2014/4463

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET EMİN BÜLBÜL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4463)

 

Karar Tarihi: 16/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Selami ER

Başvurucu

:

Mehmet Emin BÜLBÜL

Vekili

:

Av. Mehmet Emin KAYA

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, üçüncü kişiye ait maden işletme ruhsatının bedeli ödenerek ve iyi niyetle adına devrine ilişkin işlemlerin geçerliliğinin ticaret mahkemesi kararıyla sabit olmasına rağmen idarece iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının;anılan işlemin iptali istemiyle açılan davanın idare mahkemesince reddedilmesi nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 7/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı 28/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 26/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 9/3/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu; Kumtek Yapı Maden San. ve Tic. A.Ş. (Şirket) adına kayıtlı bulunan İstanbul ili Çatalca ilçesi Ormanlı köyü mevkiinde yer alan İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatını (kuvars kumu) 26/2/2002 tarihinde söz konusu Şirketten devralmış, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünce (İdare) ruhsatın işletme hakkı başvurucu adına tescil edilmiştir.

10. Şirket ortağı Y.A. tarafından 19/12/2001 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul toplantısı ve alınan kararların yasal olmadığından bahisle iptal istemiyle açılan dava sonucunda İstanbul 3. Ticaret Mahkemesinin 16/12/2004 tarihli ve E.2002/7 K.2004/1359 sayılı kararıyla yapılan Olağanüstü Genel Kurul ile alınan kararlara pay sahibi olmayan kimselerin katıldığı ve meşru pay sahipleri Y.A. ve M.K.nın toplantıya katılmadıklarının anlaşıldığı tespiti yapılarak 9/4/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu'nun 361. maddesine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle Olağanüstü Genel Kurul toplantısı ve toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmiştir.

11. Bu karara dayanarak İdarenin 17/5/2005 tarihli ve 151136 sayılı işlemiyle başvurucu adına tescilli bulunan ruhsat iptal edilerek maden ruhsatı yeniden Şirket adına tescil edilmiştir.

12. Şirket ortağı Y.A.nın başvurusu üzerine İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi 29/3/2005 tarihli tavzih kararıyla 16/12/2004 tarihli ve E.2002/7 K.2004/1359 sayılı kararının, Şirketin Olağanüstü Genel Kurulu ve Kurulda alınan kararların iptaliyle ilgili olduğunu ve maden ruhsatının (başvurucuya) devrinin iptalini kapsamadığını belirtmiştir.

13. Yine Şirket ortağı Y.A. tarafından başvurucu ile Şirket aleyhine açılan, maden işletme ruhsatının 26/2/2002 tarihinde başvurucuya yapılan devrinin iptali istemli davada İstanbul 7. Ticaret Mahkemesi 15/11/2002 tarihli ara kararıyla başvurucu adına kayıtlı bulunan ruhsatın üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı vermiştir.

14. Davanın esasıyla ilgili olarak İstanbul 7. Ticaret Mahkemesinin 31/10/2006 tarihli ve E.2002/1613, K.2006/633 sayılı kararıyla İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi kararının yalnızca Genel Kurul kararlarının iptaline ilişkin olduğu ve hiçbir şekilde Şirket ile üçüncü şahıs (başvurucu) arasındaki mülkiyet uyuşmazlığını çözer nitelikte bir karar olmadığı, bu konudaki uyuşmazlığın kendi önündeki dosyanın konusu olduğu, iyi niyetle iktisap ettiğini ileri süren üçüncü şahsa karşı açılmış bulunan derdest dava var iken İdarenin bu uyuşmazlığı görmezden gelerek nizalı yerin mülkiyetini değiştirecek nitelikte bir işlem yapma yetkisi bulunmadığı, İdarenin devir işleminin bu aşamada yok hükmünde olduğu, bu davanın sonucuna göre mülkiyet durumu vuzuha kavuşacağından İdare Mahkemesindeki dava sonucunun beklenmesinin mümkün olamadığı, tersine İdare Mahkemesinin bu dava sonucunu beklemesi gerektiği, iyi niyetli üçüncü kişi olarak hak iktisap eden başvurucu adına yapılan tescilin korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar temyiz edilmeyerek 20/12/2006 tarihinde kesinleşmiştir.

