2014/612

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ERAY CELEPGİL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/612)

 

Karar Tarihi: 1/2/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Özgür DUMAN

Başvurucular

:

1. Mehmet Eray CELEPGİL

 

 

2. Alper AKGÜN

 

 

3. Veli AKIN

 

 

4. Nur YAKUT

 

 

5. Zerrin ERDOĞAN

 

 

6. Pelin ATAY

 

 

7. Arca ATAY

 

 

8. Müzeyyen Senem CELEPGİL

 

 

9. Tamer ERDEM

 

 

10. Halit Erdi YOSUNKAYA

 

 

11. Mine YILMAZER

 

 

12. Ahmet İzzet ÖZDEMİR

 

 

13. Elmas CELEPGİL

 

 

14. Kamil Mehmet BOSTANCI

 

 

15. Fatma Saime GÜRTÜRK

 

 

16. Yıldız İlknur BADUR

 

 

17. Kamil Celal Oğuz ŞAFOĞLU

 

 

18. Banu ŞAFOĞLU

 

 

19. Zeynep Neslihan RONA

 

 

20. Mürvet ATAY

 

 

21. Fatma Gül TURANLIGİL

 

 

22. Muazzez Nigah ÇAM

 

 

23. Yaşar ÇELİK

 

 

24. Levent AKIN

 

 

25. Demet ERYILMAZ

 

 

26. Adnan Ümit FIRTINA

 

 

27. Muazzez Ülkü USLU

 

 

28. Nurdoğan AKIN

 

 

29. Rasime YÖRÜK

 

 

30. Yasemin AKIN BOLAT

 

 

31. Hicran CELEPGİL

 

 

32. Hakan CELEPGİL

 

 

33. Rafet CELEPGİL

 

 

34. Kamil Yıldırım CELEPGİL

 

 

35. Hikmet Murathan BOSTANCI

 

 

36. Haluk Cenk BAYKUT

 

 

37. Alaattin AKGÜN

 

 

38. Fadime Sevda BOSTANCI

 

 

39. Zeynep Şule CELEPGİL

 

 

40. Süheyl ATAY

 

 

41. Sevgi KARDEŞ

Vekilleri

:

Av. Atiye ÜLKÜ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, taşınmazın tapu kaydına askerî güvenlik bölgesi içinde olduğuna dair şerh konularak bu taşınmazın etrafına İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı tarafından tel örgü çekilmesi suretiyle taşınmazın kullanılmasının engellenmesi üzerine açılan haksız işgal tazminatı davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/1/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 11/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından başvuru hakkında bu aşamada bir görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. İstanbul ili Kartal ilçesi Soğanlık Mahallesi 1101 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 5/16 payı kadastro edinimli olarak 3/9/1949 tarihinde başvurucuların miras bırakanı Hüseyin oğlu Arif adına tapuya tescil edilmiştir.

8. Taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 10/10/1996 tarihinde "Askerî güvenlik bölgesi içinde kalmaktadır" şeklinde bir belirti yapılmıştır. Ayrıca taşınmazın sınırlarına başvuru formu ve eklerinden anlaşılamayan bir tarihte İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca tel örgü çekilmiştir.

9. İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı, tel örgü ile çevrilerek kışlaya dâhil edilen söz konusu taşınmazın kamulaştırılması için talepte bulunmuş, ancak Jandarma Genel Komutanlığının 4/12/2004 tarihli yazısı ile kamulaştırma teklifinin uygun görülmediği bildirilmiştir.

10. Bunun üzerine İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca düzenlenen 8/6/2005 tarihli tutanakta, başvuruculara ait taşınmazın Kartal Kadastro Müdürlüğünce yapılan aplikasyonu çerçevesinde kışlanın sınırlarının tahsisli taşınmazlar üzerine çekilmek suretiyle yeniden belirlendiği ifade edilmiştir. Ayrıca 9/6/2005 tarihli bir yazıyla bu taşınmazın maliklerine teslim edileceği duyurulmuştur. Bu yazının ilgili kısımları şöyledir:

"2. Kamulaştırmasız el atmanın sona erdirilmesi maksadıyla bahse konu parselin aplikasyonu yapılmış, Kartal Kadastro Müdürlüğünce çizilen röperli kroki doğrultusunda kışlamız tel örgüleri geriye çekilmiş ve parsel teslime hazır hale getirilmiştir.

...

