2013/6133

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERKAN AKIŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6133)

 

Karar Tarihi: 13/4/2016

R.G. Tarih ve Sayı: 01/06/2016-29729

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Özgür DUMAN

Başvurucular

:

1. Ayşe GÖK

 

 

2. Cennet YILDIZ

Vekilleri

:

Av. Erkan AKIŞ

 

 

3. Erkan AKIŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; ruhsat alınmadan onarım yapıldığı gerekçesiyle binanın ruhsatlandırılması ve yıkımına karar verilmesi, bu idari işleme karşı açılan iptal davasının reddedilmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; bu binada yapılan onarım işlemlerinin ruhsata tabi olmadığının ileri sürülmesine rağmen bu hususun tespitine ilişkin olarak keşif dâhil delillerin toplanmaması, ayrıca ileri sürülen delillerin toplanması taleplerinin derece mahkemelerince değerlendirilmemesi ve ruhsatsız yapı yapıldığı gerekçesiyle başlatılan ceza soruşturması neticesinde açılan kamu davasında verilen kesinleşmiş beraat hükmünün karar düzeltme aşamasında dile getirilmesine rağmen dikkate alınmayıp buna ilişkin itirazların da karşılanmadan karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/8/2013 tarihinde Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 6/12/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 25/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 28/4/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 2/5/2014 tarihinde başvurucu Saime Akış vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 29/5/2014 tarihinde ibraz etmiştir.

7. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan başvurucu Saime Akış'a ait nüfus kayıt örneğindeki bilgilere göre başvurucu, bireysel başvuru tarihinden sonra 15/10/2013 tarihinde vefat etmiştir. Bu nedenle ve başvurunun mahiyeti ile konusu gözetilerek başvuruya devam edip etmediklerini bildirmeleri hususuna ilişkin 9/12/2015 tarihli yazı başvurucunun mirasçılarına ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Başvurucu Saime Akış'ın mirasçılarından Erkan Akış kendi adına asaleten ve dava vekâletnamesi sunduğu Ayşe Gök ile Cennet Yıldız adlarına vekâleten başvuruya devam etmek istediklerini, başvuru dosyasındaki ihlal iddialarına katıldıklarını beyan etmişlerdir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Mersin ili Mezitli ilçesi Fındıkpınarı/Fetilli Mahallesi'nde bulunan 117 ada 22 parsel sayılı taşınmaz kaçak ve yitik kişilerden kaldığı gerekçesiyle 1965 yılında Maliye Hazinesi adına tapuya tescil edilmiş, taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı yapının ise başvurucuların miras bırakanı Saime Akış ile kardeşi D.A.ya ait olduğu tapunun beyanlar hanesine yazılmıştır.

10. Bu taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı bina 1938 yılından beri konut olarak kullanılmakta olup başvurucu binanın ikinci katında 2008 yılı Eylül ve Ekim aylarında onarımlar yaptırmıştır.

11. İhbar üzerine kolluk görevlilerince 19/6/2009 tarihinde düzenlenen olay yeri tespit tutanağında bir katlı eski binanın üzerine bir kat yeni yapı inşa ettirildiği ancak yapı ruhsatının alınmadan mevcut eski binanın tadilatının yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.

12. Fındıkpınarı Belediyesi (Belediye) görevlileri bir zabıta memuru ile bir fen elemanı tarafından imzalanan 22/6/2009 tarihli yapı tatil zaptında "Yerindeki eski binanın ikinci katı sökülerek aynı ebatta ahşap yapılmıştır. Zemin katı sıvanmıştır. İnşaat tamamen bitmiştir." tespiti yapılarak tutanağın bir örneğinin muhtara bırakıldığı belirtilmiştir. Belediye Encümeni 26/6/2009 tarihinde binanın üzerinin sökülerek aynı ebatta kaçak olarak ikinci katının yapıldığı gerekçesiyle 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesine göre yapının ruhsata bağlanması için otuz gün süre verilmesine, süre sonunda ruhsat alınmadığı taktirde binanın yıkılmasına ve yeni bir düzenleme getirilmediği gerekçesiyle para cezası uygulanmamasına karar vermiştir. Başvuru formu ve eklerinden binanın yıkılıp yıkılmadığı tespit edilememiştir.

