2014/3044

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

MEHMET TEMİZEL BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/3044)

Karar Tarihi: 15/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Mehmet TEMİZEL

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma cezasına konu olan fiil nedeniyle açılan ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması rağmen anılan cezaya ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Danıştay ilgili dairesinin benzer konuda verdiği karardan farklı karar vermesi nedeniyleeşitlik ilkesinin ve masumiyet karinesinin; buna ilişkin iddianın kanun yolunda ileri sürülmesine rağmen karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/3/2014 tarihinde Kahramanmaraş İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 4/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/2/2016 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğünde sivil savunma uzmanı olarak görev yapmakta iken hakkında hırsızlığa teşebbüs ettiği suçlaması ile kamu davası açılmıştır.

8. Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun hırsızlığa teşebbüs suçunu işlediği sonucuna ulaşmış; 13/11/2006 tarihli ve E.2006/378, K.2006/687 sayılı kararı ile başvurucuya 6 ay hapis cezası verilmesine ve verilen hapis cezasının ertelenmesine karar vermiştir.

9. Bunun yanında ceza davasına konu fiil nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 16/1/2008 tarihli ve 1 sayılı kararı ile başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"07.04.2006 günü saat 11.45 sıralarında Y. Mağazasının ikinci katında bulunan giyim reyonundan (2) adet R. Marka Gömlek ve diğer reyondan (2) adet Plastik Kepçe alıp herhangi bir ödeme yapmayarak hırsızlık suçuna teşebbüs etmek suretiyle "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiilini işlediği dosya münderecatından anlaşılmıştır.

Ayrıca; ilgilinin Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2006 tarih ve E:2006/378, K:2006/687 sayılı kararı ile 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve söz konusu cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.

Adı geçenin; özlük dosyasının incelenmesinden sicillerinin iyi derecede olduğu anlaşılmakla birlikte, suçun niteliği, oluş şekli göz önüne alındığında bir derece hafif ceza uygulanmasına mahal olmadığına,

Mehmet TEMİZEL'in, yukarıda izah edilen hırsızlık suçunu işlediği sübuta erdiğinden, eylemine uyan 657 sayılı Devlet memurları Kanununun 125/E-g maddesi uyarınca DEVLET MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASI ile [cezalandırılmasına, ...]"

10. Başvurucu tarafından anılan disiplin cezasının iptali istemi ile açılan dava, Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin 18/11/2008 tarihli ve E.2008/207, K.2008/1258 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü'nde sivil savunma uzmanı olarak görev yaptığı sırada, hakkında; 7.4.2006 günü saat 11:45 sıralarında, Y. Mağazasının ikinci katında bulunan giyim reyonundan 2 (iki) adetR. marka gömlek ve diğer reyondan 2 (iki) adet plastik kepçe alarak herhangi bir ödeme yapmadan dışarı çıktığı, gömlekleri kabanının içine saklarken reyon görevlisi P. P. tarafından görülerek bu durumun mağaza görevlisi M. B.'e bildirimesi üzerine ilgilinin takip edilerek mağazanın yaklaşık üçyüz metre ilerisinde belirtilen malzemeler ile birlikte yakalandığı iddiasıyla ilgili olarak açılan soruşturma sonucunda, davacı hakkındaki iddiaların sübut bulduğundan bahisle disiplin yönünden tevhiden 657 sayılı Kanun'un 125/E-g maddesi gereğince devlet memurluğundan çıkarılması cezasıyla cezalandırılmasının önerildiği, teklif doğrultusunda dava konusu disiplin cezasına ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan olay ile ilgili Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada, 13.11.2006 tarih ve E:2006/378 K:2006/687 sayılı karar ile, "hırsızlık suçuna teşebbüs" suçu sabit görülerek davacı hakkında altı ay hapis cezasına hükmedildiği görülmekle, dava dosyasına ekli soruşturma raporu, tanık ifadeleri ile anılan mahkeme kararının değerlendirilmesinden, davacı hakkında öne sürülen iddiaların sübuta erdiği anlaşıldığından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir."

11. Diğer taraftan başvurucu tarafından ceza yargılaması üzerine verilen kararın bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi 25/11/2008 tarihli ve E.2008/4165, K.2008/22166 sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesinin tartışılması gerektiği gerekçesiyle Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

12. Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi 16/11/2009 tarihli ve E.2009/113, K.2009/745 sayılı kararıyla başvurucunun hırsızlık suçunu işlediğinden bahisle 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve devamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.

13. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarılması işleminin iptali istemiyle açtığı davada Gaziantep 1. İdare Mahkemesince verilen kararı temyiz etmiş, Danıştay Onikinci Dairesi 30/11/2010 tarihli ve E.2009/3033, K.2010/5924 sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararını onamıştır. Karar gerekçesi şöyledir:

"İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. Maddesinde belirtilen nedenlerden burunun halinde mümkündür.

Gaziantep 1. İdare Mahkemesince verilen 30/11/2010 günlü, E.2009/3033, K.2010/5924 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, ..."

