2014/12075

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN SEVİNÇ VE ANTIRANİK MARANCIOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12075)

 

Karar Tarihi: 20/7/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucular

:

1. Osman SEVİNÇ

 

 

2. Antıranik MARANCIOĞLU

Vekili

:

Av. Gülizar Özden TÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Şirketin mal varlığının el konularak satılması nedeniyle Şirket ortağının mülkiyet hakkının; bu işlemler dolayısıyla açılan tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 15/7/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. 2014/12076 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2014/12075 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve 2014/12076 sayılı bireysel başvuru dosyası kapatılmış, inceleme 2014/12075 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında Anayasa Mahkemesince kabul edilebilirlik kararı verildikten sonra görüş bildirilebileceğini beyan etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular Osman Sevinç ve Antıranik Marancıoğlu sırasıyla 1954 ve 1958 doğumlu olup İstanbul’da ikamet etmektedirler.

A. Uyuşmazlığın Arka Planı

10. Başvurucular, Metaş İzmir Metalurji Anonim Şirketinin (METAŞ) halka açık olarak işlem görmekte olan hisselerinin sahibidir.

11. Sıvı çelik üretimi ve haddeleme faaliyeti ile uğraşan METAŞ, 1999 yılında üretimini durdurmuş; 2003 yılında ise "gayrifaal" hâle gelmiştir. Öte yandan METAŞ’ın halka arz edilen hisseleri 1998 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 endeksinden çıkartılarak "gözaltı pazarı"na dâhil edilmiş, 2003 yılında ise borsa kaydından tamamen çıkarılarak sürekli işlem görmekten men edilmiştir.

12. METAŞ’ın %41,9855 hisseli ortağı olan Rumeli Çelik Sanayi Anonim Şirketi (Rumeli A.Ş.) aynı zamanda T. İmar Bankası T. Anonim Şirketinin (İmar Bankası) ortağıdır.

13. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 3/7/2003 tarihli kararıyla İmar Bankasının bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve anılan Banka, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmiştir. Karar 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı mülga Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasına dayanılarak alınmıştır. Kararın gerekçesinde İmar Bankasının yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmediği, alınması gereken tedbirleri almadığı ve faaliyetlerinin devamının mevduat sahiplerinin hakları, mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiği için Bankaya el konulduğu belirtilmiştir.

14. Bankalar yeminli murakıplarınca hazırlanan 21/6/2005 tarihli raporda METAŞ'ın, İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden biri olduğu ve bunlar adına hareket ettiği saptanmıştır. Raporda ayrıca METAŞ'ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olarak kurulmuş olan İmar Bankası Off Shore Limitetten (Off Shore Ltd.) en fazla kredi kullananUzan Grubu şirketlerinden olduğu tespit edilmiştir. Off Shore Ltd.nin Uzan Grubu tarafından anılan Gruba ait şirketlere halktan para toplamak suretiyle kaynak sağlamak amacıyla kıyı bankacılığı (off-shore) hükümlerine göre kurulan bir Şirket olduğu hususu raporda ifade edilmiştir. Öte yandan METAŞ'ın hisselerine sahip olan G.Y.nin, aynı zamanda Uzan Grubu şirketlerinin hâkim ortaklarından olan Kemal Uzan'ın sekreteri olduğu anlaşılmaktadır.

15. TMSF’nin 24/12/2003 tarihli işlemiyle, İmar Bankası tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile TMSF tarafından tespit edilen tasarruf mevduatı tutarı arasındaki 7.552.995.710,63 TL farkın METAŞ’ın da aralarında bulunduğu Uzan Grubu şirketleri ile onlar adına hareket eden şirketlerden (toplam 179 şirketten) tahsil edilmesine karar verilmiştir.

16. METAŞ’ın mal varlığına ihtiyati haciz uygulanmasından sonra TMSF, 29/1/2004 tarihli yazıyla 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37. maddesi uyarınca borcun (7.552.995.710,63 TL'nin) bir ay içinde ödenmesi istemiyle METAŞ'a borcu ödemeye davet mektubu göndermiştir.

