2014/14955

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET DERVİŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/14955)

 

Karar Tarihi: 17/5/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Kamil KAYA

Başvurucu

:

Mehmet DERVİŞ

Vekili

:

Av. Şeref ARICI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyet başvurusunda icra hukuk mahkemesince şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/8/2014 tarihinde Antalya 1. İcra Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin bir görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu tarafından davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine açılan idari davada 600 TL vekâlet ücreti ile 179,30 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.

8. Başvurucu, İdare Mahkemesince hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinden oluşan söz konusu alacağın tahsili için Antalya 16. İcra Müdürlüğünün E.2014/4714 sayılı dosyasında SGK aleyhine 12/5/2014 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.

9. Borçlu SGK vekili takibe konu alacağın ödenmesi için idareye başvurulmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının Kanun'a aykırı olduğu iddiasıyla Mahkemeye 25/6/2014 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuş ve takibin iptalini talep etmiştir.

10. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 7/7/2014 tarihli ve E.2014/722, K.2014/682 sayılı karar ile “takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapılmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının Kanun'a aykırı olduğu” gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve takibin iptaline kesin olarak karar vermiştir.

11. Mahkeme şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmemiş ancak başvurucuyu gerekçeli kararında davalı olarak gösterip bu dosya nedeniyle vekâlet ücreti ile yargılama gideri ödemeye mahkûm etmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

“HMK. 320 ve İİK. 18 md'ne göre dosya üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir.

Dava İ.İ.K. 16. madde kapsamında açılmış memur işlemini şikayet davasıdır.

İcra [t]akip dosyası istenerek incelenip, şikayet konusu duruşma yapılmasını gerektirmediği değerlendirilmesiyle (İİK.nun 18. mad)evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda;

Takip dosyasının incelenmesinde; davalı alacaklı tarafından davacı borçlu kurum hakkında Antalya 9. İdare Mahkemesinin 2010/1874 - 2012/999 EK sayılı ilamına dayalı olarak Antalya 16. İcra Müdürlüğünün 2014/4714 esas sayılı dosyasından ilamlı takip başlatıldığı, ödeme emrinin kuruma tebliğ edildiği, davacı kurum tarafından süresinde itiraz ettiği, 2577 sayılı 28/2 maddesinde "konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektirendavalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süre içinde ödeme yapılmaması halinde genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur." düzenleme bulunduğu, takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapılması gerektiğinden şikayetin kabulüne karar vermek gerekmiş veaşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

12. Kesin nitelikli bu karar başvurucu tarafından 6/8/2014 tarihinde haricen öğrenilmiştir.

13. Başvurucu 26/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Başvuru formu ekinde örneği sunulan SGK Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığına hitaben başvurucu vekilinin adıyla yazılmış tarihsiz dilekçede vekile ait banka hesap numarası bildirilmek suretiyle yukarıda anılan 600 TL vekâlet ücretinin vekilin hesabına yatırılması talebinin yer aldığı görülmüştür.

15. Söz konusu dilekçede muhatap Kuruma ait havale kaydı bulunmamakla birlikte başvurucu, bu dilekçeyi posta yoluyla gönderdiğini ileri sürerek bu gönderiye ait olduğunu iddia ettiği posta alındı makbuzu ve SGK Başkanlığı Destek Daire Başkanlığı Genel Evrak Servisinin 31/1/2014 tarihli "evrak teslim alındı" kaşesi bulunan tebliğ mazbatasını sunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:

“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”

17. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:

“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.

Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”

18. 2004 sayılı Kanun’un 18. maddesi şöyledir:

“İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.

Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur.

Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir.”

19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi şöyledir:

“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez...

Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.

...”

20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi şöyledir:

“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

 b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,

içerir.”

