2014/19048

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HARUN REŞİT ÇÜMEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19048)

 

Karar Tarihi: 21/6/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Ceren Sedef EREN

Başvurucu

:

Harun Reşit ÇÜMEN

Vekili

:

Av. Hasan GÜNAYDIN

 

 

Av. Orhan Kemal CENGİZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ulusal yayın yapan Zaman gazetesinde çıkan haberlere karşı cevap ve düzeltme (tekzip) talebinin mahkemece kabul edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile doğal hâkim ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Zaman gazetesinin (Gazete) 27/6/2014 tarihli nüshasında "Kamuoyunda 'havuz' olarak nam salan ve iş adamlarından devlet ihaleleri karşılığında para toplanılarak devredildiği söylenen Turkuvaz Medya Grubu'nun son altı yılda hiç vergi ödememiş olması art niyeti açıkça gösterdi." şeklindeki ifadeleri içeren haber yayımlanmıştır.

6. Anılan haber nedeniyle Turkuvaz Aktif Televizyon Prodüksiyon A.Ş. ve Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş. tarafından başvurucunun sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Zaman gazetesine tekzip yazısı gönderilmiş, Gazete tarafından söz konusu yazının yayımlanmaması üzerine tekzip talebiyle İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda bulunulmuştur.

7. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği 1/8/2014 tarihli kararında "... yayınlanan haberin gerçeğe uygunluğunun araştırılmadığı, sadece iddia olunan hususun gerçekmiş gibi yayınlandığı, iddiaların sabit olup olmadığının belli olmadığı, bu hususta tekzip talebinde bulunanın görüşlerinin sorulmadığı, buna göre haberin gerçekliği sabit olmadan yapılan yayından tekzip isteyenin zarar gördüğünün anlaşıldığı " gerekçesiyle tekzip talebini kabul etmiştir.

8. Başvurucu anılan karara karşı itirazda bulunmuş, İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 4/9/2014 tarihinde söz konusu itirazı reddetmiş ve buna ilişkin karar başvurucuya 4/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

9. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu tekzibe konu haberle ilgili olarak bir basın kuruluşundan beklenmesi gereken düzeyde araştırma yapıldığını, haberin aleniyet ve görünür gerçeklik kazanan bilgiler derlenerek hazırlandığını, haberde yer alan bilginin bir iddia olduğu hususunun "söylenen" ibaresi eklenmek suretiyle vurgulandığını ayrıca yayımlanan tekzip metninin düzeltme hakkının sınırlarını aşarak hakkın kötüye kullanılması seviyesine geldiğini, buna rağmen gerekçesiz olarak verilen tekzip talebinin kabulü ve bu karara karşı yapılan itirazın reddi kararları nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsif ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tekzip talebinin kabulü ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair kararların gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişse de söz konusu iddiaların basın ve ifade özgürlükleri bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.

12. Başvurucunun, tekzip talebinin kabulüne dair karara karşı bulunduğu itiraz başvurusunda yalnızca tekzip konusu haberin aleniyet ve görünür gerçeklik kazanan bilgiler doğrultusunda yapıldığı iddiasını dile getirdiği, tekzip metninin düzeltme hakkı sınırlarını aşarak hakkın kötüye kullanımını oluşturduğuna dair bir iddiaya itiraz dilekçesinde yer verilmediği anlaşıldığından tekzip metninde yer alan ifadelerin düzeltme hakkı sınırlarını aştığı iddiası değerlendirme kapsamı dışında bırakılmıştır.

13. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele başvurucunun sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Gazete'nin yaptığı söz konusu haberle ilgili mahkemece tekzip talebinin kabul edilmesi ve tekzip metni yayımlatılmasının, başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahale oluşturup oluşturmadığını belirlemektir.

14. Cevap ve düzeltme hakkı kullanımı, ilke olarak istediğini yayımlamak ya da yayımlamamak konusunda serbest olan basın organlarının cevap metni karşısında serbestliği bulunmaması nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerine müdahale teşkil etmektedir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 2/7/2015, § 52).

15. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 38).

16. Başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yönelik anılan mahkeme kararı ile gerçekleştirilen müdahalenin, 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 14. maddesi gereğince kanuni dayanağının bulunduğu ve "başkalarının şöhret veya haklarının" korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olarak meşru bir amaç taşıdığında şüphe bulunmamaktadır (Vural Nasuhbeyoğlu, B. No: 2013/6146, 17/2/2016, § 38).

17. Son olarak müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir.

18. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Bir kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap verme ve düzeltmeyi isteme hakkı, devletin kişisel şeref ve itibara üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen saldırıları önlemek şeklindeki pozitif yükümlülüğü kapsamında başvurulabilecek yollardan bir tanesidir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, §§ 41-48).

19. Bu bağlamda tekzip talebini kabul eden mahkeme kararında, kişilerin şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile başvurucunun sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Gazete'nin basın ve ifade özgürlükleri arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun şekilde bir denge kurulup kurulmadığının tespit edilmesi gerekmektedir (Vural Nasuhbeyoğlu, § 37).