15. Ticaret Mahkemesinin bu kararı üzerine İdarenin 26/1/2007 tarihli ve 400450 sayılı işlemiyle İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatı tekrar başvurucu adına tescil edilmiştir.

16. Bu arada başvurucu tarafından 17/5/2005 tarihli ve 151136 sayılı İdare işleminin iptali istemiyle açılan davada, İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K. 2007/387 sayılı kararıyla ruhsatın davacıya devrine esas teşkil eden devir iradesinin temelini teşkil eden Şirket Olağanüstü Genel Kurulu ve Kurulda alınan kararlar, kesinleşen Ticaret Mahkemesi kararıyla iptal edildiğinden Mahkeme kararını uygulamak zorunda olan İdarenin dayanaksız kalan ruhsat devrinin iptaline ilişkin olarak tesis ettiği işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

17. Başvurucu, İdare tarafından 26/1/2007 tarihli ve 400450 sayılı işlemiyle İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatının tekraradına tescil edilmesi nedeniyle temyiz aşamasında idari yargıdaki davanın konusuz kalması nedeniyle davadan vazgeçtiğini 26/2/2007 tarihli dilekçesiyle bildirmiş; Danıştay Sekizinci Dairesi 7/11/2007 tarihli ve E.2007/3161, K.2007/5820 sayılı kararıyla başvurucunun davadan feragat ettiğini belirterek feragat hakkında bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesi kararını bozmuştur.

18. Bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada İstanbul 2. İdare Mahkemesi tarafından 26/3/2009 tarihli ve E.2009/507, K.2009/554 sayılı kararla bozmaya uyularak davadan feragat edilmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

19. İdare, İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K. 2007/387 sayılı ret kararına (kesinleşmeyen) dayanarak 19/4/2007 tarihli ve 401990 sayılı işlemle başvurucu adına tescilli bulunan ruhsatı iptal ederek yeniden Şirket adına ruhsat düzenlemiştir.

20. Başvurucu, adına olan maden işletme ruhsatının iptaline ilişkin bu idari işlemin iptali istemiyle dava açmış; İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 29/12/2008 tarihli ve E.2007/817, K.2008/2199 sayılı kararıyla, idarelere mahkeme kararlarının uygulanması yönünde bir takdir hakkı tanınmadığı açık olmakla birlikte Mahkeme kararı uyarınca tesis edilen işlemin, dayanağı Mahkeme kararının temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş olması karşısında yasal dayanağı kalmayan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

21. Bu kararı temyizen inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesi 24/11/2009 tarihli ve E.2009/5074, K.2009/6940 sayılı hükmüyle kararı onamakla birlikte karar düzeltme aşamasında verdiği 13/7/2010 tarihli ve E.2010/3122, K.2010/4198 sayılı kararıyla, dava konusu işleme dayanak alınan İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K.2007/387 sayılı kararının feragat nedeniyle ortadan kalkması ve 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile yollamada bulunulan 18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 95. maddesi uyarınca feragatin kesin hükmün hukuki neticelerini meydana getirmesi karşısında, belirtilen hukuki durum uyarınca ortada işin esasına yönelik bir mahkeme kararının bulunmaması, işlemin iptal edilmemesi, geri alınmaması nedeniyle İstanbul 2. İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin bu kararına konu olan "Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin uhdesinde iken Mehmet Emin Bülbül'e devredilen İR:2817 sayılı maden ruhsatının devir işleminin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca iptal edilerek, ruhsatın yeniden Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına tesciline ilişkin 17/05/2004 günlü 151136 sayılı'' işlemin ortadan kalktığından söz edilemeyeceğinden hukuk alemindeki varlığını koruduğu tartışmasız olan "ruhsatın yeniden Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına tesciline ilişkin işlemin sonucu olarak İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatının Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına tescil edildiğine, ruhsat ile iznin kullanılan ve kullanılmayan tüm sevk fişlerinin ve diğer belgelerin verilmesi gerektiğine'' ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu durumda davanın reddedilmesi gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle karar düzeltme istemi kabul edilerek yeniden bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesi kararının bozulmasına hükmedilmiştir.

