2014/315 K. 2016/65 T. 16.2.2016

CGK., E. 2014/315 K. 2016/65 T. 16.2.2016

T.C. Yargıtay Başkanlığı - Ceza Genel Kurulu
Esas No.: 2014/315
Karar No.: 2016/65
Karar tarihi: 16.02.2016
 

Mahkemesi : ... Asliye Ceza

213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan sanık ...'ın aynı Kanun'un 359/b-1 ve 5237 sayılı TCK'nun 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK'nun 223/8. maddeleri gereğince vaki dava zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ...-... sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ...-... sayı ile;

“Sanığın 2004 takvim yılında sahte faturalar kullanmak suretiyle 'Katma Değer Vergisi' ziyaına sebebiyet verdiğinin iddia olunması, kullanılan son faturanın 31.12.2004 tarihli olması karşısında, suç tarihinin 21.01.2005 olduğu, anılan eylem nedeniyle ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 19.12.2009 tarih ve 2009/... sayılı iddianame ile dava zamanaşımının kesildiği, bu nedenle hüküm tarihi itibariyle yüklenen suçunun kanunda gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu 765 sayılı TCK'nun 102/4. maddesinde öngörülen asli dava zamanaşımının gerçekleşmediği gözetilmeden yazılı şekilde kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;

“...Sanık hakkında, 213 sayılı VUK’nun 359/b-1 maddesine muhalefet suçundan mahkememize kamu davası açılmış ise de; 5... sayılı CMK’nun 175. maddesine göre, iddianamenin, yazılması ile davanın açılmadığı, iddianamenin yazılması ile zamanaşımının kesilmediği, mahkeme tarafından iddianamenin kabul süresinin bulunduğu, iddianamenin iadesi ile kabul görmediği, iddianamenin şekilsel olarak var olduğu, kabul ile iddianamenin fiilen mevcudiyet kazandığı, kabul ile iddianamenin yasal anlamda, iddia yerine geçtiği, kabul ile zamanaşımının kesildiği, bu nedenle bozmanın usul ve yasaya uygun olmadığı, suçun 2004 yılı, 2005 yılı Mayıs ayı içinde işlendiği, Yargıtayın kabulüne göre suçun 21.01.2005 tarihinde işlendiği, iddianamenin de, 10.05.2010 tarihinde açıldığı, kabule göre açıldığı tarih ile 5 yılı doldurduğu, 6. yıldan 3 ay 15 gün aldığı, kabule göre de 5 yılın dolduğu, Yargıtay kararında bu hususun atlandığı, ikinci iddianamenin 10.05.2010 tarihinde düzenlendiği, yeni CMK’nda iddianamenin kabul kurumu getirildiği, iddianame kabul ile işleme konulduğu, kabulden önce fiilen anlam kazanmadığı, eksiklik giderildikten sonra açıldığı, iddianamenin kabulü ile CMK’nu anlamında iddianame vasfı kazandığı, Ağır Ceza Mahkemesinin kararına göre de ... tarihinde iddianamenin kabul edildiği, bu tarih itibari ile de 5 yıllık zaman aşımının dolduğu, suç tarihinde, lehe olan 765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu, 01.06.2005 tarihinden sonra, 5... sayılı CMK’nun yürürlüğe girdiği, CMK’nda iddianamenin kabulü kurumu düzenlediği, iddianamenin kabulü ile davanın açıldığı, iddianamenin kabul tarihinin iddianamenin açıldığı tarih olduğu, iddianamenin kabulü ile iddianamenin işleme konulduğu, iddianamenin kabulü ile dava açılmış sayıldığı, iddianamenin ise iade edildiği, ... Ağır Ceza Mahkemesince ... tarihinde itirazın kabul edildiği, iade kararının kaldırıldığı, iddianamenin kabul tarihinin bu tarih sayıldığı, davanın bu tarihte kabul edildiği dikkate alındığında, 765 sayılı TCK 102/5 maddesinde düzenlenen 5 yıllık olağan zamanaşımının dolduğu" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının 04.03.2014 ve 303582 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava zamanaşımının iddianamenin düzenlendiği tarihte mi yoksa iddianamenin kabul edildiği tarihte mi kesilmiş sayılacağı, buna bağlı olarak da somut olayda dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

... Ticaret Ltd. Şti.nin 2004 yılı hesaplarının incelenmesi sonucunda gerçek bir mal ticaretine dayalı faaliyeti olmadan, sahte oldukları saptanan toplam 12 adet faturayı kayıtlarına intikal ettirerek dönem beyanlarına dahil ettiği, bu faturalar için tevsik edici hiçbir ödeme belgesi ibraz edemediği, söz konusu faturalar bünyesinde yer alan indirilecek KDV'leri ihracat nedeniyle iade edilecek KDV'ler arasına dahil edilerek vergi dairesinden iade aldığı iddiasıyla düzenlenen vergi suçu raporu ve mütalaaya istinaden şirket yetkilisi olan sanık hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.12.2009 gün ve 3980-... sayı ile iddianame düzenlendiği, ... Asliye Ceza Mahkemesince ... gün ve ...-... sayılı karar ile 5271 sayılı CMK’nun 170 /3-j ve 170/4. maddesi uyarınca iddianamenin iade edildiği, Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesince 13.01.2010 gün ve 94 sayılı karar ile bazı nedenler yönünden itirazın kabulüne karar verildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca şüphelinin savunması alındıktan sonra bu kez 10.05.2010 gün ve 1396-533 sayılı yeni bir iddianame düzenlendiği, ... Asliye Ceza Mahkemesince ... gün ve ...-533 sayı ile bu iddianamenin de iadesine karar verildiği, ancak Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesince ... gün ve 1271 sayı ile itirazın kabulüne karar verildiği, dolayısıyla yargılamanın bu iddianame ile başladığı ve hüküm kurulduğu,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için "dava zamanaşımı" ve "dava zamanaşımını kesen sebepler" üzerinde durulmalıdır.

