2014/6229

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYŞE KADAYIF VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/6229)

 

Karar Tarihi: 8/12/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Fatma KARAMAN ODABAŞI

Başvurucular

:

1. Ayşe KADAYIF

 

 

2. Mevlüde SOFU

 

 

3. Hacer ESKİ

 

 

4. Celal KADAYIF

 

 

5. Havva ERSÖZ

 

 

6. Sebahat ESKİ

 

 

7. Kenan KADAYIF

 

 

8. Sinan KADAYIF

Vekili

:

Av. Salih SOFU

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, malik olunan taşınmazların 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin mahkeme kararıyla iptal edilmesine rağmen mahkeme kararının uygulanmaması ve bu nedenle açılan tazminat davasının reddedilmesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/4/2014 tarihinde İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3.Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 4/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 5/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5.Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 4/2/2016 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III.OLAY VE OLGULAR

A.Olaylar

6.Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7.Başvurucuların murisi Kocaeli ili İzmit ilçesi Mehmet Ali Paşa Mahallesi 744 ada 15 ve 17 parsel sayılı taşınmazların maliki iken, Bekirpaşa Belediyesi (Belediye) Encümeninin 30/3/2000 tarihli ve 242 sayılı kararı ile taşınmazların 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine karar verilmiştir.

8. Başvurucuların murisi, taşınmazların parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesi işleminde düzenleme ortaklık payı (DOP) oranının yüksek olduğunu, hisseli yere müstakil parsel verilmesinin mümkün bulunduğunu, Belediye lehine bedele dönüştürme yapılamayacağını ve 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre bedele dönüştürmenin mümkün olmadığını belirterek Belediye aleyhine 2003 yılında Kocaeli İdare Mahkemesinde idari işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

9.Mahkemece 18/10/2006 tarihli ve E.2003/1284, K.2006/1844 sayılı kararla dava konusu idari işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda ve ek raporda özetle 'DOP oranının %29 olarak belirlendiği ve tüm parsellerden eşit şekilde kesildiği, parselasyonun imar planına uygun olduğu, imar planı uygulama imar planı ise imar uygulamasında DOP kesildiği için bedele dönüştürme işlemi yapılamayacağı, imar planı ıslah imar planı ise bedele dönüştürme işlemi ve ölçüsünün Belediyenin takdirinde olduğu, düşük bedelli bedele dönüştürme işleminin adli yargıya ilişkin bir konu olduğu, bedele dönüştürülen hisselerin bir parsele toplanması gibi bir durumun söz konusu olamayacağı' görüşüne yer verilmiştir. ... 13/6/2006 tarihli cevapta yapılan planın uygulama imar planı olduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, ... dava konusu parselasyon işlemi uygulama imar planına dayalı olarak yapıldığından, başka bir ifadeyle 2981 sayılı yasaya dayalı olarak yapılan ıslah imar planı olmadığından belirlenen oranda DOP kesildikten sonra kalan tüm hisselerin davacılara tahsis edilip kamu kullanımına ayrılan alanlardan yapılan tahsislerin kamulaştırılması yoluna gidilmesi gerekirken bölgede tahsis edilecek yer olmadığı gerekçesiyle toplam 5614 m2 alanın düzenleme sonucunda büyük bir kısmının bedele dönüştürme sonucunu doğuran düzenleme işleminde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi hükümlerince uyarlık bulunmamaktadır."

10.Karar, davalı Belediyeye 13/2/2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.

11. Davalı Belediyenin temyizi üzerine karar, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/1/2009 tarihli ve E.2007/1254, K.2009/67 sayılı ilamı ile onanmıştır.

12. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 8/12/2010 tarihli ve E.2009/8026, K.2010/10991 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

13. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin karar 11/1/2011 tarihinde davalı Belediyeye tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucuların murisi 17/1/2011 ve 11/2/2011 tarihlerinde Belediyeye başvurarak mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesini istemiş, aksi halde tazminat davası açılacağını belirtmiştir.

15. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 16/6/2011 tarihli ve 339 sayılı kararıyla8/12/2010 tarihinde kesinleşen Kocaeli İdare Mahkemesinin idari işlemin reddine ilişkin kararı uyarınca yargı kararının yerine getirilmesi için meri imar planlarında değişiklik teklifinin sunulduğu ve uygulamayı olumsuz etkileyecek hususların giderilmesi için 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin kabul edildiği belirtilmiştir.

16. İzmit Belediye Başkanlığının (İzmit Belediyesi) 13/6/2012 tarihli ve 1136 sayılı kararıyla taşınmazları kapsayan alanda 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre arsa ve arazi düzenlemesi yapılmasına, ekli düzenleme sınırı haritasının tasdikine, tescil olan parsellere Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararı uyarınca geri dönüşüm işlemi uygulanmasına ve geri dönen adalardaki tüm parsellerin tapu kayıtlarına düzenleme şerhi konulmasına, geri dönüşüm cetvelinin, parselasyon haritasının, ilan ve dağıtım cetvellerinin onaylanmasına ve askıya çıkarılarak ilan edilmesine karar verilmiştir.

17. İzmit Belediyesinin 15/6/2012 tarihli yazısıyla, Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli iptal kararı uygulanarak yeniden 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre düzenleme yapıldığı ve 19/6/2012 tarihinden itibaren askıya çıkarıldığı başvurucuların murisine bildirilmiştir.

18. Başvurucuların murisince 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi kapsamında yeniden yapılan parselasyon işlemine itiraz edilmiş ise de İzmit Belediyesinin 1/8/2012 tarihli 1419 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.

19. Başvurucuların murisi 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi kapsamında yeniden yapılan 13/6/2012 tarihli parselasyon işleminin iptali istemiyle İzmit Belediyesi aleyhine 27/9/2012 tarihinde Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. Mahkemenin 12/12/2013 tarihli ve E.2012/908, K.2013/1209 sayılı kararı ile idari işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın, davalı İzmit Belediyesince temyiz edildiği anlaşılmakta olup temyiz incelemesi devam etmektedir.

20. Diğer yandan başvurucuların murisince, taşınmazların parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararı ile iptal edilmesine rağmen 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca mahkeme kararının otuz gün içerisinde yerine getirilmediği belirtilerek İzmit Belediyesi aleyhine 10/5/2011 tarihinde maddi ve manevi tazminat istemiyle Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.

21. Başvurucuların murisinin 30/6/2011 tarihinde vefat etmesi üzerine başvurucuların talebi doğrultusunda yargılamaya devam edilmiş, Mahkemece 27/11/2012 tarihli ve E.2011/560, K.2012/1343 sayılı kararla maddi tazminat istemi yönünden davanın reddine, manevi tazminat istemi yönünden ise davanın kısmen kabulü ile 5.000 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların murisi A.R.K.dan intikal eden ... 744 ada, 15 ve 17 nolu parsellerin parselasyona tabii tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin imar düzenlemesi işlemine karşı Kocaeli İdare MahkemesininE: 2003/1284 sayılı dosyasında açılan davada, ... 18/10/2006 tarih ve K: 2006/1844 sayılı kararla dava konusu işlemin iptal edildiği, bu kararın 13/02/2007 tarihinde davalı idareye tebliğ edildiği, davalı idarenin kararı temyiz etmesi sonucu Danıştay Altıncı Dairesinin12/01/2009tarih (li) ... kararıyla Mahkeme kararının onandığı, tashihi karar talebinin de ... reddedildiği ve bu kararın davalı idareye 11/01/2011tarihindetebliğ edildiği, davacının 17/01/2011 tarih ve 11/02/2011 tarihli dilekçelerle davalı idareye başvurarak mahkemekararınıngereğinin uygulanması istenerek aksi halde tazminat davası açılacağının bildirildiği, bakılmakta olan davanın da anılan mahkeme kararının uygulanmaması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi tazminat istemiyle açıldığı görülmektedir.