17. TMSF tarafından 13/2/2004 tarihli işlemle, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca METAŞ’ın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetim kurulları devralınmış, bu kurullara üyeler atanmıştır.

18. TMSF’nin 16/2/2004 tarihli kararıyla METAŞ ve iştiraki şirketlerin faaliyetlerinde kullanılan menkuller, gayrimenkuller ile bu varlıkların ferî veya mütemmim cüzü niteliğinde olan sözleşmeler ile bunlardan doğan hak ve alacakların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün satılması yolunda işlem tesis edilmiştir. METAŞ’ın hisseleri 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesi gereği “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”ne dâhil edilmemiştir. Anılan kararda, METAŞ'tan ayrı tüzel kişilikleri bulunan Demaş Demir Mamülleri A. Ş., Limaş Liman Hizmetleri A.Ş. ve Aysan Anadolu Yay Sanayi ve Ticaret A.Ş. için de aynı işlem yapılmıştır.

19. Borcun belirlenen vade içinde ödenmemesi nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un 55. maddesi uyarınca METAŞ adına 24/3/2004 tarihli ödeme emri düzenlenmiştir. 5/4/2004 tarihinde de haciz varakaları düzenlenerek ihtiyati haciz kesin hacze dönüştürülmüştür.

20. TMSF bünyesinde oluşturulan satış komisyonu tarafından “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün değeri 40.000.000 ABD doları, diğer üç şirketin değeri ise toplam 40.000.000 ABD doları olarak belirlenmiştir. Bu satış bedelleri TMSF tarafından onaylanarak “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü” 4/5/2006 tarihinde ihaleye çıkarılmış ve sonuç olarak söz konusu iktisadi bütünlük 22/6/2006 tarihinde 40.500.000 ABD doları karşılığında Cer Çelik Endüstri Anonim Şirketine satılmıştır. Dosyada diğer üç şirketin mal varlığından oluşan iktisadi bütünlüklerin hangi fiyata satıldığına ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır.

21. 4/4/2008 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü sıra cetveline göre satış masrafları düşüldükten sonra geriye kalan tutardan öncelikle ipotek ve rehinler için pay ayrılmış, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile Bornova Belediyesine ait borçlar ödenmiştir. Ardından Uzanlar Grubu şirketleri ile İmar Bankasının vergi borçları için Gelir İdaresi Başkanlığına toplam 33.603.474,36 ABD doları ödenmiştir.Satış bedelinden arta kalan tutar bulunmadığından diğer alacaklılara herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

B. Birinci Başvurucu Tarafından Satış İşlemine Karşı Açılan İptal Davası

22. Birinci başvurucu tarafından TMSF'in 4/5/2006 tarihli satış kararının iptali istemiyle 18/4/2007 tarihinde İstanbul 1. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. Anılan Mahkemece 18/9/2007 tarihli kararla dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde “METAŞ ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün satışına ilişkin işlemin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.

23. Anılan karar, Danıştay On üçüncü Dairesinin (Daire) 3/2/2010 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 30/5/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

C. Başvurucular Tarafından Açılan Tam Yargı Davaları

24. Birinci başvurucu tarafından 27/6/2007 tarihinde İstanbul 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) Şirketin satışı nedeniyle uğranılan 10.000.000 TL maddi zararın satış tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle tam yargı davası açılmıştır. Dava dilekçesinde, Şirket mal varlığının düşük bedelle satıldığı ve bu satıştan elde edilen paranın Şirketin sorumlu olmadığı borçların kapatılmasında kullanıldığı ileri sürülmüştür.

25. Mahkeme 12/3/2008 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde davacı ve diğer ortaklar tarafından satış işlemine karşı açılan davaların reddedildiği ve satış işleminin iptaline ilişkin bir mahkeme kararı bulunmadığından hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, Şirket hisselerine el konulmadığı ve Şirket tüzel kişiliğinin devam ettiği belirtilmiştir. Mahkeme sonuç olarak idarenin tazmin sorumluluğunu gerektiren bir durumun bulunmadığını vurgulamıştır.