21. 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; idari dava sonunda lehine hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılarak aleyhine karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara yönelik itirazlarını bildirebileceği bir yol bulunmadığını belirterek Anayasa'nın 10., 19., 35., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan ilke ve hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

25. Başvurucunun iddiasının özü, başlattığı takip hakkında yapılan şikâyet başvurusuna ilişkin incelemenin duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılması nedeniyle iddia hakkında bilgi sahibi olma, karşı tez ve delillerini sunma hakkından yoksun bırakılmasına ilişkin olması nedeniyle iddianın adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. İcra hukuk mahkemelerinin şikâyet başvurularıyla ilgili verdikleri kararların adil yargılanma hakkı yönünden bireysel başvuru incelemesine konu olup olamayacağı Anayasa Mahkemesince benzer başvurular kapsamında değerlendirilmiş ve şikâyetin, takibin diğer tarafını ilgilendirip ilgilendirmediğinden ziyade somut olay çerçevesinde şikâyet başvurusu sonunda verilen kararın ilgilinin haklarını etkileyip etkilemediği hususunun değerlendirilmesiyle bir sonuca varılmasının doğru olacağı kabul edilmiştir (İbrahim Demirayak, B. No: 2013/4075, 10/3/2016, § 25)

27. Somut olayda başvurucu tarafından başlatılan icra takibine karşı borçlunun şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece takibin iptaline ve başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiği, dolayısıyla verilen kararla başvurucunun mal varlığı hakkını doğrudan etkileyen mali yükümlülüklere katlanmak zorunda kaldığı anlaşılmaktadır.

28. Öte yandan icra takibi “takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapılmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının Kanun'a aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal edilmiş olmakla birlikte başvurucu, takip öncesinde idareye başvurduğunu ileri sürmektedir. Başvurucunun, bu iddiasıyla ilgili başvuru formu ekinde sunduğu belgeleri şikâyeti inceleyen Mahkemeye sunma imkânı bulamadığı da dikkate alındığında başvurucunun medeni haklarının şikâyet başvurusu üzerine verilen karar sonucunda etkilendiği, bu nedenle başvuru konusu kararın bireysel başvuru kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

29. Başvurucunun, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

30. Başvurucu; lehine sonuçlanan davada hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılarak aleyhine karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara yönelik itirazlarını bildirebileceği başka bir yolun da bulunmadığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

33. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

34. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/5/1986, § 44).

35. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

36. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).

37. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).

38. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75).

39. Bu bakımdan daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).

40. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfîliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletini gerçekleştirme araçlarından en önemli birini oluşturur. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).

41. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte Sözleşme’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Jussila/Finlandiya [BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006, § 41; Hakansson ve Sturesson/İsveç, B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 66).

42. Dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti ve diğer yedi başvuru/Türkiye (k.k.), B. No: 40988/06, 2/7/2013).

43. AİHM, özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir(Jussila/Finlandiya, § 41; Döry/İsveç, B. No: 28394/95, 12/11/2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28/2/2012, § 30).

44. Yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda sözlü yargılama yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 11/7/2002, § 51). Dolayısıyla sadece dosyaya dayanılarak tatmin edici bir çözümün sağlanamayacağı olaylarda sözlü yargılamanın yapılması gerekir. Sözlü yargılamaya karar vermede davaya konu meselelerin çokluğu değil niteliği önem kazanacaktır (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (3), § 26).

45. Başvurucu, hakkında takip başlattığı borçlunun şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden inceleme yapılarak aleyhine karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığını, karar kesin olduğundan karara yönelik itirazlarını bildirebileceği başka bir yolun da bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Somut olayda başvurucunun lehine hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama gideri alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, takip borçlusunun takibin iptali talebiyle yaptığı şikâyet başvurusu üzerine Mahkemenin şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmeden dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu takibin iptaline kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.

47. 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı, davalının davadan haberdar edilme, davaya ilişkin açıklama yapma ve delil bildirme hakkını güvence altına alır. Bu hak bir anlamda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkı ile de ilgilidir. Buna göre Mahkeme, davalıya savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır. Bu hakkın kullanılabilmesinin usul hukuku açısından en önemli sonucu dava dilekçesinin, içeriğindeki iddialarla muhatap olan süjeye yani davalıya tebliğinin zorunlu olduğu olgusudur.

