2014/10728

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHAMMED DENİZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10728)

 

Karar Tarihi: 18/7/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah Perdecioğlu

Başvurucu

:

Muhammed DENİZ

Vekili

:

Av. Hasan Hüseyin ERDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari işlemin iptali için açılan davada kanun yolu incelemesinin yanlış yargı yerinde yapılması ve gerekçesiz karar verilmesi nedenleriyle kanuni hâkim güvencesi ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Adana ili Seyhan ilçesi İhsan Sabancı Kız Teknik ve Meslek Lisesinde müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken hakkında bir öğrencisini taciz ettiği iddiasıyla idari soruşturma açılması sonucu 29/8/2012 tarihli işlem ile aynı ilçede bulunan Sadıka Sabancı Ortaokulunda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak görevlendirilmiştir.

8. Hakkında uygulanan işlemin iptali istemiyle başvurucunun Adana Valiliğine karşı Adana 2. İdare Mahkemesinde 24/10/2012 tarihinde açtığı dava 29/3/2013 tarihli kararla kabul edilmiş ve işlem başvurucunun yöneticilik görevinden alınması yönünden iptal edilmiştir. Kararda; soruşturma sonucu düzenlenen raporlarda belirtilen hususlar, raporlar arasındaki birtakım çelişkilerin giderilmemiş olması ile tacize uğradığı ileri sürülen öğrencinin Adana Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifade irdelenmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında idari işlemin sebebi olarak gösterilen eylemin kesin olarak gerçekleştiği veya başvurucunun yöneticilik görevinden alınmasını gerektirecek nitelikte bir davranışta bulunduğu hususları şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde kanıtlanmadan, varsayım yoluyla görevden alınmasının kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmadığı belirtilerek iptali istenen işlemin yöneticilik görevinden alınmaya ilişkin kısmının mevzuata ve hukuka uygun olmadığı belirtilmiş ancak soruşturma konusunun niteliği ve soruşturma raporlarında belirtilen diğer hususlar yönünden başvurucunun eski görev yerinde yıprandığı ve görev yeri değişikliğinin hizmetin sağlıklı ve düzenli olarak işlemesi için gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu yönden ise işlemin davacının görev yerinin değiştirilmesine ilişkin kısmında kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

9. İlk derece mahkemesinin iptal kararına karşı davalı idare tarafından itiraz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucu Adana Bölge İdare Mahkemesi 11/12/2013 tarihli kararı ile itiraza konu kararın bozularak kaldırılmasına ve davanın reddine hükmetmiştir. Kararda; mevzuat hükümleri ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisinin tanındığının açık olduğu, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması hâlinde dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalinin gerektireceğinin yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş olduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda idari soruşturma dosyalarında başvurucuya isnat edilen eylemlerin sübuta erdiği sonucuna varıldığı ifade edilmiş ve iptali istenen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

10. İtiraz sonucu verilen karara karşı başvurucu 27/2/2014 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme talebinde bulunmuş, dilekçesinde esasa ilişkin hususların yanında dava konusu işlemin Adana Valiliği tarafından gerçekleştirilen görev ve unvan değişikliği niteliğinde olduğunu, bu durumda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu'nun ilgili hükümleri uyarınca olayda bölge idare mahkemesinin itiraz incelemesi yetkisi bulunmadığını, dava dosyasının temyiz incelemesi için Danıştaya gönderilmesi gerektiğini belirtmiştir.

11. Yapılan inceleme sonucu Adana Bölge İdare Mahkemesi 16/5/2014 tarihli kararı ile karar düzeltme isteminin reddine hükmetmiştir.

12. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam başvurucuya 4/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 2577 sayılı Kanun'un 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun ile değiştirilen ve olay tarihinde yürürlükte bulunan "İtiraz" kenar başlıklı 45. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

" 1. İdare ve vergi mahkemelerinin;

...

b) Valilik, kaymakamlık ve yerel yönetimler ile bakanlıkların ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilâtındaki yetkili organları tarafından kamu görevlileri hakkında tesis edilen geçici görevlendirme, ikinci görev, vekaleten atama, görev ve unvan değişikliği içermeyen il içi naklen atama, görevden uzaklaştırma, yolluk, lojman ve izinlerine ilişkin idari işlemlerden,

...

kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihaî kararlar ile tek hâkimle verilen nihaî kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebilir."

