2013/6231

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLŞİN ORAL BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2013/6231)

 

Karar Tarihi: 23/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Mehmet Sadık YAMLI

Başvurucu

:

Gülşin ORAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yargı kararlarını uygulamadığı ve mobbing yaptığı iddia edilen üniversite rektörü ve fakülte dekanı hakkında soruşturma izni verilmemesi ve anılan işleme karşı yapılan itirazın Danıştay tarafından incelenmeksizin reddedilmesi nedenleriylemaddi ve manevi varlığının korunması hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/8/2013 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, bir devlet üniversitesinin güzel sanatlar fakültesi sahne sanatları bölümünde öğretim görevlisidir.

6. Başvurucu 2010-2011 öğretim yılında gireceği derslerin hukuka aykırı olarak elinden alındığı, kendisine ders görevi verilmediği iddiasıyla İzmir 3. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Anılan Mahkemenin 23/12/2010 tarihli ve E.2010/1601 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına, 6/4/2011 tarihli ve E.2010/1601, K.2011/79 sayılı kararıyla da başvurucudan alınan derslerin öğretim üyesi S.K.Y.ye devredildiği, bu kişiye lisans ve yüksek lisansta toplamda fazla ders görevi verildiği, bu kişinin daha önce yürüttüğü derslerin ise üniversite dışından ek ders saat ücreti karşılığında A.Ö. isimli kişiye verildiği, başvurucunun sicil raporlarının tümünün olumlu olduğu, ayrıca eğitim-öğretim çalışmalarını gereği gibi yerine getirmediği ve başarısız olduğu yolunda somut herhangi bir bilgi ve belgenin sunulamadığı, bu nedenle başvurucuya ders görevi verilmemesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle ders vermeme işleminin iptaline karar verilmiştir. Karar, Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/11/2014 tarihli ve E.2011/6065, K.2014/8944 sayılı ilamıyla onanmıştır. Üniversite tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuş, talep hakkında henüz bir karar verilmemiştir.

7. Başvurucu anılan davada verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının idare tarafından uygulanmadığını, kendisine ders görevi verilmediğini belirterek yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle İzmir 3. İdare Mahkemesinde manevi tazminat davası açmıştır. Mahkeme, yargı kararlarının yerine getirilmediğinin sabit olduğu gerekçesiyle 10/4/2013 tarihli ve E.2011/1454, K.2013/465 sayılı kararla davanın kabulüne, başvurucuya 11.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Davalı idarenin itiraz başvurusu üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1/10/2013 tarihli ve E.2013/5526, K.2013/4959 sayılı kararıyla başvurucuya 2.000 TL tazminat ödenmesinin yeterli olacağı gerekçesiyle itirazın kısmen reddi ile kararın 2.000 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin kısmının onanmasına, itirazın kısmen kabulü ile manevi tazminat isteminin 9.000 TL’lik kısmına ilişkin davanın reddine hükmedilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Mahkemenin 15/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

8. Başvurucu 2012-2013 öğretim yılı güz dönemi ders programının eski hâline uygun şekliyle 17/8/2012 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini belirtmiştir.

9. Başvurucunun 2011 yılı sicili orta olarak düzenlenmiş, bu işleme karşı açtığı dava sonucunda İzmir 3. İdare Mahkemesinin 16/12/2013 tarihli ve E.2012/2116, K.2013/2076 sayılı kararıyla sicilin orta olarak düzenlenmesi işlemi iptal edilmiştir. Yine başvurucunun 2012 yılı sicili orta olarak düzenlenmiş; anılan işlem, İzmir 3. İdare Mahkemesinin 16/5/2013 tarihli ve E.2012/2117, K.2013/692 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

10. Öte yandan başvurucu, güzel sanatlar fakültesi sahne sanatları bölüm başkanı olan M.T. hakkında yargı kararlarını yerine getirmeyerek görevini kötüye kullandığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, Üniversitesi Rektörlüğünün 28/6/2011 tarihli işlemiyle itiraza ilişkin men-i muhakeme kararı verilmiştir. Başvurucunun itirazı üzerine Danıştay Birinci Dairesinin 24/11/2011 tarihli ve E.2011/1429, K.2011/1874 sayılı kararıyla men-i muhakeme kararının bozulmasına, şüphelinin yargılanmasının gerekliliğine ve eylemine uyan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi gereğince yargılanmasına karar verilmiştir. İzmir 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/5/2012 tarihli ve E.2012/69, K.2012/825 sayılı kararıyla sanık M.T.nin başvurucu lehine verilen yargı kararlarını uygulamadığı, sanığın bu suretle görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesiyle adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 28/5/2014 tarihli ilamıyla onanmıştır.

