2014/13082

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/13082)

 

Karar Tarihi: 1/2/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Mehmet DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, alacak davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; Mahkeme ve Yargıtay kararlarında esasa yönelik iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının; duruşmalı temyiz talebinde masraf yatırılmasına rağmen gider eksikliği gerekçe gösterilerek duruşma talebinin reddedilmesi nedeniyle de aleni yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/8/2014 tarihinde Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 23/3/2015tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Müteahhit olan başvurucu ile arsa sahibi C.E. isimli şahıs arasında Çorlu 2. Noterliğinde 29/9/2005 tarihli ve15957 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir.

8. Arsa sahibi C.E.nin vefatı üzerine mirasçıları, sözleşmeye göre inşaatın süresinde bitirilmediğini, iskân ruhsatının alınmadığını belirterek inşaatın eksik kısımlarının giderleri başvurucuya ait olmak üzere kendileri tarafından tamamlanmasına izin verilmesine ve eksik bedel ile kira kaybından doğan alacakların tahsiline karar verilmesi talebiyle Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme)E.2008/223 sayılı dosyasında alacak davası açmışlardır.

9. Buna karşılık başvurucu, sözleşmede belirtilen şartların dışında kendisi tarafından fazladan yapılan işlere ait bedelin tahsili için Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/308 sayılı dosyasında alacak davası açmış; dosya Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2008/223 sayılı dosyasında birleştirilmiştir.

10. Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 16/10/2012 tarihli ve E.2008/223, K.2012/302 sayılı kararıyla asıl ve birleşen dosyalardaki davalarınkısmen kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Taraflar arasında imzalanmış bulunan kat karşılığı inşaat sözleşmesi dosya arasına alınmış, mahallinde refakate alınan inşaat ve mülk bilirkişileri ile keşif icra edilmiş, bilirkişiler dosyaya ibraz ettikleri raporlarında yapılması gereken işler bedeli olarak 2.018 TL, fazladan yapılmış işler bedeli olarak 1.600 TL ve 4 mesken için 1 aylık gecikme bedeli olarak 150'şer USD'den toplam 600 USD hesaplamışlardır.

Tarafların itirazları üzerine dosya 3 kişilik bilirkişi heyetine teslim edilerek rapor alınmış, bilirkişi heyeti dosyaya ibraz ettikleri raporlarında sonuç olarak özetle; 74.465.66 TL eksik işler bedelinin talep gereği 30.000 TL'lil kısmının, 10.050 USD kira kaybının talep gereği 5250 USD'lik kısmının ve 379.44 TL ihtar masrafının davalıdan tahsili, fazla yapılan işlerle ilgili bir talep bulunmadığından nazara alınmaması gerektiği görüşünde olduklarınını bildirmişlerdir.

Fazla yapılan işler bbedelinin tahsili talebi ile davalı tarafça karşılık dava ikame olunmuştur.

Bu kere bilirkişi heyeti raporuna karşı itirazlar üzerine mahallinde 23/5/2011 tarihinde yeniden keşif icra olunmuş, inşaat mühendisi, makina mühendisi ve hukukçu bilirkişiden oluşan heyetin dosyaya sundukları müşterek raporlarında özetle ve sonuç olarak; eksik ve kusurlu işler bedeli olarak 20.038,70 TL, gecikme tazminatı olarak 3.590 TL ve ihtarname masrafı olarak 72.82 TL'nin davalıdan alınması, fazla imalat bedeli olarak 2.437,86 TL'nin davacı karşı davalıdan alınması gerektiğini bildirdikleri görülmüştür.

Tarafların itirazları üzerine aynı heyetten ek rapor tanzimi istenmiş, bu kere eksik ve kusurlu işler bedeli olarak 13.038,70 TL, gecikme tazminatı olarak 645,75 TL ve ihtarname masrafı olarak 72,82 TL'nin davalı karşı davacıdan alınması, fazla işler imalat bedeli olarak 1.454,79 TL'nin davacı karşı davalıdan alınması gerektiği bildirilmiştir.

Mahkememizce yapılan yargılama ve dosya içerisine toplanan delillerin bir bütün olarak irdelenmesi sonucu, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi aktedildiği, ancak binanın yapımı ve teslimi aşamasında taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı bir kısım eksik işlerin bulunduğu, yine yapının tesliminin de gecikmiş olduğu, bu sebeple taraflar arasında çıkan uyuşmazlığın mahkememize taşındığı, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları ile eksik ve kusurlu işlerin tespit olunduğu, aynı zamanda davalı tarafından sözleşmede bulunandan farklı bir kısım fazladan edimlerin de yerine getirilmiş olduğu, davalını karşı dava ile fazla işler bedelini talep ettiği, mahkememizce yapılan son keşif ve alınan bilirkişi raporu ve ek raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu nazara alınarak davanın ve karşılık davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

..."

11. Başvurucu 8/1/2013 tarihli dilekçesinde duruşmalı temyiz talebinde bulunmuş, aynı tarihte temyiz harç ve posta giderlerini yatırmıştır.

12. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 16/5/2013 tarihli ve E.2013/661, K.2013/3250 sayılı ilamıyla dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle duruşma isteminin reddine karar vererek hükmü onamıştır. İlamın ilgili kısmı şöyledir:

"Taraflar arasındaki birleştirilen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davalı-birleşen davada davacı Mehmet Demir vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, dosya içerisinde tebligat gideri bulunmadığından, bu istemin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacılar vekili, müvekillerinin murisi arsa sahibi ile davalı yüklenici arasına 29.09.2005 tarihinde Düzenleme Şeklinde Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi" imzalandığını, ancak inşaatın süresinde bitirilmediğini ve iskan ruhsatının da alınmadığını, bu durumun davalıya noter kanalı ile ihtar edildiğini, inşaattaki eksikliklerin mahkeme kanalı ile tesbit edildiğini ileri sürerek, inşaatın eksik kısımlarının giderleri yükleniciye ait olmak üzere davacı müvekilleri tarafından tamamlanmasına izin verilmesine, bedelin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline, müvekillerinin kira kaybından doğan alacağı olan 6.503,00 TL'nin reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı cevap dilekçesinde, inşaatı sözleşme uyarınca tamamladığını ve eksiksiz olarak davalılara teslim ettiğini, 2007 Ekim ayından itibaren davacıların iki taşınmazda ikamet ettiklerini, diğerlerini de kiraya verdiklerini, davanın haksız açıldığını savunarak, reddini talep etmiştir.

Yüklenici Mehmet Demir vekili tarafından arsa sahipleri aleyhine taraflar arasında aktedilen sözleşme nedeniyle yüklenici tarafından fazladan yapılan işlere ait bedelin tahsili için açılan alacak davasının Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/308Esas 2008/357 Karar sayılı ilamı ile asıl dosya ile birleştirilmesine karar verilmiş, bu davada davacı vekili müvekkilinin sözleşme dışında inşaatta fazladan işler yaptığını ileri sürerek, bu bedelin tahsilini talep etmiş, davalılar davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu raporları ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, ancak binanın yapımı ve teslimi aşamasında taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak bir kısım eksik işlerin bulunduğu ve inşaatın tesliminin gecikmiş olduğu, bu nedenle arsa sahiplerinin eksik ve kusurlu işler ile kira kaybı nedeniyle alacağı olduğu, yüklenicinin de fazladan yaptığı işlere ilişkin alacağı doğduğu gerekçeleriyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı-birleşen davada davacı yüklenici vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

..."

13. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 14/5/2014 tarihli ve E.2013/6470, K.2014/3793 sayılı ilamıyla reddedilmiştir. İlamın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu raporları ve tüm dosya içeriğine göre, binanın yapımı ve teslimi aşamasında taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak bir kısım eksik ve kusurlu işlerin bulunduğu, tesliminin geciktiği, bu nedenle arsa sahiplerinin eksik ve kusurlu işler ile kira kaybı nedeniyle alacağı olduğu, yüklenicinin de fazladan yaptığı işlere ilişkin alacağı doğduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar asıl davada davalı-birleşen davada davacı yüklenici vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 2013/661 esas, 2013/3250 karar sayılı ve 16.05.2013 tarihli ilamıyla onanmıştır.

Bu kez, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiç birisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.

..."

14. Ret kararı 11/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 6/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi şöyledir:

 “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

 Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

 Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. ”

16. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 5236 sayılı Kanun'un 16. maddesi ileyapılan değişiklikten önceki 438. maddesi şöyledir:

 "Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak tüzelkişiliğin feshine veya genel kurul kararlarının iptaline, evlenmenin butlanına veya feshine, boşanma veya ayrılığa, velayete, nesebe ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya değeri ikiyüzmilyon lirayı aşan alacak ve ayın davalarında taraflardan biri temyiz dilekçesi veya cevap dilekçesinden duruşma yapılmasını istemiş ise, Yargıtayca bir gün belli edilerek taraflara usulen tebligat yapılır. Tebliğ tarihi ile duruşma günü arasında en az onbeş gün bulunması gerekir; taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse duruşma isteği dikkate alınmaz.

 ...

 Duruşma günü belli edilen hallerde Yargıtay, tarafları veya gelen tarafı dinledikten sonra ve taraflardan hiç biri gelmemiş ise dosya üzerinde inceleme yaparak kararını o gün tefhim eder.

 ..."

17. 1086 sayılı mülga Kanun'un ek 4. maddesi şöyledir:

 "Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtayda duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların onmilyon lirayı aşmayan kısımları dikkate alınmaz. Bu uygulama nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez.

 Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile bölge adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve Yargıtayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmaz."

18. 1086 sayılı mülga Kanun'un geçici 2. maddesi şöyledir:

 "Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."

19. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 355. maddesi şöyledir:

"İstisna, bir akittirki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder."