14. 2577 sayılı Kanun'un "Kararın düzeltilmesi" kenar başlıklı 54. maddesi, 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun'un 45. maddesiyle kaldırılmadan önceki hâliyle şöyledir:

"1. (Değişik birinci cümle: 5/4/1990 - 3622/23 md.) Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde taraflarca;

a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması,

b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,

c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,

d) (Değişik: 5/4/1990 - 3622/23 md.) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış

olması,

Hallerinde kararın düzeltilmesi istenebilir.

2. (Değişik: 5/4/1990 - 3622/23 md.) Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları ile bölge idare mahkemeleri, kararın düzeltilmesi isteminde ileri sürülen sebeplerle bağlıdırlar.

3. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/24 md.) Kararın düzeltilmesi istekleri esas kararı vermiş olan daire, kurul ve bölge idare mahkemesince incelenir. Dosyanın incelenmesinde tetkik hakimliği yapanlar, aynı konunun düzeltme yoluyla incelenmesinde bu görevi yapamazlar."

15. Danıştay İkinci Dairesinin 17/1/2013 tarihli ve E.2012/11943, K.2013/1 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

2577 sayılı Yasa'nın,05.07.2012 günlü, 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa'nın 61. maddesiyle değişik "itiraz" başlıklı 45. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, idare ve vergi mahkemelerinin, valilik, kaymakamlık ve yerel yönetimler ile bakanlıkların ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilatındaki yetkili organları tarafından kamu görevlileri hakkında tesis edilen geçici görevlendirme, ikinci görev, vekaleten atama, görev ve unvan değişikliği içermeyen il içi naklen atama,görevden uzaklaştırma, yolluk, lojman ve izinlerine ilişkin idari işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihai kararlar ile tek hakimle verilen nihai kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebileceği hükme bağlanmış; 2577 sayılı Yasa'nın, 4577 sayılı Yasa ile değişik 47. maddesinde de, idare ve vergi mahkemelerinin itiraz yolu açık olan kararlarının temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 14.07.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 88. maddesi ile 30.04.1992 günlü, 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun'un 56. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 13.08.2009 günlü, 27318 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girenMilli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmeliğin, "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Yönetmeliğin, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı eğitim kurumları yöneticiliklerini ikinci görev olarak yürütecek personeli kapsayacağı belirtilirken, "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde de atamanın, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumları yöneticiliklerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 88. maddesine göre ikinci görev kapsamında yapılan görevlendirmeyi ifade edeceği kurala bağlanmış olup,190sayılıGenel Kadro Usulü Hakkında Kanun HükmündeKararname'de ise, eğitim kurumları yöneticilikleri için herhangi bir kadronun tahsis edilmediği görülmekle, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı eğitim kurumları yöneticiliklerinin ikinci görevle yürütüldüğü açıktır.

Olayda, Ç. İli, İ. Lisesi Müdürü olarak görev yapan davacı tarafından, hakkında düzenlenen ... . günlü, ... . sayılı İnceleme ve Soruşturma Raporu'na istinaden aynı İl, B. İlçesi, B. Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi'ne Öğretmen olarak atanmasına ilişkin Ç. İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün ... . günlü, ... . sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada; Çanakkaleİdare Mahkemesi'nce verilen ... . günlü, ... . sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmiş ise de; davacının üzerinden alınan müdürlük görevinin ikinci görev niteliğinde olduğu dikkate alındığında, işlemi tesis eden makam ve işlemin konusu bakımından uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasa'nın 45. maddesinin 1/b fıkrası kapsamında olması nedeniyle, temyizen Danıştay'da incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin görev yönünden reddine ve 2577 sayılı Kanun'un değişik 45. maddesinin 1. fıkrası uyarınca dosyanın Edirne Bölge İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine..."

