2014/2571

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DESTE SUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2571)

 

Karar Tarihi: 9/11/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu

:

Deste SUR

Vekili

:

Av. İsmail ŞAYAN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın yargılaması sırasında değişen mevzuat sonucu davanın görev yönünden reddi ile birlikte aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi, yargılamanın bir bütün olarak uzun sürmesi ve en son karar ile hüküm altına alınan tazminatın iadesi tehlikesinin doğması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/2/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Tazminat İstemine İlişkin Adli Yargıdaki Yargılama Süreci

9. Başvurucu, Kartal SSK Hastenesinde tedavi görmekte iken vefat eden kızının ölümü nedeniyle diğer davacı eşi ile birlikte30/7/2004 tarihinde maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açmış, 18/7/2008 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat isteğini 5.179,09 TL olarak ıslah etmiştir.

10. Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 16/4/2009 tarihli karar ile başvurucu lehine 5.179,09 TL maddi, 10.000 TL manevi ve diğer davacı V.S. lehine 2.737,96 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.

11. Karar temyiz edilmiş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 31/3/2010 tarihli karar ile eldeki davanın konusunu teşkil eden tedavinin yapıldığı Kartal SSK Hastanesi Sağlık Bakanlığına devredilmiş olup idarenin hizmet kusurundan doğan tam yargı davası niteliğindeki uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

12. Yargıtay bozma kararına uyan Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 11/11/2010 tarihli karar ile dava dilekçesinin reddine ve kendisini vekille temsil ettiren idare lehine 1.000 TL vekâlet ücretine karar vermiştir. Karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.

B. Tazminat İstemine İlişkin İdari Yargıdaki Yargılama Süreci

13. Başvurucu ile diğer davacı Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin davanın görev yönünden reddine ilişkin kararının kesinleşmesinden sonra süresi içinde vermiş oldukları 9/12/2010 tarihli dilekçe ile aynı nedene dayalı olarak başvurucu için 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi ve diğer davacı V.S. için 5.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat istemiyle dava açmıştır.

14. İstanbul 1. İdare Mahkemesi 30/3/2012 tarihli karar ile başvurucu lehine 5.179,09 TL maddi, 10.000 TL manevi ve diğer davacı V.S. lehine 2.737,96 TL maddi, 7.500 TL manevi tazminata ve reddedilen kısım nedeniyle davalı idare lehine 1.449,95 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

15. Karar temyiz edilmiş, Danıştay Onbeşinci Daire 5/5/2016 tarihli karar ile hükmedilen manevi tazminatın ve maddi tazminatın belirlenmesinde esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu gerekçesiyle hükmün redde ilişkin kısmının bozulmasına karar vermiştir. Karar düzeltme isteği aynı daire tarafından 9/5/2017 tarihli karar ile reddedilmekle dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiştir.

C. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30/3/2012 Tarihli Kararı ile Hükmedilen Tazminatın Tahsiline İlişkin Adli Yargılama Süreci

16. Başvurucu, diğer davacı V.S. ile birlikte İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli kararı ile hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat isteminin tahsili amacıyla 16/7/2012 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.

17. İcra emri 6/8/2012 tarihinde borçlu Kuruma tebliğ edilmiştir.

18. Borçlu idare vekili 9/8/2012 tarihinde icra emrine itiraz etmişse de 15/8/2012 tarihinde alacağı icra dosyasına yatırmış ve başvurucu vekilinin alacağı tahsilinden sonra dosya işlemden kaldırılmıştır.

19. Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesi borçlunun vaki şikâyeti üzerine 6/12/2012 tarihli ve E2012/664, K.2012/1045 sayılı karar ile ödeme nedeniyle dosya işlemden kaldırılmış ise de şikâyet tarihindeki durum dikkate alındığında başvurucunun takip talebinde bulunmadan önce idareye başvurma zorunluluğu bulunduğundan şikâyetin kabulüyle takibin iptaline ve kendisini vekille temsil ettiren idare lehine 400 TL vekâlet ücretine karar vermiştir.

20. Temyiz edilen karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 10/7/2013 tarihli kararı ile onanmış ve karar düzeltme isteğinin aynı Daire tarafından 12/12/2013 tarihinde reddiyle karar kesinleşmiştir.

21. Nihai karar başvurucuya 23/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 6/1/2005 tarihli ve 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun'un ''Sağlık birimlerinin Bakanlığa devri'' kenar başlıklı 4. maddesininilgilikısmı şöyledir:

 '' Kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm sağlık birimleri; bunlara ilişkin her türlü görev, hak ve yükümlülükler, taşınırlar, taşınmazlar ve taşıtlarla birlikte, Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olanlar rayiç bedeli karşılığında, diğerleri bedelsiz olarak aşağıdaki usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlığa devredilmiştir:

...

c) Devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takipleri, Bakanlık husumetiyle yürütülür, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçer.''

23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 ''Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.''

24. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 ''(Değişik: 2/7/2012 - 6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur .''

25. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi şöyledir:

“(1) Yargılama giderleri şunlardır:

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.

…”

26. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesi şöyledir:

 “(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.

 (2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.

...”