26. Mahkeme kararı Dairenin 1/6/2012 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 17/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 17/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

27. İkinci başvurucu tarafından 6/2/2008 tarihinde Mahkemede, Şirketin satışı nedeniyle uğranılan 650.000 TL maddi zararın satış tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle tam yargı davası açılmıştır. Dava dilekçesinde birinci başvurucuya ait dilekçe ile aynı iddialar ileri sürülmüştür. Mahkeme 3/12/2008 tarihli karar ile davayı aynı gerekçelerle reddetmiştir. Mahkeme kararı, Dairenin 1/6/2012 tarihli kararıyla onanmıştır. Kanar düzeltme istemi de Dairenin 17/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 17/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

28. Başvurucular tarafından 15/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

29. İlgili hukuk için bkz. Adalet Kayalıbay, B. No: 2014/11382, 10/5/2017, § 29-35.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

1. Başvurucuların İddiaları

31. Başvurucular; halka arz edilen hisselerine sahip oldukları METAŞ’ın ortağı Rumeli A.Ş.nin aynı zamanda BDDK tarafından bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izni kaldırılarak TMSF’ye devredilen İmar Bankasının da hissedarı olması, dolayısıyla İmar Bankasının borçlarından, Rumeli A.Ş.nin hisse oranıyla sınırlı olmaksızın bütün mal varlığıyla sorumlu tutularak tüm mal varlığına el konulmasının mülkiyet haklarının ihlaline yol açtığını ifade etmişlerdir. Başvurucular, İmar Bankasının ortakları arasında bulunan Rumeli A.Ş.nin aynı zamanda METAŞ’ın da ortağı olması nedeniyle METAŞ’ın sorumluluğu yoluna gidilmesinden yakınmışlardır. METAŞ'ın ödemeye çağrı mektubu ile ihtiyati haciz işlemlerine karşı açtığı davalardan TMSF tarafından atanan yöneticiler tarafından feragat edildiğini vurgulayan başvurucular, TMSF'nin bu işlemleri sebebiyle ortakların zarara uğradığını belirtmişlerdir. Başvurucular, Şirket hisselerine tazminat ödenmeksizin el konularak satılması nedeniyle mülkiyet haklarının zedelendiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

33. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

 Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

 Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

34. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

35. Başvurucular, yönetim ve denetim organları ile mal varlığına el konularak satılan METAŞ’ın halka açık olarak işlem görmekte olan hisselerinin sahibidirler.

36. Sermaye şirketlerinin ortaklarına sermaye paylarını belgelendirmek amacıyla verdikleri kıymetli evrak olan hisse senedi, sahibine (elinde tutana) ihraç edildiği şirketin senet üzerinde gösterilen oranda/payda değişik biçimlerde mülkiyet hakkısağladığından Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk olduğunda kuşku bulunmamaktadır (Josef Asboth, B. No: 2013/6484, 31/3/2016, § 46). Başvurucuların sahibi olduğu hisseler nedeniyle kullanabildiği haklar, hisse senetlerinin satılması, temettüsünden ve değer artışından yararlanılması ile sınırlı olsa da hâkim ve büyük ortaklar gibi şirketin yönetim ve denetiminde söz sahibi olmak gibi imkânlar sunmasa da bunların taşıdığı ekonomik değer nedeniyle mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır (Josef Asboth, § 47).

37. Anayasa Mahkemesi METAŞ'ın diğer bir ortağı olan Adalet Kayalıbay (§ 50) tarafından yapılan ve bakılan başvuru ile benzer şikâyetleri içerenbaşvuruda, METAŞ’ın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devralınmış olmasının vemenkuller, gayrimenkuller ile bu varlıkların ferî veya mütemmim cüzü niteliğinde olan sözleşmeler ile bunlardan doğan hak ve alacaklar haczedilerek satılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini belirtmiştir. Öte yandan anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, başvurunun mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahale kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır (Adalet Kayalıbay, § 52).

38. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

39. Anayasa’da mutlak bir hak olarak düzenlenmeyen mülkiyet hakkına yapılan müdahaleninAnayasa'ya uygun düşebilmesi için Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.

