2014/11524

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BANK ALPINUM A.G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/11524)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Kamil KAYA

Başvurucu

:

BANK ALPINUM A.G.

Vekili

:

Av. Abdullah DEMİRHAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, icra hukuk mahkemesine yapılan şikâyet başvurusunda emsal davaların aksi yönde karar verilmesi ve farklı uygulamanın gerekçesinin kararda gösterilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/7/2014 tarihinde Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 14/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Liechtenstein resmî siciline kayıtlı yabancı banka olan başvurucu, bir şirkete kullandırdığı ipotekli kredinin ödenmemesi üzerine borçlu hakkında Eskişehir 2. İcra Müdürlüğünün 2007/11358 sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatmıştır.

6. Borcun tahsil edilememesi nedeniyle ipotekli taşınmazın satışı yapılmış ve 3/11/2008 tarihinde yapılan açık arttırmada taşınmaz, alacağa mahsuben başvurucuya ihale edilmiştir.

7. Başvurucu, ihale sonucuna göre tahakkuk ettirilecek cezaevi yapı harcını yatırmaya hazır olduğunu belirterek söz konusu harcın tahsil edilmesini ve taşınmazın ihale alıcısı olarak kendi adına tescili konusunda ilgili tapu müdürlüğüne yazı yazılmasını Eskişehir 2. İcra Müdürlüğünden talep etmiştir.

8. Eskişehir 2. İcra Müdürlüğü 25/1/2013 tarihli kararla başvurucu bankanın harçtan muaf olmadığı, cezaevi, tahsil harcı, katma değer vergisi ve damga vergisi bedelleri yatırıldıktan sonra tapu müdürlüğüne tescil yazısı yazılabileceği gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir.

9. Bunun üzerine başvurucu, bu kararın iptali istemiyle Eskişehir 3. İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) 31/1/2013 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur.

10. Mahkeme 1/2/2013 tarihli ve E.2013/73, K.2013/85 sayılı kararı ile şikâyetin reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

“İncelenen tüm dosya içeriğine göre; davacı alacaklı vekili tarafından borçlu ... hakkında borçlu lehine verilmiş kredilerin ödenmemesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıldığı, icra takibinin kesinleştiği, 03/11/2008 tarihli 1. açık artırma ile takibe konu taşınmazın satışına karar verildiği, alacaklı vekilince 23/01/2013 tarihinde icra müdürlüğüne daha evvel tespit edilen 61.404,00 TL cezaevi harcının yatırılması için tahakkuk yapılması ve cezaevi harcının makbuzuyla tapu müdürlüğüne yazı yazılarak taşınmazın ihale alıcısı-alacaklı adına tescil yapılabileceğinin bildirilmesini talep ettiği, icra müdürlüğünün 25/01/2013 tarihli kararı ile ipoteğe konu taşınmazın 03/11/2008 tarihinde alacağına mahsuben davacı alacaklı bankaya ihale edildiği, ancak alacaklı bankanın yabancıların Türkiye de taşınmaz edinemeyeceklerine dair mevzuat gereğince tescili alamadıkları,alacaklının harçtan muaf kurum olması sebebiyle tahsil harcı, cezaevi harcı, damga vergi ve KDV bedelini yatırmadığı, daha sonra cezaevi harcının muafiyet dışında kaldığı gerekçesiyle satış bedeli üzerinden hesaplanan cezaevi harcının yatırılması ile ilgili alacaklıya muhtıra gönderildiği ve cezaevi harcının yatırılmadığı, alacaklı vekilinin talebiyle cezaevi harcının yatırılarak tescil yazısının kendilerine teslim edilmesi talebinde bulunulduğunu, alacaklı kurumun harçtan muaf olmadığı, cezaevi, tahsil harcı, KDV ve damga vergisi bedelleri yatırıldıktan sonra alacaklıya tescil yazısının verilmesine bu aşamada alacaklının tescil talebinin reddine dair karar verildiği, 25/01/2013 tarihli bu memur işleminin iptali için alacaklı davacı vekilince mahkememize dava açıldığı, somut olayda harcın konusunu oluşturan işlemin şikayetçi bankanın genel kredi sözleşmesi ıuyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın ihalesi sonucu şikayetçi bankanın kredi alacağına mahsuben taşınmazı almasından kaynaklandığı, alacaklı davacının cezaevi tahsil harcı, KDV ve damga vergisi bedelleri yatırması gerektiği, 2548 Sayılı Yasanın 1. maddesinin 2. fıkrası geregince cezaevi harcının yükümlüsünün alacaklı olduğu 25/01/2013 tarihli icra müdürlüğü kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının sübut bulmayan şikayetinin reddine karar vermek gerekmiştir.”

11. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26/2/2014 tarihli ve E.2014/3100, K.2014/5444 sayılı ilamı ile onanmıştır. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:

“Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA) ... karar verildi.”

12. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 30/4/2014 tarihli ve E.2014/10343, K.2014/12822 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

13. Nihai karar başvurucuya 5/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 4/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:

“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”

15. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:

“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.

 Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”

16. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz.

...

(Değişik fıkra: 25/12/2003 - 5035 S.K./31. md.) Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş,pay devri, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile (Ek ibare: 28/03/2007-5615 S.K./15.mad) Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından verilecek kefaletler dâhil) bankalar, finansman şirketleri, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine ilişkin işlemler (yargı harçları hariç) bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.

...

(Ek fıkra: 23/07/2010-6009 S.K/19.md.) Bu maddede veya diğer kanunlarda yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümler, bu Kanunun (1) sayılı Tarifesinin "(A) Mahkeme Harçları" bölümünün (V) numaralı fıkrasındaki "keşif harcı" ve (1) sayılı Tarifesinin "B) İcra ve iflas harçları" bölümünün (III) numaralı fıkrasındaki "haciz, teslim ve satış harcı" bakımından uygulanmaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; kredi alacağının tahsili için başlattığı icra takibinde ihale yoluyla satışa çıkarılan ipotekli taşınmazı alacağına mahsuben satın aldığını, 492 sayılı Kanun’un 123. maddesi gereği cezaevi harcı hariç diğer harç ve vergilerden muaf olduğu hâlde taşınmazın adına tescil edilebilmesi için icra müdürlüğünce kendisinden cezaevi ve tahsil harçları ile katma değer ve damga vergisi bedellerinin talep edildiğini, bu işlemin iptali için şikâyet yoluna başvurduğunu ancak Mahkemece ilgili hukuk kuralları hatalı uygulanarak ve konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ile Adalet Bakanlığının görüş yazıları göz ardı edilerek şikâyetin reddine karar verildiğini, bu karara yönelik temyiz başvurusunun gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, yabancı banka olması nedeniyle farklı muameleye tabi tutulduğunu belirterek Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti, 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ve 73. maddesinde düzenlenen verginin kanuniliği ilkeleri ile 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

20. Başvurucu, başvuru konusu kararla Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerinde düzenlenen hukuk devleti ve verginin kanuniliği ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte başvurucunun şikayetinin özü, icra takibinde muaf olduğunu iddia ettiği harç ve vergilerin icra müdürlüğünce talep edilmesi işleminin iptali için İcra Hukuk Mahkemesine yaptığı şikâyet başvurusunda emsal davaların aksi yönde karar verildiği ve farklı uygulamanın gerekçesinin kararda gösterilmediğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun ihlal iddiaları bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

21. Öte yandan başvurucu, yabancı banka olması nedeniyle farklı muameleye tabi tutulduğunu belirterek adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de belirttiği sebeple ayrımcılığa maruz kaldığına dair somut bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun anılan şikâyeti de adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenecektir.

22. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

23. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

24. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013 § 38).

25. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).

26. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da her zaman bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olupbu durumda üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

27. Somut olayda başvurucu, icra müdürlüğünce kendisinden talep edilen harç ve vergileri ödemekten muaf olduğunu ileri sürerek İcra Hukuk Mahkemesine şikâyet başvurusunda bulunmuş; Mahkeme, başvurucu bankadan talep edilen harcın konusunu oluşturan işlemin bankanın genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinde ipotekli taşınmazın bankanın alacağına mahsuben almasından kaynaklandığı gerekçesiyle başvurucunun şikâyete konu harç ve vergileri yatırması gerektiğine karar vermiştir (bkz. § 10). Başvurucunun temyiz talebi, Mahkeme kararındaki gerekçenin benimsendiği belirtilerek Yargıtayca reddedilmiştir (bkz. § 11).