4. Bahse konu taşınmazın aktif maliklere tutanak tanzim edilmek suretiyle teslimini rica ederim."

11. İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 17/11/2006 tarihli yazısıyla Kartal Belediye Başkanlığından imar planında taşınmazın askerî güvenlik bölgesi olarak tahsisinin kaldırılması yönünde revizyona gidilmesi istenilmiştir. Bu yazının ilgili kısımları şöyledir:

"5. Aynı plan içerisinde yer alan ve sivil şahıslar adına kayıtlı tapunun Soğanlık 139 pafta 1101 ada 2 nolu parselinde bulunan 8050 m2'lik taşınmaz askeri alan olarak gözükmektedir. Bahse konu taşınmaz kışla sınırları geriye çekilmek suretiyle 9/6/2005 tarihinde arsa maliklerine teslim edilmiştir. Öncesinde sehven kışla sınırları içinde kalan ve tapu kayıtlarına 'Askeri Güvenlik Bölgesi' şerhi konan bu taşınmaz ile ilgili gerekli yazışmalar yapılmaktadır. Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı Askeri Güvenlik Bölgesi sınırlarının yeniden belirlenmesi çalışmaları sonuçlandırılmak üzere olup bitimini müteakiben en kısa süre içerisinde tapu kayıtlarındaki mevcut şerh kaldırılacaktır.

6. 1101 ada 2 nolu parselde kayıtlı taşınmazın askeri güvenlik bölgesinden çıkarılmasında sakınca olmadığı Şehir Planlama Müdürlüğüne bildirilmiş olmasına rağmen yeni planda aynı bölgenin askeri güvenlik bölgesi olarak tahsis edildiği tespit edilmiştir."

12. Başvurucular paydaşı oldukları 1101 ada 2 parsel sayılı taşınmaza tel örgü çekilmek suretiyle el konulduğunu ileri sürerek Millî Savunma Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine 24/4/2006 tarihinde Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde ecrimisil (haksız işgal tazminatı) davası açmıştır. Başvurucular dava ve 27/5/2008 tarihli ıslah dilekçeleriyle 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arası dönem için 57.778 TL tazminat talebinde bulunmuşlardır.

13. Mahkeme 7/10/2008 tarihli ve E.2006/214, K.2008/360 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Dava, hukuki niteliği itibariyle tapulu taşınmazın haksız işgali nedeniyle tazminat isteminden ibarettir.Getirtilen tapu kayıt sureti ile dosyada bulunan veraset ilamlarından davacıların Kartal [ilçesi] Soğanlık Mahallesi 1101 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliklerinden Hüseyin oğlu Arif, Mustafa Esentepe, Veysel Paren ve Mustafa Dönmez’in mirasçıları oldukları anlaşılmaktadır.

Mahkememizce yerinde 3/4/2007 günü yapılan keşif ve buna dayalı bilirkişi Cem Sevilmiş tarafından düzenlenen 28/11/2007 tarihli rapor ile tel örgünün dava konusu taşınmaza tecavüzü olmadığı belirlenmiştir.

Dava konusu taşınmazın tapu kaydında 'askeri güvenlik bölgesi içindedir' şerhi yer almaktadır. Kartal Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 16/11/2006 tarihli cevabi yazısında 1101 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Kartal Güneyi Nazım İmar Planında askeri alanda kaldığı bildirilmiştir. Dosyada bulunan davalı Hazine vekilinin 7/4/2008 tarihli dilekçesine ekli yazılar ile Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 17/11/2006günlü yazı örneklerinden askeri güvenlik bölgesi olan dava konusu taşınmazın sehven kışla sınırları içerisine alındığı ve kışla sınırları geriye çekilerek 9/6/2005 tarihinde maliklerine teslim edildiği anlaşılmaktadır.

Tapu kaydı ve imar planında açıkça yer aldığına göre davalı idare dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeyi Askeri Güvenlik Bölgesi olarak ilan etmiştir. İdare burada 2565 sayılı Kanunun kendisine tanıdığı yetkileri kullanarak dava konusu taşınmazı tel örgü içerisine alarak müdahalede bulunmuştur. Davalının tasarrufu yasaya dayandığından haksız olduğu kabul edilemez. Hal böyle olunca davanın reddi gerektiği sonucuna varılmaktadır."

14. Temyiz edilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 1/7/2010 tarihli ve E.2010/10780, K.2010/11717 sayılı ilamıyla onanmıştır.

