2014/2144

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZAFER TOKATLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2144)

 

Karar Tarihi: 8/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Zafer TOKATLI

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, görevden çıkarma cezasıyla tecziyeye ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen yargılamanın "karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde sonuçlandırıldığı ve uzun sürdüğü gerekçeleriyle makul sürede yargılanma hakkının, masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 18/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 2/3/2016 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Türkiye Halk Bankası Balgat Şubesi müdürü olarak görev yapmakta iken görevden çıkarma cezası ile tecziyesine ilişkin Yüksek Disiplin Kurulu kararı ve bu kararın onaylanmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararının iptali istemiyle Ankara 7. İdare Mahkemesinde dava açmış, anılan Mahkeme 18/6/2002 tarihli ve E.2001/1568, K.2002/795 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.

8.Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Danıştay Onikinci Dairesinin 30/3/2005 tarihli ve E.2003/145, K.2006/1111 sayılı kararıyla onanmış ise de bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu üzerine aynı Dairenin 28/2/2006 tarihli ve E.2005/6224, K.2006/631 sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

9.İlk Derece Mahkemesi, bu aşamada yürürlüğe giren 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca 13/12/2006 tarihli ve E.2006/2256, K.2006/3023 sayılı kararıyla dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

10.Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Danıştay Onikinci Dairesinin 6/7/2007 tarihli ve E.2007/1913, K.2007/3479 sayılı kararıyla onanmış;bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu, aynı Dairenin 20/10/2009 tarihli ve E.2008/51, K.2009/5580 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

11. Diğer taraftan başvurucu hakkında görevi suistimal suçu nedeniyle açılan ceza davasında, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi 24/12/2001 tarihli ve E.2001/670, K.2001/1208 sayılı kararıyla beraat etmiştir. Başvurucu, anılan kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini ifade etmiştir.

12. Başvurucu 1/1/2010 tarihinde davanın makul sürede sonuçlandırılmadığı, masumiyet karinesinin ihlal edildiği ve haysiyet kırıcı davranışa (işkence yasağı) uğradığı iddialarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. AİHM, 1284 başvuruyu birleştirmiş ve başvuruları makul sürede yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkı şikâyeti kapsamında görmüş; Ayşe Durusoy ve diğerleri/Türkiye (k.k.), (B. No: 34600/04, 21/5/2013) kararıyla 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun uyarınca makul sürede yargılanma hakkına yönelik şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, etkili başvuru hakkına yönelik şikâyetlerin ise açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

13. Başvurucu 22/5/2013 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Komisyon) başvururak makul sürede yargılanma hakkının ve masumiyet karinesi ileyargı kararının icrası hakkının ihlal edildiği iddiaları çerçevesinde görevden çıkarma cezasının verildiği tarihten Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli kararına kadar geçen süreye ilişkin maddi kayıplarının ve uğradığı manevi zarara karşılık 30.000 avronun tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

14.Komisyon 26/9/2013 tarihli ve 2013/922 sayılı kararı ile başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle -AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını da dikkate alarak- başvurucuya 5.250 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

15.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ödenmesine karar verilen tazminat tutarının yeterli olmadığını, yargı kararının uygulanmadığına yönelik olarak görevden ayrı kaldığı tarihten davanın sonuçlanmasına kadarki sürede uğradığı maddi zararına yönelik şikâyetinin ise karşılanmadığını belirterek Ankara Bölge İdari Mahkemesine itiraz başvurusu yapmış; Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu 20/12/2013 tarihli, İ.2013/222, K.2013/201 sayılı kararıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle tazminine karar verilen tutarın hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına uygun olduğuna, bunun dışındaki talepler yönünden karar verilmemesinin de 6384 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hukuka aykırı olmadığına karar vermiştir.

16. Karar 24/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 18/2/2014 tarihinde bireysel başvurudabulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

18. 6384 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesidir.”

19. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:

“(1) Bu Kanun;

a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,

b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği,

iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.

…”

20. 6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu, başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.

(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat edebilirler.”

21. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:

“(1) Komisyon;

a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,

b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,

c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,

ç) Müracaatın 2 nci madde kapsamına girmediğini,

tespit ederse müracaatı reddeder.

…”

22. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:

“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorundadır.

(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.

(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan müstesnadır.”

23. 6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:

“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında uygulanır.