27. 6100 sayılı Kanun’un 330. maddesi şöyledir:

 “(1) Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki Yargılama Sürecine İlişkin İddia

29. Başvurucu, SSK Genel Müdürlüğüne karşı açmış olduğu davanın yargılaması sırasında yapılan göreve ilişkin kanun değişikliği ile uyuşmazlığın idari yargı kapsamına alınması ve bunun neticesinde davanın görev yönünden reddiyle aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

31. Somut olayda başvurucu tarafından adli yargı yerinde açılan tazminat davası görev yönünden reddilmiş olup 11/11/2010 tarihli karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ve başvurucu tarafından bu kararın kesinleşmesinden sonra otuz gün içinde 9/12/2010 tarihinde idari yargıda dava açılmıştır. Bu saptamalar ışığında Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin anılan kararının 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmıştır.

32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesindeki Yargılama Sürecine İlişkin İddia

33. Başvurucu, on iki yıllık yargılama sonucunda kazanmış olduğu tazminatın tahsili için icra takibi başlattığını, bu takip sonucunda alacağının bir kısmına kavuştuğunu, ne var ki 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin (2) numaralı fıkrasında değişiklikler gerekçe gösterilerek takibin iptaline ve aleyhine vekâlet ücretine karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, on iki yıllık sürede yapılan işlemlerinin boşa çıktığını ve kazanmış olduğu tazminatın iadesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğundan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun değişik yargı kollarındaki yargılama süreci ve bu süreçlerde verilen kararlara yönelik temel iddiası, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli kararına dayalı olarak başlatmış olduğu takipten sonra yapılan kanuni değişiklik esas alınarak takip sırasında yapılan ödemenin iadesi ihtimalini doğuran takibin iptali ve buna bağlı olarak aleyhine vekâlet ücretine karar verilmesinin haksız olduğuna ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu yöndeki bütün iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir.

35. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

36. Kural olarak başvurucu, davanın karşı tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 37).

37. Devletin -kendisi taraf olsun ya da olmasın- davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bir başka ifadeyle yasama organının, yargılamadaki taraflardan birinin lehine sonuç doğuracak şekilde kanun çıkarttığı durumlarda, davanın taraflarının eşit konumda olduğu söylenemez. Bunun için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir (Zekiye Şanlı, B. No: 2012/931, 26/6/2014, § 72).

38. Başvurucu, takip talebinden sonra yapılan mevzuat değişikliği nedeniyle takibin iptaline karar verildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme kararı ile hüküm altına alınan alacağın tahsili amacıyla icra takibine girişmeden önce idareye başvurulamasını zorunlu kılan kanuni değişikliğin 2/7/2012 tarihinde yapıldığı ve icra takibinin bu tarihten sonra 16/7/2012 tarihinde başlatıldığı saptanmıştır (bkz. §§ 16-23).

39. Yasama organı, tam yargı davalarında idare aleyhine verilen kararlara ilişkin olarak vatandaşların icraya başvurmak zorunda kalmaksızın alacaklarını tahsil edebilmesi, bu suretle icra dairelerinin iş yükünün azaltılması ve idarelerin icra gideri ödemesinin önüne geçilmesi amacıyla her iki tarafın yararına olarak düzenleme yapmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık tarihinden önce yürürlüğe giren düzenleme hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir niteliktedir.

40. Bu hâle göre 2577 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik sonucunda icra takibinin iptaline karar verilmesi ve bunun doğal sonucu olarak başvurucu aleyhine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekâlet ücretine hükmedilmesinde silahların eşitliği ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İstanbul 1. İdare Mahkemesindeki Yargılama Sürecine İlişkin İddia

1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucu, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verirken aleyhe hükmetmiş olduğu 1.449,95 TL vekâlet ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

43. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayanbilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

44. Somut olayda başvurucunun açtığı tam yargı davası İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli kararıyla kısmen kabul edilmiş, taraflarca temyiz edilen karar Danıştay Onbeşinci Dairenin 5/5/2016 tarihli kararı ile aleyhe vekâlet ücretine neden olan tazminat isteğinin reddi yönünden bozulmuştur. Karar düzeltme isteğinin reddi sonucunda dava dosyasının bu hususta yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderildiği ve yargılamanın hâlen derdest olduğu anlaşılmıştır. Buna göre başvurucunu hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğusonucuna ulaşılmıştır.

45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Başvurucu, on iki yıla yakın süreden beri devam eden yargılama süreci nedeniylemakul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

48. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

49. Ancak bazı özel durumlarda uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih de başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir. Bu durum özellikle, yargısal süreç öncesinde ilgili idareye müracaat edilmesinin söz konusu olduğu başvurular bakımından geçerlidir (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45).

50. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını konu alan şikâyetler bakımından başvuru yollarının tüketilmesi koşulu aranmayacaktır. Bu tür şikâyetler açısından yargılama faaliyetinin devamı sırasında başvuru yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52).

51. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

52. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında adli yargıda 30/7/2004 tarihinde açılan davayla başlayan ve bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihe kadar yaklaşık 13 yıl 3aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

53. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

55. Başvurucu 63.100 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuştur.

56. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

57. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 24.960 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

58. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılama sürecine ilişkin iddiaların zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Kartal 3. İcra Hukuk Mahkemesindeki yargılama sürecine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 24.960 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 1. İdare Mahkemesine (E.2010/2422, K.2012/707) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.