1. Ceza Davası

13. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/22760 soruşturma sayılı dosyasında düzenlenen 15/10/2009 tarihli ve 2009/7911 sayılı iddianamesiyle başvuruculardan Erkan Akış hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep olunmuştur.

14. Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edilmesiyle başlanan kamu davasında yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 10/3/2010 tarihli ve E.2009/1579, K.2010/239 sayılı kararı ile sanık Erkan Akış hakkında beraatine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Yapılan yargılama ve toplanan tüm deliller sonunda; her ne kadar sanık Erkan Akış hakkında Fındıkpınarı Beldesi Fetilli mahallesi Atatürk caddesi No.330'da bulunan evine ruhsata aykırı olarak yeni bir kat yaptığı, bu şekilde imar kirliliğine neden olma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ise de, suça konu binanın Fındıkpınarı Belediyesinin köy olduğu dönemde sanığın murisi tarafından herhangi bir izin zorunluluğu olmadan yapıldığı, sanığın eyleminin bu binanın ikinci katında bulunan ahşap kısımlardan eskiyen kısımları yenilemekten ibaret olduğu, binaya yeni bir eklenti yapılmadığı, bu nedenle olayda müsnet suçun yasal unsurlarının oluşmadığından sanığın beraatınakarar verilmesi yönünde mahkememize tam bir vicdani kanaat gelmiş olmakla Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası göz önünde bulundurularak sanık hakkında aşağıdaki yargı kurulmuştur."

15. Beraat hükmü, temyiz edilmeksizin 18/3/2010 tarihinde kesinleşmiştir.

2. İptal Davası

16. Başvurucuların miras bırakanı Saime Akış, binanın yıkımına dair işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle 4/9/2009 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, yapılan tadilat işleminin kanuna göre ruhsata tabi olmayan onarım işlerinden olduğu belirtilerek bu hususun tespiti amacıyla mahallinde keşif yapılması talep edilmiştir.

17. Mahkemenin 10/11/2009 tarihli ve E.2009/803 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da Adana Bölge İdare Mahkemesinin 4/12/2009 tarihli ve 2009/1156 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

18. Mersin 2. İdare Mahkemesi 24/12/2009 tarihli ve E.2009/803, K.2009/1339 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Bakılan davada, uyuşmazlık konusu binanın, 1965 yılı öncesinde yapılması nedeniyle yapının ruhsatsız olsa dahi; imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacıyla çıkartılan 2981 sayılı Kanun'un Valilik, belediye ve diğer ilgili kuruluşlarca; her tür ve ölçekte imar planlarının ve uygulamalarının vatandaşların inşaat işlemlerini güçleştirmeyecek, düzensiz uygulamalara zorlamayacak şekilde ve zamanında yapılmasına; ayrıca ruhsat verme işlemlerinde müracaatların birikmesine ve gecikmesine sebep olan engellerin kaldırılmasına, işlemlerin süratle yürütülmesine dair gerekli tertip ve tedbirler alınacağı; süresi içerisinde ilgili kuruluşlara müracat etmeyen kişilere ait yapıların dahi bu kuruluşlarca elektrik, su, kaçak inşaat zaptı veya benzeri kayıtlar veya haritadan incelenerek, ayrıca mahallinde araştırılarak tespit ve değerlendirme işlemleri tamamlanacağı yükümlülüğü bulunmakla birlikte anılan Kanuna göre ruhsat ve kullanma izni verilen, yapıların her hangi bir sebeple yıkılmaları halinde, bu alanlarda yeniden yapılacak yapılar için yürürlükteki plan ve mevzuat hükümlerinin uygulanacak olması kuralı karşısında uyuşmazlık konusu binanın, üzerinin söküldükten sonra yapılacak inşaatın mevcut plan ve mevzuat hükümleri doğrultusunda ruhsata bağlanma işlemlerinin yapılacağının açık olması nedeniyle yapının kaçak olarak ikinci katının yapıldığının 22/6/2009 tarihinde yapı tatil zaptı ile tespiti üzerine tutanağın bir örneği muhtara bırakıldıktan sonra, yapının 26/6/2009 tarihli ve 38 sayılı encümen kararı ile 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesine göre ruhsata bağlanması için 30 gün süre verilmesine 30 gün içerisinde ruhsat alınmadığı taktirde deyıkılmasına dair alınan kararda mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, davacının, zilyedi konumunda olduğu Mersin ili Fındıkpınarı kasabası Fetilli mahallesi 117 ada 22 parsel No:330'da bulunan, binanın, üzerinin sökülerek aynı ebatta kaçak olarak ikinci katını yapıldığı nedeniyle 3194 sayılı Yasanın 32. maddesine göre ruhsata bağlanması için 30 gün süre verilmesine 30 gün içerisinde ruhsat alınmadığı taktirde deyıkılmasına ilişkin 26/6/2009 tarihli ve 38 sayılı encümen kararında hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır."

