2014/10524

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET EKİM MENEMENCİOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10524)

 

Karar Tarihi: 20/4/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucular

:

1. Mehmet Ekim MENEMENCİOĞLU

 

 

2. Kaya Can GÜMÜŞDÜĞME

 

 

3. Ali Rıza YAVUZ

Vekili

:

Av. Osman Kudret SÖNMEZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuru Tarihinden Önceki Süreç

8. Başvurucu Ali Rıza Yavuz ile diğer başvurucuların murisi Fatma Beyza Ergun 25/10/2010 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığına (Bakanlık) karşı Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat davası açmışlardır.

9. Mahkeme 17/5/2011 tarihli kararında dava konusu taşınmazın davacılara ait olmasına rağmen Sit alanı ve kültür eseri olması nedeniyle üzerinde yapılaşma yapılamadığını, taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının bakımının dahi yeterince yapılamadığını ve taşınmazın çevresinin maliklerin istek ve iradesi dışında telle çevrilerek kullanımına sınırlama getirildiğini, taşınmazın 1989 yılında Sitalanı olarak ilan edildiğini, aradan 21 yıl gibi çok uzun bir süre geçmesine rağmen kamulaştırma işleminin yapılmadığını belirterek davayı 2.941.535 TL bedel üzerinden kabul etmiştir.

10. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22/5/2012 tarihli kararında belirtilen "1-Dava konusu parselin bitişiğinde ve aynı amaçla el atılan taşınmazlara ilişkin açılan ve Dairemize intikal eden Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/25, K.2008/454 sayılı dava dosyasında, taşınmazların metrekaresine 19/7/2006 değerlendirme tarihi itibariyle 250,00 ila 400,00-TL değerler biçilmiştir. Bu tarihten dört yıl sonra dahi dava konusu taşınmaza daha az değer belirleyen bilirkişi kurulundan bitişiğindeki parseller için tespit edilen ve güçlü delil niteliğinde olan m2 değerinden ayrılma nedenleri konusunda ek rapor alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması, 2-Değerlendirme tarihi itibariyle düzenleme ortaklık payı oranı %40 olup tespit edilen m2 birim bedelinden bu oranda indirim yapılması gerekirken, gerekçesi açıklanmadan % 35 oranında indirim yapılması, 3-Taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarına yaş, cins ve verim durumlarına göre maktu değerlerine ilişkin resmi veriler getirtilerek, bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir."gerekçesi ile bozulmuştur.

11. Bozma kararına uyan Mahkeme tarafından yeniden yapılan yargılama sonucu 25/12/2012 tarihinde verilen kararla 2.941.535 TL kamulaştırmasız el atmadan doğan alacağın davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.

12. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 20/5/2013 tarihli kararında belirtilen "1-Dava konusu taşınmaz arsa niteliğindedir. Kamulaştırma Kanununun kıymet takdir esaslarını belirleyen 11. maddesinin 1. fıkrasının arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca, mahkemece tarafların vereceği ya da re'sen getirtilecek uygun emsallerin 11. maddenin (d) bendinde öngörülen vergiye esas olmak üzere ilgili belediyelerce bulundukları cadde veya sokak için değerlendirme tarihindeki asgari m² değerleri getirtilip, dava konusu taşınmazın değerlendirme, emsal taşınmazların ise değerlendirmeye esas alınan satış tarihleri itibarıyla imar düzenlemesi sonucu meydana gelen imar parselleri olup olmadıkları da belediye imar ve tapu müdürlüklerinden araştırılıp bu emsallere göre ve ayrıntılı olarak karşılaştırma yapan rapora göre hesaplanması zorunludur. Bu yönteme uyulmadan, ana raporda somut emsal olarak alınan 4334 parsel sayılı taşınmazın, Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/424 Esas sayılı kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davasına ilişkin dosyasında belirlenen m² değerini dava tarihine endekslenmek suretiyle bedel belirleyen ek bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle bedel tespiti, 2-Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan 40-45 yaşlarında, Ayvalık yağlık çeşidi zeytin ağaçlarının yaşı ve cinsine göre rayiç değerlerinin gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünden getirtilerek raporun denetlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi, 3-Dava konusu taşınmazın bedeline hükmedilen davacıların paylarının Hazine yerine infazda tereddüt yaratacak şekilde Hazine (Kültür ve Turizm Bakanlığı) yazılarak tescile karar verilmesi, doğru görülmemiştir." gerekçesi ile bozulmuştur.

13. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 10/2/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

14. Bozma ilamına uyan Mahkeme 15/4/2014 tarihli kararında davacıların mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olarak arkeolojik Sit alanı olarak belirlenmesinden kaynaklandığını, idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın idari yargı merciinde çözümlenmesi gerektiğini belirterek davayı usulden reddetmiştir.

15. Bu arada davacı F.B.E.nin 6/5/2014 tarihinde vefatı üzerine mirasçıları olan Mehmet Ekim Menemencioğlu ve Kaya Can Gümüşdüğme davaya taraf olmuşlardır.

