2014/4515

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET TALAT SAYGILI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4515)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucu

:

Mehmet Talat SAYGILI

Vekili

:

Av. Hayrettin KESKİNSOY

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yaşlılık aylığı bağlanması talebiyle açılan davada hakkaniyete uygun yargılama yapılmaması ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu tarafından 8/11/2007 tarihinde Düzce İş Mahkemesinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine açılan tespit davasında başvurucu, Emekli Sandığı ve Sosyal Güvenli Kanunu'na tabi sigortalığı nedeniyle emekli olmaya hak kazandığından 11.06.2004 tarihinde emeklilik işlemlerinin gerçekleştirilmesi talebiyle SSK'ya başvuruda bulunduğunu ancak başvurusunun sürüncemede bırakıldığını ve dava tarihine kadar sonuçlandırılmadığını, 1/10/1979-14/12/1990 tarihleri arasında Emekli Sandığına tabi olarak 1/10/1991 tarihinden itibaren Sosyal Güvenlik Kanunu'na tabi olarak çalıştığını, belirtilen bu sigortalılık sürelerine ilave olarak Emekli Sandığına tabi olduğu döneme ilişkin Emekli Sandığı Kanunu çerçevesinde 1 yıl 9 ay 27 gün fiili hizmeti süresi bulunduğunu, yasa ve Yargıtay içtihatlarına göre bu sürenin sigortalılık süresine eklenmesi gerektiğini belirterek emekliliğe hak kazandığı tarihin ve emekliliğe hak kazandığı gün itibarıyla yaşlılık aylığından ve diğer sosyal haklarından yararlanmasının tespitine; emeklilik işlemleri gerçekleştirilip yaşlılık aylığı bağlanamadığından, yaşlılık aylığını kestirmek suretiyle sigorta haklarından yararlanan emsallerine göre maaş artışlarından yararlanması gerektiğinin tespitine; hak edilen yaşlılık aylıklarının mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile tahsiline; maddi, manevi tazminat haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

9. Yapılan değerlendirme sonucu Düzce İş Mahkemesi 31/7/2008 tarihli kararı ile davayı kısmen kabul ederek başvurucunun SGK'ya başvuru tarihi olan 11/6/2004 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının ve yasa gereği SGK'ya başvuru tarihini takip eden ay başı olan 1/07/2004'ten itibaren başvurucuya yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine hükmetmiş; karar, temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 30/3/2009 tarihli ilamı ile eksik incelemeye dayandığı gerekçesi ile bozulmuştır.

10. Bozma ilamı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama kapsamında başvurucunun tüm hizmet süresine ilişkin prim borcunun olup olmadığının tespiti yönünden davalı Kuruma müzekkere yazılmış, başvurucuya ait SGK ve Emekli Sandığı'a ait tahsis dosyaları celp edilmiş, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve İlk Derece Mahkemesinin 6/7/2010 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne, başvurucunun 11/6/2004 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının ve yasa gereği SGK'ya başvuru tarihini takip eden ay başı olan 1/7/2004'ten itibaren başvurucuya yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine hükmedilmiş, temyiz incelemesi sonucu karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25/10/2010 tarihli ilamı ile 1/3/1995 ila 30/3/2004 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak davalı Kurumun olduğunu iddia ettiği prim borcunu 14/6/2010 tarihinde ödediği anlaşılan başvurucuya, 1/7/2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerekirken yanılgıyı değerlendirme sonucu karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesine dayanılarak bozulmuştur.

11. Bozma üzerine dava dosyasını tekrar incelemeye alan Düzce İş Mahkemesi 18/2/2011 tarihli kararı ile 6/7/2010 tarihli kararında direnilmesine hükmetmiş, direnme üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılan temyiz incelemesi sonucu 21/9/2011 tarihli ilam ile bozmaya hükmedilmiştir. İlamın ilgili kısımları şöyledir:

 "...

 Belirtilmelidir ki, Kurumun hatalı işlemine dayalı olarak davacının iyiniyetli olmasından kaynaklanan bir kazanılmış haktan bahsedebilmek için Hukuk Genel Kurulu’nun 25.06.2003 gün ve 2003/21-406 E., 2003/424 K. ile 25.12.2002 gün ve 2002/21-1062 E., 2002/1098 K. sayılı kararlarında da belirtildiği gibi; bir hakkın elde edilmiş olması, objektif bir hukuk kuralının kişiye uygulanması, hakkın elde edilebilir ve Anayasa ile diğer Yasalarla korunmaya değer duruma gelmiş olması ve idarece tek taraflı tasarrufla geri alınamayacak durumda bulunması gerekir.

Hukuki değerden yoksun işlemler, açık hataya dayalı işlemler, iradeyi fesada uğratan nedenlere dayalı işlemler, kazanılmış hak doğurmadığı gibi idarenin yapmış olduğu olumsuz veya açıklayıcı işlemleri de kazanılmış hak doğurmaz.

Somut uyuşmazlık bu yönden incelendiğinde, davacının başvurusu üzerine prim borcu Kurumca ilgili Baro Başkanlıkları tarafından gönderilen prim bordrolarına göre hesaplanmış olup; hesaplamanın bildirilen süreler eksik olduğu için yanlış yapıldığı, diğer bir ifade ile hatalı bildirime dayalı ve hukuki değerden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklandığı üzere hukuki değerden yoksun ve hatadan kaynaklanan Kurum işlemine dayalı olarak herhangi bir hak kazanılması mümkün değildir.

Bu nedenledir ki,Yerel Mahkemenin, Kurumun hatalı işlemi sonucu çıkarılan prim borcunu ödeyen davacının iyiniyetli olduğunu kabul ile aylık bağlanmasına dair verdiği karar isabetsizdir.