22. Bozma kararına uyan İstanbul 6. İdare Mahkemesi 12/11/2010 tarihli ve E.2010/2271, K.2010/1874 sayılı kararı ile bozma kararındaki gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.

23. Bu karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 4/12/2012 tarihli ve E.2011/1303, K.2012/10051 sayılı kararıyla onanmış; yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 20/11/2013 tarihli ve E.2013/9585, K.2013/8463 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

24. Kararın başvurucu tarafından 28/2/2014 tarihinde öğrenildiği beyan edilmiştir.

25. Başvurucu 31/3/2014 tarihinde bireyselbaşvuruda bulunmuştur.

26. Ayrıca dosya ekinde bulunmayan ancak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden tespit edilen Şirket ve ortağı Y.A. tarafından ruhsatın başvurucuya verilmesi işlemine karşı açılan davada, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin verdiği ret kararı temyiz incelemesinde bozulmuş; Mahkeme, bozma kararına uyarak 29/12/2011 tarihli ve E.2011/1131, K.2011/2253 sayılı kararı ile davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/10/2013 tarihli kararıyla onanmış ve başvurucunun karar düzeltme talebi Dairece 10/9/2014 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.

27. Başvurucu bireysel başvuru yaptıktan sonra aynı konuda farklı mahkemelerce verilmiş kararlarda hüküm uyuşmazlığı bulunduğu iddiasıyla İdare Mahkemesinde aleyhine verilen kararların kaldırılması ve lehine olan Ticaret Mahkemesi kararının kabulü talebiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmuş; Mahkeme, 14/3/2016 tarihli ve E.2015/489, K.2016/112 sayılı kararıyla "Yukarıda yapılan tüm açıklamalar, işaret edilen mevzuat hükümleri, adli ve idari yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde; K. Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret AŞ.'ne ait maden işletme ruhsatını iktisap eden M.E.B.’ün söz konusu iktisabı, her ne kadar İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen ve kesinleşen 16.12.2004 gün, E.2002/7, K.2004/1359 sayılı karar ile iptal edilen 19.12.2001 günlü Olağanüstü Genel Kurulda alınan kararlara ve bu kararların sonucunda vuku bulan satış sözleşmesine dayanıyor ise de, neticeten bu olağanüstü genel kurul kararlarının ilgili ticaret sicil gazetesinde yayımlandığı ve böylece mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 37. maddesi kapsamında aleniyet kazandığı, M.E.B.’ün davaya konu edilen iktisabının da bu bağlamda aynı Kanunun 39. maddesi kapsamında söz konusu sicile itimat ederek gerçekleştiğinin kabulü ile, M.E.B.'ün iyi niyetle iktisap eden üçüncü şahıs olduğu ve maden haklarının anılan şahsa devri konusunda adli yargı yerince verilen kararın hukuki isabet taşıdığı sonucuna ulaşılmış, bu iktisap öncesinde yapılan ve geçersiz olduğu anlaşılarak iptal edilen olağanüstü genel kurulda alınan kararların ise, yapılan devir işlemini etkilemeyeceği, dolayısıyla iyi niyetli olarak hak iktisap eden M.E.B. lehine oluşan tescilin korunması gerektiği kanaatine varılmıştır. Zira, sonradan iptaline karar verilen işlemler, devirden önce ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiştir. Davalı da buna dayanarak mülkiyet iktisap etmiştir. Şu halde, mevcut hüküm uyuşmazlığında adli yargı yerince verilen bu kararın esas alınması gerekmektedir." gerekçesiyle İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 12/11/2010 tarihli ve E.2010/2271, K.2010/1874 sayılı kararı ve İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 29/12/2011 tarihli ve E.2011/1131, K.2011/2253 sayılı kararının kaldırılmasına; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/10/2006 tarihli ve E.2002/1613, K.2006/633 sayılı kararının benimsenmesine ve mevcut hüküm uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesine karar vermiştir.