16. Karar 22/5/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş, başvurucular 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. Başvuru Tarihinden Sonraki Süreç

17. Başvurucuların temyizi üzerine karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 23/10/2014 tarihli kararında belirtilen "1-Dosya içindeki bilgi ve belgeler ile özellikle keşif tutanağındaki mahkeme gözleminde dava konusu taşınmazın yol tarafındaki kısmına tel örgü çekildiğinin belirtilmesi karşısında tel örgü çekmek eylemi ile dava konusu taşınmaza müdahalede bulunulmuş olup fiili el atma olgusu gerçekleşmiştir. Bu itibarla 20/5/2013 tarih ve E.2013/3958, K.8695 sayılı önceki bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle dava konusu taşınmaza fiili el atma olmadığından bahisle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi, 2-Davalı idarenin harçtan muaf olduğu düşünülmeden aleyhinde karar ve ilam harcına hükmedilmesi, doğru görülmemiştir." gerekçesi ile bozulmuştur.

18. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 30/3/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

19. Bu arada Mahkemenin E.2015/213 sayılı dosyasında başvurucular dava konusu taşınmazın toplam değerinden bakiye kalan miktarın tahsilini talep etmiş ve dosya başvuru konusu dava dosyası ile birleştirilmiştir.

20. Bozma ilamına uyan Mahkeme 10/12/2015 tarihli kararında asıl ve birleşen dosya açısından davaları kısmen kabul etmiştir.

21. Temyiz üzerine karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 31/3/2016 tarihli kararında belirtilen "taraf vekillerinin temyizi doğrultusunda verilenYargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22/5/2012 gün ve E.2012/4613, K.10475 sayılı kararıile davalı vekilinin temyizi doğrultusunda verilen Dairemizin 20/5/2013 gün ve E.2013/3958, K.2013/8695 sayılı bozma ilamlarına uyma kararı veren mahkemece dava konusu taşınmazın bedelinin bozma ilamları doğrultusunda tespit edilmesi gerekirken Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin bozma ilamı yanlış değerlendirilmek suretiyle somut emsal olarak alınan 4334 parsel sayılı taşınmazın, Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/424 Esas sayılı kamulaştırmasız el koyma nedenine dayalı tazminat davasına ilişkin dosyasında belirlenen m² değerini dava tarihine endekslenmek suretiyle dava konusu taşınmaza değer biçenek bilirkişi raporunun bozma ilamına uygunluğu denetlenmeden esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesi ile bozulmuştur.

22. Karar düzeltme talebi üzerine dosya Yargıtaya gönderilmiştir. Karar düzeltme incelemesi henüz sonuçlanmamıştır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 20/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

26. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

27. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

28. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 25/10/2010 tarihinde açılan kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat davasında, Mahkemenin 17/5/2011 tarihinde davayı kısmenkabul ettiği, temyiz üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22/5/2012 tarihli bozma kararının ardından yapılan yargılamada Mahkemenin 25/12/2012 tarihinde tekrar davanın kısmen kabulüne karar verdiği, kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 20/5/2013 tarihli kararıyla bozulduğu ve karar düzeltme talebinin 10/2/2014 tarihli kararla reddedildiği, bozma üzerine Mahkemenin 15/4/2014 tarihli kararı ile davanın bu defa usulden reddedildiği, temyiz üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 23/10/2014 tarihli kararı ile hükmün bir kez daha bozulduğu ve karar düzeltme talebinin 30/3/2015 tarihli kararla reddedildiği, bozma sonrası Mahkemenin 10/12/2015 tarihli kararıyla asıl ve birleşen dosyalardaki davaların kısmen kabul edildiği, temyiz üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 31/3/2016 tarihli kararıyla hükmün yeniden bozulduğu ve dosyanın karar düzeltme incelemesi için halen Yargıtayda olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle karmaşık niteliği bulunmayan ve başvurucuların yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de tespit edilmediği başvuru konusu davada yaklaşık 6 yıl 5 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

30. Başvurucular, başvuru tarihine kadarki süreçte dava konusu tazminat kararının iki kez Yargıtay tarafından bozulduğunu, bozma kararlarına göre taşınmaza fiilen el atıldığı ve davalı Bakanlık tarafından tazminat ödenmesi gerektiği hususunun usuli müktesep hak müessesesi gereği kesinleştiğini, bu hususun ne Mahkeme ne de Yargıtay tarafından bir daha araştırılamayacağını; ancak, yargılamada bu ilkeye aykırı hareket edildiğini, bu açıdan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 20/5/2013 tarihli kararının, maddi hataya dayalı olarak verildiğini ve yok hükmünde olduğunu, Mahkemenin en son verdiği usulden ret kararının da kesin hüküm ve usuli kazanılmış hakları ortadan kaldırdığını, davanın adli yargıda görülmesi gerektiği hususunda yargısal içtihatlar olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

31. 30/3/2011 tarihli ve6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

32. Somut olayda bireysel başvuruya konu ilk derece mahkemesi kararı Yargıtayda karar düzeltme incelemesinde olup kesinleşmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların makul sürede yargılanma hakkı dışında ileri sürdükleri ihlal iddialarını bu aşamada Anayasa Mahkemesi önüne getirmeleri mümkün değildir.

33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

35. Başvuruculardan Mehmet Ekim Menemencioğlu ve Kaya Can Gümüşdüğme100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

36. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

37. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculardan Mehmet Ekim Menemencioğlu ve Kaya Can Gümüşdüğme'ye ayrı ayrı net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

38. Başvurucu Ali Rıza Yavuz'unmakul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak herhangi bir tazminat talebinde bulunmadığı anlaşıldığından başvurucu lehine manevi tazminata karar verilmesi mümkün değildir.

39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucular Mehmet Ekim Menemencioğlu ve Kaya Can Gümüşdüğme'ye ayrı ayrı net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. Talep olmadığından başvurucu Ali Rıza Yavuz lehine manevi tazminata KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

E. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/214, K.2015/841) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.