B. UluslararasıHukuk

16. İlgili uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Kemal Demir, B. No: 2014/17141, 6/7/2017, §§ 42-51.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu, müdür yardımcısı olarak görev yaparken öğretmen olarak atanması ile sonuçlanan idari işlemin görev ve unvan değişikliği içerdiğini ileri sürerek 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesine rağmen iptal davasının kanun yolu incelemesinin Danıştay ilgili dairesince yapılmadığından şikâyet etmiştir. Başvurucuya göre açık kanun hükmüne rağmen kanun yolu incelemesinin bölge idare mahkemesince gerçekleştirilmesi nedeniyle kanuni hâkim güvencesi, dolayısıyla adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

19. Kanuni hakim güvencesinin sağladığı “güvenceler”, esasen adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Çünkü kanuni hâkim güvencesinin sağlanmadığı bir yargılamanın adil olduğundan söz edilemez (Ahmet Zeki Üçok (2), B. No: 2015/6777, 7/12/2016, § 53). Anılan güvence, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 77; AYM, E.2002/170, K.2004/54, 5/5/2004) yargılamayı yapan mahkemenin kanunla kurulması gerekliliği Anayasa’nın 37. maddesinde ayrı ve açık bir hükümle düzenlenmiştir. Ayrıca -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği- mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini belirten Anayasa’nın 142. maddesinin de kanuni hâkim güvencesinin değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Deniz Seki, B. No:2014/5170, 25/6/2015, § 48).

20. Kanuni hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usulünün yasayla düzenlenmesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır (Tahir Gökatalay, § 79; AYM, E.2002/170, K.2004/54, 5/5/2004; E.2005/8, K.2008/166, 20/11/2008).

21. Somut olayda bireysel başvuruya konu edilen davanın başvurucunun müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken öğretmen olarak atanmasına ilişkin idari işlemin iptal edilmesi amacıyla idari yargıda açılan bir iptal davası olduğu, Adana 2. İdare Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın kısmen kabul kararı ile sonuçlanmasının ardından davalı idarenin itiraz talebinde bulunduğu ve Adana Bölge İdare Mahkemesince itiraz incelemesinin yapıldığı görülmektedir.

22. Başvurucu ise bu süreçte iptalini istediği işlemin 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesinden düzenlenen türden bir uyuşmazlık olmadığını, il içinde gerçekleşen görev ve unvan değişikliği içeren bir işlem olduğunu, dolayısıyla kanun yolu incelemesinin Danıştay ilgili dairesince yapılması gerektiğini ileri sürmektedir.

23. Başvurucunun bu şikâyeti yönünden yapılan incelemede, başvuruya konu edilen yargılama ile aynı döneme ilişkin yargısal içtihatların tetkik edilmesi sonucu benzer konuda uyuşmazlıkların temyiz yolu ile Danıştay önüne taşınmak istendiği, ancak Danıştay İkinci Dairesinin ilgili mevzuatı inceleyerek yaptığı değerlendirmelerde Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren eğitim kurumları yöneticilik kadrolarının ikinci görev niteliğinde olduğunu belirlediği görülmüştür. Dolayısıyla anılan Dairenin bu türden idari işlemler ile gerçekleştirilen görev değişikliklerinin 2577 sayılı Kanun'un 45. maddesi uyarınca kamu görevlileri hakkında tesis edilen ikinci görev kapsamında ele alınması gerektiğini ortaya koyduğu anlaşılmıştır. Yapılan temyiz talepleri de bu doğrultuda reddedilmiş, anılan madde uyarınca dava dosyaları itiraz incelemesi için bölge idare mahkemelerine gönderilmiştir (bkz. § 15).