14. Başvurucu, ceza yargılaması sonucunda hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği, benzer bir kanun yolu incelemesinde Onikinci Dairesinin işlemin iptali gerektiği yönünde kararının bulunduğu hususlarını ileri sürmek suretiyle karar düzeltme başvurusunda bulunmuş; Danıştay Onikinci Dairesi 11/11/2013 tarihli ve E.2011/2468, K.2013/7947 sayılı kararıyla karar düzeltme talebinin reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile yeniden incelenebilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı sebeplerden birinin varlığı ile mümkündür. Düzeltilmesi istenen karar kanun ve usule uygun olup, düzeltmeyi gerektiren bir sebep de bulunmadığından düzeltme isteminin reddine, 11/11/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi."

15. Karar, başvurucuya 5/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

17. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.

Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,

..."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma cezasına konu olan fiil nedeniyle açılan ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması rağmen anılan cezaya ilişkin işleminin iptali istemiyle açılan davada Danıştay ilgili Dairesinin benzer konuda verdiği karardan farklı karar vermesi nedeniyleeşitlik ilkesinin ve masumiyet karinesinin; buna ilişkin iddianın kanun yolunda ileri sürülmesine rağmen karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının gerekçeli karar hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiaları kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu, Danıştay Onikinci Dairesinin benzer konuda verdiği kararı kanun yolu aşamasında ileri sürmesine rağmen anılan karardan farklı karar vermesi ve iddiasının karşılanmamış olması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi temel bir hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın -bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de- hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

24. Derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu mercilerince onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş olacağından anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 25). Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda, B. No: 16034/90, 19/4/1994, § 61).

25. Somut olayda başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılması işlemine ilişkin açtığı davada İlk Derece Mahkemesi, ceza yargılamasında verilen karar ile dosya kapsamında bulunan soruşturma raporu ve tanık ifadelerini değerlendirmek suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Danıştay Onikinci Dairesi de temyiz talebi üzerine verdiği kararda İlk Derece Mahkemesi kararına ve karar düzeltme talebi üzerine verdiği kararda da onama kararınaatıf yapmak suretiyle kanun yolu taleplerini reddetmiştir. Dolayısıyla Danıştay Onikinci Dairesinin kanun yolu incelemeleri üzerine verdiği kararların gerekçesiz olduğundan söz edilemez.

26. Diğer taraftan taraflarca hükme esas teşkil etmeyen tüm iddialar hakkında yargılama mercilerince gerekçe gösterilmesinin gerekmediği açıktır. Başvurucu tarafından ileri sürülen ve benzer uyuşmazlık olduğu ifade edilen Danıştay Onikinci Dairesinin 9/7/2008 tarihli ve E.2007/2534, K.2008/4502 sayılı kararı, ilgilinin ceza yargılamasında aldığı hapis cezasının süresi nedeniyle memuriyete alınma şartlarını kaybetmesinden dolayı memuriyete son verilme işleminin iptali istemiyle açılan davada ilgili hakkında daha sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle ilgilinin memuriyet şartlarını taşıyıp taşımadığı hakkında yapılan incelemeye ilişkin bir karar olup başvuruya konu kararda ise başvurucunun disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarıldığı anlaşılmaktadır.Bu durum nedeniyle başvurucunun kendisi hakkında olan uyuşmazlık ile emsal oluşturduğunu iddia ettiği uyuşmazlık aynı nitelikte olmadığından ve bu nedenle anılan iddia hükme esas teşkil etmeyeceğinden Danıştay Onikinci Dairesince bu iddia hakkında bir gerekçeye yer verilmemiş olması dagerekçeli karar hakkına aykırılık oluşturmamaktadır.

27. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, ceza yargılamasında hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olmasına karşın devlet memurluğundan çıkarılmasına ilişkin disiplin cezasına karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."

30. Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."

31. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

32. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler “hakkında suç isnadı olan kişi” statüsünde olmadıkları için bu durumda masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır (Kürşat Eyol, § 27). Ancak suç isnadı mahkûmiyete dönüşse bile söz konusu mahkûmiyet hükmü hukuksal anlamda kesinleşmediği sürece masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü bu durumda Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle suçlu sayılamaz (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 34).

33. Öte yandan ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir. Çünkü bu durumlarda ortada henüz verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır (Kürşat Eyol, § 27).

34. Masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir usul güvencesi olmasına rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve uygulanabilirliğin etkili şekilde sağlanabilmesi için beraat eden veya bir şekilde hakkındaki ceza yargılaması devam etmeyen kişilere, kamu görevlileri veya otoriteleri tarafından suçluymuş gibi muamele edilmesinin önlenmesi gerekir. Bu kapsamda ceza davasını takip eden “ceza yargılaması niteliğinde olmayan herhangi bir yargılamada” da -hukuk, disiplin gibi- masumiyet karinesine özen gösterilmelidir. Bununla birlikte -ceza yargılamasında mahkûmiyetle sonuçlanmamış aynı olaylara dayanılarak- bir kişinin disiplin suçundan suçlu bulunması veya hakkında tazminata karar verilmesi masumiyet karinesini otomatik olarak ihlal etmez. Bu kapsamda “karar vericilerin kullandıkları dil” kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, § 36; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Allen/Birleşik Krallık [BD], B. No: 25424/09, 12/7/2013, §§ 92-105 ve 120-126).

35. Kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak yargılama süreci bir mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan suçluluğa dair herhangi bir kanaat ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması, mahkûmiyet dışında bir kararla sona ermesine rağmen sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin ifade edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilecektir (Panteleyenko/Ukrayna, B. No: 11901/02, 29/6/2006 § 70). Dolayısıyla mahkeme kararlarında, resmî yazılarda veya kamu görevlilerinin ifadelerinde sarf edilen söz veya ifadeler nedeniyle kişiler hakkındaki masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi için kullanılan ifadelerde seçilecek kelimelere azami dikkat edilmesi gerekir (Ali Atlı,B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 35).

36. Öte yandan ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü, disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, § 30). Ancak bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde -delil yetersizliğine dayalı olsa bile- kişi hakkında verilen beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz olmadığı yönündeki değerlendirmelerden kaçınılması gerekir (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574 , 6/2/2014, § 79).

37. Somut olay açısından öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki niteliğinin ve doğurduğu sonuçların değerlendirilmesinde yarar vardır.

38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine göre yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan aynı Kanun’un 223. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 20 ).

39. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, § 21).

40. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat bulunmakta ve bu kanaat “kasten yeni bir suç” işlenmemesi şartına bağlı olarak hüküm ifade etmemektedir.Bu çerçevede ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet kararına dayanılması masumiyet karinesi ile çelişebilir. Bunun için kararın gerekçesinin bütün hâlinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen fiillere dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir. (Kürşat Eyol, §§28, 29).

41. Başvuru konusu olayda, başvurucunun bir mağazadan iki gömlek ve iki plastik kepçe alıp ödemesini yapmadığı için hırsızlık suçuna teşebbüs ettiği gerekçesiyle açılan ceza davasında ilk öncesuçu işlediği gerekçesiyle başvurucuya 6 ay hapis cezası verilmiş ve ceza ertelenmiştir. Yargıtay, olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş ve bu karar üzerine yapılan yargılama sonrasında suçun işlendiğininsabit olduğu gerekçesiyle 16/11/2009 tarihli karar ile başvurucuya 5 ay hapis cezası verilmiş ve bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar altına alınmıştır.

42. Diğer taraftan başvurucunun kamu görevlisi olması nedeniyle aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması açılmış ve hazırlanan soruşturma raporu sonrasında başvurucunun hırsızlık suçuna teşebbüs etmesi nedeniyle memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varılarak devlet memurluğundan çıkarılması istenmiş, Yüksek Disiplin Kurulunun 16/1/2008 tarihli kararı ile disiplin yönünden başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir.

43. Bu karara karşı açılan davada İlk Derece Mahkemesi, dava dosyasına sunulan soruşturma raporu, tanık beyanları ile ceza yargılamasında verilen ve ertelenen 6 ay hapis cezasına ilişkin kararı gözönünde bulundurmak suretiyle başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına ilişkin işlemde belirtilen memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu iddiasının sübuta erdiği gerekçesiyle 18/11/2008 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan kanun yolu başvuruları da reddedilerek karar kesinleşmiştir.

44. Somut olayda başvurucu hakkında açılan ceza davası sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de aynı olaydan dolayı açılan disiplin soruşturması neticesinde başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varılmak suretiyle başvurucu, devlet memurluğundan çıkarılmış olup bu işleme karşı açılan davada İlk Derece Mahkemesi başvurucu hakkında verilen ceza yargılamasındaki ilk karara değinmiş ve ardından disiplin soruşturması raporu ve tanık ifadeleri kapsamında başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varmak suretiyle tesis edilen çıkarma cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.

45. İlk Derece Mahkemesi "daha sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan" ceza yargılamasındaki karara değinmekle birlikte başvurucunun ceza yargılamasına konu hırsızlığa teşebbüs fiilini işleyip işlemediğini değil disiplin yönünden memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunup bulunmadığını incelemiş ve yalnızca ceza yargılamasında verilen kararla bağlı kalmayarak disipline ilişkin soruşturma raporu ve tanık beyanlarını da gözetmek suretiyle başvurucunun anılan disiplin suçunu işlediği gerekçesiyle davanın esası hakkında karar vermiştir.

46. İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde yer alan ifadelerden, ceza yargılamasında verilen karar da gözetilmek suretiyleaynı olay nedeniyle yapılan disiplin soruşturması sonucunda başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu iddiasının soruşturma raporu ve tanık beyanlarıyla da ortaya konulduğu gerekçesiyle memurluktan çıkarma cezasının hukuka uygun olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda disiplin yönünden memurluktan çıkarma cezasının hukuki denetimi yapılırken münhasıran "daha sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan" hırsızlığa teşebbüs suçu işlendiğinden bahisle verilen ceza yargılaması kararına dayanılmadan, başvurucu eyleminin disiplin hukuku çerçevesinde de değerlendirilmesi yapılarak eylemin disipliner yönden sübuta erdiği şeklinde oluşturulan Mahkemenin gerekçesinde kullanılan dilin, başvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bağdaşmadığı söylenemez.

47. Açıklanan nedenlerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.