19. Karar temyiz edilmiş, Danıştay Altıncı Dairesinin 27/9/2010 tarihli ve E.2010/3322, K.2010/8474 sayılı ilamıyla "6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisinin bulunmadığı" gerekçesiyle onanmıştır.

20. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 5/6/2013 tarihli ve E.2011/13154, K.2013/4488 sayılı ilamıyla "2577 sayılı Kanun'un 54. maddesinde yazılı karar düzeltme nedenlerinin bulunmadığı" gerekçesiyle reddedilmiştir.

21. Nihai karar, başvurucuların miras bırakanı adına vekiline 26/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucuların miras bırakanı Saime Akış 6/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

23. 3194 sayılı Kanun’un "Yapı ruhsatiyesi" başlıklı 21. maddesi şöyledir:

“Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir.

Ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır. Bu durumda; bağımsız bölümlerin brüt alanı artmıyorsa ve nitelik değişmiyorsa ruhsat, hiçbir vergi, resim ve harca tabi olmaz.

Ancak; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir."

24. 3194 sayılı Kanun’un "Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar" başlıklı 32. maddesi şöyledir:

“Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (...) (3) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.

Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshasıda muhtara bırakılır.

Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.

Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.

Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir."

25. 5237 sayılı Kanun’un "İmar kirliliğine neden olma" başlıklı 184. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

26. 2/11/1985 tarihli ve 18916 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nin 16. maddesinin (23) ve (24) numaralı fıkraları şöyledir:

"23. Basit tamir ve tadil: Yapılarda derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması işlemleridir.

24. Esaslı tadilat: Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen veya yapı inşaat alanını veya emsale konu alanını veya taban alanını veya bağımsız bölüm sayısını veya ortak alanların veya bağımsız bölümlerin alanını veya kullanım amacını veya ruhsat eki projelerini değiştiren işlemlerdir. Esaslı tadil, ruhsata tabidir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucular 1938 yılından beri kullandıkları binanın ikinci katında yapılan onarımın ruhsata tabi olmamasına rağmen Belediye tarafından binanın ruhsatlandırılması için süre verilerek aksi hâlde binanın yıkılacağına dair idari işlem tesis edildiğini, bu idari işleme karşı açtıkları iptal davasının ise reddedildiğini belirterek mülkiyet ve yaşam haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

29. Başvurucular ayrıca dava dilekçesinde ve yargılamanın bütün aşamalarında uyuşmazlığa konu binanın ikinci katının yıkılıp yeniden yapılmadığının, yapılan tadilatın ruhsata tabi olmayan basit onarım işlerinden olduğunun belirtilerek bu hususların tespiti için mahallinde keşif yapılması ve tanık dinlenilmesinin talep edilmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince bu deliller toplanmadan tek taraflı olarak idarece düzenlenen tutanakların esas alınarak davanın reddedilmesi, ayrıca ileri sürülen delillerin toplanması taleplerinin Mahkemece değerlendirilmemesi ve ceza davasında verilen kesinleşmiş beraat hükmünün karar düzeltme aşamasında dile getirilmesine rağmen dikkate alınmayıp buna ilişkin itirazların da karşılanmadan karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

31. Başvurucular diğer ihlal iddiaları yanında yaşam haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüşlerse de başvurucuların bu iddialarının özü itibarıyla binanın ruhsatlandırılması ve yıkımı yönünde tesis edilen işleme dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu değerlendirilmiştir.