B. İlgili Hukuk

28. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:

"Danıştay, Bölge İdare Mahkemeler, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyaç i haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir."

29. 1086 sayılı mülga Kanun’un 95. maddesi şöyledir:

 “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder. Bilbeyyine hükme raptı kanunen mecburi olan hallerde müddeaaleyh müddeinin neticei talebini kabul ederse müddeaaleyhin davada devamı huzuru mecburi değildir ve bu kabul bundan başka hukuki bir netice husule getirmez.”

30. 6762 sayılı mülga Kanun'un38. maddesi şöyledir:

"Ticaret sicili kayıtları, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü şahıslar hakkında, kaydın gazete ile ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise, son kısmının yayınlandığı günü takibeden iş gününden itibaren hüküm ifade eder. Bu günler, kaydın ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlıyacak olan müddetlere de başlangıç olur.

 Bir hususun tescil ile beraber derhal üçüncü şahıslar hakkında hüküm ifade edeceğine veya müddetlerin derhal işliyeceğine dair hususi hükümler mahfuzdur."

31. 6762 sayılı mülga Kanun'un39. maddesi şöyledir:

"Üçüncü şahısların, yukarıki madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmiye başlıyan kayıtları bilmediklerine mütaallik iddiaları dinlenmez.

 Tescili lazım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartiyle, üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebilir."

32. 6762 sayılı mülga Kanun'un383. maddesi şöyledir:

"Kararın iptaline dair ilam, katileştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. İdare meclisi bu ilanın bir suretini derhal ticaret siciline kaydettirmeye mecburdur."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

34. Başvurucu, Ticaret Mahkemesince Şirket Olağanüstü Genel Kurul kararının iptal edilmesinin ruhsatın Şirket tarafından kendisine devrini etkilemediğini zira iptalin gerekçesinin Şirketin iç işleyişine ilişkin olup iyi niyetli üçüncü kişi olarak Şirketten ruhsatı devralması işleminin geçerliliğini koruduğunu zaten Ticaret Mahkemesinin tavzih kararı ile aleyhine açılan ve ruhsatın kendisine devrine ilişkin olan işlemin iptali istemli davada Mahkemenin davayı reddederek haklılığını ortaya koyduğunu, Ticaret Mahkemesinin bu davada asıl görevli mahkeme olduğunu, İstanbul 2. İdare Mahkemesince verilen 13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K.2007/387 sayılı ret kararının Ticaret Mahkemesince kendisi lehine verilen ve kesinleşen kararları yok saydığını, İstanbul 7. Ticaret Mahkemesinin şahsı adına tescilli olan ruhsatın üzerine ihtiyati tedbir koyarak dava sonuçlanıncaya kadar herhangi bir kişiye devrini engellediği hâlde üzerine kayıtlı olan ruhsatın idare tarafından Şirkete devredilmesi ve buna karşı açılan davanın da İdare Mahkemesince reddedilmesinin tedbir kararını etkisiz kıldığını, İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararının ruhsatını iptal eden İdarenin 17/5/2005 tarihli birinci işlemine yönelik olup bu işlemin de ruhsatın tekrar kendisine verilmesine ilişkin 26/1/2007 tarihli işlemle ortadan kalktığının açık olduğunu, tüm bu işlem ve kararlar nedeniyle mülkiyet ve adil yargılama haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespit edilerek maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

36. Başvurucu aleyhine sonuçlanan İdare Mahkemesi kararları nedeniyle lehine sonuçlanan Ticaret Mahkemesi kararının yok hükmünde sayılarak, bedelini ödeyerek ve iyi niyetli olarak satın aldığı işletme ruhsatının iptal edildiğini ileri sürmekle beraber bireysel başvuru yaptıktan sonra Uyuşmazlık Mahkemesine de hüküm uyuşmazlığı nedeniyle davayı taşımış olupyapılan yargılama sonucunda aleyhine olan idari yargı kararları kaldırılmış ve lehine verilen Ticaret Mahkemesi kararının geçerli olduğuna hükmedilmiştir.