24. Bu tespit doğrultusunda başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği uyuşmazlığa ilişkin yargılamada kanun yolu incelemesinin idari yargılama sisteminde yüksek mahkeme olan Danıştay tarafından kanunun yorumlanması suretiyle ortaya çıkan içtihat çerçevesinde, Adana Bölge İdare Mahkemesince itiraz incelemesi kapsamında gerçekleştirilmesinin kanuni hâkim güvencesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu kanaatine varılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu, Bölge İdare Mahkemesince yapılan itiraz ve karar düzeltme incelemelerinde aynı hâkimlerin görev yaptığını, bunun başvuruya konu yargılama sürecinde yürürlükte olan 2577 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (3) numaralı fıkrasında kurala bağlanan (bkz.§ 14), dosyaların karar düzeltme aşamasından önce incelenmesi sırasında tetkik hâkimliği yapanların aynı konunun karar düzeltme aşamasında incelenmesi sırasında tetkik hâkimliği yapamayacağı hükmüne aykırı olduğundan da şikâyet etmektedir.

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu başlık altında incelenen iddiasının özünün tarafsız mahkemede yargılanma hakkına yönelik olduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Kemal Demir, § 53,§§ 58-70).

28. Mahkemelerin tarafsızlığı kavramı, görülecek davalar karşısında bizzat mahkemenin kurumsal yapısı ile davaya bakmakla görevli hâkimin tutumu üzerinden açıklanmaktadır. Buna göre tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu bulunmakta olup hâkimin birey olarak mevcut davadaki kişisel tarafsızlığı öznel tarafsızlık, kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı tarafsızlık izlenimi ise nesnel tarafsızlık olarak adlandırılmaktadır (Kemal Demir, § 60). Yargılamayı yürüten mahkeme üyelerinin taraflardan biriyle veya anlaşmazlık konusuyla maddi veya manevi yakın bir bağının bulunması veya yargılama sürecinde sarf ettiği ifadeleri ile tarafsız olamayacağı yönünde meşru bir kanaat uyandırması, bunun yanı sıra davadan önce dava ile doğrudan bağlantılı bir konumda bulunması da tarafsızlığı ihlal edebilir. Ancak belirli bir uyuşmazlıkta yargılamayı yürüten hâkimin taraflardan birine yönelik ön yargılı ve taraflı bir tutumunun, kişisel bir kanaatinin veya menfaatinin, bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir delil bulunmadığı ve bu husus kanıtlanmadığı müddetçe, tarafsız olduğunun bir karine olarak varsayılması zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 62).

29. Nesnel tarafsızlık kapsamında mahkemelerin kuruluşu ve yapılanmasıyla ilgili yasal ve idari düzenlemelerin nesnel olarak mahkemenin tarafsız olmadığı izlenimini vermemesi gerekir. Esasında kurumsal tarafsızlık, mahkemelerin bağımsızlığı ile bağlantılı bir konudur. Tarafsızlık için öncelikle bağımsızlık ön koşulu gerçekleşmeli ve ek olarak kurumsal yönden de taraf görüntüsü verecek bir yapılanma oluşmamalıdır (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015). Bunun yanı sıra yargılama makamının tarafsızlığına ilişkin herhangi bir meşru kaygı veya korkuyu bertaraf edecek yeterli güvenceleri sunması da gerekmektedir (Tahir Gökatalay, § 62).

30. Bu bağlamda hâkimin davanın önceki aşamalarında tanık veya bilirkişi olarak dinlenilmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması tarafsızlıkla ilgili sorun doğurabileceğinden hukukumuzda hâkimin reddi kurumu düzenlenmiştir (Kemal Demir, § 64). Hâkimin yargılamanın önceki aşamalarında yine hâkim sıfatıyla görev yapmış olması çekinme sebepleri arasında olmamakla birlikte ret sebepleri arasındadır. Böyle bir durumda hâkimin davanın önceki aşamalarında ifa ettiği görevin kapsam ve içeriğine bakılması gerekir (Kemal Demir, § 66).

31. Yargılamanın aşamalarından biri olan kanun yolu incelemesi de bir yargı yeri tarafından verilen ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir kararın kural olarak başka bir yargı yeri tarafından incelenmesini sağlayan hukuki yoldur. Kanun yolunun amacı, yargı yerleri tarafından verilen kararların kural olarak başka bir yargı yeri tarafından denetlenmesine imkân tanınmak suretiyle daha güvenceli bir yargı hizmeti sunmaktır. Kanun yoluna başvuru hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamındadır. Bunun nasıl yapılacağı ise usul hükümleri ile gösterilmektedir (AYM, E.2014/164, K.2015/12,14/1/2015).