32. Başvurucuların, uyuşmazlığa konu binanın onarımı işleminin ruhsata tabi olmadığı hususunun tespiti bakımından keşif ve tanık dinlenmesi taleplerine rağmen delillerinin toplanmadan karar verilmesi, ileri sürdükleri delillerin toplanması taleplerinin İdare Mahkemesince değerlendirilmemesi ve karar düzeltme aşamasında ibraz edilip dile getirilmesine rağmen ceza mahkemesince verilen kesinleşmiş beraat hükmünün dikkate alınmadan buna ilişkin itirazlar da karşılanmadan karar düzeltme talebinin reddedilmesi yönündeki şikâyetleri ise adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucular binanın ruhsatlandırılması ve yıkımı işlemine dair açılan iptal davasında yapının onarımına dair işlemlerin ruhsat gerektirmediği hususunda keşif yapılması ve tanık dinlenmesi taleplerine rağmen bu deliller toplanmadan davanın reddine karar verilmesi ve talep ettikleri delillerin toplanmama gerekçelerinin açıklanmaması, ayrıca aynı olaya ilişkin olarak ceza davasında verilen kesinleşmiş beraat hükmünde kabul edilen olguların bu ilamın idari işleme karşı açılan iptal davasının reddine dair kararın onanması üzerine karar düzeltme aşamasında ibraz edilmesine rağmen dikkate alınmayıp bu yöndeki itirazların da karşılanmadan Danıştayca karar düzeltme taleplerinin reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

35. Bakanlığın görüş yazısında başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlaliiddialarının, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup bu konularda daha önce görüş bildirildiğinden yeniden bir görüş bildirilmesine gerek olmadığı ifade edilmiştir.

i. Genel İlkeler

36. Anayasa Mahkemesi, kural olarak derece mahkemelerince verilen kararlarda maddi vakıaların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirmesi ile uyuşmazlığa getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmadığını inceleyen bir merci değildir. Bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin görevi Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanında kalan haklar kapsamındaki güvencelerin somut olayda sağlanıp sağlanmadığını incelemektir. Buna göre Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında kalan hak ve özgürlüklere müdahale edilmedikçe derece mahkemelerinin maddi vakıaları ve delilleri değerlendirmesi, hukuk kurallarını yorumlaması ve uygulaması ile uyuşmazlığın sonucunun esas yönünden adil olup olmaması Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru incelemesine konu olmayacaktır (Sebahat Tuncel (2), B. No: 2014/1440, 26/2/2015, §§ 53, 54).

37. Nitekim Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetleri incelediği pek çok kararında derece mahkemelerinin kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu özellikle taraflarca ileri sürülen kanıtların kabulü ve değerlendirilmesinin öncelikle derece mahkemelerinin görevi olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi görevi gereği Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunan adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan usule ilişkin güvencelerin asgari standartlarda sağlanıp sağlanmadığını denetlemek zorundadır. Bu durum salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapıldığı şeklinde yorumlanamayacağı gibi Anayasa Mahkemesinin Anayasa ile verilen temel haklardan birinin ihlal edilip edilmediğini inceleme görevinin yerine getirilmesi anlamını taşımaktadır (Sebahat Tuncel (2), § 54).

38. Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27). Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden başvurucunun şikâyetleriyle bağlantılı görülen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini, bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülüp yürütülmediğini inceleyecektir.

39. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

40. Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası da şöyledir:

"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

41. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

42. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ilkesine Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, § 38).

43. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi, mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte olup, bu usuli güvence gereğince, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmalıdır (De Haes ve Gijsels/Belgium, B. No: 19983/92, 24/02/1997, §§ 53, 58).

44. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Faik Gümüş, B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 46).

45. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınması gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., § 27).

46. Anayasa Mahkemesi kararlarında bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden Anayasa'nın 141. maddesinin adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 49).

47. Anılan kural uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açı keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).

48. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., § 26). Gerekçenin ayrıntısı davanın niteliğine göre değişmekle birlikte kararın hüküm kısmına dayanak oluşturacak hukuki bir gerekçenin kısa ve özet de olsa bulunmasının zorunlu olduğu açıktır (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 33).

49. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün kılan en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, § 34).

50. Anayasa'daki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre "tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi" vardır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 30). AİHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımının başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve başvurucuların temel şikâyetlerini incelemekten kaçmaya neden olması hâlinde Sözleşme'nin 6. maddesi davanın düzgün bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).

51. Ayrıca değinilmesi gereken bir diğer husus da tarafların dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde, yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir (Abdullah Özen, B. No. 2013/4424, 6/3/2014, § 22).

ii. İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

52. Başvuru konusu olayda başvurucuların miras bırakanı, binanın ikinci katında yapılan onarımın ruhsata tabi olmayan onarım işlerinden olduğunu belirterek Belediyenin binanın ruhsatlandırılması ve yıkımına ilişkin işleminin iptali istemiyle 4/9/2009 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde Belediye yetkilisince olaydan çok sonradüzenlenen tutanakta belirtilen binanın ikinci katının yıkılıp yeniden yaptırıldığı iddiasının doğru olmadığı, yapılan onarım işleminin ruhsatı gerektirmediği, bu savların yerinde yapılacak bir keşif ve bilirkişi incelemesiyle tanık beyanlarına göre kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde Mahkeme 24/12/2009 tarihli kararı ile uyuşmazlığa konu binanın ikinci katının yıkılarak yeniden yaptırıldığı, bu nedenle ruhsata tabi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Temyiz edilen karar Danıştay Altıncı Dairesince 27/9/2010 tarihinde onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 5/6/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

53. Öte yandan olaya ilişkin olarak kolluk görevlileri ile Belediye yetkililerince düzenlenen 19/6/2009 tarihli olay yeri tespit tutanağında, başvuruculardan Erkan Akış tarafından bir katlı mevcut eski binanın üzerine bir katlı yeni yapı inşa ettirildiği belirtilmiştir. Bu tespite dayalı olarak yürütülen ceza soruşturması neticesinde imar kirliliğine neden olma suçundan iddianame düzenlenerek Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. Mahkeme 10/3/2010 tarihli kararı ile sanığın eyleminin, bu binanın ikinci katında bulunan eskiyen ahşap kısımların yenilenmesinden ibaret olduğu gerekçesiyle sanığın beraatine karar vermiştir. Sanık hakkında verilen beraat hükmü temyiz edilmeksizin 18/3/2010 tarihinde kesinleşmiştir.

54. 3194 sayılı Kanun'un 21. maddesinin birinci fıkrasına göre bu Kanun kapsamına giren bütün yapılar için -26. maddede belirtilen istisna dışında- belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması zorunlu olduğu belirtilmiştir ancak aynı maddenin üçüncü fıkrasında, derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı, kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratların ruhsata tabi olmadığı belirtilmiştir. Plânlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 16. maddesinde de, basit tamir ve tadil işlemleri ile esaslı tadilat işlemlerinin tanımları yapılmış ve esaslı tadilin ruhsata tabi olduğu kuralına yer verilmiştir.

55. İlk Derece Mahkemesinin kararının gerekçesinde, uyuşmazlığa konu binanın ikinci katının yıkılarak yeniden yapılması nedeniyle ruhsata tabi olduğu belirtilmiş ise de bu kanaate varılırken yalnızca davanın tarafı olan Belediyenin yapı tatil zaptına dayanıldığı görülmektedir. Dava dilekçesinde ise yerinde keşif yapılarak bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle onarımın ruhsata tabi olmayan basit tadilat işlemlerinden olduğu iddialarının kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Yine basit veya esaslı onarım olup olmadığına dayalı olarak yapıdaki onarımın ruhsata tabi olup olmadığının tespiti hakkındaki Danıştay Ondördüncü Dairesinin 3/12/2015 tarihli ve E.2015/9851, K.2015/9673 sayılı ilamında, "taşınmazda yapılan tadilatın esaslı tadilat niteliğinde olup olmadığı ve izin gerektirip gerektirmediği, ... hususlarının mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle ortaya konulması gerektiği" belirtilmiştir. Danıştay Altıncı Dairesinin 18/11/2011 tarihli ve E.2010/10271, K.2011/4788 sayılı ilamı da benzer yöndedir.