15. Başvurucuların karar düzeltme istemleri aynı Dairenin 14/11/2013 tarihli ve E.2013/18053, K.2013/16039 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

16. Nihai karar başvurucular vekiline 17/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucular 15/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

18. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesi şöyledir:

"Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.

Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir."

19. 4721 sayılı Kanun'un 704. maddesi şöyledir:

“Taşınmaz mülkiyetinin konusu şunlardır:

1. Arazi,

2. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,

3. Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler”

20. 4721 sayılı Kanun'un 705. maddesi şöyledir:

“Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”

21. 4721 sayılı Kanun'un 995. maddesi şöyledir:

“İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.”

22. 18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunun amacı;

a) Yurt savunması bakımından hayati önemi haiz askeri tesisler ve bölgeler ile sınırların, güvenlik ve gizliliğini sağlamak için bunların çevrelerinde, kıyılarında ve havalarında; kara, deniz ve hava askeri yasak bölgelerinin,

b) Yurt savunması veya yurt ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunan veya kısmen dahi tahripleri veya devamlı olarak ya da geçici bir zaman için faaliyetten alıkonulmaları halinde milli güvenlik veya toplum hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilecek; diğer askeri tesis ve bölgeler ile kamu veya özel kuruluşlara ait her türlü yer ve tesislerin etrafında güvenlik bölgelerinin,

Kurulması, kaldırılması ve gerektiğinde genişletilmesine ilişkin esas ve yöntemlerin düzenlenmesidir."

23. 2565 sayılı Kanun'un 19. maddesi şöyledir:

"Güvenlik Bölgeleri; özel güvenlik bölgeleri ve askeri güvenlik bölgeleri olmak üzere ikiye ayrılır. "

24. 2565 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (b) bendi şöyledir:

"Birinci derece kara ve deniz askeri yasak bölgesi olarak ilan edilmeyen Silahlı Kuvvetlere ait kışla, kıta, karargah, kurum, ordugah ve tesisler ile sualtı ve suüstü tesislerinin, her türlü patlayıcı, yanıcı, akaryakıt ve gizlilik dereceli maddelerin konmasına tahsis edilmiş sabit ve seyyar depo ve cephaneliklerle, bu gibi maddeleri dolduran, boşaltan tesisler ve atış poligonlarının çevresinde; bu yerlerin dış sınırlarından itibaren en fazla dörtyüz metreye kadar geçen noktaların birleştirilmesi ile tespit edilecek askeri güvenlik bölgeleri Genelkurmay Başkanlığınca tesis edilebilir. Bu bölgelerin çevresinin işaretlenmesine ilişkin esaslar yönetmelikte gösterilir."

25. 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesi şöyledir:

"Güvenlik bölgelerinde aşağıdaki esaslar uygulanır:

a) Bölge içindeki gerçek ve tüzelkişilere ait mallar kamulaştırılabilir.

b) (Değişik: 15/6/1987 - 3384/1 md.) Güvenlik bölgelerinin dış sınırlarından itibaren en çok ikiyüz metreye kadar olan saha dahilinde yangın ve patlama tehlikesi gösteren her türlü maddenin imali, depolanması ve satış yerlerinin açılması yasaklanabilir. Bu yasakla ilgili sınır, özel güvenlik bölgelerinde mahalli mülki amirler; askeri güvenlik bölgelerinde ise askeri tesisin teknik özellikleri ve hassasiyeti dikkate alınarak garnizon komutanı ve mahalli mülki amirler tarafından birlikte tespit edilir.

c) (Ek: 9/10/1996 - 4188/1 md.) Kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerine ve güvenlik bölgesi tesis edilen deniz sahasına, buradaki tesislerde görevli olanlarla, askeri güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlığın, kamu ve özel kuruluşlara ait tesislerde ise, bu konuda yetkili makamın izin verdiği kişilerden başkası giremez ve oturamaz.

d) Bu bölgelerin güvenliğinin sağlanması, bölgeye giriş ve kamulaştırılmayan taşınmaz mallardan yararlanma esasları yönetmelikte gösterilir. 22/7/1981 tarih ve 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.

e) (Ek: 26/2/2008-5740/1 md.) Askeri güvenlik bölgesi olarak tespit edilen, Türk Silâhlı Kuvvetlerine ait kışla, kıta, karargah, kurum, ordugah gibi tesislerin, fotoğraf ve filminin çekilmesi, harita, resim ve krokisinin yapılması, not alınması veya harita uygulaması gibi faaliyetlerde bulunulması, bölgenin savunma ve güvenlik tedbirlerini aksatacak, bozacak ve açıklayacak cihazlar kullanılması, bu amaçla görevlendirilmiş olanlar ile ilgili birlik komutanlığı tarafından izin verilmiş olanlar dışındakilere yasaktır."