... mevzuat hükümleri uyarınca davalı idarenin ... 18/10/2006 tarihliiptal kararı üzerine, yargı kararı gereğini gecikmeksizin yerine getirmesi gerektiği, davalı idarenin davanınaçıldığı tarih itibariyle halen yargı kararını yerine getirmediği açık olduğundan davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin 2577 sayılı Kanun'nun 28/3. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Olayda maddi tazminat miktarının ... emsal kira bedellerine ...dayandırıldığı görülmektedir.

Manevi tazminat istemine gelince; doktrinde kabul edildiği üzere manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibariyle uğradığı zarara karşılık takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.

Bu durumda davacıların maddi tazminat istemi kira gelirine dayandığıbunun da muhtemel gelir olduğu görüldüğünden maddi tazminat istemi yerinde görülmemiş, davalı idarenin yargı kararını süresinde ve davanın açıldığı tarih itibariyle de halen yerine getirmemiş olması nedeniyle 5.000,00- TL manevi tazminat isteminin ise kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır."

22. Tarafların itirazı üzerine karar, Sakarya Bölge İdare Mahkemesinin 24/6/2013 tarihli ve E.2013/813, K.2013/951 sayılı ilamı ile onanmıştır.

23. Davalı İzmit Belediyesince davanın kabul edilen kısmına yönelik olarak kararın düzeltilmesi talebinde bulunulması üzerine Sakarya Bölge İdare Mahkemesinin 5/2/2014 tarihli ve E.2013/1844, K.2014/155 sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin kabulüne, itiraza konu Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 27/11/2012 tarihli kararının manevi tazminata ilişkin kısmının bozulmasına, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... manevi tazminat isteminin, davacılara murislerinden intikal eden taşınmazları ile ilgili olarak Belediyece yapılan imar düzenlemesi hakkında açılmış olan davada verilen iptal kararının uygulanmamasına dayalı olması nedeniyle uyuşmazlığın yargı kararının yerine getirilmesinde idarenin bir kusuru, gecikmesi bulunup bulunmadığı noktasından incelenmesi gerekmekte olup; her ne kadar uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasa'nın 28.maddesinin ... hükümleri çerçevesinde irdelenmesinden yargı kararlarının idarelerce otuz günlük süre içerisinde uygulanması Anayasa'da ve 2577 sayılı Yasa'da öngörülen amir kural olmakla birlikte, bu hususun yargı kararının idarece başkaca herhangi bir işlem, eylem veya tasarrufta bulunulmadan doğrudan uygulanabilecek bir nitelik taşıması halinde mümkün olduğu, belirtilen nedenlerle doğrudan uygulanma olanağının bulunmadığı hallerde ise idarece otuz günlük süre zarfında uygulanmaya başlandığını gösterir işlem ve eylemlerde bulunulup bulunulmadığının denetlenmesini zorunlu kılmaktadır.

Öte yandan yargı kararının idare tarafından uygulanmaması nedeniyle açılan manevi tazminat davalarında, tazminata hükmedilebilmesi; yargı yerince verilen kararın uygulanmamasıyla birlikte ancak bir manevi zararın mevcut olması halinde mümkün olabilecektir.

...

Bu itibarla manevi tazminata hükmedilebilmesi için, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünü azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması gerekmektedir.

