2014/13966

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ARİF GÜVEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/13966)

 

Karar Tarihi: 15/2/2017

R. G Tarih ve Sayı: 29/3/2017 - 30022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Özgür DUMAN

Başvurucu

:

Arif GÜVEN

Vekili

:

Av. Ali GÖYMEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yurt dışında satın alınan ve kaçakçılık suçundan yürütülen bir ceza soruşturmasında el konularak müzeye emanet edilen tarihi eser niteliğindeki mozaik tabloların, başvurucu hakkında açılan ceza davalarında müsadere kararı verilmemesine rağmen müzede tutulmaya devam edilmesi üzerine bu tabloların iade edilmesi veya ikramiye ödenmesi talebiyle başvurulan idari ve yargısal süreçlerden bir sonuç alınamaması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş bildirilmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu uzun yıllardır Kuveyt'te işçi olarak çalışmakta iken satın aldığını belirttiği Geç Roma dönemine ait dört adet mozaik tabloyu 17/8/2000 tarihinde yurda sokmaya çalışmış ancak bu tablolar gümrük ambarına alınmıştır. Bu defa söz konusu tablolar 13/10/2000 tarihinde Almanya'ya gönderilmiş, sonrasında A.Y. isimli bir şahıs tarafından bu tablolar yeniden yurda sokulmuş, bu tarihi eserlere kolluk görevlilerince 21/11/2000 tarihinde A.Y.'ye ait olan ve İstanbul ili Şişli ilçesinde bulunan bir depoda el konulmuştur.

8. Tarihi eser niteliğindeki mozaik tablolar 29/11/2000 tarihinde İstanbul Arkeoloji Müzesinde koruma altına alınmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü uzmanlarınca düzenlenen 30/11/2000 tarihli raporda; ele geçirilerek müzeye getirilen dört adet mozaiğin orijinal yerlerinden beze yapıştırılarak alınmış olduğu, doğu Akdeniz atölyeleri işçiliğini gösterdiği, parçaların 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında tasnif ve tescile tabi müzelik değerde olduğu belirtilmiştir.

1. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde Görülen Ceza Davası Süreci

9. Başvurucu ve bu olayla ilgili görülen diğer on sanık hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 11/12/2000 tarihli iddianamesi ile "toplu ithal kaçakçılığı" suçundan, mülga 7/1/1932 tarihli ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun'un 27. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları, 33. maddesinin üçüncü fıkrası ile mülga 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 31. ve 33. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.

10. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/3/2007 tarihli ve E.2000/794, K.2007/81 sayılı kararı ile sanıkların ayrı ayrı beraatlerine ve suça konu eserlerin müsaderesine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"... Sanıklardan Arif Güven'in uzun yıllar işçi olarak çalıştığı Kuveyt'te daha önceden tanıdığı ... isimli şahıstan 80.000 ABD doları karşılığında geç Roma dönemine ait 4 adet mozaik tabloyu yurda yasal yollardan sokmaya çalıştığı, gümrüğe mozaik vitrai olarak beyan edilen 4 adet tahta sandık içindeki tabloların gümrük ambarına alındığı, bu malların ithalinin gerçekleşmediğine kanaat getiren sanık Arif Güven'in bu malların yurda sokulması konusunda araştırma yaptığı, .... sanık R.G.'nin çalışmaları sonucu resmi yoldan 13/10/2000 tarihinde mozaik tabloların Almanya'ya yurt dışı edildiği, bu tabloların firari sanık A.Y. tarafından yurt dışından yasal olmayan yollardan ülkemize sokulduğu, yapılan bir operasyonda bu tarihi eserlerin sanık A.Y.'ye ait Şişli'deki bir depoda ele geçtiği, bu suretle tüm sanıkların iradi ve fiili işbirliği içinde toplu ithal kaçakçılığı suçunu işledikleri [iddia edilmiştir]...

...

Suça konu eşyalar üzerinde 7/4/2003 tarihinde keşif icra edilmiş, keşif esnasında bulunan bilirkişiler .... havale tarihli raporlarında: Davaya konu eserlerin 2863 ve değişik 3386 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında tescil ve tasnife tabi konservasyonu yapılarak, müzede korunması gerekli eski eser olduklarını, bu tür eserlerin yabancı bir ülkeden Türkiye'ye getirilmesi sırasında müzenin bilgilendirilmesi gerektiğini, piyasa ve CIF değerleri konusunda fikir beyan etmenin yetkileri dışında olduğunu, benzer eserlerin yasal yoldan müzeye teslim ve hibe edilmesi durumunda müzede bir komisyon kurularak ikramiye niteliğinde ödenmek üzere değer biçildiğini ifade etmişlerdir.

Suça konu eserlerin suç tarihi itibarıyla 'CIF' değerlerinin tespiti için yeniden suça konu eşyalar üzerinde keşif icra edilmiş, keşif esnasında bulunan bilirkişiler ... 1/2/2005 havale tarihli raporlarında: Suça konu eserlerin müzelik değerde mozaik eserler olup 2863 sayılı Kanun'un kapsamına girdiğini, Kanun'un 23. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 25. maddesinde belirtilen tüm özelliklere sahip bulunduğunu, tescil ve tasnife tabi olup onarımları yapılarak müzede korunması gerekli eski eserlerden olduklarını, Türkiye'ye getirilmesi sırasında da müzenin haberdar edilip gerekli kurumlardan izin alınması zorunlu eserlerden olduğunu belirtmişler, ancak 'CIF' değerlerini belirtmemişlerdir.