48. 2004 sayılı Kanun'un 16. maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptığı muamelelerin kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı işlemin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikâyette bulunulabileceği, aynı Kanun’un 18. maddesinde ise şikâyet taleplerinde basit yargılama usulünün uygulanacağı, talep ve cevapların dilekçe veya mahkemeye ifade vermek suretiyle ileri sürebileceği, davanın dosya üzerinden yapılan inceleme veya duruşma açılarak sonuçlandırılabileceği belirtilmiştir.

49. Talep ve cevaba ilişkin şikâyet müessesesine hasren 2004 sayılı Kanun’da getirilen bu özel düzenlemenin yanında 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinde basit yargılama usulünde davaya dilekçe vermek suretiyle cevap verileceği hususu düzenlenmiştir.

50. Şikâyet müessesesi icra dairesinin somut işlemine karşı bir denetim işlevi yerine getirir ve şikâyet olunan aslen icra dairesidir. Ancak inceleme sonunda şikâyet konusu işlemin iptali veya düzeltilmesi kararı verilmesi hâlinde bu işlem lehine olan kimsenin hukuksal durumu doğrudan etkileneceğinden bu kişilerin de zorunlu olarak yargılamada taraf olması gerekmektedir. Nitekim yerleşik yargısal uygulamalarda olduğu gibi başvuru konusuolayda da takip alacaklısı sıfatıyla başvurucu, Mahkeme kararında davalı olarak gösterilmiştir.

51. Somut olayda takibin iptali istemiyle yapılan şikâyet başvurusunda Mahkeme, şikâyet dilekçesini takip alacaklısı olan başvurucuya tebliğ etmeden dosya üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle takibin iptaline kesin olarak karar vermiştir. Başvurucu, gerekçeli kararın tebliği ile birlikte şikâyet başvurusundan haberdar olduğundan şikâyet hakkında bilgi sahibi olamamış, buna karşı savunma ve delillerini Mahkeme önünde dile getirme hakkından mahrum kalmıştır. Başvuru konusu karar miktarı itibarıyla kesin nitelikte olduğundan başvurucu, savunma ve delillerini ileri sürme imkânını bir üst mahkemede de bulamamıştır.

52. Öte yandan somut uyuşmazlıkta başvurucunun, takibe konu alacağın ödenmesi konusunda öncelikle idareye başvuru yapmadan doğrudan icra takibi başlatmasının Kanun'a aykırı olduğu gerekçesiyle takibin iptaline karar verildiği dikkate alındığında, şikâyet dilekçesinin başvurucuya tebliğ edilmemesi nedeniyle başvurucunun, takip öncesinde idareye başvurduğuna ilişkin, yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddia ve delillerini Mahkemeye sunma fırsatı bulamadığı açıktır. Dolayısıyla somut uyuşmazlık açısından bu eksikliğin giderilmesinin yolu olan duruşma açılarak sözlü beyan ve itirazları dile getirme imkânının sağlanmamış olması, yargılamada başvurucu aleyhine hakkaniyetsizlik sonucunu ortaya çıkarmıştır.

53. Buna göre Mahkeme iddia ve icra dosyasını dikkate alarak yalnızca şikâyet başvurusunda bulunan tarafın iddiası doğrultusunda karar vermiş; başvurucunun dilekçe içeriği ve sunulan deliller hakkında bilgi edinmesine ve karşı delil sunmasına izin vermeyerek diğer tarafı yargılamada üstün bir konuma getirmiştir. Bu açıdan söz konusu eşitsizliğin yargılamayı adil olmaktan yoksun kıldığı ve başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

56. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.

57. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

58. İhlale konu kararda takibin tamamen iptaline karar verildiği anlaşıldığından, adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 1. İcra Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

17/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.