26. 17/1/1983 tarihli ve 83/5949 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen ve 30/4/1983 tarihli ve 18033 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği'nin 23. maddesi şöyledir:

"1) Kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerinin çevresi, askeri güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlıkça, özel güvenlik bölgelerinde yetkili makam tarafından arazide tel ve duvar gibi engellerle çevrilir.

...

2) Kamulaştırma yapılmayan güvenlik bölgelerinin çevresi:

A - Arazide işaretlenmez,

B - Bu bölgelerdeki kamulaştırma yapılmayan taşınmaz malların tapu kaydına, taşınmazın güvenlik bölgesi içinde olduğu işletilir ve taşınmaz mal sahiplerine gerekli tebligat yapılır. Varsa imar planlarında güvenlik bölgeleri belirtilir."

27. Anılan Yönetmelik'in 24. maddesi şöyledir:

"Bu bölgeler içinde kalan ve kamulaştırılmayan malların maliklerinin ve diğer Türk Vatandaşlarının bölgede oturmaları zirai faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmeleri serbesttir. Ancak bölgede oturanlar dışındaki Türk Vatandaşlarının bölgede oturmaları, zirai faaliyetlerini meslek ve sanatlarını icra etmeleri;

A - Askeri Güvenlik Bölgelerinde; yetkili komutanlığın isteği üzerine Genelkurmay Başkanlığının uygun görmesi halinde, Milli Savunma Bakanlığının,

B - Özel Güvenlik Bölgelerinde; bölgeye girip çıkma müsaadesi vermeye yetkili makamın isteği üzerine, bu özel güvenlik bölgesi kurulmasına ilişkin kararnameyi çıkaran makamın, Teklifi ile alınacak Bakanlar Kurulu Kararı ile sınırlandırılabilir.

(Değişik ikinci paragraf: 30/9/2014-2014/6845 K.) Askeri güvenlik bölgelerindeki kamulaştırılmayan mallar yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz. Özel güvenlik bölgelerinde bulunan taşınmazlar yabancı ülkelerde kendi kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri dışındaki yabancı tüzel kişilere satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz. Bu taşınmazların yabancı uyruklu gerçek kişilere satılması, devredilmesi ve kiralanması taşınmazın bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabidir. Valilik iznine tabi hususlar, 2644 sayılı Tapu Kanununun 36 ncı maddesinin uygulanmasına ilişkin yönetmelik gereğince oluşturulan komisyon tarafından taşınmaz edinimi ya da kiralamanın ülke güvenliğine uygunluğu değerlendirilerek karara bağlanır.

2) Bu mallar üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlar 9 uncu maddenin 8, 9 ve 10 uncu bendleri hükümlerine tabidir. Özel güvenlik bölgelerinde 9 uncu maddenin 8 inci bendinde sözü edilen yetkili komutanlık, bu bölgeler içinde yetkili makamdır.

3) Bu bölgeler içinde kalan ve kamulaştırılmasına gerek duyulmayan mallar, yetkili komutanlık veya yetkili makam tarafından tespit edilir."

28. 8/3/1950 tarihli ve 1950/22-4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı şöyledir:

"Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği şendereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığına 8/3/1950 tarihinde çoklukla karar verildi."

29. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucular, miras bırakanlarından intikal suretiyle paydaşı oldukları taşınmazın tapu kaydına Jandarma Genel Komutanlığınca "askerî güvenlikbölgesi içinde kaldığına" dair belirti yapılarak sınırlarına tel örgü çekilmek suretiyle yıllarca el atıldığını, başvurucuların taşınmazları üzerindeki tasarruf haklarının belli bir süreyle kullanılamaz hâle getirilmesine rağmen herhangi bir bedel de ödenmediğini, haksız işgal tazminatı talebine ilişkin olarak açtıkları davanın ise derece mahkemelerince reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler; yeniden yargılama yapılması ve tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Başvuruculardan Ahmet BOSTANCI 30/4/2011 tarihinde,Seyfi ERDEM ise 28/12/2013 tarihinde vefat etmiş, daha sonra başvurucular vekili tarafından 15/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur. Ancak başvurucular vekilinin, başvuru formu ekinde başvurucular Ahmet BOSTANCI ve Seyfi ERDEM'in mirasçılık belgeleri ile bu belgelere göre adı geçen başvurucuların mirasçıları Fadime Sevda BOSTANCI ve Hikmet Murathan BOSTANCI ile Tamer ERDEM'in vekâletnamelerini başvuru tarihi itibarıyla ibraz etmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca bu mirasçılar adlarına da başvuru formlarının düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, sehven yapıldığı anlaşılmakla söz konusu eksikliğin Mahkemeyi yanıltıcı bir kast ve durum oluşturmadığı sonucuna varılmış, bu kişiler yönünden ayrıca bir değerlendirme ise yapılmamıştır.

