2013/5527

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞABAN KARAMAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/5527)

 

Karar Tarihi: 13/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu

:

Şaban KARAMAN

Vekili

:

Av. Murat SADAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun sulhname imzalandığı gerekçesiyle kabul edilmemesi üzerine açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/7/2013 tarihinde İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 5/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5.Başvurucu 26/5/2006 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararının karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.

6.1/8/2007 tarihli ve 2007/1-5303 sayılı Zarar Tespit Komisyonu kararında "... yapılan müracaatın 2004/7955 sayılı Yönetmelik hükümlerine uygun olması nedeniyle müracaatçıya; ahşap taş duvarlı ev için 5.358 TL, yığma kargir ahır için 3.412,53 TL, kerpiç ve diğer basit bina tandırlık için 656,10 TL, yonca (sulu) ağaç için 10.780 TL, karışık sebze ağaç için 1.489,60 TL,buğday ağaç için 1.575 TL, elma ağaç için 182 TL, armut ağaç için 77 TL, erik ağaç için 112 TL mal varlığına ulaşamama nedeniyle oluşan zararı için toplam 23.642,23 TL ödenmesine" karar verilmiştir.

7. Zarar Tespit Komisyonu kararı akabinde 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi gereğince davet yazısı ile birlikte sulhname örneği başvurucu vekiline gönderilmiştir.

8. “Yukarıda ayni/nakdi olarak belirtilen zararımın/zararlarımın karşılanması sonucunda, Komisyonun tespitine esas olay ile ilgili olarak uğradığım zararımın tamamının karşılanmış olduğunu kabul ve taahhüt ederim.” beyanını içeren sulhname 5/9/2007 tarihinde başvurucu vekili tarafından imzalanmıştır.

9. Başvurucu, Komisyon kararında hükmedilen miktarın gerçek zararını karşılamadığından bahisle 11/8/2008 tarihinde tekrar Komisyona başvurmuştur.

10. Komisyonun 9/9/2008 tarihli yazısıyla başvurucuya vekili tarafından sulhnamenin kabul edildiği, Komisyonca herhangi bir işlem yapılamayacağıbildirilmiştir.

11. Başvurucu,sulhnameyi imzalayan vekilini azlettiğini belirterek 11/8/2008 tarihli dilekçesinin yeniden gözden geçirilmesi istemiyle 30/4/2009 tarihinde tekrar Komisyona başvurmuştur.

12. Başvurucu 30/4/2009 tarihli talebine Komisyon tarafından cevap verilmemesi üzerine Komisyona yaptığı başvurunun kısmen kabulüne ilişkin işlemin iptali ile 100.000 TL zararının tazmini istemiyle 11/8/2009 tarihinde Van 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

13. Mahkemenin 24/3/2010 tarihli ve E.2009/1826, K.2010/574 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresi, özel Kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve İdare Mahkemelerindeyazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren altmış gün olduğu belirtilmiş, 11. maddesinde; 'İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır' hükmüne yer verilmiş, aynı Yasanın sürelerle ilgili genel esasları düzenleyen 8. maddesinde ise; sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden başlayacağı hüküm altına alınmış, 15.maddesinin 1/b bendinde ise, süre aşımı halinde davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.

...

Olayda davacının, 16/6.2006 tarihli ve 26433 yevmiye numaralı vekaletname ile vekil tayin ettiği Av. M. D.nin davalı idarece ödenmesine karar verilen tazminat miktarına ilişkin olarak düzenlenen sulhnameyi 5/9/2007 tarihinde imzaladığı, davacının sulhname ile belirlenen miktarın gerçek zararının çok altında olduğu gerekçesi ile 11/8/2008 tarihli dilekçeyle davalı idareye başvurduğu, davacının en geç bu tarihte sulhnameyi öğrendiği, davalı idarece anılan dilekçe üzerine 9/9/2008 tarih ve 2858 sayılı işlemin tesis edildiği, anılan işlemin davacıya 1/10/2008 tarihinde tebliğ edildiği (davacı tarafından belirtilen tarih), bu tarihten itibaren 60 gün içinde dava açması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra 11/8/2009 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasına girme olanağı bulunmamaktadır."

14. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 19/3/2012 tarihliilamı ile dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararların bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.

15. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 10/4/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

16. Karar 20/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 16/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

1. İlgili Mevzuat

18. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).

19. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

 “Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;

 a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre,

 b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,

 c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,

d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,

 e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,

 Nakdî ödeme yapılır.

 

 Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır.”

20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

Tarihi izleyen günden başlar.”

21.2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:

"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır."

22. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi şöyledir:

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

23. 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesi şöyledir:

"1. (Değişik: 5/4/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

 a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,

b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,

 c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,

 d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,

 e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,

 Karar verilir.

 2. Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

 3. Dilekçelerin 3 ncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.

 4. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/7 md.) İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, kararın düzeltilmesi veya temyiz yoluna; tek hakim kararına karşı ise itiraz yoluna başvurulabilir.

 5. (Ek: 5/4/1990 - 3622/6 md.) 1 inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir."

24. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 20/6/2011tarihli ve E.2011/10246, K.2011/326 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

" Her ne kadar Van İdare Mahkemesince, davacının başvurusunun reddedildiğini 28/12/2005 tarihinde öğrendiği kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de davacının iki gözünün de görmemesi nedeniyle Tebligat Kanunu'nun yukarıda anılan hükmü uyarınca yapılmayan tebligatın usulüne uygun yapıldığından söz etmeye hukuken imkan bulunmamakta olup davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun davalı idarece reddedildiğini en geç başvurusunun yeniden değerlendirilmesini talep ettiği 29/6/2006 tarihinde öğrendiği ve 11. madde kapsamında yaptığı aynı tarihli başvuruya idarece verilen 14/6/2006 tarih ve 506/2050 sayılı cevap yazısını da yeniden başvuru yaptığı 08/8/2006 tarihinde öğrendiğinin kabulü ile 08/8/2006 tarihinden itibaren dava açma süresi içinde ve en son 9/10/2006 tarihinde dava açılması mümkün ve gerekli iken 27/10/2006 tarihinde açılan davanın süreaşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır."

25. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 22/6/2011 tarihli ve E.2011/10221, K.2011/390 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'da belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde, saptanan zararının ödenmesine karar verilerek, bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı, davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Hak sahibinin, sulhname tasarısını 30 gün içinde imzalaması halinde uyuşmazlık sulhen çözümlenmiş olmakta; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklı bulunmaktadır.

İdari işlemlerin tebliği ile güdülen amacın, ilgililerin işlemden haberdar olmalarını sağlamak olduğu dikkate alındığında, davacının yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin davacıya tebliği üzerine 60 günlük dava açma süresi içerisinde ya doğudan dava açılması ya da 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesindeki üst makamlara başvuru usulünün işletilerek yasal dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir. "

26. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 24/3/2012 tarihli ve E.2011/10290, K.2011/1156 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Uyuşmazlıkta, sulhnamenin imzalandığı tarih itibariyle, davacının zararının karşılanmadığından haberdar olduğu dikkate alındığında, bu tarihten itibaren altmış gün içinde doğrudan veya 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca yapılan itiraz üzerine dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra yapılan itirazın reddi üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğundan, davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik görülmemiştir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyona başvurduğunu, vekilinin Komisyon tarafından sunulan sulhnameyi bilgisi dışında imzaladığını, bu nedenle vekilini azlettiğini, sulhnamede öngörülen tutarın gerçek zararını karşılamaya yetmediğini, bedel farkının tazmin edilmesi talebiyle 11/8/2008 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu, Komisyonun 9/9/2008 tarihli cevap yazısında vekili tarafından sulhname imzalandığından bahisle başvuruya ilişkin Komisyonca herhangi bir işlem yapılamayacağının bildirildiğini, anılan cevap yazısında bu işleme karşı başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin gösterilmediğini, şekil şartlarına uygun olmayan ve haklarını hatırlatmayan idari işlemin geçerliliğinin bulunmadığını, 11/8/2008 tarihli dilekçesinin yeniden gözden geçirilmesi istemiyle 30/4/2009 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu ve idarece süresinde cevap verilmediğini, bunun üzerine dava açma süresi içerisinde açtığı davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması, yeniden yargılama yapılması, maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

29. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun 5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararının kısmen reddine ilişkin idari işlem nedeniyle açtığı davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, uyuşmazlığın mahkeme önüne taşınamamasına ilişkin olduğundanbaşvurucunun iddialarının mahkemeye erişimhakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

30. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

31.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden fayadalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 29).

