2013/3618 K. 2015/1001 T. 22.1.2015

11. CD., E. 2013/3618 K. 2015/1001 T. 22.1.2015

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2013/3618
Karar No.: 2015/1001
Karar tarihi: 22.01.2015
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet

HÜKÜM : Mahkumiyet

1- Anayasanın 2. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. "Hukuk Devleti", her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, kanunların üstünde kanun koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Anayasa'nın 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre de "...usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz."

5271 sayılı CMK’nun Birinci Kitap Dördüncü Kısmında, altı bölüm halinde koruma tedbirleri, bu kapsamda “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar (m. 116-134) düzenlenmiştir. Ancak ceza yargılamasına dair çeşitli usul hükümleri ile “arama ve elkoyma” gibi koruma tedbirlerine ilişkin hükümlere bir çok özel kanunda da yer verilmiştir. Bunlardan biri de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'dur. 213 sayılı Kanun'un 359. maddesindeki suçlara ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının dava açması, Kanun gerekçesindeki ifadeyle “vatandaşın mali emniyeti mülahazası ile” vergi idaresinin vereceği mütalaaya bağlandığı gibi anılan Kanun'un 142-147. maddeleri arasında “arama” ve “aramalı inceleme”nin usul ve şartları ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır.

213 sayılı Kanun'un 142. maddesi uyarınca "İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyle, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için:

1)Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi,

2) Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi, şarttır."

Buna göre, vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlileri tarafından değil, vergi inceleme elemanları gerçekleştirilecektir. VUK’nun 7. maddesine göre genel kolluk, talep üzerine sadece gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamakla yükümlüdür.

VUK'nun 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ile ilgili bulunan hükümlerinin uygulanacağı"nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun'un aramaya ilişkin 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise CMK hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır.

Ceza muhakemesinde, arama olağan bir koruma tedbiri iken, Vergi Hukuku’nda istisnai, olağandışı bir denetim yoludur. Niteliği itibariyle adli arama olmasına rağmen, bu aramanın genel suç kolluğu tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca yapılabilmesi, vergi suçlarına ilişkin olarak yapılacak aramanın özelliğidir. Bir araç koruma tedbiri olarak vergi araması, vergi incelemesi denetim yolunun ön basamağıdır. Amaç, vergi kaçırıldığını ortaya çıkaracak ve destekleyecek belge ve kayıtların bulunmasıdır.

Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa'ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu (29.11.2005, 2005/144 Esas, 2005/150 Karar, 17.11.2009, 2009/7-160 Esas, 2009/264 Karar) kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Haklari Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının gereğidir.

Yukarıda yer verilen Anayasa ve Yasa hükümleri ile 213 sayılı Kanun'un 142 ve devamı maddeleri hükümleri karşısında somut olaya gelince;

... Müdürlüğü ... Müdürlüğünce, istihbari çalışmalar sonucu sanığın, piyasaya komisyon karşılığı sahte fatura keserek sattığının tespit edilmesi üzerine, 06.01.2006 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığından belirlenen işyeri adresinde suç delillerinin ele geçirilmesi amacıyla arama ve el koyma izni istenmiş, Cumhuriyet Başsavcılığınca nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğinden CMK'nun 116, 119 ve 127. maddeleri uyarınca arama ve el koyma kararı verilmesi talep edilmiş, Emniyet Müdürlüğünün 17.01.2006 tarih 2006/46 sayılı yazısına göre, 1. Sulh Ceza Mahkemesinden 06.01.2006 tarihinde alınan 2006/49 Müt. sayılı arama kararı uyarınca aynı gün Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü görevlilerince sanığın işyeri olduğu belirtilen adreste yapılan aramada, tamamı başka mükelleflere ait olmak üzere bir kısmı düzenlenmiş, bir kısmı boş, fatura ve irsaliyeler ile boş fatura koçanları ve kaşeler ele geçirilmiş, Cumhuriyet savcısının talimatı ile bir koli içindeki belgeler incelenmek üzere ... Başkanlığına gönderilmiş, idarece bu belgeler ve mükellefin tarh dosyası üzerinden yapılan incelemeler sonucunda inceleme raporları düzenlenip, dava şartı olan mütalaanın verilmesi üzerine, 08.09.2008 tarihli iddianame ile 2005 yılında sahte fatura düzenlemek suçundan kamu davası açılmıştır.