…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Komisyon tarafından verilen manevi tazminatın yeterli olmadığını, görevden çıkarılmasına ilişkin işlem tarihinden idari yargıda açılan davanın kesinleşmesi tarihine kadar geçen sürede mahrum kaldığı maddi zararının karşılanmayarak yargı kararı icrası hakkının elinden alındığını, ceza yargılamasında beraat etmesine karşın idari yargıda açtığı davanın 5525 sayılı Kanun uyarınca "karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde sonuçlandırıldığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının, masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; görevden çıkarma cezasından Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli kararına kadar geçen süreye ilişkin maddi kayıplara ve uğradığı manevi zarara karşılık 30.000 avronun tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasının ayrı başlık altında, Komisyon tarafından belirlenen tazminatın düşük olması ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının ayrı başlık altındaincelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Masumiyet Karinesi ile Maddi ve Manevi Varlığının Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu, görevden çıkarılmasına dayanak olan eylemden dolayı hakkında açılan ceza davasından beraat etmesine karşın bu durumun idari yargıda görülen davada dikkate alınmaması nedeniyle masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

29. Anılan hüküm uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (Hasan Taşlıyurt, B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).

30. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).

31. 6384 sayılı Kanun ile getirilen iç hukuk yoluna, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği konular ile Bakanlar Kurulunun kararı ile belirlenen konularla sınırlı olmak üzere başvuru imkânı getirilmiş olup bu konular dışında Komisyonun bir yetkisi bulunmamaktadır.

32. Başvuru konusu olayda başvurucu, idari yargıda görülen davada masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de ilgili Mahkeme kararı, Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararı ile kesinleşmiştir.

33. Bu durumda başvurucununmasumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkına ilişkin şikâyetleri 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen Mahkeme kararına dayanması nedeniyle anılan şikâyetler zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.

34. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının 23/9/2012 tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Komisyon Tarafından Belirlenen Tazminatın Düşük Olması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”

36. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuruda bulunabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).

37.Başvuru konusu olayda başvurucu, Komisyon tarafından hükmedilen tazminatın düşük olmasıve maddi tazminat hakkında karar verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Başvurucunun görevden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava, 5525 sayılı Kanun uyarınca "karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde sonuçlanmış ve Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiştir. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla AİHM’e başvurmuş, başvuru incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmiş; AİHM, makul sürede yargılanma hakkına yönelik şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilmezliğine karar vermiş; bu sırada başvurucu 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona başvurmuştur.

39. Komisyon, 26/9/2013 tarihli ve 2013/922 sayılı kararı ile başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle, AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını da dikkate alarak başvurucuya 5.250 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu tarafından karara yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu tarafından reddedilmiştir.

40. Anayasa Mahkemesi açısından, idari makamlar ve derece mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler açısından yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).

41. Aynı şekilde AİHM de ulusal yetkililerce ihlalin açıkça veya özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri süremeyeceğini belirtmektedir(Fatma Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 44). Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile düzenlenen koruma mekanizmasının ikincil niteliği nedeniyle AİHM’in inceleme yapması mümkün değildir (Eckle/Almanya, B. No: 8130/78, 15/7/1982, §§ 64-70; Jensen/Danimarka, B. No: 48470/99; Cataldo/İtalya, B. No: 45656/99; Göktepe/Türkiye, B. No: 64731/01, 26/4/2005).

42. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums /Letonya, B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68). Başvurucuya sunulan telafi imkânının uygun ve yeterli olup olmadığına ilişkin karar, söz konusu anayasal temel hak ve özgürlüğün ihlalinin niteliği gözönünde bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için idari veya yargısal bir kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, § 116, Fatma Yüksel/Türkiye, §§ 48, 49).

43. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (, B. No: 24240/07, 20/3/2012, §§ 75-77) kararında Türkiye'nin kararın kesinleşmesini takip eden en geç bir yıl içinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13. maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır.

44. Başvuru konusu olayda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata hükmedilmiştir. Başvurucunun 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun AİHM’in Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığı yahut Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendisine ödenmediği yönünde bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmıştır.

45. Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon tarafından gerçekleştirilen yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal sebebiyle başvurucuya tazminat ödenmesine karar verildiği görüldüğünden yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkan ihlalin Komisyonun tespitine esas olan olayla ilgili başvurucunun mağduriyetinin, Anayasa Mahkemesinin benimsediği ölçüler çerçevesinde açıkça ve orantısız olmayacak şekilde giderildiği, bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi nedeniyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna varmak gerekir.

46. Diğer taraftan başvurucu, görevden çıkarıldığı tarihten bu işlemin iptali istemiyle açılan davada verilen son karar tarihine kadar uğradığı maddi kayıplarının ödenmemesinin yargı kararının icra edilmesi hakkını da ihlal ettiğini ve bu iddia hakkında Komisyon tarafından bir karar alınmadığını da ileri sürmüş ise de görevden çıkarılma işleminin iptali istemiyle açılan davanın 5525 sayılı Kanun uyarınca "karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde sonuçlandığı ve kararda başvurucu lehine bir tazminata hükmedilmediği görüldüğünden ve ortada maddi tazminat yönünden icra edilmesi gereken bir yargı kararı bulunmadığından Komisyon tarafından başvurucunun anılan talebi hakkında bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.

47. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bireysel başvuru tarihi itibarıyla mağdur statüsü bulunmadığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.