40. 4389 sayılı mülga Kanun’un 15., 16. ve geçici 11. maddelerine dayanılarak tesis edilen el koyma ve satış işlemlerinin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır (bkz. Adalet Kayalıbay, § 56-58). Ayrıca METAŞ'ın yönetim ve denetiminin devralınmış olmasında ve mal varlığının haczedilerek satılmasında kamu yararının bulunduğu ve bunun anayasal açıdan meşru bir temele dayandığı sonucuna ulaşılmaktadır (bkz. Adalet Kayalıbay, §§ 59, 60).

41. Son olarak müdahalenin ölüçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, “gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, “orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E. 2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15, K.2013/131, 14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

42. İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketleri arasında bulunduğu ve bunlar adına hareket ettiği saptanan METAŞ'tan borcun tahsili amacıylaMETAŞ'ın mal varlığına el konularak satılmasının İmar Bankası tarafından sebep olunan 7.552.995.710,63 TL kamu zararının tazmini amacına ulaşmaya elverişli olduğu açıktır. Ayrıca kamu alacağının miktarı gözetildiğinde METAŞ'ın mal varlığına el konularak satılması yolundaki tedbirin müdahaleyi bariz bir biçimde ağırlaştırdığı söylenemez. Dolayısıyla müdahalenin gerekliliği hususunda kamu makamlarınca yapılan değerlendirmeden aksi bir sonuca ulaşmayı gerektirecek bir neden bulunmamaktadır. (bkz. Adalet Kayalıbay, §§ 64, 65).

43. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt orantılılıktır. Bu bakımdan uygulanan tedbirle başvuruculara aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

44. Başvurucuların halka açık hisselerine sahip olduğu METAŞ'ın, İmar Bankasının 7.552.995.710,63 TL borcundan sorumlu tutulmasının sebebi Rumeli A.Ş.nin METAŞ'ın hissedarı bulunması değil İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden olması ve bunlar adına hareket etmesidir. Bu nedenle sadece Rumeli A.Ş.nin hissesi oranıyla sınırlı bir takibat yapılmamış, METAŞ'ın tüm mal varlığına el konulmuştur. METAŞ'ın mal varlığının Rumeli A.Ş.nin hissesini aşan bölümünün de takip edilerek satılmasının başvurucunun da aralarında bulunduğu diğer hissedarlara belli bir külfet yüklediği açıktır. Müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi bağlamında başvurucuların hukuksal konumu, METAŞ'ın İmar Bankasıyla ilişkisinin mahiyeti ve İmar Bankasının hukuka aykırı bankacılık iş ve işlemleri dolayısıyla oluşan kamusal zararın boyutları da gözönünde bulundurulmalıdır (Adalet Kayalıbay, § 70).

45. Öncelikle İmar Bankasının kamuya verdiği zararlardan başvurucuların şahsen sorumlu tutulmadığının, hisse senetlerine sahip oldukları Şirketin (METAŞ'ın) sorumluluğu yoluna gidildiğinin altı çizilmelidir. TMSF tarafından, Uzan Grubu şirketlerinden olan METAŞ'ın İmar Bankasınca mudilerden toplanan mevduatın Uzan Grubuna aktarılmasında ve bu suretle kamunun zarara uğratılmasında araçsallaştırılan bir Şirket olduğu değerlendirilerek bu sebeple oluşan kamu zararının doğrudan Şirket tüzel kişiliğine ait mal varlığından tahsil edilmesi yoluna gidilmiştir. Şirket ortaklarının şahsen sorumlu tutulması söz konusu olmamıştır. Başvurucular, mal varlığına el konulan Şirketin ortağı olmaları sebebiyle ve bu Şirketteki mal varlığıyla sınırlı olarak işlemin sonuçlarından dolaylı bir biçimde etkilenmişlerdir(Aynı yönde karar için bkz. Adalet Kayalıbay, § 71).

