2014/12925

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET KARATAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12925)

 

Karar Tarihi: 25/10/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucu

:

Mehmet KARATAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; kadro tahsisi yapılmaması nedeniyle kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Özdemirci Belediyesinde (Belediye) geçici iş pozisyonunda çalışmaktadır.

7. Belediye 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi için İçişleri Bakanlığına bildirimde bulunmuştur. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 17/10/2007 tarihli işlemiyle bu talebi reddetmiştir. Talebin ret gerekçesi olarak başvurucunun 2006 yılında usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonunda çalışmadığından yasal koşulları taşımadığı gösterilmiştir. Aynı yazıda Belediyeye hitaben 5620 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca bir mali yılda altı aydan fazla süreyle geçici iş pozisyonunda işçi çalıştırılması mümkün olmadığından 2007 yılı içerisinde altı aylık çalışma süresini dolduranların iş akitlerinin askıya alınması, 2008 yılı ve takip eden yıllarda da altı aydan fazla çalıştırılmamaları gerektiği de belirtilmiştir.

8. Söz konusu yazı gereğince Belediye, başvurucunun iş akdini askıya almış ve bu durumu 16/11/2007 tarihli yazı ile kendisine bildirmiştir.

9. Başvurucu, iş akdinin askıya alındığının kendisine bildirilmesi üzerine 16/11/2007 tarihinde düzenlediği dilekçe ile Belediye ve İçişleri Bakanlığını hasım mevkiinde göstererek Denizli İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır.

10. Mahkeme 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesi gereğince dava dilekçesi üzerinde yaptığı ilk inceleme neticesinde dava konusu istemin tereddüte yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmadığı, ayrıca idari işlem ve eylem mahiyetinde karar verilmesinin istenildiği gerekçeleriyle aynı Kanun'un3. maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. 23/11/2007 tarihli dilekçe ret kararında, sadece iş akdinin askıya alınmasına ilişkin Belediye Başkanlığının 16/11/2007 tarihli işleminin mi, sürekli işçi statüsüne geçirilmesinin uygun olmadığına dair İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 17/10/2007 tarihli işleminin mi, yoksa her iki işlemin birlikte mi iptalinin istenildiğinin dava dilekçesinden anlaşılamadığı belirtilmiştir.

11. Başvurucu, dilekçe ret kararı üzerine yeniden düzenlediği 27/12/2007 tarihli dilekçesinde bu kez sadece Belediyeyi hasım mevkiinde göstermiş ve iş akdinin askıya alındığını bildiren 16/11/2007 tarihli Belediye işleminin iptalini istediğini belirtmiştir. Başvurucu, bu dava dilekçesinde İçişleri Bakanlığının 2006/65 sayılı Genelgesi gereğince Belediyedeki iş pozisyonunun dondurularak emeklilik hakkını elde edinceye kadar kesintisiz çalıştırılması gerekirken iş akdinin askıya alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

12. Mahkeme 15/12/2008 tarihli kararıyla dava konusu iş akdinin askıya alınması işlemini iptal etmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"Dava, davacının sürekli işçi kadrosuna geçirilemediği gerekçesiyle iş akdinin askıya alınmasına ilişkin 16.11.2007 gün ve 225 sayılı Özdemirci Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

...

Olayda, davacının 2006 yılında geçici işçi statüsünde 6 aydan fazla çalışması olduğu, 21/4/2007 tarihi itibariyla iş akdinin devam etmekte olduğu, çalışmasının usulüne uygun olarak vize edilmesi ile 5620 sayılı Kanundan istifade ederek sürekli işçi statüsüne geçme noktasındaki tüm işlemleri yerine getirme sorumluluğun davalı idareye ait olduğu görülmekte olup, davacının Kanun’un aradığı asgari şartları taşıdığı, bunun dışında davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken şartların ve işlemlerin zamanında ve usulüne uygun olarak yerine getirilmemiş olmasının sorumluluğunun davalı idareye ait olduğu ve davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken asli ve usulü işlemlerin yerine getirilmemiş olmasının davacının sürekli işçi statüsüne geçirilmesine engel olmayacağı vicdani kanaatine varılmıştır. Zira, işveren karşında zayıf konumda bulunan işçi hakkının, işverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı haleldar edilmesi ve kayba uğratılması iş hukukunun hakim prensibi olan işveren karşısında işçinin korunması ilkesine aykırı olacağı hususu açıktır.

Bu durumda, 2006 yılında 6 aydan fazla çalışan ve 21/4/2007 tarihi itibariyla iş akdi devam etmekte olan ve yukarıda aktarılan kanun hükümleri gereği geçici işçi statüsünden sürekli işçi statüsüne geçirilmesi gerekirken davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülükler yerine getirilmediğinden bu hakkı elde edemeyen davacının, iş akdinin askıya alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, [...]"

13. Karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

14. Bu karar üzerine başvurucu, Belediye bünyesinde geçici iş pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.

15. Belediye, Denizli İdare Mahkemesinin mezkur kararından sonra başvurucunun 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi için İçişleri Bakanlığına yeniden bildirimde bulunmuştur.

16. İçişleri Bakanlığı konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığından görüş istemiştir. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 27/2/2012 tarihli yazısı ile başvurucunun 2006 yılındaki çalışmalarının usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında geçmediği gerekçesiyle 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesinin uygun olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.

17. Başvurucu, söz konusu yazı sonrasında da 2014 yılı Mart ayına kadar Belediyede geçici iş pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.

18. Belediyenin 12/1/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince 30/3/2014 tarihi itibarıyla kapanması sebebiyle başvurucu Çivril Belediyesine devredilmiştir.

19. Çivril Belediyesi 29/6/2014 tarihinde başvurucunun iş akdini feshetmiştir. Başvurucu fesih işleminin iptali istemiyle dava açmamıştır.

20. Başvurucu 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

21. 2577 sayılı Kanun'un "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

1. İdari dava türleri şunlardır:

a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,[...]"

22. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez."

23. 5620 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bu Kanun;

(...)

c) İl özel idareleri, belediyeler, bunların kurdukları veya üye oldukları mahallî idare birlikleri ile müessese ve işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan şirketler hariç) ve belediyelerin bağlı kuruluşlarında,

2006 yılı içerisinde usûlüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam 6 ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsar. 2005 veya 2006 yıllarında aynı şartlarda çalışıp da askerlik, doğum veya sağlık kurulu raporuyla belgelendirilen sağlık sorunları sebebiyle iş sözleşmeleri askıda kalanlar da bu fıkra kapsamında değerlendirilir."

24. 5620 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen şartları taşımadıkları için sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçişi yapılamayan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi kapsamına girmeyen geçici işçiler, ilgili idare, kurum ve kuruluşlarca bir malî yılda 6 aydan az olmak üzere ve bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen usûle göre vizesi yapılacak geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam olunabilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

26. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı kararlarının icra edilmesi hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).

27. Ancak AİHM içtihatlarında, icra edilmediğinden şikâyet edilen ve bu nedenle ihlale konu olan yargı kararlarının kesinliğine ve nihailiğine vurgu yapıldığı görülmektedir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Burdov/RusyaB. No: 59498/00, 7/5/2002, § 34; Büker/Türkiye, B. No: 29921/96, 24/10/2000, §§ 28-34; Ahmet Kılıç/Türkiye, B. No: 38473/02, 25/7/2006, § 27). AİHM, üst mercilerin incelemesine tabi olabilecek ya da üst mahkemece bozulabilecek kararların Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının güvencesi altına alınmadığını açıkça belirtmektedir. Temyiz merciinin ilk derece mahkemesi kararının uygulanmasını erteleme veya askıya alma gibi bir etkisinin olup olmadığına bakılmaksızın 6. madde, sadece nihai ve bağlayıcı mahkeme kararlarının uygulanmasını korur. Özellikle de temyiz merciinin, başvuranların taleplerini dayandırdığı kararı bozduğunu gözönünde bulundurarak iç hukuk tarafından uygulanması zorunlu olsa bile idarenin bu karara uymamasını 6. maddenin gerekliliklerine aykırı görmemektedir (Ouzounis ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 49144/99, 15/4/2002,§ 21).

28. AİHM'e göre herhangi bir mahkeme tarafından verilen bir kararın icrası, 6. maddenin amaçları bağlamında davanın ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Scordino / İtalya (No. 1) [BD], B.No: 36813/97, 29/3/2006, § 196). Kamu otoriteleri, nihai yargı kararına uymak için gerekli önlemleri almada başarısız olduğu takdirde 6/1. maddenin hükümlerini tüm yararlı etkilerinden mahrum bırakmış olurlar (Burdov / Rusya, § 37).

29. AİHM, yukarıdaki prensiplerin -sonuçları davacının medeni hakları üzerinde belirleyici olan idari uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar bağlamında- daha büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir. Gerçekte davacı, devletin en üst idari mahkemesi önünde iptal başvurusunda bulunmak suretiyle yalnızca hakkında itirazda bulunulan kararın iptalini değil aynı zamanda ve her şeyden önce söz konusu kararın neticelerinin ortadan kaldırılmasını talep etmektedir. Dolayısıyla davacının etkili bir şekilde korunması ve hukuka uygunluğun yeniden sağlanması, idari makamların kararı icra etme yükümlülüğünün olmasını gerektirir (Hornsby / Yunanistan, § 41; Kyrtatos / Yunanistan, B. No: 41666/98, 22/5/2003, §§ 31, 32).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 25/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu, Denizli İdare Mahkemesinin iptal kararı gereğince sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Belediyenin söz konusu iptal kararı üzerine sürekli işçi kadrosuna geçirileceğini söyleyerek yıllarca kendisini oyaladığını öne süren başvurucu, ne Özdemirci Belediyesinin ne de bu Belediyenin kapanması üzerine devredildiği Çivril Belediyesinin kadroya geçirilmesi için gerekli vize işlemlerini yaptığını ifade etmektedir. Başvurucu iptal kararı uyarınca kadroya geçirilmesi gerekirken iş akdinin feshedildiğinden yakınmakta, yargı kararının uygulanmadığını ileri sürmektedir.