33. Öte yandan başvuruculardan Nigan ATAY 15/11/2015, Mehmet ŞAFOĞLU ise 26/3/2016 tarihinde, dolayısıyla başvuru tarihinden sonra vefat etmişlerdir. Bununla birlikte, başvurucu Nigan ATAY'ın mirasçıları Arca ATAY ve Süheyl ATAY ile başvurucu Mehmet ŞAFOĞLU'nun mirasçıları Yıldız İlknur BADUR, Banu ŞAFOĞLU ve Kamil Celal Oğuz ŞAFOĞLU'nun halihazırda zaten başvurucu oldukları anlaşılmaktadır.

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

35. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

36. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

37. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. ...Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir..."

38. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele “mülkiyet hakkına” yönelik bir müdahale olup olmadığını belirlemektir. Sonraki aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin kanuni dayanağı olup olmadığı, meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı, müdahalenin amacı ve kullanılan araçlar ile başvurucuya yüklenen külfetin ölçülü olup olmadığı hususlarının tespit edilmesi gerekir.

a. Mülkün Varlığı

39. Öncelikle başvurucunun başvuruya konu olayda Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 25).

40. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 4721 sayılı Kanun'da yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğine kuşku yoktur.

41. Başvuru konusu olayda, uyuşmazlığa konu taşınmazın tapu sicilinde başvurucuların miras bırakanları adına tescilli olup miras yoluyla başvurucuların bu taşınmazda pay sahibi oldukları anlaşıldığına göre başvurucuların, Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülkiyet haklarının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

42. Anayasa’nın 35. maddesi ve Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşme’nin ilk cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına almaktadır (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 46).

43. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa’nın 35. maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci fıkrası, devletlere mülkiyeti kamu yararı amacıyla düzenleme, vergiler ve diğer katkılar ile cezaların tahsili konusunda gerekli gördükleri yasaları uygulama konusundaki haklarını saklı tutarak taraf devletlerin kamu yararına uygun olarak “mülkiyetin kullanımını kontrol” yetkisine sahip olduğunu kabul etmektedir. Bununla beraber Anayasa’nın birçok maddesi, ilgili olduğu hususta devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da mülkiyeti düzenleme yetkisi vermektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, § 47).

44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ikinci ve üçüncü kurallar, mülkiyetten barışçıl yararlanma ilkesi şeklinde ifade edilen birinci kuralın özel görünüm şekilleridir ve bu nedenle kuralların genel nitelikli birinci kural çerçevesinde anlaşılması gerekmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 37).

45. Başvuru konusu olayda, dava konusu taşınmaz kısmen başvurucuların adına tapuda kayıtlı iken bu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi içinde olduğuna dair tapu kaydının beyanlar hanesine belirti yapılmış ve belirli bir süre boyunca taşınmazın etrafına tel örgü çekilmiştir. Ancak Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca düzenlenen evrak ve tutanaklara göre taşınmazın etrafındaki tel örgüler 9/6/2005 tarihinde kaldırılmış olup başvurucuların da dava dilekçesinde 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arasına ilişkin olarak tazminat talebinde bulundukları görülmektedir. Buna göre taşınmaz hakkında hukuki olarak veya fiilen (de facto) kamulaştırma işlemi ya da kararı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazda başvurucuların payları tapudan terkin edilmediği gibi fiilen de bu paylar başvuruculardan alınmış değildir. Başvurucuların taşınmaz üzerinde satış, trampa, hibe yapma veya ipotek, irtifak hakkı tesisi gibi tasarruflarda bulunma hakları da el atılan dönemde bile hukuken mevcuttur. Dolayısıyla başvurucuların mülkten yoksun bırakılmaları söz konusu değildir.