11. Başvurucu, aynı şikâyetle Fakülte Yönetim Kurulu Üyesi ve Bölüm Ana Sanat Dalı Başkanı S.K.Y. hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçeyle ilgilinin görev ve yetkilerini kötüye kullanması suretiyle lehine olan yargı kararlarını kasten ve keyfî olarak etkisizleştirmeye çalıştığını belirterek suç duyurusunda bulunmuştur.

12. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 8/10/2012 tarihli ve 2012/1896 sayılı evrakı kapsamında görevsizlik kararı verilerek dosya, soruşturmayı yürütmekle yetkili Üniversite Rektörlüğüne gönderilmiştir.

13. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca açılan ceza soruşturması sonucunda Üniversite Ceza Kurulunun 12/2/2013 tarihli ve 2013/03 sayılı kararı ile soruşturma konusu suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından son soruşturma açılmasına mahal olmadığına, men-i muhakeme kararının incelenmek üzere Danıştay Birinci Dairesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

14. Danıştay Birinci Dairesinin 16/5/2013 tarihli ve E.2013/499, K.2013/671 sayılı kararı ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre mevcut delillerin atılı suçlardan dolayı şüpheli hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından Üniversite Rektörlüğünce oluşturulan Kurulun 12/2/2013 tarihli men-i muhakeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

15. Bu kararın 12/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 5/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine 2013/6129 sayılı bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, yargı kararının uygulanmaması amacıyla şahsının görev süresinin uzatılmamasına yönelikS.K.Y.nin olumsuz görüşlerinin ve raporunun bulunduğunu, verebileceği derslerin programdan kaldırılmasına bu kişinin neden olduğunu ve buna benzer birtakım mobbing uygulamalarına maruz kaldığını, belirtilen eylemler nedeniyle yaptığı suç duyurusu üzerine ilgili hakkında men-i muhakeme kararı verildiğini ve bu kararın da onanarak kesinleştiğini, somut deliller bulunmasına rağmen ilgilinin yargılanmasının engellendiğini, bu şekilde hakkını aramaktan mahrum bırakıldığını beyan ederek Anayasa’nın 5., 10., 11., 12., 17., 36. ve 125. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 16/9/2015 tarihli kararıyla 2013/6129 sayılı bireysel başvuruyu, başvurucunun görev yerinde birtakım mobbing uygulamalarına maruz kaldığı ve yaptığı suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturma sonucu verilen kararın adil olmadığı hususları çerçevesinde Anayasa’nın 17. ve 36. maddeleri yönünden incelemiştir. Mahkeme, mobbing teşkil eden ve psikolojik taciz, şiddet ve yıldırma türünden davranış grubu olarak kabul edilen ve başvuruya konu eylemlere benzer eylemler vasıtasıyla fiziksel ve zihinsel bütünlüğüne müdahale edildiği iddiasının bulunması durumunda hukuk davası yoluyla etkin bir giderim sağlanmasının mümkün olduğu, başvurucunun ise etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma yoluna gitmediği için başvurunun Anayasa’nın 17. maddesine ilişkin kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, S.K.Y. hakkındaki suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturma sonucu verilen kararın adil olmadığı iddiasıyla ilgili olarak ise bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişilerin adil yargılanma hakkının koruma alanı dışında kaldığı gerekçesiyle başvurunun Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

17. Başvurucu 26/9/2011 tarihli dilekçesiyle üniversite rektörü ve diğer ilgililerin görev ve yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle lehine olan yargı kararlarının kasten ve keyfî olarak etkisiz kılınmaya çalışıldığını belirterek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.

18. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı verilerek dosyayı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına (YÖK) göndermiştir.