56. Uyuşmazlık konusu binanın ruhsata tabi olup olmadığını belirleyebilmek bakımından bu binada esaslı veya basit bir bir onarım yapılıp yapılmadığı hususu somut olay ve olgulardan tespit edilememektedir. Nitekim başvuruya konu iptal davasında dava dilekçesinde iki katlı binanın ikinci katında ruhsata tabi olmayan onarım işleri yapıldığı ileri sürülmüş ancak kolluk görevlilerince ve belediye yetkililerince düzenlenen olay yeri tespit tutanağında binanın bir katlı olduğu ikinci katın yeni yapıldığı tespitine yer verilmiş, bu tutanağa dayalı olarak düzenlenen iddianame neticesinde imar kirliliğine neden olma suçundan görülen kamu davasında Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın eyleminin iki katlı binanın ikinci katında bulunan eskiyen ahşap kısımların yenilenmesinden ibaret olduğu açıklanmış, nihayet başvurucuların miras bırakanı tarafından açılan iptal davası neticesinde Mersin 2. İdare Mahkemesince verilen kararda ise binanın ikinci katının sökülerek yeniden yapıldığı, bu nedenle ruhsata tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere bütün bu tutanaklar ve kararlar incelendiğinde kamu makamlarınca söz konusu binanın iki katlı olup olmadığı hususunda dahi sabit bir tespit yapılamadığı, binanın tek katlı olup ikinci bir katın mı inşa edildiği yoksa ikinci katın yıkılarak mı yeniden yapıldığı veya ikinci katta salt eskiyen ahşapların mı yenilendiği açıkça belirlenmemiştir. Buna göre ihlal iddiasına konu binada yapılan onarım hususunda farklı idari ve yargısal makamlarca birbirleriyle örtüşmeyen tespitler yapıldığı anlaşılmaktadır.

57. Derece mahkemeleri nezdindeki yargılamalarda izlenilen delil kuralları ve bunların yorumlanması, kural olarak belirtilen hususların değerlendirilmesi açısından daha elverişli konumda olan söz konusu mahkemelere aittir. Bununla birlikte delillerin incelenme ve değerlendirilme yönteminin açık bir hakkaniyetsizlik veya keyfîlik ihtiva etmesi ya da bu değerlendirmelerin "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkeleri gözetilerek yapılmaması durumunda, adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir delil değerlendirilmesinden söz edilemez (Turgay Coşkun, B. No: 2013/1286, 16/4/2015, § 44).

58. Ayrıca bir davaya ilişkin olarak iddia ve savunmanın dayanağını teşkil eden taraflarca usulüne uygun ileri sürülmüş maddi vakıaların ve bu vakıalara ilişkin delillerin doğru olup olmadığının usulünce araştırılarak tespit edilmesi mahkemelerin görevidir. Özellikle yapılan bir yargılamada çözümü hukuk dışında özel, teknik bir bilgi ve inceleme gerektiren hususların yeterince açıklığa kavuşturulması gerekir (Hasan Rahmi Özgenç, B. No: 2013/2418, 16/12/2015, § 54). Nitekim AİHM de uyuşmazlığın çözümünde önemli bir etkisi olabilecek bir delilin toplanmamasının bir bütün olarak yargılamanın adil olmaması sonucuna yol açacağını belirtmektedir (Elsholz/Almanya, B. No: 25735/94, 13/7/2000,§§ 66, 67).

59. Başvurucular, Mahkemece yerinde yapılacak bir keşif ve bilirkişi incelemesi ile binanın ikinci katının yıkılıp yeniden yapılmadığının ve bu onarım işleminin ruhsata tabi olmadığının ortaya konulacağı kendilerince ifade edilmesine rağmen davanın diğer tarafı olan Belediye tarafından ve olaydan çok sonra düzenlenen yapı tatil zaptına itibar edilerek iptal davasının reddedilmesini şikâyet etmektedirler. Delillerin toplanması ve değerlendirilmesi yukarıda da belirtildiği üzere (bkz. § 51) derece mahkemelerinin takdir yetkisinde olmakla birlikte uyuşmazlığın esasını teşkil eden onarımın basit veya esaslı olup olmadığı buna dayalı olarak da ruhsata tabi olup olmadığının çözümü hukuk dışında özel, teknik bir bilgi ve inceleme gerektiren bir husus olduğu ancak yerinde keşif yapılarak konusunda uzman bir bilirkişi incelemesiyle saptanabileceği açıktır.