Sonuç itibariyle; yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçelerle, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.

 ..."

12. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamı üzerine dava dosyası Düzce İş Mahkemesine gönderilmiş ve bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, bozma ilamı doğrultusunda Baro Başkanlıklarından, SGK il Müdürlüğünden gerekli belgeler celp edilmiş, dosya bilirkişi incelemesine gönderilmiş, bilirkişi raporuna yapılan itirazlar üzerine yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu düzenletilmiş, yapılan değerledirme sonucunda 22/10/2013 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne, başvurucuya prim borcunu tamamladığı 14/6/2010 tarihini takip eden ay başı olan 1/7/2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine hükmedilmiştir. Düzce İş Mahkemesinin kesinleşen 22/10/2013 tarihli kararının ilgili kısımları şöyledir:

 "...

Taraf vekillerinin rapora itirazları sonucunda dosyamız İstanbul Anadolu iş Mahkemesine gönderilerek en az doçent seviyesinde iş ve sosyal güvenlik alanında uzman bilirkişiye tevdii edilmesi istenilmiş, bilirkişi Prof. Dr. E. Z. tarafından tanzim edilen 30/05/2013 tarihli rapor ile davacının emekliliği talep ettiği dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Sosyal SigortalarKanununun 60. maddesine göre Yargıtay ve YHGKilamları gereği davacının 14/06/2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı alma hakkı kazandığı,ancak 506 sayılı yasanın 62, 5510 sayılı yasanın 30. maddesine göre yaşlılık aylığına hak kazananlarahak kazanma tarihinden sonraki ay başındanitibaren aylık bağlanabileceğinden 01/07/2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanabileceği, anılan aylıklarınfiilen ödenmemeleri nedeniyle ödenmeleri gereken tarihlerden itibaren yasal faizi ile talep edilebileceklerini beyan etmiştir.

Tüm dosya kapsamı, bozma ilamı ve bozma ilamı sonrası temin edilen aynı yöndeki bilirkişi raporları içeriği gözönünde bulundurularak; Yargıtay Hukuk Genel kurulu kararı sonrasında dosya içerisine temin edilen belgelerden davacının 01/03/1995 tarihli Düzce Barosundan, 30/03/2004 tarihinden İstanbul Barosundan topluluk sigortasına tabi olarak serbest avukatlık yaptığı, baro kayıtları ile örtüşür şekilde Düzce Vergi Dairesinde avukatlık faaliyeti sebebiyle 04/04/1995-30/04/2004 tarihleri arasında vergi mükellefiyeti bulunduğu, 11/06/2004 tahsis talep tarihi itibariyle 2002 yılından önceki dönemlere ait topluluk sigortası prim borcu bulunduğundan başvurusunun sonuçlanamadığı, Bolu SGK İl Müdürlüğünce dosyamıza sunulan kayıtlardan davacının 1995 yılı 9-10-11-12. aylar, 1996 yılı 1-2-3-5. aylara ilişkin eksik ödediği, 1996 yılı 4-6-7-8-9-10-11, 1997 yılı 7-8-12, 1998 yılı 3-4, 2001 yılı 6-8-10-11. aylara ilişkin ise hiç ödemediği topluluk sigortası primlerini 14/06/2010 tarihinde ödediği ve ancak bu tarih itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı anlaşılmıştır.

..."

13. Tarafların temyiz talebinde bulunmaları üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu 13/1/2014 tarihli ilam ile İlk Derece Mahkemesi kararı onanmış ve yargılama sona ermiştir.

14. Onama ilamı başvurucuya 3/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 1/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

18. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No:2012/397, 17/11/2014, § 25).

19. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).

20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 6 yıl 2 ayı aşan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

22. Başvurucu, iş mahkemesinde SGK aleyhine açtığı tespit davasında yaşlılık aylığı bağlanma tarihinin hatalı değerlendirmeler sonucu yanlış belirlendiğini, yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporu lehine olmasına ve İlk Derece Mahkemesinin de lehine hüküm kurmasına karşın kararın Yargıtayca bozulduğunu, İlk Derece Mahkemesinin direnmesi üzerine bu defa Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun hatalı değerlendirme sonucu hüküm kurduğunu ve İlk Derece Mahkemesinin bozmaya uymak zorunda kaldığını, dava kapsamındaki taleplerinin, SGK'nın işleyiş bozukluğundan kaynaklanan nedenlerle kendisine borç çıkarıldığı, bu borçların bildiriminin dahi yapılmadığı, ödeme yaptığına ilişkin sunduğu makbuzların kurum kayıtlarına işlenmediği hususları dikkate alınmaksızın haksız bir şekilde reddedildiğini, yargılama esnasında eksik görünen primleri ödemesine rağmen yaşlılık aylığı bağlanmadığından ve sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakıldığından kendisinin ve ailesinin mağdur olduğunu belirterek sosyal güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin özünün derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla başvurucunun sosyal güvenlik hakkının ihlali iddialarının, adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.

24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

25. Başvurucu tarafından ileri sürülen şikâyetlerin yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

26. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

27. Öte yandan başvurucu, başvuru formunda bireysel başvuru tarihi itibarıyla hâlen kendisine yaşlılık aylığı bağlanmadığından bahsetmiş, fakat bu duruma ilişkin yargılama süreci sona erdikten sonra SGK'dan herhangi bir talepte bulunduğuna, talebinin reddedildiğine yönelik herhangi bir bilgi ya da belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmadığından, bu iddia yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”

29. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

30. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

31. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

32. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksunolmaları nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Düzce İş Mahkemesine (E.2011/950, K.2013/747) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.