37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ..."

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

39. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi ve şartları" kenar başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"(5) Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir."

40. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Düşme kararı" başlıklı 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:

"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:

...

(c) İhlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması."

41. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edilmesi", bu ihlalden dolayı kişinin "kişisel olarak" ve"doğrudan" etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

42. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bir hakkın ihlaline karar verilebilmesi için mağdurluk statüsünün ve/veya başvuruya konu olan kamu gücü kullanımına dayalı temel nedenlerin başvuru hakkında karar verileceği zamana kadar devam etmesi gerekir. Mağdurluk statüsünün devamı konusunda değerlendirme yapılırken başvurucunun şikâyet ettiği hususların mevcut olup olmadığı ve muhtemel hak ihlalinin etkilerinin giderilip giderilmediği incelenmelidir (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 41).

43. Somut başvuruda başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma haklarına ilişkin şikâyeti temel olarak bedelini ödeyerek ve iyi niyetli olarak satın aldığı işletme ruhsatının iptal edilmesi ve Ticaret Mahkemesinde lehine verilen karara rağmen adına düzenlenen ruhsat iptali işlemine karşı İdare Mahkemesinde açtığı davaların reddedilmesi, üçüncü kişilerce aynı konuda açılan davaların kendisi aleyhine sonuçlanması nedenlerine dayanmaktadır. Başvurucunun başvuruya konu ettiği somut dava İstanbul 6. İdare Mahkemesinde görülen E.2010/2271 sayılı dava olup bu davada Danıştay bozma ilamına uyularak12/11/2010 tarihinde başvurucunun aleyhine olacak şekilde idari işlemin iptali istemi talebi reddedilmiştir. Bahsedilen karar derecattan geçerek kesinleşmiştir.

44. Başvurucunun başvuru dilekçesinde bahsetmediği ancak ilgili dosyaların elektronik ortamda incelenmesi sonucunda tespit edilen İstanbul 5. İdare Mahkemesinde görülen dava da temyiz incelemesinde bozulduktan sonra bozma kararına uyularak 29/12/2011 tarihinde başvurucu aleyhine karar verilmiş ve bu karar da derecattan geçerek kesinleşmiştir.

45. Başvurucu idari yargıda verilen kararlar ile İstanbul 7. Ticaret Mahkemesinin lehine verdiği 31/10/2006 tarihli karar ve 15/11/2002 tarihli ihtiyati tedbir kararlarının yok hükmünde sayıldığını ve bu nedenle haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

46. Yapılan incelemelerde başvurucunun, haklarının ihlaline sebep olarak gösterdiği İdare Mahkemesi kararlarının, açtığı hüküm uyuşmazlığı davası sonucunda 14/3/2016 tarihli Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla kaldırılmasına, lehine verilen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının benimsenmesine ve mevcut hüküm uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesine karar verildiği görülmüştür. Bu durumda, başvurucunun lehine olan Ticaret Mahkemesi kararını yok hükmünde saydığını iddia ettiği ve hak ihlaline sebep olarak göstererek bireysel başvuruya konu ettiği İdare Mahkemesi kararlarının Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla ortadan kaldırılması nedeniyle iddia edilen mağduriyete neden olan bir hususun kalmadığı anlaşılmaktadır.

47. Sonuç olarak başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma haklarına ilişkin mağduriyetine konu ettiği Mahkeme kararları 14/3/2016 tarihli Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla ortadan kaldırıldığından başvurucunun mağdurluk statüsü de aynı tarihte sona ermiş ve başvuruya konu ihlal iddiası açısından ihlal ve sonuçları da aynı tarihte ortadan kalkmıştır.

48. Açıklanan nedenlerle İçtüzük'ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca başvuru hakkında düşme karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması nedeniyle DÜŞMESİNE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

16/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.