Olayda; ... 744 ada, 15 ve 17 parsel sayılı taşınmazların parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin ve buna ilişkin ... encümen kararının iptali isteğiyle Kocaeli İdare Mahkemesinin E:2003/1284 sayılı dosyasında açılan davada anılan Mahkemece verilen temyiz ve karar düzeltme incelemelerinden de geçmek suretiyle kesinleşen ... iptal kararı uyarınca, karar düzeltme talebinin reddine dair Danıştay kararının, 11.01.2011 tarihinde davalı Belediyeye tebliği ardından; şuyulandırmaya tabi tutulan parsellerin şuyulandırmadan önceki hallerine geri döndürülmesi ve yargı kararı gerekçesine uygun olarak 3194 sayılı Kanunun 18.maddesine göre arsa ve arazi düzenlemesi yapılması için öncelikle nazım ve uygulama imar planı değişikliklerine gidildiği, söz konusu işlemlere dayalı olarak şuyulandırma işlemi ile oluşturulan parsellerin 29.08.2012 tarihinde tapuda tescilinin sağlandığı dosya kapsamında anlaşılmış olup belirtilen durum karşısında hem bahis konusu husus hem de manevi tazminata hükmedilebilmesi için gereken koşullar gözönüne alındığında olayda yargı kararının uygulanması ile ilgili olarak idarenin hizmet kusuru işlediğinden ve manevi zarara yol açtığından söz edilemeyeceği, ayrıyeten manevi tazminata hükmedilmesini gerekli kılan koşulların oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararının, davacıların manevi tazminat talebinin kabulüne ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır."

24. Karar, başvuruculara 27/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucular 28/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

26. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"1.Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. ...

...

3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir."

27. 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

...

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez.

..."

28. 3194 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir. Tashih edilecek planlar hakkında da bu hüküm uygulanır.

Kesinleşen parselasyon planları tescil edilmek üzere tapu dairesine gönderilir. Bu daireler ilgililerin muvafakatı aranmaksızın, sicilleri planlara göre re'sen tanzim ve tesis ederler."

29. 2/11/1985 tarihli ve 18916 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İmarKanunu'nun 18'inci Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 10. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“İmar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımında aşağıdaki esaslar dikkate alınır: a) Düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır, b) Plân ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesi sağlanır, c) Mal sahibine tahsis edilen miktarın bir imar parselinden küçük olması veya diğer teknik ve hukuki nedenlerle müstakil imar parseli verilmemesi halinde, İmar parselasyon plânları ve imar durumu belirlenmiş düzenleme alanlarında yapılacak binaların toplam inşaat alanı veya bağımsız bölüm adetleri belirtilen imar adaları veya parselleri, kat mülkiyetine esas olmak üzere hisselendirilebilir."

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 8/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

31. Başvurucular, maliki oldukları taşınmazların 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararı ile iptal edildiğini, Mahkeme kararının 13/2/2007 tarihinde davalı Belediyeye bildirilmiş olmasına ve 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre idarenin mahkeme kararını en geç otuz gün içinde uygulamakla yükümlü bulunmasına rağmen yaklaşık beş yıl sonra 13/6/2012 tarihinde yeniden 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca işlem yapıldığını, zaman kazanmaya yönelik olarak yapılan bu işlemin de Kocaeli 2. İdare Mahkemesinin 12/12/2013 tarihli kararıyla iptal edildiğini, mahkeme kararı uygulanmayarak haklarının sürüncemede bırakıldığını, yargı kararının yerine getirilmemesi sebebiyle açılan tazminat davasının reddedildiğini, yaklaşık beş sene sonra uygulanan mahkeme kararından dolayı maddi ve manevi zararlarının karşılanması gerekirken tazminat taleplerinin şartların oluşmaması sebebiyle reddedilmesinin hatalı olduğunu belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

32. Başvurucular, mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmekte olup şikâyetin temel olarak parselasyon işleminin iptaline ilişkin mahkeme kararının otuz gün içinde yerine getirilmemesi, bu kapsamda yapılan işlemlerin de zaman kazanmaya yönelik olduğu iddiası ile yargı kararının geç icrası dolayısıyla açılan maddi ve manevi tazminat davasının hatalı olarak reddedilmesine dayandığı anlaşılmaktadır.

33. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam zamanaşımı dolmadığı sürece, her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu mahkeme kararının uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 29).