 Mahkememizce tescil ve tasnife tabi kültür ve tabiat varlığı niteliğindeki dava konusu eşyaların ithali ile ilgili gümrük mevzuatının ne olduğu, yasak olup olmadığı, ithalinin herhangi bir gümrük vergisine tabi olup olmadığı hususlarında İstanbul Gümrükler Başmüdürlüğüne müzekkere yazılmış, cevabi müzekkereden, söz konusu eşyaların ithalinin serbest ve ithalde Kültür Bakanlığı izin yazısının arandığı, gümrük vergisinden muaf olduğu anlaşılmıştır.

...

İddia, savunma, bilirkişi raporları, İstanbul Gümrükler Başmüdürlüğünün cevabi müzekkeresi ve tam dosya kapsamı karşısında; her ne kadar sanıklar hakkında toplu gümrük kaçakçılığı suçundan cezalandırılmaları talebi ile mahkememize kamu davası açılmış ise de, sanıkların eyleminin 2863 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebileceği, sanıklar hakkında bu suç ile ilgili olarak evrakın tefrik edilerek Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/160 esas sayılı dosyasında davanın görüldüğü, mahkemece 7/4/2006 tarihinde sanıkların '2863 sayılı Kanun'a Muhalefet' suçundan ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, sanıkların toplu gümrük kaçakçılığı suçunu işlediklerine dair savunmalarının aksini gösterir, cezalandırılmalarına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla, müsnet suçtan ayrı ayrı beraatleri yolunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur."

11. Karar temyiz edilmiş, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/5/2008 tarihli ve E.2008/4811, K.2008/14241 sayılı ilamıyla, zamanaşımı nedeniyle hükmün bozulmasına ve kamu davasının ortadan kaldırılmasına, 2863 sayılı Kanun kapsamında olduğu belirlenen dava konusu tescil ve tasnife tabi tarihi eser niteliğindeki eşyanın ise müzeye verilmesine karar verilmiştir. İlamın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Suç tarihi olan 22.11.2000 günü itibariyle temyiz inceleme gününde sanıklar yararına hükümler taşıyan 765 sayılı TCK'nın 102/4 ve 104/2.maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresi tahakkuk ettiği cihetle müdahil idare vekili ve sanık Arif Güven müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına, sanıklar hakkındaki kamu davasının anılan maddeler uyarınca zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, 2863 sayılı Yasa kapsamında olduğu belirlenen dava konusu tescil ve tasnife tabi tarihi eser niteliğindeki eşyaların, müzeye verilmesine, ... karar verildi."

2. Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesinde Görülen Dava Süreci

12. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/794 sayılı dosyasında başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında "2863 sayılı Kanun'a Muhalefet" suçundan dosya tefrik edilerek Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkemenin 7/4/2006 tarihli ve E.2001/163, K.2006/241 sayılı kararı ile sanıkların atılı suçu işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine hükmedilmiştir.

13. Katılan sıfatıyla İstanbul Muhakemat Müdürlüğünce karar temyiz edilmiş, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 29/6/2009 tarihli ve E.2008/3788, K.2009/7764 sayılı ilamıyla; "Suçtan doğrudan doğruya zarar gören Kültür Bakanlığı adına Hazine vekilinin katılma isteğinde bulunması ve müdahilliğine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan zarar görmeyen Maliye Bakanlığının müdahilliğine karar verilmesi hukuken geçersiz olup hükmü temyiz hakkı vermeyeceğinden Hazine vekilinin vaki temyiz isteminin ..... reddine" karar verilmiştir.

3. Ankara 8. İdare Mahkemesinde Görülen Tam Yargı Davası Süreci

14. Başvurucu, Kuveyt'ten satın alarak Türkiye'ye sokmaya çalıştığı mozaik tablolara 21/11/2000 tarihinde el konularak 29/11/2000 tarihinde İstanbul Müze Müdürlüğüne emanet edildiğini ancak satın aldığı tabloların yurda sokulmasının suç olmadığını ve müsadere kararı da verilmeyen özel mülke konu tablolara bedelsiz el konulduğunu belirterek kurulacak bir komisyon tarafından uluslararası rayici hesap edilerek bu hesap üzerinden ikramiye ödenmesi veya eserlerin tarafına iade edilmesi istemiyle Kültür ve Turizm Bakanlığına (İdare) başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun bu talebi İdarece 19/3/2009 tarihinde reddedilmiştir.

15. Başvurucu bu defa İdare aleyhine 20/5/2009 tarihinde anılan işlemin iptali istemiyle Ankara 8. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme 16/12/2010 tarihli ve E.2009/668, K.2010/2330 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"... söz konusu mozaik tabloların kurulacak bir komisyon tarafından uluslararası rayicinin hesap edilerek bu hesap üzerinden kendisine ikramiye ödenmesi veya eserlerin kendisine iade edilmesi için başvurduğu, başvurusunun reddi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda; dava konusu döşeme mozaiği panoların (dört adet) in situ olarak bulunduğu yerden kaçak kazı yapılarak sökülmüş olduğu, mozaik panoların hem üzerindeki mitolojik tasvirler hem de işçilik özellikleriyle Akdenizin doğu ülkelerinde hakim olan Geç Roma dönemi mozaik sanatının konu ve üslup özelliklerini taşıdığı, sanat tarihi açısından önem taşıyan müzelik değerde olan bu mozaik eserlerin tescile ve tasnife tabi olduğu, onarımlarının yapılarak müzede korunması gerektiği belirtilmiştir.

