2013/3915

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DENKTAŞ NAKLİYAT TURİZM LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2013/3915)

 

Karar Tarihi: 10/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Basvurucu

:

Denktaş Nakliyat Turizm Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Serhat TEPE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idarece tesis edilen işlemlerin iptali talebiyle açılan davaların süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/6/2013 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. 7/10/2015 tarihinde kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle aynı başvurucu tarafından yapılan diğer başvurulara ait 2013/3960, 2013/3961, 2013/3962, 2013/3965, 2013/3966, 2013/3967, 2013/3968, 2013/3969, 2013/3970 ve 2013/3971 numaralı bireysel başvuru dosyalarının kapatılarak incelemenin 2013/3915 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 4/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 5/1/2016 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Habur Gümrük Müdürlüğünce, başvurucu Şirket adına Habur Gümrük Müdürlüğünde tescilli transit beyannameleri muhteviyatı eşyanın tesliminde meydana gelen eksikliklerle ilgili olarak gümrük vergi ve resimlerinin 27/10/1999 tarihli 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 198. maddesinde yer alan on gün içinde ödenmediği takdirde eşyanın alıcısı tarafından verilen teminat mektuplarının nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği şeklindeki düzenleme gereğince işlemler tesisedilmiştir.

9. Başvurucu Gümrük Başmüdürlüğüne itirazlarda bulunmuştur.

 10. Gümrük Başmüdürlüğünün itirazları reddetmesi üzerine başvurucukararın iptali istemiyle Diyarbakır Vergi Mahkemesinde davalar açmıştır.

11. Mahkeme, açılan davalar hakkında verdiği kararlar ile dava konusu işlemlerin kısmen iptaline, kısmen de davaların reddine karar vermiştir.

12. Temyiz üzerine Danıştay Yedinci Dairesi 14/3/2007 tarihli kararları ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının reddine ilişkin kısımlarının temyiz isteminin reddine, iptale ilişkin kısımlarının temyiz isteminin kabulüne karar vermiştir.

13. Bu kararlara karşı yapılan karar düzeltme başvuruları da aynı Dairenin 22/1/2008 tarihli kararları ile reddedilmiştir.

14. Bozma kararlarına uyan İlk Derece Mahkemesi 9/4/2008 tarihli kararları iledavaların süre aşımı yönünden reddine karar vermiştir.

15. Başvurucu, Anayasa’nın 40. Maddesinde idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiği kuralına yer verilmesine karşın dava konusu işlemlerde bu hususların belirtilmediğini ve bu nedenle dava açma süresini kaçırdığını ileri sürerek kararları temyiz etmiş; Danıştay Yedinci Dairesi 15/3/2010 tarihlikararlarıyla İlk Derece Mahkemesinin kararını onamıştır. Onama kararlarında başvurucunun iddiaları hakkında bir değerlendirme yapılmamıştır.

16. Başvurucu karar düzeltme dilekçelerinde de aynı iddiayı dile getirmiş ise de Danıştay Yedinci Dairesi, yine bu iddia hakkında bir değerlendirme yapmayarak 19/3/2013 tarihli ve E.2010/8499, K.2013/1181; E.2010/8503, K.2013/1185; E.2010/8510, K.2013/1192; E.2010/8504, K.2013/1186; E.2010/8502, K.2013/1184; E.2010/8505, K.2013/1187; E.2010/8506, K.2013/1188; E.2010/8507, K.2013/1189; E.2010/8501, K.2013/1183; E.2010/8509, K.2013/1191; E.2010/8500, K.2013/1182 sayılı kararlarıyla talepleri reddetmiştir.

17. Anılan kararlar 9/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 7/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

19. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

“Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”

20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesi şöyledir:

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

Tarihi izleyen günden başlar.”

21. 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi şöyledir:

“1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.”

22. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 56. maddesi şöyledir:

“Karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun 7 gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağı borçluya bildirilir. 7 gün içinde borç ödenmediği takdirde teminat bu kanun hükümlerine göre paraya çevrilerek amme alacağı tahsil edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; eksik vergi tahsilatına ilişkin bildirimlerinde işleme karşı başvuru yolları ve sürelerini idarenin bildirmediğini, Anayasa'nın 40. maddesi uyarınca idarenin işlemleri nedeniyle hangi süreler içinde, hangi kanun yollarına başvurulacağının bildirilmesi gerektiğini; bu hükme uyulmaması hâlinde sürenin hiç başlamayacağına dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihadı bulunmasına rağmen açtığı davaların, yanlış mercie başvurularak dava açma süresinin geçirildiğinden bahisle reddedildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; uğradığı zararlarının tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

26. Aynı konuya ilişkin açılan başka bir davada verilen süre aşımı yönünden ret kararına karşı başvurucu tarafından yapılan başvuruda Mahkememiz İkinci Bölümünün 15/10/2015 tarihli kararıyla gerekçeli karar hakkı yönünden adil yargılanma hakkının ihlaline karar verilmiş olup (Denktaş Nakliyat Turizm Ltd. Şti., B. No: 2013/3963, 15/10/2015), somut başvuru da gerekçeli karar hakkı yönünden incelenecektir.

27. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

28. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

29. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

31. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak görülen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da -makul sürede yargılanma hakkı gibi- adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Ayrıca hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüyle mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir.

32. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

33. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması, gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Faik Gümüş, B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).

