2014/10717

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H.K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10717)

 

Karar Tarihi: 12/7/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Kamil KAYA

Başvurucu

:

H. K.

Vekili

:

Av. Üzeyir BİLGİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ayıplı araç satımı nedeniyle açılan alacak davasında uyuşmazlıkla bağlantılı ceza davasının sonuçlanması beklenmeden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/6/2014 tarihinde İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu aleyhine, noter satış sözleşmesiyle sattığı aracın şasi numarasının değiştirilmiş olduğunun tespit edilip araca el konulduğu gerekçesiyle aracın alıcısı tarafından bedel iadesi istemiyle 14/5/2009 tarihinde Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) alacak davası açılmıştır.

8. Başvurucu davaya cevabında, dava konusu aracı satılması için bir şirkete bırakıp bu amaçla şirket yetkililerine vekâletname verdiğini, şirketin, aracı T.E. isimli şahsa harici yolla (trafik sicil kaydını devretmeden) sattığını, bir başka kişinin sevk ve idaresindeyken aracın yandığını, T.E. isimli şahsın aracı tamir ettirip davacıya sattığını, şirket yetkililerine verdiği vekâletname ile aracın sicil kaydının davacıya devredildiğini, akabinde aracın şasi numarasının değiştirilmiş olduğunun ortaya çıktığını, aracı tamir eden kişinin bu işlerle (change) uğraştığını ve aracı tamir ederken de bu işlemi uyguladığını, bu kişi hakkında söz konusu eylemi nedeniyle ceza davası açıldığını, araçtaki değişikliğin bilgisi dışında yapıldığını, bu nedenle davacının zararından sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

9. Mahkemece, dava konusu aracın noter satış sözleşmesi ile trafik kayıtları getirtilip bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Araç üzerinde gerçekleştirilen değişiklik nedeniyle ilgililer hakkında Bursa 5.Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/100 sayılı dosyasında açılan ceza davası bekletici mesele yapılmış ise de 21/2/2013 tarihli duruşmada, “söz konusu davanın sonuçlanmasının beklenmesinin ihtilafın aydınlanmasıyla doğrudan bağlantılı olmadığı” gerekçesiyle bu ara karardan dönülmüştür.

10. Mahkeme, 30/4/2013 tarihli ve E.2009/148, K.2013/194 sayılı kararı ile davanın kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesi söyledir:

“…

 Mahkememizin 21.02.2013 tarihli celse[sin]de; Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/100 E. sayılı dosyasının sonuçlanmasının beklenmesinin ihtilafın aydınlanmasıyla doğrudan bağlantılı olmadığı kanaatine varılmakla; beklenmesi yolundaki ara kararından dönülmesinekarar verilmiştir.

 Toplanan delillerden davalının aracının vekalet vermek suretiyle C.Ç. tarafından Ş.K.'ye satıldığı, satılmadan önceki olaylardan haberi olmadığına dair savunmasındaki olayları bilmeyeceğinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, çünkü 27.11.2007 ile 14.08.2008 arası yaklaşık 9 ay boyunca satılmak üzere bırakılan aracın akibetinden habersiz olacağının düşünülemeyeceği kanaatına varılmış olup, el konulan aracı kullanamayan davacının zararının oluşumunda tam kusurlu olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü yolunda ... hüküm tesis edilmiştir.”

11. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18/12/2013 tarihli ve E.2013/22123, K.2013/31909 sayılı ilamıyla onanmıştır.

12. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 29/4/2014 tarihli ve E.2014/9959, K.2014/13960 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

13. Nihai karar 27/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 26/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Bu Kanunda kullanılan terimlerin tanımları aşağıda gösterilmiştir.

...

Araç sahibi : Araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir.”

16. 2918 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (d) bendi şöyledir:

 “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.”

17. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi şöyledir:

 “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”

18. 818 sayılı mülga Kanun’un 194. maddesi şöyledir:

 “Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

 Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 12/7/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, adına kayıtlı aracı satılması için bir şirkete bırakıp bu amaçla şirket yetkililerine vekâletname verdiğini, şirketin, aracı T.E. isimli şahsa sattığını; ancak bu şahsın aracın trafik kaydını üzerine almadığını, bir başka kişinin sevk ve idaresindeyken aracın yandığını, T.E. isimli şahsın aracı tamir ettirip davacıya sattığını, akabinde aracın şasi numarasının değiştirilmiş olduğunun ortaya çıktığını, bu değişikliğin bilgisi dışında yapıldığını, değişikliği yapan şahıslar hakkında ceza davası açıldığını ve bu kişilerden T.K.nin ceza aldığını, davacı, ceza davasındaki ifadesinde aracı bu kişiden satın aldığınıbelirtmesine rağmen araç bedelinin iadesi için alacak davasını kendisi aleyhine açtığını, Mahkemenin söz konusu ceza davasının sonuçlanmasını beklemeden haksız şekilde aleyhine karar verdiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

21. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

23. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

24. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

25. Somut olayda başvurucu, adına kayıtlı aracı vekili vasıtasıyla 14/8/2008 tarihli noter satış sözleşmesiyle Ş.K. isimli şahsa satmıştır. Bir süre sonra aracın şasi numarasının değiştirilmiş olduğunun tespit edilip araca el konulması üzerine adı geçen alıcı tarafından bedel iadesi istemiyle başvurucu aleyhine alacak davası açılmıştır.

26. Başvurucu anılan davaya cevabında, dava konusu aracı satılması için bir şirkete bırakıp bu amaçla şirket yetkililerine vekâletname verdiğini, şirketin, aracı T.E. isimli şahsa harici yolla (trafik sicil kaydını devretmeden) sattığını, bir başka kişinin sevk ve idaresindeyken aracın yandığını, T.E. isimli şahsın aracı tamir ettirip davacıya sattığını, şirket yetkililerine verdiği vekâletname ile aracın sicil kaydının davacıya devredildiğini, akabinde aracın şasi numarasının değiştirilmiş olduğunun ortaya çıktığını, aracı tamir eden kişinin bu işlerle uğraştığını ve aracı tamir ederken de bu işlemi uyguladığını, bu kişi hakkında ceza davası açıldığını, araçtaki değişikliğin bilgisi dışında yapıldığını, bu nedenle davacının zararından sorumlu olmadığını savunmuştur (bkz.§ 8).

27. Mahkeme, yargılamanın başında dava konusu araç üzerinde gerçekleştirilen değişiklik nedeniyle ilgililer hakkında açılan ceza davasını bekletici mesele yapmış; ancak sonraki aşamada “söz konusu davanın sonuçlanmasının beklenmesinin ihtilafın aydınlanmasıyla doğrudan bağlantılı olmadığı gerekçesiyle bu ara kararından dönmüştür. Yargılama sonunda Mahkeme, başvurucunun, aracının satılmasından önceki olaylardan haberi olmadığına dair savunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yaklaşık 9 ay boyunca satılmak üzere bıraktığı aracın akibetinden habersiz olacağının düşünülemeyeceği, el konulan aracı kullanamayan davacının zararının oluşumunda tam kusurlu olduğu kanaatine vararak davanın kabulüne karar vermiştir (bkz.§ 10). Anılan karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

28. Başvurucu, başvuru konusu alacak davasında, uyuşmazlıkla bağlantılı ceza davasının sonuçlanması beklenmeden karar verilmesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

30. Yukarıda anılan ilkeler uyarınca, somut davaya konu uyuşmazlıkla bağlantılı olduğu iddia edilen bir ceza davasında verilecek kararın başvuru konusu hukuk davasının sonucuna etkili olup olmayacağı, bir başka ifadeyle ceza davasının bekletici mesele yapılması gerekip gerekmeyeceği delillerin değerlendirilmesi kapsamında olup bu hususta verilen kararın adil olup olmadığı Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemesinin konusu değildir.

31. Başvuru konusu kararın gerekçesi incelendiğinde, Mahkemenin, davacının zararından başvurucunun sorumlu olduğu kanaatine ulaşırken dava konusu araç üzerindeki değişikliği başvurucunun gerçekleştirdiği yönünde bir tespitte bulunmadığı, aracın satılmasından önce gerçekleşen olaylardan başvurucunun haberi olmadığına dair savunmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu, satılmak üzere bıraktığı aracın akıbetinden başvurucunun yaklaşık 9 ay boyunca habersiz olacağının düşünülemeyeceği gerekçesine dayandığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan Mahkeme, “ceza davasının sonuçlanmasının beklenmesinin ihtilafın aydınlanmasıyla doğrudan bağlantılı olmadığı” şeklinde açık gerekçesini belirtmek suretiyle ceza davasını bekletici mesele yapmadığını belirtmiştir.

32. Mahkemenin, gerekçesini açıklamak suretiyle hukuki sorumluluk ilkeleri çerçevesinde yaptığı değerlendirme ve dava konusu olayda davacının kusurlu olduğuna ilişkin ulaştığı sonuç yönünden herhangi bir keyfîlik tespit edilmediği gibi yargılamanın bir bütün olarak adil olmadığına ilişkin bir bulguya da rastlanmamıştır.

33. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.

34. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemeleri tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

35. Açıklanan nedenlerle, kanun yolu şikâyeti niteliğinde olan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/7/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.