... Müdürlüğü görevlileri tarafından, sanığın VUK'nun 359/b maddesi kapsamında kalan suçu işlediğinin tespit edilmesi üzerine, bu aşamada gecikmesinde sakınca bulunduğuna ilişkin bir hâlin varlığı da gösterilmediğine göre, genellikle vergi mükellefleri olan failler için kanun koyucunun öngördüğü ve daha güvenceli olan 213 sayılı Kanun'un 142 ve devamı maddelerindeki özel usule uygun olarak arama ve el koyma işleminin gerçekleştirilmesi, diğer bir ifade ile Cumhuriyet Başsavcılığının, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların sulh ceza hâkiminden talepte bulunması ve arama kararı verilmesi halinde arama işlemini gerçekleştirmesine imkân sağlaması gerekirdi.

Genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla CMK uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK'nun 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna ililişkin olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, CMK hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller de hukuka uygun kabul edilebilirdi. Ancak somut olayda ... Müdürlüğünce sanığın VUK’nun 359. maddesi kapsamında olan sahte fatura ticareti yaptığı en başından tespit edilerek, bu suçun delillerinin elde edilmesi amacıyla arama kararı talep edilmiştir. Bu durumda aramanın VUK’nun 142. maddesindeki özel hükümlere uygun gerçekleştirilmesi yerine belirtilen şekilde yapılması hukuka aykırıdır. Ayrıca, bu yöntemle elde edilen fatura ve diğer deliller hükme esas alınarak sanığın mahkumiyetine karar verilirken, CMK’nun 230/1-b madde ve bendi uyarınca hükmün gerekçesinde “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi” gerektiği de gözetilmemiştir.

Dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına imkân bulunmamaktadır. Gerekçeli kararda gösterilen esaslı deliller arasında, vergi tekniği ve vergi inceleme raporları, şirkete ait bir kısım evrak suretleri, 03.10.2005 tarihli fatura düzenlediğine dair tespit tutanağı gösterilip mahkumiyete esas alınmış ise de, VUK hükümlerine, dolayısıyla hukuka aykırı arama el koyma sonucunda elde edilen deliller üzerinden harekete geçilerek düzenlenen vergi tekniği ve vergi inceleme raporları mahkumiyete esas alınamaz. Diğer yönden, dosyada sanığa ait bir ikrar bulunmamaktadır. Bu itibarla; sanığın işyerinde hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi deliller ile buna dayanılarak düzenlenen inceleme raporlarının mahkemece hükme esas alınmasında isabet bulunmamaktadır.

2- Kabule göre de;

a- Sanık savunmasında, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ... isimli kişi ile ortak olarak gıda toptancılığı yaptıklarını, onun vergi borcu olduğu için mükellefiyetin kendi adına tesis edildiğini, 10 gün sonra iş yerini bu kişiye terk ederek ayrındığını,...'in kendisi adına Kredi Kartı ve fatura bastırıp, piyasada sattığını, hatta başka çekler bulup üzerine kaşesini bastığı için ... Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığını, ancak imznın kendisine ait çıkmaması üzerine beraat ettiğini (buna ilişkin Karar getirilmiş olup, dosyadadır), işyeri nasıl açılır kapanır bilmediğini, ...'in kendisini kullandığını, faturaların da bu şahsın düzenlemiş olabileceği savunmuştur. ... Asliye Ceza Mahkemesinin hakkında verilen beraat kararında yer verilen savunmasında da aynı yönde savunmada bulunan sanık ilave olarak da, ...'in kendisinden mahiyetini bilmediği vekaletname aldığını, bunu bir tanıdık muhasebeciye gösterdiğinde bununla başının yakılabileceğini belirtmesi üzerine derhal Notere giderek vekillikten azlettiğini,...'in kendisi adına bastırdığı sahte kaşeyi sahte çeklere vurarak kullandığını, çeklerdeki imza ve kaşenin kendisine ait olmadığını savunmuştur.Vergi denetmenliğince hazırlanan 06.03.2007 tarihli Vergi Vekniği Raporu'nda, belge basımına ilişkin olarak yapılan denetim sırasında, 03.01.2006 tarih ve 0336297 no'lu tutananağa göre (Ek 10) , vergi mükellefi olan sanığın matbaada 10 Cilt (500) adet fatura bastırdığı, bunlardan tarih ve numaraları gösterilen 3 adedinin düzenlendiğinin tespit edildiği belirtildiğine göre, sanığın savunması ile sahtecilik suçuna ilişkin olarak da... hakkındaki iddiaları dikkate alındığında, savunmanın doğruluğu açısından, ... ile suça konu faturalar kullanan ...'ın tanık olarak dinlenmesi, anılan fatura örnekleri getirilip, gerektiğinde imza ve yazı incelemesi yaptırılmasından sonra hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda mahkumiyetine karar verilmesi,

b- 2005 takvim yılında birden fazla sahte fatura düzenlenmesi nedeniyle zincirleme biçimde işlenen suçtan dolayı sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 43. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini,

c- Tekerrüre esas sabıkası bulunduğu halde TCK'nun 58/7. maddesi gereğince mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.