34. Mahkeme kararının uygulanmaması hâlinin süregelen bir duruma ilişkin olup olmadığı ve bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili olup olmadığının başvuruya konu olayın özellikleri dikkate alınarak ayrıca irdelenmesi gerekir. Somut olayda, Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararıyla başvuruculara ait taşınmazı kapsayan alanda yapılan parselasyon işleminin iptaline karar verildiği ve bu kararın 8/12/2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Başvuru formunda idarenin karar tarihinden yaklaşık beş yıl sonra 29/8/2012 tarihinde zaman kazanmak amacıyla yeniden parselasyon işlemi yaptığı bu nedenle maddi ve manevi zararların karşılanması gerektiği belirtilmiştir. Yine, başvuru formuna ekli belgelerden, Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli parselasyon işleminin iptaline ilişkin kararı uyarınca parselasyondan önceki duruma dönülmesine ve geri dönüşüm sonrası tescil olunan adalardaki parselleri kapsayan alanda 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca yeniden işlem yapılmasına ilişkin 13/6/2012 tarihli işlemin iptali istemiyle Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde dava açıldığı (bkz. § 19), Mahkemenin 12/12/2013 tarihli kararı ile dava konusu uygulamanın parselleme, dağıtım-tahsis ilkelerine, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olmadığı kanaatine varılarak iptaline karar verildiği, davalı İzmit Belediyesince temyiz edilen kararın temyiz incelemesinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda parselasyon işleminin iptaline ilişkin Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi içinde bulunduğu değerlendirilmiştir.

35. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiş; Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği düzenlenmiştir.

36. Yargı kararının geciktirilmeksizin uygulanması, Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında mahkemelerin bağımsızlığının bir parçası olarak görülmekte ve devlete yargı kararlarını değiştirmeden ve geciktirmeden uygulama yükümlülüğü getirilmektedir (Halil Canpolat, B. No: 2013/7662, 25/3/2015, § 41).

37. Öte yandan, Anayasa'nın 35. maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu belirtilerek; bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Anayasa'nın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir.

38. Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi üç temel kuraldan oluşmaktadır. Birinci kural, genel olarak mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesidir. Bu husus, birinci fıkranın ilk cümlesinde düzenlenmiştir. İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakmayı düzenler ve bunu belirli koşullara bağlı kılar. Bu da aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kural ise devletlerin kamu yararına uygun olarak ve bu amacın gerektirdiği ölçüde yasaların uygulanması yoluyla mülkiyetin kullanımını kontrol etme yetkisini tanır, bu ise ikinci fıkrada yer almaktadır (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 58).

39. Anayasa'nın 35. maddesi de Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki düzenlemeye paralel şekilde, birinci fıkrasında mülkiyet hakkını tanımış, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise mülkiyet hakkının sınırlandırılması ve bu sınırlandırmanın ölçütü belirtilmiştir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, § 59).

40. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yargı kararlarının icrasının gecikmesini, "mülkten barışçıl yararlanma" hakkına müdahale olarak kabul etmektedir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).

41. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).

42. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle, öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, §§ 30, 31).

43. Somut olayda İdarenin parselasyon işlemine konu alanda yer alan 744 ada15 ve 17 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde başvurucuların mülkiyet hakkının bulunduğu ve mahkeme kararının niteliği itibarıyla doğrudan başvurucuların mal varlığı değerine yönelik olduğu tartışmasızdır. Bu bakımdan, taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı devam etmekte olup başvurucuların mülkiyet hakkından yoksun kaldığı söylenemez. Diğer yandan taşınmazlar üzerindeki mülk sahipliği devam etmekle birlikte, taşınmazların parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin mahkeme kararıyla iptal edilmesi üzerine uzunca bir süre geri dönüşüm işlemi uygulanmaması ve mahkeme kararı doğrultusunda yeniden 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca işlem yapılmaması suretiyle taşınmazların kullanımı yönünden imar mevzuatı kapsamında belirsizlik yaratılması hâlinde mülkten yararlanma hakkının kısıtlanması suretiyle bir müdahaleden söz edilebilmesi ve mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesi kapsamında konunun değerlendirilebilmesi mümkün olabilecektir.

