2014/10248

RKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN ÇINAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10248)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Fatma KARAMAN ODABAŞI

Başvurucular

:

1. Hüseyin ÇINAR

 

 

2. Orhan ÇINAR

 

 

3. Sevim ÇINAR

 

 

4. Şennur ÇEPER

 

 

5. Hasan ÇINAR

 

 

6. Elif ÇINAR

Vekili

:

Av. Özkent ŞAHİNER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hisseli olarak malik olunan taşınmaz üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak inşa edilen ancak imar affından yararlandığı ve konut olarak kullanıldığı belirtilen yapıların imar planlarına göre toplu konut alanında kalması nedeniyle yıkılmasına karar verilmesine rağmen yapı bedelinin ödenmediği iddiasıyla açılan davanın reddedilmesi sebebiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 11/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 9/2/2016 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular, murisleri İ.Ç.den veraseten intikal eden, Ankara ili Altındağ ilçesi Yenidoğan Mahallesi 6867 ada 7 parsel sayılı 363 m² yüz ölçümlü taşınmazın 175/726 hissesinin maliki olup taşınmaz üzerinde ayrıca bir adet iki katlı, bir adettek katlı olmak üzere konut amaçlı kullanılan yapılar bulunmaktadır.

8. Başvurucuların hissedarı olduğu taşınmazı da kapsayan alanda Ankara Büyükşehir Belediyesinin (Büyükşehir Belediyesi) 26/10/2001 tarihli ve 560 sayılı kararıyla kabul edilen1/5000 ölçekli Eski Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi nazım imar planı ile bu plana göre Altındağ Belediyesinin (Belediye) 27/9/2002 tarihli ve 350 sayılı kararı ile kabul edilen 1/1000 ölçekli Eski Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi II. etap imar planı, Büyükşehir Belediyesinin 3/2/2003 tarihli ve 1671-6962 sayılı kararı ile onaylanmıştır.

9. Bu kapsamda Belediye, 23/9/2004 tarihli ve 1186/1143 sayılı kararı ile 1/1000 ölçekli Eski Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi II. etap imar planına dayalı olarak hazırlanan 81460 sayılı parselasyon planını onaylamıştır.

10. Onaylanan parselasyon planına göre başvurucuların hissedarı bulunduğu 6867 ada 7 parsel sayılı taşınmaz 23651 ada 1 parsel sayılı imar parseline isabet etmesine rağmen başvuruculara ait 87,5 m² lik hisse 23655 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 40 m², 23656 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 41 m² ve 23659 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 6 m² olacak şekilde tahsis edilmiştir.

11. Parselasyon planına dayalı olarak başvuruculara ait hisselerin yerinde korunmayıp başka imar ada ve parsellerine şuyulandırılması üzerine 6867 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan başvuruculara ait konut amaçlı kullanılan yapılar yıkılmış ve kentsel dönüşüm projesi imar planlarına göre toplu konut sahasında kalan bu alanda Belediye ile Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) arasında akdedilen sözleşmeye istinaden konutlar inşa edilmiştir.

12. Başvuruculardan Sevim Çınar, 6867 ada 7 parsel sayılı taşınmazla ilgili 81460 sayılı parselasyon planının iptali istemiyle Belediye aleyhine 4/7/2006 tarihinde Ankara 11. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.

13. Mahkemenin 17/9/2008 tarihli ve E.2006/1700, K.2008/2027 sayılı kararı ile başvuruculara ait hisselerin isabet ettiği 23651 ada 1 parsel sayılı taşınmazda korunarak toplu konut uygulaması için kat karşılığı veya farklı anlaşmalar temin edilmesi gerekirken başka ada ve parsellere bölünerek hisse tahsis edilmesinin imar mevzuatına aykırılık taşıdığı, başvurucuların hissedar olduğu 6867 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 23651 ada 1 sayılı imar parselinin altlığına isabet ettiği, başvuruculara ait hisselerin öncelikle bu parselde tahsisinin zorunlu olduğu ve parselasyon planında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

14. Temyiz üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin 12/11/2012 tarihli ve E.2009/1431, K.2012/5863 sayılı kararı ile ıslah imar planı bulunan bölgelerde 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunu'nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'a göre parselasyon işlemi tesis edilebileceği, somut olayda parselasyon işleminin dayanağı 1/1000 ölçekli imar planı uyarınca 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca parselasyon işlemi yapılması gerektiği, bu nedenle 2981 sayılı Kanun uyarınca yapılan parselasyon işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı ve dava konusu işlemin iptali yönündeki kararın sonucunda isabetsizlik görülmediği belirtilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.

15. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 29/4/2014 tarihli ve E.2013/5570, K.2014/3441 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

16. Öte yandan parselasyon işleminin iptali için Ankara 11. İdare Mahkemesinde dava açılmasından sonra, Belediye Encümeninin 28/3/2007 tarihli 280 sayılı kararı ile imar planları tamamlanan ve 81460 nolu imar planında kentsel dönüşüm projesi kapsamında kalan 23651 ada üzerindeki başvurucuların murisine ait yapının yıkılıp boşaltılması ve tapuluarazinin Belediyeye devredilmesi karşılığında, TOKİ'nin yapacağı konutlardan Belediyeye ait olan dairelerin kura çekimi sonucunda 81 m² lik arsanın karşılığı olan bedel ile 20.275 TL enkaz bedelinin daire bedelinden düşülerek başvurucuların murisi adına daire tahsisi yapılmasına karar verilmiştir.

17. Yine, Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli ve 202 sayılı kararı ile Belediye Meclisinin 7/6/2006 tarihli ve 533 sayılı kararına istinaden, imar planı tamamlanan bölgelerde mülkiyeti tam veya hisseli olarak Belediyeye ait bulunan parsellerinde ve bu parseller arasında kalan ucuz konut alanları imar yolları, park alanları, pazar yeri ve rekreasyon alanları üzerinde bulunan gecekondulardan tapulu olan veya tapusuz olup da 22/5/1986 tarihli ve 3290 sayılı, 18/5/1987 tarihli ve 3366 sayılı Kanunlar ile değişik 2981 sayılı Kanun'a göre imar affı müracaatları bulunanlara, 2981 sayılı Kanun'un 3290 ve 3366 sayılı Kanunlar ile değişik 13. maddesinin (b) bendi ve 24/4/2001 tarihli ve 4650 sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 3. maddesine göre kamulaştırma bedeli ödenerek kamulaştırılmalarına; tapulu veya tapusuz olup da belirtilen mevzuat hükümlerine göre imar affı müracaatları bulunmayan gecekondu sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi içinise enkaz bedeli ödenmesine karar verilmiştir.

18. Ayrıca, Belediye Encümeninin 11/3/2009 tarihli ve 316 sayılı kararı ile Belediye Meclisinin 2/12/2008 tarihli ve 537 sayılı kararında belirtilen şartlara istinaden, başvuruculara tahsis edilecek 23647 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan C.1-6 blok, 7. kat 29 nolu ve 8. kat 32 nolu dairelerin bedeli olan 165.000 TL'den, yapıların enkaz bedeli ve başvurucuların 23587 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 97.40 m² lik tapulu hissenin bedeli olan toplam 69.4754 TL düşülerek geriye kalan 95.525 TL'nin peşin vadeli seçeneğe göre ödenmesi suretiyle tahsis yapılması karşılığında tüm hakların belediyeye terk edilmesi suretiyle uzlaşılması hususunda karar alınmıştır.

19. Başvurucular hissedarı oldukları 6867 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ve konut amaçlı kullanılan yapılar için 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğuna ilişkin tespit, müracaat ve değerlendirme formları, emlak vergisi ödendiğine dair ödeme makbuzları bulunmasına rağmen yalnızca enkaz bedeli teklif edilerek yıkım kararı alındığını, yapıların bedelinin ödenmediğini belirterek yapıların kamulaştırmasız el atılması suretiyle yıkılması nedeniyle şimdilik 10.000 TL yapı bedelinin faiziyle birlikte tahsili istemiyle Belediye aleyhine 2/11/2009 tarihinde Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır.

20. Yargılama aşamasında davalı Belediyece yargı yolu itirazında bulunulmuş, itiraz Mahkemece 10/11/2010 tarihinde reddedilmiştir. Davalı Belediyenin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin dilekçesi üzerine Danıştay Başsavcılığının 17/12/2010 tarihli kararıyla olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

21. Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 4/7/2011 tarihli ve E.2011/9, K.2011/142 sayılı kararıyla somut olayda idarenin 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın 2942 sayılı Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olmadığı, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararların tazminine yönelik bulunan davanın tam yargı davası kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

22. Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi 7/12/2011 tarihli ve E.2009/380, K.2011/396 sayılı kararıyla, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 4/7/2011 tarihli kararı doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine karar vermiştir.

23. Dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddi kararı üzerine başvurucular, aynı gerekçelerle yapı bedelinden kaynaklanan 35.000 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle Belediye aleyhine 12/12/2011 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmışlardır.

24. Mahkemenin 29/6/2012 tarihli ve E.2011/2513, K.2012/1508 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun 13. madddesinde de, bu Kanunun 14. maddesinin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle bulundukları yerde korunmayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlarına bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parsellerinin müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre verileceği, bu gibi hallerde gecekondu sahibine ayrıcaenkaz bedeli ödeneceği hükme bağlanmış olup, 2981 sayılı Kanundan yararlanamayacak olanların sayıldığı 14/f maddesinde ise, 10 Kasım 1985 tarihinden sonra yapılan gecekondular ile inşaasına başlanan imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı yapıların, 2981 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir.

Anılan Yasa maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden, imar mevzuatına uygun olarak inşa edilmiş ruhsatlı yapıların imar planı uyarınca kamulaştırılmaları durumunda, ilgililere 2942 sayılı Yasada öngörülen şekilde kamulaştırma bedeli ödeneceği, Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan taşınmazlar üzerinde inşa edilen ve 2981 sayılı Yasadan yararlanan yapı sahiplerine, taşınmazları bulunduğu yerde korunamaması durumunda enkaz bedeli ödeneceği, bu iki husus dışında ruhsatsız olarak inşa edilen veya imar affından yararlanmayan yapılar için imar planı uygulaması durumunda bir bedel ödenmesinin sözkonusu olmayacağı sonucuna varılmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların veraseten maliki oldukları Ankara İli, Altındağ İlçesi, Yenidoğan Mahallesi 6867 ada 7 parselde bulunan taşınmazın toplu konut projesi içinde kaldığı ve üzerindeki yapının kaçak ve ruhsatsız olması nedeniyle davalı idarece yıkıldığı Altındağ Belediye Encümeni kararıyla ruhsatsız ve kaçak yapılar için enkaz bedeli ödenmesi yolunda karara varıldığı, davacılar tarafından yapı bedelinin tamamının ödenmesi gerektiği iddiasıyla bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda taşınmaz üzerindeki binanın yasalara uygun ve ruhsatlı bir yapı olmadığı ve tamamı Altındağ Belediyesine ayrılan 23651 adada kaldığı, 5393 sayılı Yasanın 73. maddesinde; kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkılması ve kamulaştırılmasına olanak tanındığı hususları dikkate alındığında, projelerin Yasa'daki getirilen amacı doğrultusunda mevcut gecekonduların varlığını sürdürmesinin proje kapsamında hukuken olanaklı görülmediğinden davacıların veraseten maliki oldukları taşınmazdaki yapının 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca yıkımına ve yapı bedelinin ödenmemesine ilişkin davalı idare tarafından tesis edilen işlemde hukuka aykrılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

25. Temyiz üzerine karar, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 12/3/2014 tarihli ve E.2012/10048, K.2014/3323 sayılı ilamı ile,

"Davacılar vekili tarafından; yıkılması neticesinde, yapı bedelinden kaynaklanan 35.000,00 TL zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle dava açılmıştır. Mahkeme tarafından da istem özetinin bu şekilde kurulmuş olmasına rağmen, sonuç kısmında, davacıların yapı bedelinin yasal faiziyle tazmini isteminin kabulüne hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yapının 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca yıkımına ve yapı bedelinin ödenmemesine ilişkin davalı idare tarafından tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine şeklinde hüküm kurulmasında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir."

denilmek suretiyle onanmıştır.

26. Karar, başvuruculara 26/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

27. Başvurucular 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

28. 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. ... Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. ..."

29. 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. ...

...

Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır.

Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülemeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.

Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz."

30. 3194 sayılı Kanun'un 20. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Yapı:

a) Kuruluş veya kişilerce kendilerine ait tapusu bulunan arazi, arsa veya parsellerde,

...

İmar planı, yönetmelik, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılabilir."