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 102. maddesinde dava zamanaşımı;

"1-Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,

2-Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,

3-Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,

4-Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,

5-Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,

6-Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar...." şeklinde,

Dava zamanaşımını kesen nedenler ise 104. maddesinde; "Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkûmiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.

Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar.

Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz." şeklinde düzenlenmiştir.

Kısaca 765 sayılı TCK'nun 104. maddesinde dava zamanaşımını kesen nedenler, yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, sorgu, son soruşturmanın açılması kararı veya iddianame ile dava açılması olarak belirlenmiştir.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun da ise “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrası;

“Bir suçla ilgili olarak;

a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,

b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,

c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,

d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,

Halinde, dava zamanaşımı kesilir” şeklinde düzenlenmiş olup, dava zamanaşımını kesen nedenler, bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir.

Dava zamanaşımına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümüne katkısı bakımından "iddianamenin düzenlenmesi ve kabulü" kavramları üzerinde de durulması gerekmektedir.

CMK'nun 175/1. maddesinde "iddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar" denilmektedir. İddianamenin iadesi başlıklı 174. maddesi ise; "1-Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;

a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,

b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,

c) Ön ödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,

İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.

2- Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.

3- En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.

4- Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.

5- İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir" şeklindedir. Bu düzenleme uyarınca da 15 günlük inceleme süresi sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılacaktır.

1412 sayılı CMUK'nda iddianamenin kabulü kurumuna yer verilmemesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemeye verilmesiyle kamu davasının açıldığının kabul edilmiş, ancak 5271 sayılı CMK'nun 175. maddesinde açıkça kamu davasının açılmasının iddianamenin kabulü şartına bağlanmıştır. Buna göre, 5271 sayılı CMK düzenlemesinde kovuşturmanın başlaması için düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ya da kanuni 15 günlük süre içesinde iade edilmemiş olması şarttır. Bu nedenle 01.06.2005 tarihinden sonra düzenlenen iddianamelerin dava zamanaşımı bakımından kesinti oluşturabilmesi için mahkemece kabul edilmiş ya da kanuni süre içesinde iade edilmemiş olması gerekir. Bu itibarla mahkeme tarafından açıkça kabul edilen yahut kabul edilmiş sayılan iddianamenin düzenlendiği tarihte dava zamanaşımı kesilmiş olacaktır. Başka bir anlatımla mahkemece kabul edilmeyen iddianameler soruşturma evresini sona erdirmeyeceğinden dava zamanaşımı kesmeyecektir.

Nitekim öğretide de; "CMK., iddianamenin iadesine ilişkin bir düzenleme (m. 174) getirdiği için bu konu üzerinde de durulmalıdır. Düşüncemize göre kabul edilmiş olmak kaydıyla iddianame, düzenlendiği yani sonuç doğuracak biçimde mahkeme kalemine kaydı yapıldığı tarihte zamanaşımını keser. Keza iddianamenin iadesi kararına itiraz edilir ve itiraz sonucunda iade kararı kaldırılırsa yine iddianamenin düzenlendiği tarihte zamanaşımı kesilmiş olur. Buna karşılık iddianame iade edilir ve iade üzerine eksiklikler tamamlandıktan sonra tekrar düzenlenip mahkeme kalemine kaydı yapılarak kabul edilirse iddianame bu ikinci düzenleme tarihinde zamanaşımını kesecektir." (M. Emin Artuk- A. Gökçen- A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, Ankara, 2015, s. 1016). "İddianamenin mahkemece kabul edilmesi koşuluyla düzenlendiği tarihte zamanaşımı kesilecektir. Çünkü iddianamenin hukuki işlerliği ancak bu şekilde sağlanır. Mahkeme tarafından kabul edilmeyen bir iddianame ile soruşturma aşaması sona ermeyeceğinden yalnızca iddianamenin düzenlenmesi yetmez. Mahkeme tarafından kabulü de gerekir."(K. Taşdemir, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, s. 344) şeklinde benzer görüşlere yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığa atılı sahte fatura kullanma suçuna 213 sayılı Kanunun 359/b-1. maddesinde yaptırım olarak on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan ve 21.01.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesinde belirlenen 5 yıllık asli zamanaşımının kabul edilen iddianamenin düzenlendiği 10.05.2010 tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan yerel mahkemece dava zamanaşımının iddianamenin iadesi kararına vaki itirazın kabul edildiği tarihte kesilmiş sayılacağının kabulü verilen karar dikkate alındığında sonuca etkisi görülmemiştir.

Bu itibarla; sonucu itibariyle isabetli bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle, 1- Usul ve kanuna uygun olan ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.