46. Şirket ortaklığı, bir yandan ortağa şirketin kârından -daha geniş bir ifadeyle şirketin mal varlığında olumlu anlamda meydana gelen artışlardan- yararlanma hakkı sağlarken aynı zamanda ortağın şirket faaliyetlerinden doğan risk ve külfetlere de katlanmasını gerektirir. Şirket ortağının katlanması gereken risk ve külfetler, sadece şirketin ticari faaliyeti çerçevesinde yüklendiği ticari borçlarla sınırlı olmayıp şirketin kanunlara aykırı faaliyet ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü mali yükümlülükleri de içermektedir. Bu bağlamda şirket ortağının şirketin kanuna aykırı iş ve işlemlerine herhangi bir katkısının bulunmadığı ileri sürülerek ortağın hissesine isabet eden şirket mal varlığının, bu işlemlerden kaynaklanan kamusal zararların telafisi amacıyla takibata tabi tutulmaktan bağışık tutulması gerektiği biçimindeki bir savın geçerliliği bulunmamaktadır(Adalet Kayalıbay, § 72).

47. Şirketin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden doğan zararın kamunun üzerinde bırakılması durumunda toplumun yükleneceği külfetin ağırlığı gözetildiğinde bu zarara, şirketteki mal varlığıyla sınırlı olarak -katkısı ve kusuru bulunmasa bile- şirketin nimetlerinden yararlanan şirket ortağının katlanması ortağa aşırı bir külfet yüklendiği anlamına gelmez. Zira bu durumda toplumun korunmasındaki kamu yararı, zararın oluşumuna katkısı bulunmayan şirket ortağının gözetilmesindeki bireysel yarara göre daha baskın bir nitelik taşımaktadır(Adalet Kayalıbay, § 73).

48. Anayasa Mahkemesi Adalet Kayalıbay (§ 74) başvurusunda; METAŞ'ın, hukuka aykırı bankacılık işlemleriyle kamuyu 7.552.995.710,63 TL zarara uğratan İmar Bankasının hâkim ortağı olan Uzan Grubu şirketlerinden olduğuna ve bunlar adına hareket ettiğine yönelik tespitleri gözeterek METAŞ'ın, Uzan Grubunun ve İmar Bankasının kamuya verdiği zarardan sorumlu tutulmasının haklı bir temele dayandığı sonucuna ulaşmıştır.

49. Ayrıca İmar Bankasınca yapılan usulsüz bankacılık işlemlerinin sadece belli bireyler üzerinde değil ülkenin bankacılık sistemi ve buna bağlı olarak ekonomisi üzerinde ciddi hasarlara yol açtığı tartışma kabul etmez bir vakıadır. İmar Bankasınca neden olunan kamu zararının vergi mükellefleri üzerinde önemli bir yük oluşturduğu da görmezden gelinemez bir gerçektir. Bu hususlar gözetildiğinde İmar Bankasının neden olduğu zarardan, hâkim ortaklarına ait veya onlar adına hareket eden şirketlerin de tüm mal varlıklarıyla sorumlu tutulması suretiyle METAŞ hissedarlarına yüklenen külfetin aşırı ve katlanılamaz olmadığı, dolayısıyla müdahalenin orantılı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Adalet Kayalıbay, § 75). Bu durumda mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

51. Başvurucular, davaların makul sürede tamamlanmadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

53. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).

54. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).

55. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda birinci başvurucu Osman Sevinç yönünden 6 yıl 10 ay, ikinci başvurucu Antıranik Marancıoğlu yönünden 6 yıl 2 ay devam eden yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Başvurucuların Diğer İddiaları

57. Başvurucular, kamu gücü karşısında savunmasız bırakılmasının eşitlik ilkesinin ihlaline yol açtığını ileri sürmüşlerdir. Başvurunun eşitlik ilkesiyle bir ilgisi görülmediğinden bu ilke yönünden herhangi bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

59. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ayrı ayrı 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

60. Başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

61. Başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında birinci başvurucu Osman Sevinç'e net 7.200 TL, ikinci başvurucu Antıranik Marancıoğlu'na net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 412,20 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.212,20 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvenceye bağlanan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuların diğer iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

D. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle birinci başvurucuya (Osman Sevinç) net 7.200 TL, ikinci başvurucuya (Antıranik Marancıoğlu) net 6.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE,

E. 412,20 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.212,20 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin İstanbul 3. İdare Mahkemesine (E.2007/1352 ve E.2008/164) gönderilmesine,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.