19. YÖK Denetleme Kurulunca düzenlenen 18/3/2013 tarihli inceleme raporunda ilgililer hakkında lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme kararı verilmeden iddianın sübut bulmadığı sonucuna varılmış ve bu husus başvurucuya bildirilmiştir.

20. Başvurucu 17/5/2013 tarihli dilekçesiyle söz konusu işlemin incelenerek kaldırılması istemiyle Danıştaya başvuruda bulunmuştur.

21. Danıştay Birinci Dairesi 2/7/2013 tarihli ve E.2013/944, K.2013/963 sayılı kararı ile rektör ve diğer görevliler hakkında 2547 sayılı Kanun'un 53. maddesine göre verilmiş bir lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme kararı bulunmadığı gibi hukuken başvurucunun men-i muhakeme kararına itiraz hakkının da bulunmadığı gerekçesiyle itirazın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Bu karar 23/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 12/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

B. İlgili Hukuk

22. 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesi.

23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez…

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu 2010-2011 öğretim yılı başında tarafına ders görevi verilmemesine ilişkin işleme karşı açtığı davanın lehine sonuçlanmasına rağmen kararın iki yıl boyunca uygulanmadığını, bu süreçte rektör ve dekanın kararı uygulamayanlar aleyhine hiçbir işlem yapmadığını, kendisine mobbing uyguladıklarını, belirtilen nedenlerle yapılan suç duyurusu üzerine ilgililer hakkında YÖK tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, bu durumun Devlet Denetleme Kurulu raporlarında da belirtildiğini zira lüzum-u muhakeme veya men-i muhakeme kararı dışında bir karar verilemeyeceğini, söz konusu kararlar nedeniyle idarenin her türlü işleminin yargı denetimine açık olduğuna ilişkin Anayasa'nın 125. maddesinin ihlal edildiğini, somut deliller bulunmasına rağmen Mahkeme kararlarını zamanında uygulamayan ve mobbing uygulayan ilgililerin yargılanmasının engellendiğini, bu şekilde hakkını aramaktan mahrum bırakıldığını beyan ederek Anayasa’nın 5., 10., 11., 12., 17., 36., 125. ve 138. maddelerinde tanımlanan ve güvence altına alınanhaklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve rektör ile dekanın yargılanmalarının yolunun açılmasına karar verilmesini istemiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerinin incelenmesinden başvurucunun kendisine 2010-2011 öğretim döneminde ders verilmemesine dair olumsuz idari işlemin iptaline yönelik Mahkeme kararının zamanında uygulanmamasından, rektör ve dekanın çeşitli şekillerde kendisine mobbing uygulamasından ve son olarak da hem Mahkeme kararını uygulamayan hem de mobbing uygulayan rektör ve dekan hakkında yaptığı şikâyetlerin sonuçsuz kalmasından şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda başvurucunun iddiaları Anayasa’nın 17. maddesindeki maddi ve manevi varlığının korunması hakkı ile 36. maddesindeki adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilecektir.

1. Maddi ve Manevi Varlığının Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Kendisine mobbing uyguladığı yönündeki benzer şikâyetiyle Fakülte Yönetim Kurulu Üyesi ve Bölüm Ana Sanat Dalı Başkanı S.K.Y. hakkında başvurucunun bulunduğu suç duyurusunun sonucunda Üniversite Rektörlüğünce oluşturulan yetkili Kurulun 12/2/2013 tarihli men-i muhakeme kararının onanmasına Danıştay tarafından karar verilmesi üzerine başvurucunun Anayasa Mahkemesine yaptığı 2013/6129 sayılı bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün 16/9/2015 tarihli kararıyla, mobbing teşkil eden ve psikolojik taciz, şiddet ve yıldırma türünden davranış grubu olarak kabul edilen başvuruya konu eylemler nedeniyle fiziksel ve zihinsel bütünlüğüne müdahale edildiği iddiasıyla hukuk davası yoluyla daha etkin bir giderim sağlanmasının mümkün olduğu, başvurucunun ise etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma yoluna gitmediği belirtilerek başvurunun Anayasa’nın 17. maddesine ilişkin kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