31. 3194 sayılı Kanun'un 21. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden (....) yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir."

32. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (...) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.

...

Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.

Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir."

33. 2942 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler."

34. 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"b) Üzerinde imar mavzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine:

...

2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak,

Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir.

...

c) İmar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleriyle, yol fazlalarıyla veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapılara yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler resen yetkilidir. ..."

35. 2981 sayılı Kanun'un 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır.

...

b) (Değişik : 22/5/1986 - 3290/6 md.) Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde, ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edilir. Gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilir. Tahsis edilen arsa veya hissenin bedeli 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kanun veya 6/6/1984 tarih ve 3016 sayılı Kanuna göre tespit edilir.

(Ek fıkralar : 18/5/1987 - 3366/5 md.):

14 üncü maddenin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle, bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlarına, bir gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parselleri müstakil, hisseli veya katmülkiyeti esasına göre verilir. Bu gibi hallerde gecekondu sahibine ayrıca enkaz bedeli bu Kanunla kurulan fondan belediye veya valilikçe ödenir."

36. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun, 17/6/2010 tarihli ve 5998 sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile değişik 73. maddesi şöyledir:

"Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır. ...

...

Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkilidir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.

...

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilir. 2981 sayılı Kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.

...

Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya yetkilidir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

37. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

38. Başvurucular, murislerinden veraseten kendilerine intikal eden, hisseli olarak maliki bulundukları ve üzerinde bir adet iki katlı, bir adet tek katlı konut olarak kullanılan yapılar bulunan taşınmazın Büyükşehir Belediyesince onaylanan kentsel dönüşüm projesi imar planlarına dayalı olarak parselasyona tabi tutulduğunu ve yerinde korunmayarak başka imar ada ve parsellerine şuyulandırıldığını, taşınmaz üzerinde bulunan yapıların ise toplu konut alanında kalması sebebiyle yıkılarak yerine TOKİ tarafından binalar inşa edildiğini bu kapsamda;

- Yapıların bedelinin ödenmemesi sebebiyle adli yargı merciinde açılan davada idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması üzerine Uyuşmazlık Mahkemesincedavanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,

-Uyuşmazlık Mahkemesinin kararından sonra Ankara 2. İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davasında, yıkılan yapılar yönünden muris tarafından 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğuna dair tespit formu, müracaat ve değerlendirme formu ile yapılar sebebiyle emlak vergisi ödendiğine dair makbuz ve diğer belgelerin sunulmasına, yapıların imar affından yararlanmış olmasına rağmen yapı bedelinin ödenmemesi yönünde verilen kararın hatalı olduğunu,

- Mahkeme Kararının, aynı hukuki sebeplere dayalı olarak adli yargı merciinde açılıp yerleşik içtihatlar doğrultusunda yapı bedeli ödenmesi gerektiği yönünde verilen kararlarla ve Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli kararıyla çeliştiğini,

-2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (c) bendine göre imar affından yararlanmış bir yapının yıkılması hâlinde malikine yapı bedelinin ödenmesi gerektiğini, yine 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin onuncu bendinde, arsa ve arazi düzenlemesine ilişkin olarak kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapıların belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıkılamayacağının düzenlendiği, yıkılan yapıların malik olunan ve imarı bulunan taşınmaz üzerine yapılmış olmaları ve imar affından yararlanmış bulundukları dikkate alındığında Mahkeme Kararının gerekçesinin aksine somut olayda 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 18. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığını,

-Dosya kapsamındaki bilgi ve delillerin yeterince değerlendirilmediğini, usul ve esasa ilişkin kanun hükümlerinin doğru uygulanmadığını, ilgisiz gerekçelerle davanın reddedildiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, yargılamanın yenilenmesi ve maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

40. Başvurucuların, yıkılan yapılar yönünden 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğuna ve emlak vergisi ödendiğine dair sunulan belgelerin değerlendirilmediği, yapıların imar affından yararlanmış oldukları, Mahkeme Kararının Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli kararıyla ve aynı hukuki sebeplere dayalı olarak adli yargı merciinde açılıp yapı bedeli ödenmesi gerektiği yönünde verilen yerleşik içtihatlarla çelişkili bulunduğu, uyuşmazlığa ilişkinkanun hükümlerinin doğru uygulanmadığı ve ilgisiz gerekçelerle davanın reddedildiği yönündeki ihlal iddiaları bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiş, Uyuşmazlık Mahkemesince verilen karara ilişkin ihlal iddiaları ise ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Uyuşmazlık Mahkemesi Kararına İlişkin İddia