20. 818 sayılı mülga Kanun'un 356. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Müteahhidin mesuliyeti, umumi surette işçinin hizmet akdindeki mesuliyetine dair olan hükümlere tabidir."

21. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470. maddesi şöyledir:

"Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir."

22. 6098 sayılı Kanun'un 471. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, Mahkemece verilen kararı duruşma talepli olarak temyiz ettiğini, masrafları yatırdığı hâlde Yargıtayın duruşma günü tebliği için gider olmadığı gerekçesiyle murafaa talebini reddettiğini, delillerin yanlış değerlendirilerek hukuk kurallarının hatalı yorumlandığını, temyiz duruşma giderlerini süresinde yatırdığına dair Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden aldığı yazıyı da ekleyerek karar düzeltme isteminde bulunduğunu; ancak, bu talebinin de reddedildiğini, gerekli deliller toplanmadan çelişkili bilirkişi raporları esas alınarak hakkaniyete aykırı karar verildiğini, Mahkeme kararının gerekçeden yoksun olduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

26. Başvurucunun, Mahkeme kararının yetersiz gerekçeye dayandığına ilişkin şikâyetinin gerekçeli karar hakkının ihlali iddiası kapsamında; posta masraflarını yatırmasına rağmen temyiz aşamasında duruşma talebinin dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesine yönelik şikâyetinin aleni yargılanma hakkı kapsamındadeğerlendirilmesi uygun görülmüştür.

27. Öte yandan başvurucunun bilirkişi raporlarının ciddi ve esaslı hatalar içerdiği, raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bu açıdan delillerin yanlış değerlendirildiği yönündeki şikâyeti ise yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, Mahkeme kararında ileri sürülen iddia ve olgulara cevap verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme, bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa'nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

31. Ancak derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Bununla beraber ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması söz konusu ise mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda dahi ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

32. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).

33. Somut olayda Mahkeme, yargılama sürecinde tarafların taleplerini dikkate alarak birden fazla keşif yapmak suretiyle bilirkişi raporları ve itirazlar üzerine ek raporlar düzenletmiş, en son yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve ek raporu hüküm kurmaya elverişli bularak başvurucu ve karşı tarafın alacak miktarını tespit etmiş ve davaların kısmen kabulüne karar vermiştir (bkz. § 10). Yargıtay tarafından, ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak hüküm onanmış,karar düzeltme istemi de Kanun’da sayılan hâllere uygun bulunmayarak reddedilmiştir (bkz. §§ 12, 13). Dolayısıyla somut olayda Mahkeme kararının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.

34. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurucunun bu yöndeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Temyiz Aşamasında Duruşma Yapılmamasına İlişkin İddia

35. Başvurucu; temyiz aşamasında posta masraflarını yatırdığını, duruşma talebi olmasına rağmen dosyada tebligat gideri bulunmadığı gerekçesiyle murafaa talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Başvurucunun söz konusu iddiası, yargılama sürecinde temyiz aşamasında sözlü beyanda bulunmasına imkân tanınmamış olmasına yönelik olduğundan iddianın aleni yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

37. Anayasa Mahkemesi; benzer konuda yapılan başvurularla ilgili kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde temyiz aşamasında sözlü yargılama imkânının sunulmamasının yargılamayı bütün hâlinde adil olmaktan çıkarmayacağını belirterek adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır ( Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 16/11/2016, §§ 44-46 ; Mustafa Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016, §§ 66-68).

38. Somut olayda temyiz incelemesi sırasında duruşma yapılmamış ise de ilk derece mahkemesinde yargılamanın duruşmalı olarak yapıldığı, başvurucunun temyiz incelemesinde sözlü yargılama yapılması hâlinde dosyaya daha önce sunduğu belge ve delillerin dışında yargılamanın sonucunu etkileyebilecek nitelikte, esasa yönelik hangi beyan veya delilleri sunacağına ilişkin bir açıklamada bulunmadığı, bu açıdan temyiz aşamasında ayrıca duruşma yapılmamasının yargılamanın bütününe göre duruşmalı yargılama hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır.

39. Açıklanan nedenlerle aleni yargılanma hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddialar

40. Başvurucu, Mahkemenin hatalı ve yetersiz bilirkişi raporlarına itibar etmek suretiyle delilleri eksik ve yanlış değerlendirdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

44. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, başvuruya konu mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

45. Somut olayda Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, taraf beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirme yapılarak asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16/5/2013 tarihli ilamıyla hükmün onandığı ve aynı Dairenin 14/5/2014 tarihli ilamıyla karar düzeltme talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.

46. Mahkemenin; tarafların iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporlarını dikkate alarak asıl ve birleşen davalarda kısmen kabul kararı verilmesi gerektiği yönünde kanaate ulaşırken belirttiği gerekçe ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin hukuk kurallarının olay ve olgulara uygulanması sırasındaki takdirine müdahale etmesi, kendisini onların yerine koyarak değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı, bu açıdan başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalan hususlara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

47. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.