Buna göre, yukarıda metni yer alan yönetmeliğin amacının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan taşınır kültür ve tabiat varlıklarını bulanlara, varlığını haber verenlere ve bunları yakalayan kamu görevlilerine Devlet tarafından ikramiye verilmesini düzenlemek olduğu, taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları için ise ihbar ikramiyesinin ödenmeyeceği belirtilmiştir.

Bu durumda, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda eserlerin 2863 sayılı Kanun kapsamında tescile ve tasnife tabi müzelik değerde mozaik eserler olduğu belirtilmesi üzerine korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olduğu anlaşılmakla, davacının, söz konusu mozaik tabloların kurulacak bir komisyon tarafından uluslararası rayicinin hesap edilerek bu hesap üzerinden kendisine ikramiye ödenmesi veya eserlerin kendisine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."

16. Temyiz edilen karar, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 29/05/2013 tarihli ve E.2011/14561,K.2013/4111 sayılı ilamıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/6/2014 tarihli ve E.2013/10178, K.2014/6916 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

17. Nihai karar, başvurucu vekiline 12/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 26/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

19. Mülga 1918 sayılı Kanun’un 27. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Birinci fıkradaki hal dışında iki veya daha fazla kimselerin toplu olarak kaçakçılık yapmaları halinde sekiz seneden oniki seneye kadar ağır hapis cezasına hükmolunur.

 Birinci ve ikinci fıkralarda hükmolunacak ağır hapis cezasıyla beraber tekel maddeleri için CIF değeri ile birlikte hususi kanunlarındaki para cezaları veya resim tutarının, eşya kaçakçılığı için de gümrüklenmiş değerinin dört mislinden ve yasak eşya ve maddeler için de bunların değerinin altı mislinden aşağı olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur. Kaçak eşya ve maddeler de müsadere edilir."

20. 1918 sayılı Kanun’un 33. maddesi şöyledir:

 “25,26 ve 27 nci maddelerdeki kaçakçılık cürümlerine veya teşekküllerine, faillerinin hal ve sıfatlarını bilerek her ne şekilde olursa olsun yardım edenler hakkında asıl suçluların o maddeler hükmünce görecekleri cezaların yarısı hükmolunur.

 Bu fiillere iştirak eden memur ise asıl fail gibi ceza görür. (Ek: 12/6/1979-2248/27 md.; Değişik: 26/7/1983-2867/13 md.) Bu Kanunda öngörülen suçlar işlendiği tarihte girişte tekel kaçağı maddelerin hususi kanunlarında yazılı para cezası veya resmi ile CIF değeri toplamı, gümrük kaçağı eşyanın gümrüklenmiş değeri, bunların çıkışında ve yerli tekel mallarında FOB değeri pek fahiş ise mahkeme fiile mahsus olan cezayı yarısına kadar artırır ve eğer hafif ise yarısına ve eğer pek hafif ise üçte birine kadar eksiltir.Eğer fail bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı mükerrir ise, cezası indirilmez.”

21. 2863 sayılı Kanun'un "Tanımlar ve kısaltmalar" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunda geçen tanımlar ve kısaltmalar şunlardır:

a) Tanımlar:

(1) (Değişik:14/7/2004 – 5226/1 md.)"Kültür varlıkları"; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.

..."

22. 2863 sayılı Kanun'un "Devlet malı niteliği" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Devlete, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir."

23. 2863 sayılı Kanun'un "Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları şunlardır:

 a) Korunması gerekli tabiat varlıkları ile 19 uncu yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazlar,

 b) Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup önem ve özellikleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar,

c) Sit alanı içinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları,

 d) Milli tarihimizdeki önlemleri sebebiyle zaman kavramı ve tescil söz konusu olmaksızın Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük tarihi olaylara sahne olmuş binalar ve tesbit edilecek alanlar ile Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış evler.

 Ancak, Koruma Kurullarınca mimari, tarihi, estetik, arkeolojik ve diğer önem ve özellikleri bakımından korunması gerekli bulunmadığı karar altına alınan taşınmazlar, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı sayılmazlar.

 Kaya mezarlıkları, yazılı, resimli ve kabartmalı kayalar, resimli mağaralar, höyükler, tümülüsler, ören yerleri, akropol ve nekropoller; kale, hisar, burç, sur, tarihi kışla, tabya ve isihkamlar ile bunlarda bulunan sabit silahlar; harabeler, kervansaraylar, han, hamam ve medreseler; kümbet, türbe ve kitabeler, köprüler, su kemerleri, su yolları, sarnıç ve kuyular; tarihi yol kalıntıları, mesafe taşları, eski sınırları belirten delikli taşlar, dikili taşlar; sunaklar, tersaneler, rıhtımlar; tarihi saraylar, köşkler, evler, yalılar ve konaklar; camiler, mescitler, musallalar, namazgahlar; çeşme ve sebiller; imarethane, darphane, şifahane, muvakkithane, simkeşhane, tekke ve zaviyeler; mezarlıklar, hazireler, arastalar, bedestenler, kapalı çarşılar, sandukalar, siteller, sinagoklar, bazilikalar, kiliseler, manastırlar; külliyeler, eski anıt ve duvar kalıntıları; freskler, kabartmalar, mozaikler, peri bacaları ve benzeri taşınmazlar; taşınmaz kültür varlığı örneklerindendir. (1)

 Tarihi mağaralar, kaya sığınakları; özellik gösteren ağaç ve ağaç toplulukları ile benzerleri; taşınmaz tabiat varlığı örneklerindendir."