28. Mahkeme kararı; davaya konu olay ve olguların Mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olduğundan kararın yeterli gerekçe içermediği söylenemeyeceği gibi bu kararın benimsenmesi suretiyle hükmü onayan temyiz mercii kararının gerekçesiz olduğundan da söz edilemez.

29. Başvurucu dava konusu uyuşmazlık konusunda lehine olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ile Adalet Bakanlığının görüş yazılarının gözardı edildiğini, karar gerekçesinde buna ilişkin bir açıklama bulunmadığını ileri sürmüştür.

30. Başvurucu tarafından başvuru formunda emsal olarak gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6/10/2010 tarihli ve E.2010/12-443, K.2010/471 sayılı sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“Somut olayda, harcın konusunu oluşturan işlem, şikayetçi bankanın genel kredi sözleşmesi uyarınca müşterilerine kullandırdığı kredinin zamanında ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibinden kaynaklanmaktadır.

Anılan icra takibi nedeniyle icra memuru tarafından şikayetçi/alacaklı bankadan başvurma harcı ile peşin harç alınmıştır.Şikayetçi/alacaklı banka, bu harçların iadesi için icra memurluğuna başvurmuş, ancak istemin reddine karar verilmesi üzerine eldeki şikayet başvurusunu yapmıştır.

Yukarıda belirtildiği üzere bankaların, Harçlar Kanununun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı harçlarının girmediği belirgindir.

O halde icra memurunun, harcın tahsiline ilişkin işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı ortadadır.

31. Başvuru formunda emsal gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/4/2011 tarihli ve E.2010/12-732, K.2011/134 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

“Yukarıda belirtildiği üzere bankaların, Harçlar Kanunu'nun 123/son fıkrasında yer alan yargı harçlarından istisna tutulma keyfiyeti dar tutulmuş olup, bu kapsama bankaların genel kredi sözleşmeleri ile müşterilerine kullandırdıkları kredilerin ödenmemesi nedeniyle açtıkları dava ve icra takiplerinde ödenmesi gereken yargı harçlarının girmediği belirgindir.

Şikayete konu takipte, İcra ve İflas Kanunu’nun 15.maddesi uyarınca gerçekte borçluya ait olan tahsil harcının, konuya ilişkin bir başka düzenlemeyi içeren 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/b maddesindeki hüküm çerçevesinde alacaklıdan bu paranın alınmış olması, sonuçta bu miktarın borçludan alınıp alacaklıya ödenmesine olanak veren yasal düzenlemeler karşısında, hukuka aykırı değildir.

O halde icra memurunun, harcın tahsiline ilişkin işleminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı ortadadır.”

32. Anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında icra memuru tarafından alacaklı bankalardan tahsil harcı alınmasına ilişkin işlemlerde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup söz konusu kararların başvurucunun iddialarını destekler nitelikte olmadığı görülmüştür. Başvurucu tarafından emsal gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/12/2009 tarihli ve E.2009/12-545, K.2009/617 sayılı kararında “Şikayetçi/alacaklı bankanın kullandırdığı kredinin geri dönüşü ile ilgili işlemleri 492 Sayılı Harçlar Kanununda yer alan yargı harçlarından dolayısıyla icra tahsil harcından müstesnadır.” denilmek suretiyle aksi yönde bir sonuca varılmış olmakla birlikte söz konusu kararın yukarıda belirtilen kararlardan daha eski tarihli olduğu dikkate alındığında sonraki kararlarla birlikte Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konuyla ilgili görüşünde değişiklik olduğu anlaşılmaktadır.

33. Nitekim farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olması, tek başına adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmeyeceği gibi bireylerin güvenlerinin korunması ve hukuki güvenlik ilkesi, içtihadın değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmemektedir. Mahkemelerin yorumlarında dinamik ve evirilen bir yaklaşımın sürdürülememesi reform ya da gelişimi engelleyeceğinden kararlardaki değişim, adaletin iyi idaresine aykırılık teşkil etmez (Türkan Bal, B. No: 2013/6932, 6/1/2015, §§ 53,54).

34. Sonuç olarak başvurucu tarafından emsal gösterilen güncel kararların başvurucunun iddialarını destekleyici nitelikte olmadığı, Adalet Bakanlığı görüş yazılarının tek başına yargı organlarını bağlayıcı niteliği bulunmadığı gözönüne alındığında gerekçeli kararda bunlarla ilgili açık ve ayrıntılı bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

35. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.