20. Cevap ve düzeltme hakkı kullanımında esas amaç şeref ve itibarın korunması olmakla beraber kişilere kendileri hakkında yapılan yayının muhatabı olmuş kitleye ulaşarak tartışmaya katılma imkânı da sağladığı gözetildiğinde söz konusu hakkın, haber ve bilgilerin farklı kaynaklardan alınması ile haber ve bilgi çoğulculuğunu ve dolayısıyla toplumun doğru bilgilendirilmesini sağlama fonksiyonu da bulunduğu kabul edilmektedir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 54). Ayrıca cevap ve düzeltme talebinin mahkemece kabul edilmesi üzerine ilgili haberin basında yer alan içeriğinde değişiklik yapılmadığı, aksine basın ve yayın organlarına tekzibe konu haberlerini bir kez daha kamuoyuna duyurma fırsatı sağlandığı, böylece haberin asıl yayımlanma amacının kamunun gündeminde kalmasına yardımcı olunduğu da dikkate alınmalıdır (Vural Nasuhbeyoğlu, § 39).

21. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kararlarında ortaya konulan kriterler (İlhan Cihaner, B. No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 66-73; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; Nihat Özdemir, 2013/1997, 8/4/2015, §§ 54-61; Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 44-52) esas alınarak kamusal tartışmaya sağladığı katkı, toplum menfaati, kişilerin şeref ve itibarının korunma düzeyi ile basın organının ifade özgürlüğü arasındaki menfaatler dengesinin yerel mahkeme tarafından değerlendirilmesi sonucu tekzip talebi kabul edilerek cevap ve düzeltme yayımlanması kararında açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin takdirine müdahale etmesi söz konusu olmayacaktır (Vural Nasuhbeyoğlu, § 40).

22. Somut olayda tekzip talebinde bulunan tarafın basın araçlarına sahip şirketler olması ve itibarlarını zedelediklerini düşündükleri haberlere cevap verebilme imkânları yönünden diğer şahıslar kadar dezavantajlı durumda bulunmamaları, tekzip talebinin kabulü şeklindeki devlet müdahalesinin demokratik bir toplumda gerekliliğinin sorgulanmasına yol açabilir. Fakat haklarında şeref ve itibarlarını etkileyen iddialarda bulunulan şahısların, bu iddialara karşı cevaplarını söz konusu yayının muhatabı olmuş kitleye ulaştırarak tartışmaya katılabilme imkânına sahip olmalarının cevap ve düzeltme hakkının amaçlarından biri olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ayrıca tekzibe konu haberde bir medya grubunun tarafsızlığına ilişkin değerlendirmelerde bulunulduğu, medya etiği yönünden önemli bir ilke olan tarafsızlık ilkesinin uygulanmasına dair birtakım iddialarda bulunulan medya grubuna anılan iddialara dair cevaplarını özellikle söz konusu haberi yapan Gazete'yi takip eden kitleye ulaştırabilme olanağı sağlanmasında talepte bulunanların menfaati olduğu gibi toplumsal menfaat bulunduğu da gözönüne alınmalıdır.

23. Yukarıdaki değerlendirmeler ve farklı çıkarları dengelerken yargı mercilerinin sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında derece mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Doğal Hâkim İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, tekzip talebini kabul eden ve kabul kararına karşı itirazını reddeden sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlayamamaları nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde açıkça adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak yasa ile kurulmuş bir mahkeme tarafından davanın dinlenilmesini isteme hakkından söz edilmiştir. Bu hak, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının da zımni bir unsuru olmakla beraber (AYM, E.2002/170, K.2004/54, K.T. 5/5/2004), yargılamayı yapan mahkemenin yasayla kurulması gerekliliği Anayasa'nın 37. maddesinde ayrı ve açık bir hükümle düzenlenmiştir. Ayrıca Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini belirten Anayasa'nın 142. maddesinin de kanuni hâkim güvencesinin değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 77).

26. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da belirtildiği gibi doğal hâkim ilkesi, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi şeklinde tanımlanmaktadır. Doğal hâkim ilkesi yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına, başka bir anlatımla sanığa veya davanın taraflarına göre hâkim atanmasına engel oluşturur (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015).

27. Bununla birlikte doğal hâkim güvencesi, yeni kurulan mahkemelerin veya kurulu bulunan mahkemelere yeni atanan hâkimlerin önceden işlenen suçlara veya meydana gelen uyuşmazlıklara ilişkin olarak hiçbir şekilde yargılama yapamayacakları biçiminde anlaşılamaz. Belirli bir olay, kişi veya toplulukla sınırlı olmamak kaydıyla yeni kurulan bir mahkemenin veya kurulu bulunan bir mahkemeye yeni atanan hâkimin kurulma veya atanma tarihinden önce gerçekleşen uyuşmazlıklara bakması doğal hâkim güvencesine aykırılık teşkil etmez (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015).

28. Bu kapsamda bir kuralın belirli bir suçun işlenmesi veya uyuşmazlığın meydana gelmesinden sonra bu suça veya uyuşmazlığa ilişkin davayı görecek yargı yerini belirlemeyi amaçlamaması, yürürlüğü müteakip kapsamına giren tüm davalara uygulanması hâlinde doğal hâkim ilkesine aykırılık söz konusu olamaz (AYM, E.2009/52, K.2010/16, 21/1/2010).

29. Bu bağlamda 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la kurulan sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim ilkesine ilişkin olarak yukarıda yer verilen ilkelere aykırı bir yönünün bulunmadığı değerlendirilmiştir.

30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tekzip talebinin kabul edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlayamamaları nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.