24. 2863 sayılı Kanun'un "Taşınmaz kültür varlıklarının nakli" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde korunmaları esastır. Ancak, bu taşınmaz kültür varlıklarının başka bir yere nakli zorunluluğu varsa veya özellikleri itibariyle nakli gerekli ise, Koruma Bölge Kurullarının uygun görüşü ve gereken emniyet tedbirleri alınmak suretiyle Kültür ve Turizm Bakanlığınca istenilen yere nakledilebilir. Kültür varlığının nakli dolayısıyla taşınmazın maliki bir zarara maruz kalmışsa, Kültür ve Turizm Bakanlığınca oluşturulacak bir komisyonun tespit edeceği tazminat zarar görene ödenir."

25. 2863 sayılı Kanun'un "Yurt dışından getirme" kenar başlıklı 33. maddesi şöyledir:

"Yurt dışından kültür varlığı getirmek serbesttir."

26. 2863 sayılı Kanun'un "Kültür varlıklarını bulanlara verilecek ikramiye" kenar başlıklı 64. maddesi şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer üstünde, yer altında ve su altında bulunan taşınır kültür varlıklarını 4 üncü maddede yazılı makam ve mercilere, aynı maddede yazılı süreler içerisinde haber verenlere:

 a) Bulunan varlık, bunların mülkü içinde ise bu Kanunun 24 üncü ve 25 inci maddeleri uygulanır. Ayrıca ikramiye verilmez.

 b) Bulunan varlık başkasının mülkü içinde ise Kültür ve Turizm Bakanlığınca varlığın değeri dikkate alınarak, takdir olunacak bedelin % 80'i ikramiye olarak bulan ile mülk sahibi arasında yarı yarıya paylaştırılır.

 c) Kültür varlığı Devlete ait arazide bulunmuş ise, takdir olunacak bedelin % 40'ı bulana ikramiye olarak verilir.

 d) Nerede bulunursa bulunsun haber verilen kültür varlığı korunması gerekli nitelikte olmadığı takdirde haber verenlere bu Kanunun 25 inci maddesindeki işlem uygulanır. Ayrıca ikramiye verilmez.

 e) Nerede olursa olsun yeni bulunup da 4 üncü maddede yazılı süreler içinde haber verilmediğinden dolayı gizlenmiş sayılan kültür varlıklarını haber verenler ile, bunları yakalayan kamu görevlilerine, 1905 sayılı "Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber verenlere Verilecek İkramiyelere Dair Kanun"da taşınır mallar için gösterilen oranlar dahilinde tespit edilen bedel ikramiye olarak verilir.

 f) Yukarıdaki fıkralardan herhangi biri uyarınca kültür varlıklarını bulan, haber veren veya yakalayan kişiler birden fazla ise verilecek ikramiyeler bunlar arasında eşit olarak paylaştırılır.

 g) Yukarda belirtilen ikramiyelerin tahakkuk ve tediyesine ait işlemler Maliye ve Kültür ve Turizm bakanlıklarınca birlikte hazırlanacak yönetmelik esaslarına göre yapılır."

27. 2863 sayılı Kanun'un "Cezalar" kenar başlıklı 65. maddesi şöyledir:

"Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.

Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen fiiller, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığını yurt dışına kaçırmak amacıyla işlenmiş ise verilecek cezalar bir kat artırılır.

Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulan idarelerden 57 nci maddenin yedinci fıkrası uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılırlar."

28. 2863 sayılı Kanun'un 75. maddesi şöyledir:

"Bu Kanun kapsamında kalan suçlar nedeniyle elkonulan taşınır kültür ve tabiat varlıkları müzeye teslim edilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu yurt dışından bedelini ödeyerek satın aldığı mozaik tablolara havaalanı gümrüğünde el konulduğunu ve gümrük kaçakçılığı suçundan hakkında ceza davası açıldığını ancak yapılan yargılama neticesinde bu suçtan beraat ettiğini, buna rağmen söz konusu mozaiklerin İdare tarafından müzede tutulmakta olduğunu, bu mozaiklerin iade edilmesi veya en azından ikramiye ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde açtığı davadan da bir sonuç alamadığını belirterek satın aldığı tabloların İdarece bedeli ödenmeden el konulması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; kendisi hakkında adli yardım kararı verilmesi, ihlallerin tespiti ve 30.000 TL avukatlık ücreti ile 20.000.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

31. Başvurucu, başvuru harcını yatıramayacağını belirterek adli yardım talebinde bulunmuş ise de başvuru harcını yatırdığının anlaşılması sebebiyle bu konuda bir karar vermeye gerek görülmemiştir.

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

33. Başvurucu adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de başvurucunun şikâyetlerinin, yurt dışından satın aldığı mozaik tablolarına el konulması ve bir müsadere kararı bulunmamasına rağmen bu tabloların iade edilmeyip herhangi bir tazminat da ödenmemesi nedeniyle mülkten yoksun bırakmaya ilişkin olup bu nedenle başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

35. Başvurucu Kuveyt'te yaşadığı dönemde satın aldığı mozaik tablolarına havaalanı gümrüğünde el konulduğunu, hakkında gümrük kaçakçılığı suçundan ceza davası açıldığını, hatta bir süre bu suç nedeniyle tutuklu kaldığını ancak bu ceza davasında beraatine hükmedildiğini, mozaiklerin ise bir müzede tutulmaya devam edildiğini, tarihi eser olmakla birlikte özel mülkü olan ve faturası bulunan söz konusu eşyanın yurda sokulmasının suç olmadığını, ceza mahkemelerince verilmiş müsadere kararı da bulunmadığı hâlde gümrük vergisini ödediği mallarının bedelsiz devletleştirilerek müzeye alındığını, bu mozaik tabloların iade edilmesi veya en azından bir ikramiye ödenmesine ilişkin idari ve yargısal süreçlerden de bir sonuç alamadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

37. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele “mülkiyet hakkına” yönelik bir müdahale bulunup bulunmadığını belirlemektir. Sonraki aşamalarda varlığı kabul edilen müdahalenin kanuni dayanağı olup olmadığı, meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı, müdahalenin amacı ve kullanılan araçlar ile başvurucuya yüklenen külfetin ölçülü olup olmadığı hususlarının tespit edilmesi gerekir.

a. Mülkün Varlığı

38. Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No. 2013/382, 16/4/2013, § 26).

39. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti" Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir(Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).

40. Somut olayda başvurucu el konulan mozaik tabloları Kuveyt'te yaşadığı dönemde satın aldığını beyan etmektedir. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 11/12/2000 tarihli iddianamesinde de başvurucunun uzun yıllar işçi olarak çalıştığı Kuveyt'te bu ülke vatandaşı bir şahıstan 80.000 ABD doları karşılığında dört adet mozaik tabloyu satın aldığı ve bu tabloların yurda sokulmaya çalışılırken gümrük ambarına alındığı belirtilmektedir.

41. Başvuru konusu olayda yargısal makamların tespitlerine göre başvurucu uyuşmazlığa konu kültür varlıklarını yurt dışında edinerek yurda getirmiştir. Başvurucunun karşılığında parasal bir bedel ödediği de dikkate alındığında bu eski eserlerin "ekonomik bir değer" ifade ettiği ve dolayısıyla somut olay bakımından başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında korunması gereken bir menfaatinin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

42. Anayasa’nın 35. maddesi ve Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşme’nin ilk cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına almaktadır (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 45).

43. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa’nın 35. maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci fıkrası devletlere mülkiyeti kamu yararı amacıyla düzenleme, vergiler ve diğer katkılar ile cezaların tahsili konusunda gerekli gördükleri yasaları uygulama konusundaki haklarını saklı tutarak taraf devletlerin genel yarara uygun olarak “mülkiyetin kullanımını kontrol” yetkisine sahip olduğunu kabul etmektedir. Bununla beraber Anayasa’nın birçok maddesi ilgili olduğu hususta devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da mülkiyeti düzenleme yetkisi vermektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, § 46).

44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre ikinci ve üçüncü kurallar, mülkiyetten barışçıl yararlanma ilkesi şeklinde ifade edilen birinci kuralın özel görünüm şekilleridir ve bu nedenle genel nitelikli birinci kuralın ışığı altında anlaşılmaları gerekmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 37).

45. AİHM'in, idari bir işlem veya ceza yargılaması neticesine bağlı olup olmadığına bakılmaksızın bir yaptırım olarak mülkiyetin kamuya geçirilmesi sonucuna yol açan müdahalelere ilişkin genel yaklaşımı; bu yaptırımın, mülkten yoksun bırakmayı içerse dahi Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafı kapsamında "mülkiyetin kullanımının kontrolü" olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündedir (Milosavljev/Sırbistan, B. No: 15112/07, 12/6/2012, § 53; Frizen/Rusya, B. No: 58524/00, 24/3/2005, § 31; Veits/Estonya, B. No: 12951/11, 15/1/2015, § 70 ve AGOSI/Birleşik Krallık, B. No: 9118/80, 24/10/1986, § 51).

46. Başvuru konusu olayda, başvurucunun yurt dışında satın alarak yurda getirdiği mozaik tablolara el konularak tablolar müzeye emanet edilmiş, başvurucu hakkında kaçakçılık ve 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından kamu davaları açılmıştır. Kaçakçılık suçundan açılan kamu davasında Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/3/2007 tarihli kararı ile başvurucunun beraatine ve eserlerin müsadere edilmesine hükmedilmiş ancak hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/5/2008 tarihli ilamıyla zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına ve davaya konu eski eserlerin müzeye verilmesine karar verilmiştir. 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan açılan kamu davasında ise Şişli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 7/4/2006 tarihli kararı ile başvurucunun beraatine karar verilmiş, Hazine vekilinin temyiz istemi ise Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 29/6/2009 tarihli ilamıyla reddedilmiştir. Müzeye verilmesine karar verilen söz konusu mozaik tablolar müzede tutulmaya devam edilmekte olup bu tabloların iadesi veya ikramiye ödenmesi istemiyle başvurucunun açtığı dava ise Ankara 8. İdare Mahkemesinin 16/12/2010 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Bu nedenle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi belirleyebilmek için ceza yargılamasında verilen "müzeye verilme" kararının hukuki niteliğinin ortaya konulması zorunludur.