41. Başvurucular, Uyuşmazlık Mahkemesinin 4/7/2011 tarihli Kararıyla, Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiş ise de davanın Yargıtay ilgili dairesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiğini, bu yönüyle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

43. Somut olayda, başvuruculara ait yapıların imar planları uyarınca toplu konut alanında kalması nedeniyle yıkılması ve bu kapsamda yapı bedellerinin tazmini istemiyle 2/11/2009 tarihinde Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış, yargılama aşamasında yargı yolu itirazında bulunulmuş ise de itiraz 10/11/2010 tarihinde reddedilmiştir. Davalı Belediyenin dilekçesi üzerine Danıştay Başsavcılığının 17/10/2010 tarihli kararıyla olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 4/7/2011 tarihinde kesin olarak verdiği kararla görev itirazının reddine ilişkin Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir (§§ 20, 21). Bu durumda, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünce 4/7/2011 tarihinde kesin olarak verilen kararın, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmaktadır.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlaline İlişkin İddialar

45. Başvurucuların gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir sebebin de bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

46. Başvurucular, yıkılan yapılar yönünden 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğuna ve emlak vergisi ödendiğine dair sunulan belgelerin dikkate alınmadığını, yapıların imar affından yararlanmış olduklarını, Mahkeme Kararının gerekçesinin Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli kararıyla ve aynı hukuki sebeplere dayalı olarak adli yargı merciinde açılıp yapı bedeli ödenmesi gerektiği yönünde verilen yerleşik içtihatlarla çelişkili olduğunu, uyuşmazlığa ilişkin kanun hükümleri doğru uygulanmayarak ilgisiz gerekçelerle davanın reddedildiğini iddia etmişlerdir.

47. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu düzenlenmiş; Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında ise bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı belirtilmiştir.

48. Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

49. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).

50. Anayasa’daki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre “tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM içtihatları uyarınca bir mahkemenin, yargılamanın taraflarının esaslı iddialarına yanıt vermekten ve tarafların temel şikâyetlerini incelemekten kaçınması hâlinde Sözleşme’nin 6. maddesi davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov ve diğerleri/Rusya, B. No: 184/02, 11/1/2007, §§ 84, 85).

51. Mahkemeler kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33); tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri, § 34).

52. Zira bir davada tarafların hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığını ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri, § 38).

53. Mahkemelerin bu yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30).

54. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

55. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

56. Başvurucular yıkılan yapılar yönünden 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğunu, buna ilişkin olarak tespit formunun, yeminli özel teknik büro ölçümünün, müracaat ve değerlendirme formunun sunulduğunu, yapıların imar affından yararlanmış olduklarını, gerek 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (c) bendindeki gerek 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin onuncu bendindeki düzenleme kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini iddia etmişler; Mahkemece konu ile ilgisi bulunmayan ve yasal dayanaktan yoksun gerekçelerle karar verildiğinden şikâyet etmişlerdir.

57. Somut olayda, Belediye Encümeninin 28/3/2007 tarihli kararında, başvurucuların murisi İ.Ç.ye ait yapının tapusu ve 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı müracaatı bulunduğu kabul edilmiş; yine Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli kararında, mülkiyeti tamamen veya hisseli olarak Belediyeye ait bulunan parsellerde veya bu parseller arasında kalan ucuz konut alanları, imar yolları, park alanları, pazar yeri ve rekreasyon alanları üzerinde bulunan gecekondulardan tapulu veya tapusuz olup da 2981 sayılı Kanun'a göre imar affı müracaatları bulunan yapıların 2981 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (b) bendi ve 4650 sayılı Kanun'un 3. maddesine göre kamulaştırma bedeli ödenerek kamulaştırılmasına, imar affı müracaatları bulunmayan yapı sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için ise enkaz bedeli ödenmesine karar verildiği belirtilmiştir.