34. Somut olayda, başvurucu Şirket adına Habur Gümrük Müdürlüğünde tescilli transit beyannameler muhteviyatı emtianın varış gümrük müdürlüğüne tesliminde ortaya çıkan noksanlığa karşılık gelen muhtelif vergilerin 4458 sayılı Kanun'un 198. maddesi uyarınca on gün içinde ödenmesi gerektiği, aksi hâlde eşyanın alıcısı olan firmanın başvurucu tarafından kullanılmak üzere verdiği teminat mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda tesis edilen işlemlere ilişkin itirazların reddine dair Başmüdürlük kararlarının iptali istemiyle Diyarbakır Vergi Mahkemesinde açılan davalarda dava konusu işlemlerin kısmen iptali, kısmen reddi yönünde verilen kararların temyiz edilmesi üzerine Danıştay Yedinci Dairesinin kararlarıyla olayda dava açma süresinin dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle dava konusu uyuşmazlıkların esası incelenerek verilen Mahkeme kararlarının iptale ilişkin kısımlarının bozulmasına hükmedilmiştir.

35. Bozma üzerine dosyaları yeniden ele alan İlk Derece Mahkemesi kararlarında, önceden teminata bağlanan amme alacağının takip ve tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tesis edilen dava konusu işlemler için idari itiraz yollarına başvurulmaksızın -dava açma süresi içinde- doğrudan vergi mahkemesinde dava açılması gerektiği, bu bakımdan teminata bağlanan vergilerin takip ve tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun uyarınca tesis edilip tebliğ edilen işlemlere karşı itiraz prosedürüne başvurulmasının dava açma süresini etkilemediği, öte yandan bahsedilen vergilerin teminat mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda tesis edilen işlemlerin tebliği akabinde başlayan dava açma süresinin Gümrük Başmüdürlüğüne yapılan itiraz başvurularıyla durduğu, itiraz başvurularının reddine ilişkin Başmüdürlük kararlarının tebliği üzerine itiraz edilmekle duran dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayıp başvurma tarihine kadar geçmiş olan sürenin de hesaba katılmasıyla hesaplanan dava açma süresinden sonra açılan davaların süre aşımı nedeniyle esaslarının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesine yer vermiştir.

36. Başvurucu, idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiği kuralına Anayasa’nın 40. maddesinde yer verilmesine karşın dava konusu teminat mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda tesis edilen işlemlerde bu hususların belirtilmediğini ve bu nedenle dava açma süresini kaçırdığını ileri sürmüş ise de Danıştay Yedinci Dairesi, İlk Derece Mahkemesi kararlarına atıf yapmak suretiyle belirtilen iddia hakkında bir değerlendirme yapmaksızın onama kararları vermiştir. Başvurucu, karar düzeltme dilekçelerinde de aynı iddiada bulunmuş; Danıştay Yedinci Dairesi yine başvurucunun anılan iddiasını değerlendirmeden karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermiştir.

37. 2577 sayılı Kanun’un başvuruya konu yargılama devam ederken yürürlükte bulunan 49. maddesinde Danıştayın, görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi veya usul hükümlerine uyulmaması sebeplerinden dolayı ilk derece mahkemesi kararlarını bozacağı; yine aynı Kanun’un 54. maddesinde kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, kararda birbirine aykırı hükümler bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması ve hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması durumlarında kararın düzeltilmesi talebinde bulunulacağı kural altına alınmıştır (Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, § 43).

38. 3/10/2001 tarihinde kabul edilen değişiklikle Anayasa’nın 40. maddesine “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü ilave edilmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde ise bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği belirtilmektedir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 40).

39. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından, idarece tesis edilen bir işlemde başvurulacak merci ve süresi gösterilmemiş ise yazılı bildirimin süreyi başlatmayacağı yönünde kararlar verdiği görülmektedir (Danıştay Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 19/2/2014 tarihli ve E.2013/221, K.2014/88; 17/09/2014 tarihli ve E.2014/613, K.2014/791; 12/11/2014 tarihli ve E.2014/812, K.2014/928 sayılı kararları).

40. Bu durumda Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan ve idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağının ve bunun sürelerinin belirtilmesinin zorunlu olduğu kuralına rağmen dava konusu edilen işlemlerde bu hususlara yer verilmediği için süresi içinde dava açamadığına yönelik başvurucu iddiasının ciddi olduğu ve İlk Derece Mahkemesi tarafından bu iddia değerlendirilemediği için kanun yolu aşamasında ayrıca değerlendirilmesi gerektiği ancak Danıştay Yedinci Dairesince ayrı bir değerlendirme yapılmayarak İlk Derece Mahkemesi kararlarına atıf yapılmak suretiyle temyiz istemlerinin ve daha sonra karar düzeltme taleplerinin reddedildiği oysa bu iddianın atıf yapılmak suretiyle karşılanacak iddia niteliğinde olmadığı, temyiz merciince bu iddianın açık bir şekilde kararlarında değerlendirilmediği ve karşılanmadığı görülmektedir.

41. Diğer taraftan aynı konuya ilişkin açılan davada verilen süre aşımı yönünden ret kararına karşı yapılan başvuruda Mahkememiz İkinci Bölümünün 15/10/2015 tarihli kararıyla gerekçeli karar hakkı yönünden adil yargılanma hakkının ihlaline karar verilmiş olup (Denktaş Nakliyat Turizm Ltd. Şti., B. No: 2013/3963, 15/10/2015) somut başvuru açısından da daha önce verilen bu karardan farklı bir karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvurucu, işlemler nedeniyle uğradığı zararların tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

45. Başvuru konusu olayda adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

46. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

47. Başvurucu tarafından uğradığı zararların tazmini talebinde bulunulmuş olup mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olduğundan bu aşamada tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.181,85 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.981,85 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır Vergi Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 2.181,85 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.981,85 TLyargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.