32. Anayasa Mahkemesi içtihadında adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin kanun yolu aşamasında da sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre kanun yollarına ilişkin usullerin ve kanun yollarındaki yargılamanın da adil yargılanma hakkına uygun olması gerekir (Emine Karagülmez, B. No: 2013/3673, 11/12/2014, § 21).

33. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi benzer bir şikayeti incelediği Kemal Demir başvurusuna ilişkin kararında ilke olarak gerek kanun yolu incelemesinin etkililiğinin sağlanması gerekse kanun yolu incelemesinin objektif tarafsızlık esaslarına uygun yapılmadığı izleniminin oluşmaması için ilk derecede kararı veren hâkimin dosyanın kanun yolu incelemesinde bulunmaması gerektiği, ancak bu hususa uyulmamasının tek başına kanun yolu incelemesinin etkisiz ve tarafsız olduğu sonucuna götürmeyeceği görüşünü benimsemiştir. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre her olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekmekle birlikte özellikle hukuk ve idari yargılamalarda bir hâkimin yargılamanın önceki aşamalarında görev alması tek başına tarafsızlığa aykırı olmayacaktır (Kemal Demir, § 69).

34. 2577 sayılı Kanun'un 54. maddesinde (bkz. § 14) düzenlenen karar düzeltme yolunda ise taraflar yalnızca maddede sayılan sınırlı sebeplerle kararın düzeltilmesini isteyebilmekte ve inceleme esas kararı vermiş olan daire, kurul ve bölge idare mahkemesi tarafından istemde ileri sürülen sebeplerle sınırlı bir şekilde yapılabilmektedir. Bu yönleriyle karar düzeltme kanun yolu diğer olağan kanun yollarından ayrılmaktadır (Kemal Demir, § 70).

35. Başvuruya konu olayda ilk derece mahkemesi kararına karşı idarenin itirazda bulunması üzerine incelemeyi yapan Bölge İdare Mahkemesi bozmaya hükmetmiş, bu karara karşı da karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine aynı Bölge İdare Mahkemesi tarafından karar düzeltme incelemesi yapılmıştır. Başvurucu karar düzeltme incelemesinin itiraz incelemesini yapan hâkimlerce gerçekleştirilmesinden şikâyet etmektedir.

36. Bu bağlamda ve yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında şikâyete konu olgunun esasen yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili bir husus olduğu ve hâkimlerin tarafsızlığına ilişkin karineyi (bkz. § 28) ortadan kaldıracak şekilde, başvurucuya yönelik ön yargılı ve taraflı bir tutumunun, kişisel bir kanaatinin veya menfaatinin, bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir durum arz etmediği sonucuna varılmıştır.

37. Öte yandan başvuruya konu yargılama faaliyeti açısından, ilgili usul hükümleri uyarınca yargılamayı yürüten yargılama makamlarının tarafların adil yargılanmaya ilişkin meşru beklentileri üzerinde menfi etkide bulunacak bir izlenim de oluşturmadığı anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. (M.E.T., B. No: 2014/11920, 3/7/2018, § 29).

38. Bu belirlemeler ışığında başvurucunun karar düzeltme incelemesini gerçekleştiren heyetin tarafsızlığına ilişkin iddiasını ispata yönelik somut başka bir delil de ortaya koymadığı dikkate alındığında ihlal iddiasının temellendirilemediği kanaatine varılmaktadır.

39. Açıklanan gereklerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucu, Adana 2. İdare Mahkemesinde açtığı davada iptal hükmü veren ilk derece mahkemesi kararında ayrıntılı gerekçeye yer verilmesine karşın bu kararı bozarak ortadan kaldıran Adana Bölge İdare Mahkemesi kararında gerekçeye yer verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

42. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

43. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

44. Somut olayda, yapılan yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.