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu çerçevede başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özünün kesinleşmiş yargı kararının uygulanmadığı hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden belirtilen ihlal iddiası niteliği gereği mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

34. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

35. Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:

"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."

36. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).

37. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).

38. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması "mahkemeye erişim hakkı" kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirecektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).

39. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım, § 29).

40. Buna göre somut başvuruda başvurucunun Denizli İdare Mahkemesi kararının başvuru tarihi itibarıyla uygulanmadığı yönündeki iddiasının süregelen bir duruma ilişkin olduğu dikkate alınarak başvurunun süresinde yapıldığı ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından da yetkisi içinde olduğu kabul edilmiştir.

41. Bu kabulden sonra ise öncelikle yargı kararının uygulanmaması suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına bir müdahalenin bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Yargı kararının uygulanıp uygulanmadığının belirlenmesi noktasında da başvuruya konu Denizli İdare Mahkemesinin mezkur iptal kararının ilişkin olduğu davada uyuşmazlığın konusunun ve kapsamının ne olduğunun, ayrıca kurulan hükmün mahiyetinin ortaya konulması önem arz etmektedir.

42. Bireysel başvuruya dayanak davanın konusu edilen işlemin, başvurucunun iş akdinin askıya alınmasına ilişkin Belediye işlemi olduğu görülmektedir. Nitekim başvurucu derece mahkemesinin dilekçe ret kararı üzerine yeniden düzenlediği 27/12/2007 tarihli dava dilekçesinde tarih ve sayısını açıkça göstermek suretiyle iş akdinin askıya alınmasına ilişkin Belediye işleminin iptalini istediğini belirtmiştir (bkz. § 11). Mahkeme de gerekçeli kararında davanın konusunu bu isteme uygun şekilde kurmuştur (bkz. § 12). Dolayısıyla başvurucunun 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesine ilişkin İçişleri Bakanlığı işleminin (bkz. § 7) bu yargılamanın konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte derece mahkemesinin başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesine ilişkin idari işlemi, iş akdinin askıya alınması yönündeki dava konusu işlemin "sebep unsuru" (bkz. § 21), bir başka ifadeyle idareyi iş akdini askıya alma işlemini tesis etmeye iten, idarenin bu işlemine gerekçe oluşturan olgu olarak değerlendirmeye aldığı görülmektedir. Bu bağlamda Mahkeme, idari yargılama tekniğinin bir gereği olarak dava konusu işlemin hukuka uygunluğunu denetlemek amacıyla işlemin sebep unsurunu irdelemiş ve gerekçeli kararında bu unsurun hukukiliğini sorgulayan birtakım tespitlere de doğal olarak yer vermiştir. Ancak netice itibarıyla iptal hükmü dava konusu işlemin sebep unsurunu oluşturan sürekli işçi kadrosuna geçirilmeme işlemine değil davanın konusuna uygun olarak sadece iş akdinin askıya alınması işlemine yönelik kurulmuştur. Dolayısıyla yargı kararının uygulanması bağlamında söz konusu iptal hükmünün sadece başvurucunun iş akdinin askıya alınması işleminin ilk tesis edildiği andan itibaren hukuki varlığının ve etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla idareyi yükümlü kıldığı, buna karşın başvurucunun 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi gibi bir neticeyi ve zorunluluğu ise bünyesinde barındırmadığı sonucuna varılmıştır.

43. Bu çerçevede iptal kararı üzerine Belediyenin başvurucuyu geçici iş pozisyonunda çalıştırmaya devam ettiği, nitekim bu hususun bireysel başvuru formunda başvurucu tarafından da ifade edildiği görülmektedir. Öte yandan başvurucunun, iptal kararı üzerine geçici iş pozisyonunda çalışmaya devam ettiği dönemde Belediye tarafından iş akdinin yeniden askıya alındığına dair herhangi bir şikâyetinin bulunmadığı da dikkate alındığında Denizli İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından söz edilemez. Dolayısıyla belirtilen şikâyetler bağlamında başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin olmadığı anlaşılmıştır.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kamu Hizmetine Girme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

45. Başvurucu 5620 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımasına rağmen sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesi ve neticede iş akdi feshedilerek işten çıkarılması nedeniyle Anayasa'da güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.

46. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

47. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru formunda ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmemektedir.

48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.