60. Dava dilekçesi incelendiğinde davanın esasının davalı Belediyenin yapı tatil zaptında belirtilen olguların aksinin ispatı suretiyle onarımın ruhsata tabi olmadığına ilişkin olduğu açıkça görülmektedir. Başvurucular dava dilekçesinde yürütmenin durdurulması kararına itiraz dilekçesinde, temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde yani yargılamanın bütün aşamalarında temel iddialarını; yapılan onarımın yapı ruhsatına tabi olmayan basit onarımlardan olduğu ve bunun keşif dâhil ileri sürdükleri delillerin toplanması ile ortaya konulacağı savına dayandırmışlardır. Bu durumda davaya konu onarımın basit veya esaslı olup olmadığının tespit edilerek bütün açıklığıyla ortaya konulması uyuşmazlığın çözümü bakımından büyük önem taşımaktadır. İdare Mahkemesi ise davacıya yapı tatil zaptındaki olguların aksini ispat edebilme olanağını tanımadan bu zabıttaki olguları doğru kabul ederek davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme bu kanaate varırken davacı yanın değindiği delillerin toplanmasına neden ihtiyaç duyulmadığını ise açıklamamıştır. Hâlbuki silahların eşitliği ilkesi kapsamında aranan usuli imkânlar noktasındaki denge tarafların delilleri arasında farklı muamele yapılmamasını gerektirir. Başvurucuların söz konusu şikâyetleri, davacının dava dilekçesindeki temel iddiası ile doğrudan bağlantılı olup davanın sonucuna etki etme ve oluşacak vicdani kanaati değiştirme ihtimali bulunmaktadır.

61. Bu durumda yargılama sürecinde ileri sürülen ve uyuşmazlığın çözümüne etki edebilecek mahiyetteki davacı tarafından talep edilen uzman bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması delillerinin toplanmadan yalnızca davanın diğer tarafı olan Belediyece düzenlenen ve olay yeri tutanağı ile ceza davasında kabul edilen maddi olgularla arasında farklılıklar bulunduğu anlaşılan yapı tatil zaptına dayalı olarak karar verilmesi uyuşmazlığın tarafı olan davacıya savlarının temel dayanağı olan delillerini ortaya koyabilme imkânını ortadan kaldırmıştır.

62. Somut olayda başvurucuların yargılamanın sonucu bakımından etkili olabilecek bilirkişi incelemesi ve keşif yapılması yönündeki delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi şikâyetlerine ilişkin usulünce ileri sürülen iddia ve itirazlarının Mahkemece gerekçelendirilmemesi hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında sorun oluşturmaktadır. Ayrıca idari yargılama süreci devam ederken Mersin 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ceza davasında yapılan yargılama neticesinde eylemin mevcut ikinci katın eskiyen ahşap kısımlarının yenilenmesinden ibaret olduğu bir maddi olgu olarak ortaya konulmuştur. Bu husus başvurucuların miras bırakanı tarafından karar düzeltme aşamasında belirtilmiş, ceza davasında verilen beraat hükmüne ilişkin ilam da karar düzeltme dilekçesi ekinde ibraz edilmiştir. İdari yargı mercileri kural olarak ceza davasında verilen karar ile bağlı olmamakla birlikte davacının yargılamanın sonucuna etkili olabilecek itirazları nedeniyle bu karara konu maddi olguları değerlendirerek davacının itirazlarını karşılamak yükümlülüğü altındadır. Ancak karar düzeltme talebi üzerine Danıştay Altıncı Dairesi, yasada sayılan karar düzeltme nedenlerinden hiçbirisinin bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Karar düzeltme talebinin reddine dair ilamda, kesinleşen beraat hükmünde yer alan maddi olgulara neden itibar edilmediğine dair herhangi bir gerekçeye ise yer verilmemiş, davacının bu yöndeki itirazları irdelenmemiştir.