47. 2863 sayılı Kanun'un 75. maddesinin birinci fıkrasına göre bu Kanun kapsamında kalan suçlar nedeniyle el konulan taşınır kültür ve tabiat varlıkları müzeye teslim edilir. Hemen belirtmek gerekir ki taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları yönünden anılan Kanun'da böyle bir hükme yer verilmemiştir. Danıştay içtihatlarında ceza yargılamasında verilen "müzeye verilme veya teslim edilme" kararlarının iki ayrı boyutunun olduğu kabul edilmektedir. Buna göre suça konu olması nedeniyle el konulan eşyanın ceza mahkemesince korunması gerekli taşınır kültür varlığı niteliği taşıdığından dolayı müzeye teslimine karar verilmesi hâlinde idari yoldan söz konusu eşyalar hakkında değerlendirme yapılmasına olanak bulunmadığı kabul edilmiştir (Danıştay Altıncı Dairesinin 3/11/2008 tarihli ve E.2007/6892, K.2008/7327 sayılı kararı). Diğer bir deyişle yargı kararı uyarınca suça konu olduğu tespit edilen korunması gerekli kültür varlıkları hakkında 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre "müzeye alınma işlemi" çerçevesinde idari yoldan ayrıca bir değerlendirme ve uygulama yapılması mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan ceza mahkemesince suça konu olduğu tespit edilmeyen eşyaların müzeye teslimine karar verilmesi durumunda 2863 sayılı Kanun'un 23. ve 25. maddeleri ile Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzeye Alınmaları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere idari yoldan "müzeye alınma" işlemi çerçevesinde uygulama yapılması gerekmektedir (Danıştay Ondördüncü Dairesinin 25/4/2013 tarihli ve E.2011/13958, K.2013/3192 sayılı kararı). Böyle bir durumda ise 2863 sayılı Kanun'un 23. ve devamı maddeleri ile anılan Yönetmelik hükümlerine göre müze idarelerine getirilen varlıkların kültür varlığı olup olmadıklarının tespitinin yapılarak kültür ve tabiat varlığı olduğuna karar verilenlerin müzeye alınarak tescillerinin yapılması; kültür varlığı olmayan eserlerin ise ilgililere iadesine karar verilmesi ve kararın ilgililerine bildirilmesi gerekmektedir.

48. Somut olayda ise başvurucunun yurt dışında satın alarak yurda getirdiği mozaik tablolara ceza soruşturması kapsamında el konulmuş ve yapılan ceza yargılaması neticesinde de taşınmaz kültür varlığı olmasına karşın bu tabloların korunması gerekli eski eser niteliğinde oldukları gerekçesiyle "müzeye verilmesine" karar verilmiştir. Bu durumda, söz konusu tabloların bu şekilde müzede tutulmalarının, Anayasa’nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkına müdahale oluşturduğu açık olup başvurunun mülkiyetin kullanımının düzenlenmesine veya kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

i. Kanunilik

49. Anayasa ve Sözleşme’de yer alan ve yukarıda yer verilen üçüncü kurallar devlete, mülkiyetin kullanımı veya mülkiyetten yararlanma hakkını kontrol etme ve bu konuda düzenleme yetkisi vermektedir. Mülkiyetten yoksun bırakmaya göre daha geniş takdir yetkisi veren düzenleme veya kontrol yetkisinin kullanımında da yasallık, meşruluk ve ölçülülük ilkelerinin gereklerinin karşılanması kural olarak aranmaktadır. Buna göre mülkiyet hakkının düzenlenmesi veya kontrolü yetkisi de kamu yararı amacıyla ve kanunla kullanılmalıdır (Orhan Yüksel [GK], B.No: 2013/604, 10/12/2015, §§ 57, 58).

50. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt hukuka dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin hukuka dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], § 44).

51. Somut olayda Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde başvurucuların beraatine karar verilmekle birlikte başvuruya konu eşyalar müsadere edilmiştir. Ancak bu kararın temyizi üzerine, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/5/2008 tarihli kararıyla davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ve bu eşyaların da "korunması gereken kültür varlıklarından" oldukları gerekçesiyle "müzeye verilmesine" karar verilmiştir. Öte yandan, bu eşyaların iadesi veya tazminat istemiyle başvurulan idari ve yargısal süreçte Ankara 8. İdare Mahkemesince, ancak taşınır kültür varlıkları yönünden ikramiye verilmesinin öngörüldüğü gerekçesiyle başvurucunun talebi reddedilmiştir.

52. Anayasa Mahkemesinin hukuk kurallarının uygulanmasına yönelik şikâyetleri bakımından görevi, bireysel başvurunun ikincillik doğası gereği sınırlı olup bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren durumlar dışında derece mahkemelerinin hukuk kurallarını uygulama ve yorumlama bakımından takdir yetkisine karışamayacağı daha önceki kararlarda da açıklanmıştır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42). Somut olayda da müdahalenin niteliğini dikkate alan Anayasa Mahkemesi, hukukun uygulanmasına dair kamusal makamların yaklaşımının Anayasa'nın 35. maddesindeki gereklilikleri karşılayıp karşılamadığı konusunda müdahalenin takip edilen meşru amacı gerçekleştirmede başarılı olup olmadığını sorgulayarak sonuca varacaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Microintelect OOD/Bulgaristan, B. No: 34129/03, 04.03.2014, § 39).

ii. Meşru Amaç

53. Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılması imkânı vermekle, bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53).

54. Anayasa'nın 63. maddesinde devletin tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlama ve bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alma ödevine yer verilmiş ve özel mülkiyet konusu olan varlık ve değerlere getirilecek sınırlamaların ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımların ve tanınacak muafiyetlerin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır(AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012).

55. Ayrıca ülkemizin de tarafı olduğu 14/11/1970 tarihinde kabul edilen Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme'nin 3. maddesinde, taraf devletlerce kabul edilmiş mevzuata aykırı olarak yapılan kültür varlıklarının ithal, ihraç vemülkiyet transferinin kanunsuz olduğu belirtilmiş ve bu Sözleşme ile taraf devletler bakımından çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülükler çerçevesinde Sözleşme'nin 7. maddesinde, bu Sözleşme'nin ilgili devletler için yürürlüğe girmesinden sonra çalınıp ithal edilmiş kültür varlıklarıyla ilgili taraf devletin başvurması üzerine el konulacağı ve bu varlıkları iyi niyetli alıcı sıfatıyla edinmiş olan sahibine ise hakça bir giderim ödenmesi gerektiği düzenlenmiştir.