33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

34. Anılan hak, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

35. Somut olayda başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyona başvurduğunu, vekilinin Komisyon tarafından sunulan sulhnameyi bilgisi dışında imzaladığını, bu nedenle vekilini azlettiğini, sulhnamede öngörülen tutarın gerçek zararını karşılamaya yetmediğini, bedel farkının tazmin edilmesi talebiyle 11/8/2008 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu, Komisyonun 9/9/2008 tarihli cevap yazısında vekili tarafından sulhname imzalandığından bahisle başvuruya ilişkin Komisyonca herhangi bir işlem yapılamayacağının bildirildiğini, anılan cevap yazısında bu işleme karşı başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin gösterilmediğini, şekil şartlarına uygun olmayan ve haklarını hatırlatmayan idari işlemin geçerliliğinin bulunmadığını, 11/8/2008 tarihli dilekçesinin yeniden gözden geçirilmesi istemiyle 30/4/2009 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu ve idarece süresinde cevap verilmediğini, bunun üzerine dava açma süresi içerisinde açtığı davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olarak reddedildiğini ileri sürmüştür.

36. İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari davaların açılması kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır (Mohammed Aynosah, § 35).

37. Kanun koyucu bu doğrultuda 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükme bağlanmıştır.

38.Aynı Kanun'un 11. maddesinde ise ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükme bağlandıktan sonra 12. maddesinde de ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu hâlde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu kuralına yer verilmiştir (bkz. §§ 20-23).

39. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Garanti Bankası A.Ş., B. No: 2013/4553, 16/4/2015, § 42).

40. Süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları birden fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise mahkemeye erişim hakkı kapsamında o yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek şekilde katı bir şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir uygulamaya tabi olmaması gerekir (Mohammed Aynosah, § 33).

41. Somut olayda Mahkemenin 24/3/2010 tarihli kararında; başvurucunun vekilinin Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat miktarına ilişkin olarak düzenlenen sulhnameyi 5/9/2007 tarihinde imzaladığı, başvurucunun ise sulhname ile belirlenen miktarın gerçek zararının çok altında olduğu gerekçesi ile 11/8/2008 tarihli dilekçeyle Komisyona başvurduğu, başvurucunun en geç bu tarihte sulhnameyi öğrendiği, davalı idarece anılan dilekçe üzerine 9/9/2008 tarihli işlemin tesis edildiği, anılan işlemin başvurucuya 1/10/2008 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ tarihinin başvurucu tarafından belirtildiği, mevzuat hükümleri uyarınca bu tarihten itibaren altmış gün içinde dava açılması gerektiği, bu süre geçirildikten çok sonra 11/8/2009 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

42. Somut olayda Mahkemece, sulhnamenin öğrenildiği tarih olarak Komisyona başvuru tarihi olan 11/8/2008 tarihi olarak kabul edilmiş, anılan talebe karşı Komisyonun 9/9/2008 tarihinde tesis ettiği işlemin tebliğinde başvurucunun beyanı esas alınmış, buna karşın davanın idare mahkemelerinde genel dava açma süresi olan altmış gün içinde açılmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

43. Bu kapsamda somut olayda dava açmaya ilişkin usul koşullarının Mahkemece katı uygulandığından söz edilemeyeceği, idari işleme karşı başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin 2577 sayılı Kanun'da belirtildiği, mevzuatın karışık olmadığı nitekim Mahkeme kararının Danıştayın yerleşik içtihadı yönünde verildiği (§§ 24-26) açıktır.

44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının, bir ihlalin olmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.