilerek kullandığı hususunda somut delil de bulunmadığı, sanığın kullandığı malzeme karşılığında parasını ihale kapsamında kurumdan aldığı sahte fatura kullanmanın sanığın lehine bir durum doğurmayacağı anlaşılmakla sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin herhangi bir somut delil elde edilemediği" gerekçesiyle direnerek, önceki hüküm gibi karar vermiştir.

Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.02.2012 gün ve 314464 sayılı “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya içeriğine göre; sanığın 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/b-1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yargılaması sonucunda mahkemesince beraatına karar verildiği, sorgusunun yapıldığı 25.04.2006 tarihinden itibaren dava zamanaşımını kesen başka bir işlemin yapılmadığı ve zamanaşımını durduran bir neden de bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Kaçakçılık Suçları ve Cezaları" başlıklı 359. maddesi; "...b) Vergi Kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

1) Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgelleri kullananlar (sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir),

2) Belgeleri Maliye Bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar,

Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunur.

371'inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanamaz.

Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344'üncü maddede yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez" şeklinde düzenlenmiştir.

Yine suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır.

Zamanaşımını kesen sebepler ise aynı Kanunun 104. maddesinde sayılmış olup, kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Ceza Genel Kurulunun 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Suç niteliği yönünden aleyhe temyizin bulunmadığı, daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan somut olayda, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 22 ve 29. maddeleri uyarınca 16.04.2004 tarihinde işlendiği kabul edilen eylemle ilgili olarak, sanığa atılı sahte fatura kullanma suçuna 213 sayılı Kanunun 359. maddesinde onsekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası öngörülmüş olup, öngörülen ceza miktarı göz önüne alındığında suç 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 5 yıllık asli, 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımına tabi bulunmaktadır.

Zamanaşımını kesen en son işlem sanığın mahkeme huzurunda savunmasının alındığı 25.04.2006 tarihi olup, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen başkaca bir işlem olmadığından 5 yıllık asli dava zamanaşımı yerel mahkeme direnme hükmünün verildiği 17.06.2010 tarihinden sonra, ancak inceleme tarihinden önce 25.04.2011 tarihinde dolmuştur.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle; 1- Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2010 gün ve 207-368 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında açılan kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.01.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.