56. Dolayısıyla anılan Sözleşme ve Anayasa'nın 63. maddesi uyarınca kültür varlıklarının korunması ve gerek duyulduğunda müzelere alınıp korunmasının sağlanması kamu yararına dayalı meşru bir amaç teşkil etmektedir.

iii. Ölçülülük

Genel İlkeler

57. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenilen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

58. Anayasa’nın 35. maddesine göre kişilerin mülkiyet hakları ancak kanunun öngördüğü usullerle ve kamu yararı gereği sınırlandırılabilir. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet haklarının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır .

59. Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, “gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, “orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

60. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin, bireyin çıkarları ile kamunun genel yararı arasında bulunması gereken adil dengeyi bozmaması gerekmektedir. Müdahalenin ölçülülüğünü değerlendirirken mahkeme, bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini ve diğer taraftan müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını da gözönünde tutarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Lavrechov/Çek Cumhuriyeti, B. No: 57404/08, 20/6/2013, § 44).

61. AİHM'e göre Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi kural olarak usule ilişkin güvenceleri içermemekle birlikte kişilere, keyfî müdahalelerden korunmak amacıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden bu önlemlerin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (AGOSI/Birleşik Krallık, B. No: 9118/80, 24/1/1986, § 60; Saccocia/Avusturya, B. No: 69917/01, 18/12/2008,§ 89; Microintelect Ood/Bulgaristan, § 48; Ünsped Paket Servisi/Bulgaristan, B. No: 3503/08, 13/1/2015, § 38).

62. Ayrıca müsaderenin Sözleşme'ye uygun olabilmesi için kamu makamlarının başvurucunun kusur veya özen yükümlülüğünün derecesini ya da en azından davranışları ile suç veya kanuna aykırılık arasındaki ilişkiyi makul bir biçimde değerlendirmesi de zorunludur (AGOSI/Birleşik Krallık, §§ 58-60; Air Canada/Birleşik Krallık, B. No: 18465/91, 5/5/1995, § 46; Arcuri ve Diğerleri/İtalya (kk), B. No: 52024/99, 5/7/2001; Riela ve Diğerleri/İtalya (kk), B. No: 52439/99, 4/9/2001). Yine "iyi niyetli" eşya malikine, müsadere edilen veya mülkiyeti kamuya geçirilen eşyaları -tehlikeli olmamaları kaydıyla- geri kazanabilme olanağının tanınması veya iyi niyetli malikin bu nedenle oluşan zararının tazmin edilmesi gerekmektedir (Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 31-80).

İlkelerin Olaya Uygulanması

63. Başvuru konusu olayda, yargısal makamların tespitlerine göre başvurucu ihlal iddiasına konu ettiği dört adet mozaik tabloyu yurt dışından bir bedel ödeyerek satın almış ve yurda getirmiştir. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddiasına konu mozaik tabloların Geç Roma döneminden kalma tarihi eserler oldukları başvuruya konu yargılama süreçlerinde tespit edilmiştir. 2863 sayılı Kanun'un 32. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, yurt içinde korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının yurt dışına çıkarılamayacağı belirtilmiş, 33. maddesinin birinci fıkrasında ise yurt dışından kültür varlığı getirmenin serbest olduğu hükme bağlanmıştır.

64. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/3/2007 tarihli kararında, başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıkların beraatlerine karar verilmekle birlikte, başvurucunun yurt dışından getirdiği kültür varlıklarının müsaderesine karar verilmiştir. Mahkeme yargılama sırasında bu eşyanın ithalinin yasak olup olmadığını İstanbul Gümrükler Başmüdürlüğünden sormuş, Gümrükler Başmüdürlüğünün cevap yazısında, "bu eşyanın ithalinin serbest olduğu" ve "gümrük vergisine tabi olmadığı" bildirilmiştir. Anayasa Mahkemesi başvurucunun, yurt dışından kültür varlığı getirmenin yasak veya suç olmadığını dile getirdiğini gözlemlemektedir. Ceza mahkemesi kararı incelendiğinde, eşyanın müsaderesine karar verilirken herhangi bir kanun maddesine işaret edilmediği gibi müsadere ile ilgili olarak herhangi bir gerekçeye de dayanılmadığı görülmektedir.

65. Müsadere kararının temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/5/2008 tarihli ilamıyla zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına, tarihi eserlerin ise "müzeye verilmesine" karar verilmiştir. Yargıtay ilamında da yalnızca ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporundaki "2863 sayılı Kanun kapsamında olduğu belirlenen tescil ve tasnife tabi eser" nitelemesine yer verilmiştir. Ancak yurt dışından getirilen ve Gümrükler Başmüdürlüğünün yazısına göre de ithalinin serbest olduğu anlaşılan bu eşyanın, 2863 sayılı Kanun'da veya başkaca herhangi bir kanunda yer alan hangi düzenlemeye ya da gerekçelere göre "müzeye verilmesi" gerektiğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ayrıca ilamda başvurucunun tutum ve davranışları ile varsa bir kanuna aykırılık arasındaki ilişki bakımından herhangi bir değerlendirmenin de yapılmadığı görülmektedir.