58. Başvuruların hisseli olarak malik bulundukları tapulu taşınmaz (arazi) üzerinde bulunan ancak imar mevzuatına aykırı olarak inşa edildiği anlaşılan yapılar yönünden imar affı başvurusunda bulunulduğu başvurucular tarafından iddia edilerek bu hususta bir kısım bilgi ve belgeler sunulduğu gibi bu durum Belediye encümeninin 28/3/2007 tarihli kararında da açıkça belirtilmiştir. Buna göre 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusu kabul edilen yapılar yönünden kamulaştırma bedeli ödenmesini öngören Belediye Encümeninin 26/3/2008 tarihli kararı ile imar mevzuatına aykırı yapı yapılmış hisseli arsa ve araziler yönünden tapu verilmesini düzenleyen ve değer biçme yöntemi bakımından 2942 sayılı Kanun'a atıf yapan 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (c) bendi birlikte değerlendirildiğinde başvuruya konu yıkılan yapılar yönünden başvuruculara ödenmesi gereken bedelin belirlenmesinde yapıların 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affından yararlanmış olup olmadıklarının tespitinin önem arz ettiği anlaşılmaktadır.

59. Bu durumda, başvurucuların hisseli olarak malik bulundukları taşınmaz (arazi) üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak inşa edildiği anlaşılan yapılar yönünden 2981 sayılı Kanun kapsamında süresi içinde imar affı başvurusunda bulunulup bulunulmadığı, başvuruya ilişkin olarak idarece yapılan tespitler ile değerlendirmeler neticesinde işlem tesis edilip edilmediği, imar affı başvurusunun sonuçlandırılıp sonuçlandırılamadığı araştırılarak imar affından yararlanan yapıların ruhsatsız olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı da göz önüne alınmak suretiyle bu hususta başvurucularca usulünce ileri sürülen iddia ve itirazların Mahkeme Kararında gerekçelendirilerek irdelenmemesi gerekçeli karar hakkı yönünden sorun oluşturabilecektir.

60. Öte yandan, 775 sayılı Kanun'un 2. maddesinde gecekondu deyimi ile, imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalınmaksızın, kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmaksızın yapılan izinsiz yapıların kastedildiği belirtilmiştir. Somut olayda, başvurucuların hisseli olarak malik bulundukları taşınmaz (arazi) üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak yapı inşa ettikleri anlaşılmakta olup söz konusu yapılar yönünden 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusunda bulunulduğu da dikkate alındığında, başvuruculara ait yapıların gecekondu olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği hususunun Mahkemece ayrıca tartışılarak gerekçelendirilmesinin, yapıların niteliği ve imar mevzuatına göre durumlarının ortaya konulmasından sonra uygulanacak mevzuat hükümlerinin ayrıca irdelenmesinin başvurucuların şikâyetlerinin esası yönündenönemarz ettiği değerlendirilmiştir.

61. Bu durumda başvurucuların ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren ve yıkılan yapılar yönünden bu yapıların niteliğinin belirlenmesi, uygulanabilecek mevzuat hükümleri ve başvuruculara ödenmesi gereken bedelin tespiti hususunu doğrudan etkileyecek esaslı unsur olan imar affı başvurusu ve sonuçlarına ilişkin iddialar Mahkeme Kararında tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

63. Öte yandan, başvuru formunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın sonucunu etkileyecek usul ve esasa ilişkin kanun hükümlerinin doğru uygulanmaması, dosyadaki bilgi ve delillerin yeterince değerlendirilmemesi sebebiyle ve ilgisiz gerekçelerle İdare Mahkemesince verilen ret kararı kapsamında mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet edilmiştir. Bu bakımdan, mülkiyet hakkına ilişkin şikâyetin temeli, hisseli olarak malik bulunulan taşınmaz üzerindeki yapıların yıkılması suretiyle gerçekleşen müdahalede gerçek zararı karşılayacak bir giderimin sağlanması imkânının başvuruculara tanınmadığı hususu olup bu durum münhasıran İdare Mahkemesinin ret kararına dayanmaktadır. Bu bakımdan, mülkiyet hakkına yönelik ihlal iddiasının, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının incelenmesi sonucu verilen karara bağlı olarak değerlendirmesi gerekeceğinden ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olduğundan mülkiyet hakkı yönünden bu aşamada ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

64. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

65. Başvurucular, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi veya toplam78.135,20 TL maddi tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.

66. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

67. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

68. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

69. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Uyuşmazlık Mahkemesince verilen karara ilişkin ihlal iddiasının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların maddi tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.