63. Bu durumda aynı olaya ilişkin yürütülen ceza soruşturması ve kovuşturması neticesinde kabul edilen maddi olgular, olay yeri tespit tutanağı ile diğer tutanaklar arasında ve idare mahkemesi ile ceza mahkemesi kararları arasındaki çelişki olarak nitelendirilebilecek hususlar birlikte irdelendiğinde, başvurucuların ceza davasında kabul edilen maddi olgulara itibar edilmesi gerektiği ile uyuşmazlığa konu binanın ikinci katının sökülüp yapılmadığı itirazlarının ve yapılan onarımın ruhsata tabi olmadığının bilirkişi incelemesi ve keşif yapılarak tespit edilebileceğine yönelik savlarının derece mahkemelerince değerlendirilmediği, dolayısıyla başvurucuların bu itirazlarının yeterli ve makul bir biçimde karşılanmadığı anlaşılmaktadır.

64. Sonuç olarak; aynı olaya ilişkin ceza davasında kabul edilen maddi olgular ve yine bu olaya ilişkin düzenlenen tutanaklar ile aradaki farklılıklar da gözetildiğinde, başvuruya konu idari yargılama sürecinde başvurucuların temel iddialarını doğrulayabilecek ve uyuşmazlığın çözümü bakımından etkili olabilecek keşif ve bilirkişi delillerinin toplanmadan davanın reddine karar verilmesi, - somut olayın özel koşulları içerisinde - taraflar arasında mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından eşitliği davacı aleyhine olacak şekilde bozmuş, davalı tarafa nazaran orantısız bir dengesizlik ve dezavantaj oluşturmuştur. Ayrıca derece mahkemelerince, başvurucuların uyuşmazlığın çözümü bakımından etkili olabilecek delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi talepleri herhangi bir gerekçe gösterilmeden karşılanmamış, yine başvurucuların davanın sonucuna etkili olabilecek aynı olaya ilişkin ceza davasında kabul edilen maddi olguların değerlendirilmesi yönündeki itirazları da karar düzeltme aşamasında ileri sürülmesine rağmen değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla yargılamanın bütününe bakıldığında açıklanan nedenlerle başvuru konusu davada hakkaniyete uygun bir yargılama yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

65. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Mülkiyet Hakkının İhlaline İlişkin İddia

66. Başvurucular 1938 yılından beri mevcut olan binanın ikinci katında ruhsata tabi olmayan onarım işlemleri yapılmasına rağmen Belediyece yapının ruhsatlandırılması ve yıkımına dair işlem tesis edilmesi ve bu idari işleme karşı açılan davanın da reddedilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

67. Bakanlığın görüş yazısında mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak 3194 sayılı Kanun'un 21. maddesine göre ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması durumunda yeniden ruhsat alınması gerektiği, somut başvuruda da binanın üzerinin sökülerek ikinci katının yeniden yapıldığından ruhsat alınması gerektiği bildirilmiştir.

68. Bakanlığın görüşüne karşı cevap dilekçesinde başvuru formundaki beyanlar yinelenmiştir.

69. Başvurucuların başvuruya konu yargılama sürecine ilişkin iddiaları yönünden yukarıda yer verilen ilkeler ışığında adil yargılanma haklarının ihlaline karar verildiğinden ve adil olmadığı tespit edilen bir yargılamanın sonucundan hareketle mülkiyet hakkının ihlali iddiası tartışılamayacağından mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak bu aşamada karar verilmesine gerek görülmemiştir.

4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

71. Başvurucular yeniden yargılama talebinde bulunmuşlardır.

72. Başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

73. Başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL tutarındaki harcın başvuruculara müşterek olarak ödenmesine, 1.800 TL tutarındaki vekâlet ücretinin ise kendilerini vekil ile temsil ettiren başvurucular Ayşe Gök ve Cennet Yıldız'a müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. 198,35 TL harcın BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKENÖDENMESİNE, 1.800 TL tutarındaki vekâlet ücretinin başvurucular Ayşe Yıldız ve Cennet Gök'e MÜŞTEREKENÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.