28. Üniversite rektörü ve fakülte dekanı tarafından mobbing uygulandığına dair şikâyete ilişkin olan bu başvuruda da söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı, fiziksel ve zihinsel bütünlüğüne ait unsurlara karşı yapıldığı iddia edilen müdahaleler ile ilgili olarak yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulduğu ve somut başvuru açısından daha etkili bir giderim yolu olan hukuk davası açma imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

a. Suç Duyurusu Üzerine Yürütülen Soruşturma Sonucu Verilen Kararın Adil Olmadığına İlişkin İddia

29. Başvurucunun yukarıda belirtilen Bölüm Ana Sanat Dalı Başkanı S.K.Y. hakkındaki suç duyurusunun sonucunda Danıştay tarafından,Üniversite Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 12/2/2013 tarihli men-i muhakeme kararının onanmasına karar verilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine yaptığı 2013/6129 sayılı bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 16/9/2015 tarihli kararıyla suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturma sonucu verilen kararın adil olmadığı iddiasıyla ilgili olarak bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişilerin adil yargılanma hakkının koruma alanı dışında kaldığı gerekçesiyle başvurunun Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

30. Üniversite rektörü ve fakülte dekanının yargılanması istemini içeren bu başvuruda da söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı anlaşıldığındanAnayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusunun Anayasa’da güvence altına alınmış ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) kapsamında yer alan temel hak ve özgürlüklerin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Mahkeme Kararının Uygulanmamasına İlişkin İddia

31. Başvurucu, 2010 - 2011 öğretim döneminde tarafına ders görevi verilmemesine ilişkin olumsuz işleme karşı açtığı davada İdare Mahkemesince 23/12/2010 tarihinde verilen yürütmenin durdurulması kararıyla6/4/2011 tarihinde verilen iptal kararının idare tarafından iki yıl boyunca uygulanmadığını ancak 17/8/2012 tarihinde 2012-2013 güz dönemi ders programının eski hâline uygun şekliyle tebliğ edilmek suretiyle uygulandığını belirtmiştir. Başvurucu söz konusu kararın geç uygulanmasından şikâyet etmektedir.

32. Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Guher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).

34. Davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka uygunluğun sağlanması, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı kararlarına uymasını gerektirmektedir. İdare, yargı kararını uygulamayı reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyorsa bu durumda davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme’nin 6. maddesinde öngörülen teminatlar, her türlü varlık nedenini kaybetmektedir (Süzer ve Eksen Holding A.Ş./Türkiye, B. No: 6334/05, 23/10/2012, § 115).

35. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması -ilam zamanaşımı dolmadığı sürece- her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan ve süregelen bir ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 29)

36. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre idare mahkemesinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre idare, kesinleşme koşulu aranmaksızın ve kararın tebliğinden başlayarak otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Başvuru konusu olayda 23/12/2010 tarihli yürütmenin durdurulması ve 6/4/2011 tarihli iptal kararları belirtilen yasal süre içinde uygulanmamış ve başvurucu tarafından belirtildiği üzere 17/8/2012 tarihinde eski hâline uygun şekliyle yeni ders programının tebliğ edilmesiyle uygulanmıştır.

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.

38. Anılan hüküm uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (Hasan Taşlıyurt, B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).

39. Somut olayda başvurucunun 17/8/2012 tarihinde eski hâline uygun şekliyle 2012-2013 güz dönemi ders programının tebliğ edilmesiyle uygulandığını belirttiği, esasa ilişkin iptal kararı henüz kesinleşmemiş ise de başvurucunun mahkeme kararının uygulanmadığına ilişkin şikâyetinin kararın icra edildiği 17/8/2012 tarihi itibarıyla sona erdiğinin kabulü gerekir. Olayda kararın icrası kesinleşmeye bağlı olmadığından ve şikâyete konu ihlal iddiası, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanının sağlandığı 23/9/2012 tarihinden önce ortadan kalktığından başvurunun bu kısmı hakkında zaman bakamından yetkisizlik nedeniyle kabul edilmezlik kararı verilmesi gerekir.

40. Açıklanan nedenlerle geç icrasından şikâyet edilen kararın Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce 17/8/2012 tarihinde icra edildiği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturma sonucu verilen kararın adil olmadığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mahkeme kararının uygulanmamasına ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

23/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.