46. Öte yandan başvurucuların taşınmazlarına yapılan müdahale mülkün kullanımının kontrolü veya düzenlenmesi amacıyla da yapılmış değildir. Bununla birlikte başvurucuların paylarının olduğu taşınmazın belirli bir süreyle tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil edilmesi nedeniyle bu taşınmazlardan fiili olarak yararlanma hakları kısıtlanmıştır. Ayrıca başvurucuların taşınmaz üzerinde hukuken tasarrufta bulunma hakları da bu süre boyunca taşınmazın kullanılma olanağı bulunmadığı için önemli ölçüde sınırlandırılmıştır.Bu nedenle başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmazın İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca izinsiz olarak belirli bir süreyle kullanılmasının Anayasa’nın 35. maddesi anlamında sahip olunan mülkiyet hakkına müdahale oluşturduğu açık olup başvurunun, mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına ya da mülkiyetin dokunulmazlığına saygı gösterilmesine ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

i. Genel İlkeler

47. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı, kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir haktır. Anayasa'ya göre bu hakka ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla sınırlama getirilebilir. Anayasa'nın 46. maddesine göre özel mülkiyetteki bir taşınmaz, kamu yararı amacıyla ihtiyaç duyulması hâlinde gerçek karşılığı peşin ödenmek ve koşulları yasayla belirlenmek şartıyla kamulaştırılarak kamu hizmetine tahsis edilebilir veya irtifak hakkı kurularak kamu yararı amacıyla kullanımı sınırlanabilir (Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015, § 35).

48. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkına getirilecek sınırlamaların kamu yararı amacıyla ve kanunla yapılması gerektiği hüküm altına alınırken Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi mülkiyetten yoksun bırakmanın kamu yararıyla, yasada öngörülen koşullarla ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak yapılabileceğini öngörmektedir. AİHM, yasada öngörülen koşulları, bir diğer ifadeyle hukukiliği geniş yorumlayarak istikrar kazanmış yargı kararlarına dayanan içtihat yoluyla geliştirilmiş ilkelerin de hukukilik şartını karşılayabildiğini kabul ederken (Malone/Birleşik Krallık, B. No: 8691/79, 2/8/1984, §§ 66-68) Anayasa, tüm sınırlandırmaların mutlak manada kanunla yapılacağını öngörerek Sözleşme'den daha geniş bir koruma sağlamaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 31).

49. Anayasa'nın 35. ve 46. maddeleri, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkına yapılanmüdahalelerin kanuni olmasını zorunlu tutmaktadır. Bu zorunluluk hukuk devletinin gereğidir. Anayasa'nın 46. maddesi hükmü ve 2942 sayılı Kanun gereği asıl olan kamulaştırma işlemi yapmak suretiyle idarenin taşınmazı iktisap etmesidir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014, § 58).

50. AİHM de kamulaştırma yapılmaksızın taşınmaza el atılması yoluyla yapılan müdahalenin, "kanunilik ilkesi" yönünden mülkiyet haklarını ihlal ettiği kanaatindedir (Sarıca ve Dilaver/Türkiye, B. No: 11765/05, 27/5/2010, § 51). Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da tazminat ödenmeksizin kamulaştırmasız el atmak suretiyle bireylerin mülkiyet haklarından yoksun bırakılmalarının Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin "kanunilik ilkesini" ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Celalettin Aşçıoğlu, §§ 61, 62; Mustafa Asiler, §§ 45, 46; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015, §§ 87-89).

ii.İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Somut olayda, başvurucuların paydaşları oldukları taşınmazın tapu kaydının beyanlar sütununa 10/10/1996 tarihinde "Askerî güvenlik bölgesi içinde kalmaktadır" şeklinde bir belirti yapılmış ve taşınmazın sınırlarına İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca tel örgü çekilerek bu taşınmaz kışlaya dahil edilmiştir. Komutanlığın söz konusu taşınmazın kamulaştırılması için yaptığı teklifin Jandarma Genel Komutanlığının 4/12/2004 tarihli yazısıyla kabul edilmemesi üzerine 9/6/2005 tarihinde taşınmazın maliklerine teslim edileceği duyurulmuş ve bu tarihte kışla sınırları geriye çekilerek başvurucuların taşınmazına yönelik müdahaleye son verilmiştir. Başvurucular ise 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arasında taşınmazın haksız olarak "tel örgü çekilip kışla olarak" kullanılmak suretiyle işgal edildiğini belirterek 24/4/2006 tarihinde dava açmak suretiyle tazminat talebinde bulunmuşlardır. Yapılan yargılama neticesinde Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, 7/10/2008 tarihli kararı ile; dava konusu taşınmazın sehven kışla sınırları içerisine alındığını ve kışla sınırları geriye çekilerek 9/6/2005 tarihinde maliklerine teslim edildiğini kabul etmesine rağmen bu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi olarak ilan edilmesi nedeniyle 2565 sayılı Kanun uyarınca dava konusu taşınmazın tel örgü içerisine alınarak müdahalede bulunulmasının kanuna dayalı olup haksız olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir (§ 13). Başvurucuların temyiz ve karar düzeltme talepleri ise Yargıtay 3. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesinin kararına atıfta bulunularak reddedilmiştir (§§ 14, 15).