66. Bu durumda öncelikle başvurucunun yurt dışından kaçak olarak kültür varlığı getirdiği gerekçesiyle mahkûm edilmediği anlaşılmaktadır. Bunun aksine Bakırköy 1. Ceza Mahkemesi kararında ve Gümrükler Başmüdürlüğünün yazısında bu eşyanın ithalinin serbest olduğu yönünde tespitlere yer verildiği görülmektedir.

67. Öte yandan müzede tutulan eşyanın iadesi veya ikramiye verilmesi istemiyle başvurucunun açtığı davada Ankara 8. İdare Mahkemesinin 16/12/2010 tarihli kararı ile bu "mozaiklerin" 2863 sayılı Kanun'un 6. maddesinin üçüncü fıkrasına göre "korunması gerekli taşınmaz kültür varlıkları" niteliğinde oldukları belirtilmiştir. Mahkeme kararında bunların müzede korunması gereken eski eserlerden olduğu belirtilmiş ancak mülkiyetinin devlete ait olduğuna ilişkin herhangi bir tespite yer verilmemiştir. İdare Mahkemesince yalnızca taşınır kültür varlıkları ile ilgili ikramiye ödenmesi hakkındaki kanuni düzenleme gerekçe gösterilerek davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bunun dışında, "yurt dışından getirilen taşınmaz kültür varlıkları yönünden" müzede tutma işleminin mahiyeti ve bu işlemin kanuni dayanağı ile ilgili olarak bir gerekçe gösterilmemiştir. Ayrıca kararda ülkemizin de tarafı olduğu Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme'nin 7. maddesindeki koşulların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmediği de görülmektedir. Böylece başvurucunun iyi niyetli malik konumunda olup olmadığı da açıklığa kavuşturulmamıştır.

68. Gerek ceza yargılamasında gerekse de bu eşyanın iadesi ya da tazminine ilişkin idari süreç ve yargılamada başvurucunun kusur veya özen yükümlülüğünün derecesi ya da en azından davranışları ile herhangi bir suç veya kanuna aykırılık arasındaki ilişkinin değerlendirilmediği görülmektedir. Bununla birlikte böyle bir ilişki mevcut olmasa dahi kamu yararının gerektirdiği kimi durumlarda el koyma veya müsadere gibi tedbirlerin uygulanması öngörülebilir (başvurucu mahkûm edilmemekle birlikte karayollarının güvenliği için aracın müsaderesinin etkin bir tazminat yolunun varlığı nedeniyle ölçülü görüldüğü karar için bkz. Bekir Yazıcı, §§ 66-80). Somut olayda da kamu yararı bakımından derece mahkemelerince kültür varlıklarının müzede tutulması gerektiği kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kültür varlıklarının korunmasına verdiği önemi önceki kararlarında da açık olarak belirtmiştir (Ahmet Bölge, B. No: 2014/13313, 28/9/2016, §§ 55, 56). Ayrıca kamu makamlarının kültür varlıklarının korunması için somut olayda olduğu gibi gerekli tedbirleri almasında geniş bir takdir yetkisi olduğu da kabul edilmektedir.

69. Nitekim Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme çerçevesinde ve Anayasa'nın 63. maddesi uyarınca yurt dışından edinilerek yurda getirilen özel mülke konu kültür varlıklarının korunmasını ve gerek duyulduğunda müzelere alınmasını ve korunmasını sağlama hususu kamu makamlarının takdirindedir. Ancak yine anılan Sözleşme'nin 3. ve 7. maddeleri, Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri ile 63. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mülkiyet hakkına yapılan bu müdahale ve sınırlamanın, belirlenen meşru amaç doğrultusunda kanuna dayalı olarak ölçülülük ilkesi ve kamu yararı ile bireyin hakları arasında olması gereken adil denge de gözetilerek yapılması zorunludur. Bunun için de öncelikle malike, uygulanan tedbirlere karşı savunma ve itirazlarını etkin biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması, bunun için de söz konusu iddia ve savunmaların makul biçimde karşılanması ve ayrıca malikin iyi niyetli olduğunun tespit edilmesi durumunda zararının tazmini gerekmektedir. Bu gerekliliklere uyulduğu takdirde mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü olacaktır (başvurucuya diğer unsurlar yanında ayrıca etkin bir savunma hakkı tanındığı için müdahalenin ölçülü görüldüğü kararlar için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 75-95; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 74-89. Buna karşılık, aynı koşulun yargılama sürecinde sağlanmaması nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldüğü karar için bkz. Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102).

70. Başvurucu temel olarak yurt dışından kültür varlığı getirmenin serbest olduğu yönündeki kanuni düzenlemeye dayanmaktadır. Başvurucu ayrıca bunları iyi niyetle elde ettiğini ve yurda soktuğunu belirterek eşyanın iade edilmesi veya zararının tazmin edilmesi gerektiğini savunmuştur. Buna karşın somut olayda söz konusu eşyaların müzede tutulması ile ilgili olarak uygulanan sürecin bütününe bakıldığında başvurucunun belirtilen iddia ve savunmalarının yeterli ve makul bir biçimde karşılanmadığı anlaşılmaktadır.

71. Sonuç olarak; kamu makamlarının, kültür varlıklarının korunmasında geniş bir takdir yetkisi olduğu kabul edilmekle birlikte, başvurucunun kanuna göre yurt dışında edindiği kültür varlıklarını getirmesinin serbest olmasından dolayı iyi niyetli malik olduğu gerekçesiyle eşyaların iadesi veya zararının tazmin edilmesi gerektiği y