52. Derece mahkemelerince başvurucunun haksız işgal tazminatı talebinin reddedilmesinin temel dayanağı; başvuru konusu taşınmazın askerî güvenlik bölgesinde kaldığı ve bu nedenle İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca 2565 sayılı Kanun uyarınca taşınmaza el atılabileceği olgularıdır. Mahkeme kararında tapu kaydı ile imar planına göre dava konusu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi içinde kaldığı belirtilmiştir.

53. Gerçekten de taşınmazın tapu kaydına 10/10/1996 tarihinde "askerî güvenlik bölgesinde" kaldığına dair bir belirti konulmuş ve bu çerçevede taşınmazın etrafı tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil edilmiştir. Ancak Komutanlığın 17/11/2006 tarihinde Kartal Belediye Başkanlığına yazdığı yazıda; söz konusu taşınmazın kışla sınırları geriye çekilmek suretiyle 9/6/2005 tarihinde arsa maliklerine teslim edildiği, öncesinde ise taşınmazın sehven kışla sınırları içerisine alınıp tapu kaydına "askerî güvenlik bölgesi" belirtisi konulduğu belirtilmiştir. Yazının devamında da askerî güvenlik bölgesi sınırlarının yeniden belirlenerek taşınmaz üzerindeki belirtinin kaldırılacağı ifade edilmiş ve başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmaz açıkça zikredilerek bu taşınmazın askerî güvenlik bölgesinden çıkarılmasında sakınca olmadığının bildirildiği hatırlatılmıştır. Dolayısıyla bizzat taşınmaza müdahaleyi gerçekleştiren Komutanlığın yazısında, uyuşmazlık konusu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi içinde olduğuna dair tapu kaydına konulan belirtinin ve bu taşınmazın kışla sınırları içine dahil edilmesinin "yanlışlıkla" yapıldığının ifade edildiği anlaşılmaktadır. Hatta Komutanlıkça Belediyeden imar planının düzeltilmesi istenilmiş ve kışla sınırları da geriye çekilmiştir.

54. Ayrıca 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde güvenlik bölgesi içindeki gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmazların kamulaştırılabileceği hükme bağlanmış, aynı fıkranın (c) bendinde ise kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerine, buradaki tesislerde görevli olanlarla, askerî güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlığın izin verdiği kişilerden başkasının giremeyeceği ve oturamayacağı hüküm altına alınmıştır. Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği'nin 23. maddesinin birinci fıkrasında ise kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerinin çevresinin askerî güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlıkça, arazide tel ve duvar gibi engellerle çevrileceği düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin 24. maddesinde ise askerî güvenlik bölgeleri içinde kalan ve kamulaştırılmayan taşınmazların maliklerinin ve diğer Türk vatandaşlarının bölgede oturmaları, zirai faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmelerinin serbest olduğu açıkça belirtilmiş; bu bölge içindeki taşınmazların yabancılara satışı ile ilgili olarak veya inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlarda çeşitli sınırlandırmalara yer verilmiştir.

55. Anılan kanun hükümleri ve yönetmelik düzenlemelerine göre askerî güvenlik bölgesi içinde olan taşınmazların kamulaştırılmadıkça somut olayda olduğu gibi etrafına tel örgü çekilerek el atılması mümkün olmadığı gibi bu taşınmazların kanun ile öngörülen belirli kısıtlamalar dahilinde fiilen veya hukuken kullanılması ve tasarruf edilmesi önünde herhangi bir kanuni engelin de mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, uyuşmazlık konusu taşınmaz askerî güvenlik bölgesi içinde kalmış olsa da, 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile anılan Yönetmeliğin 23. ve 24. maddeleri uyarınca bir kamulaştırma yapılmadan taşınmaza geçici bir süreyle dahi olsa askerî kuruluşlar da dahil olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca el atılması mümkün bulunmamaktadır.

56. Başvuru konusu olayda da 2565 sayılı Kanun'da yer alan ve taşınmazın kullanımını kısıtlayan düzenlemelerden ziyade bu Kanun'a aykırı olarak bir askerî kuruluş tarafından taşınmazın etrafına tel örgü çekilerek kışlaya dahil edilmesi nedeniyle bu taşınmazın belirli bir süre tamamen fiili olarak kullanılmasının ve tasarruf edilmesinin engellenmesinden yakınılmaktadır. Başvurucular tazminat taleplerine konu 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arasında paydaşı oldukları taşınmazı kullanamadıklarını ve bu taşınmaz üzerinde bir tasarrufta da bulunamadıklarını belirtmişlerdir. Taşınmazın etrafına tel örgü çekilmesi şeklindeki müdahale nedeniyle taşınmazın belirtilen süre boyunca fiilen kullanılması mümkün olmadığı gibi bu şekilde el atılan bir taşınmazın satış, trampa, hibe vb. yollarla devredilmesi veya üzerinde ipotek ya da benzeri bir ayni veya şahsi hak tesis edilmesinin de önemli ölçüde sınırlandırıldığı açıktır. Taşınmaza belirli bir süre ile el atan İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 9/6/2005 tarihli yazısında da, taşınmaza "kamulaştırmasız el atıldığından" söz edilmiştir. Nitekim tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil edilen söz konusu taşınmazın kamulaştırılması için yapılan talep Jandarma Genel Komutanlığının 4/12/2004 tarihli yazısı ile uygun görülmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmaza, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca herhangi bir kamulaştırma yapılmadan geçici süreyle ve bir tazminat da ödenmeksizin başvurucuların rızası dışında "etrafına tel örgü çekilerek kışla olarak kullanılmak suretiyle" müdahalede bulunulmuştur.

57. Başvuru konusu olayda başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmaza "askerî güvenlik bölgesi alanı" olarak kamulaştırmasız el atılmış, belirli bir süre sonra da kamulaştırma işlemi yapılmasından da vazgeçilerek el atmaya son verilmiştir. Başvurucular netice olarak paylarından yoksun bırakılmamakla birlikte paylarının bulunduğu taşınmazları üzerindeki kullanım ve tasarruf hakları kamulaştırma yapılmadan el atılan dönem boyuncaönemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Belirtilen olgular taşınmaza geçici süreyle de olsa el atan Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı ile başvurucuların açtığı davada derece mahkemelerince de kabul edilmesine karşın başvuruculara, taşınmazı kullanamadıkları ve tasarruf edemedikleri dönem için herhangi bir tazminat ödemesi yapılmamıştır. Her ne kadar derece mahkemelerince 2565 sayılı Kanun hükümlerine göre askerî güvenlik bölgesinde olan taşınmaza Komutanlıkça el atılabileceği kabul edilmiş ise de tazminat ödenmeksizin kamulaştırmasız el atmak suretiyle bireylerin mülkiyet haklarına müdahale edilmesi Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğu gibi 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesi karşısında, kamulaştırma yapılmadan ve tazminat ödenmeden askerî güvenlik bölgesi içindeki taşınmazlar yönünden maliklerin, mülkiyet haklarının tanıdığı yetkileri kullanmalarının belirli bir süreyle bile olsa tamamıyla engellenmesinin kanuni bir dayanağının da bulunmadığı görülmektedir.

58. Sonuç olarak başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmaza, askerî güvenlik bölgesi alanında olduğu gerekçesiyle yöntemince bir kamulaştırma işlemi de yapılmadan etrafı tel örgülerle çevrilerek kışla alanına katılmak suretiyle belirli bir süre boyunca tazminat ödenmeksizin el atılması suretiyle müdahale edilmesinin, Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine dayanmayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan bu müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.

59. Müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı tespit edildiğinden Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen meşru amaçlardan biri kapsamında olup olmadığı ve ölçülülük kriterlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

60. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

61. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

62. Başvurucular yeniden yargılama yapılması ve tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.

63. Başvuruda başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

64. Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere kapatılan Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyalarının devredildiği İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yap<