44. Başvuru konusu olayda, başvuruculara murislerinden intikal eden taşınmazların 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin idari işlem Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararı ile iptal edilmiştir (bkz. § 9). 13/2/2007 tarihinde davalı Belediyeye tebliğ edilen karar temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçmek suretiyle 8/12/2010 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucuların murisince 17/1/2011 ve 11/2/2011 tarihlerinde Belediyeye başvurularak mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesi istenmiştir. Yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla 2011 yılında yeniden 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi kapsamındaçalışmalara başlandığı, bu kapsamda Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 16/6/2011 tarihli kararı ile meri imar planındaki değişiklik teklifi kabul edilerek uygulamayı olumsuz etkileyecek hususların giderilmesi amacıyla 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin kabul edildiği, gerekli çalışmaların yapılarak İzmit Belediyesinin 13/6/2012 tarihli kararı ile taşınmazları kapsayan alanda düzenleme sınırı haritasının tasdiki, geri dönüşüm işleminin uygulanması, geri dönüşüm cetveli, parselasyon haritası, ilan ve dağıtım cetvellerinin onaylanması işlemlerinin yapıldığı (bkz. §§ 15, 16), 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca yeniden yapılan parselasyon işlemine karşı Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde iptal davası açıldığı, işlemin iptaline ilişkin karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu ve temyiz incelemesinin devam ettiği anlaşılmaktadır.

45. Başvurucuların murisi tarafından Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararının uygulanmaması sebebiyle uğranıldığı ileri sürdüğü maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan ve murisin vefatı üzerine başvurucuların talebi doğrultusunda yargılamaya devam edilen davada, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı İzmit Belediyesince karar düzeltme yoluna başvurulduğu ve bu kapsamda Sakarya Bölge İdare Mahkemesince verilen 5/2/2014 tarihli kararda, 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesi kapsamında yargı kararlarının idarelerce otuz günlük süre içerisinde uygulanması gerekmekle birlikte, bu hususun yargı kararlarının idarece başkaca herhangi bir işlem, eylem veya tasarrufta bulunulmadan doğrudan uygulanabilecek bir nitelik taşıması hâlinde mümkün olduğu, doğrudan uygulama olanağının bulunmadığı hâllerde ise bu süre zarfında kararın uygulanmaya başlandığını gösterir işlem veya eylemlerde bulunulup bulunulmadığının denetlenmesinin zorunlu olduğu, somut olayda kesinleşen iptal kararının 11/1/2011 tarihinde davalı idareye tebliğinin ardından yargı kararının gerekçesine uygun olarak idarece 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre arsa ve arazi düzenlemesi yapılabilmesi için öncelikle nazım ve uygulama imar planlarında değişikliklere gidildiği, bu işlemlere dayalı olarak parselasyon işlemiyle oluşan parsellerin 29/8/2012 tarihinde tapuda tescilinin sağlandığının anlaşıldığı (bkz. § 23) belirtilmek suretiyle manevi tazminata ilişkin hükmün bozulmasına ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

46. Bu durumda, başvurucular tarafından her ne kadar Kocaeli İdare Mahkemesinin 18/10/2006 tarihli kararının uygulanmadığı belirtilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de kararın uygulanmadığı gerekçesiyle açılan tazminat davasının reddedildiği, idarece kesinleşen kararın tebliğinden sonra parselasyona tabi tutulan taşınmazların geri dönüşüm işlemlerinin tamamlanması ve kesinleşen kararın gerekçesine uygun olarak yeniden 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre işlem yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldığı anlaşılmaktadır.

47. Bu durumda, taşınmazların parselasyona tabi tutularak bedele dönüştürülmesine ilişkin işlemin iptali yönündeki yargı kararının niteliği, kapsamı, mahiyeti, icra edilebilme şekli ve yöntemi, yargı kararının yerine getirilebilmesine yönelik sürecin bütünü, yayılabileceği zaman dilimi, idarenin tutumu ve ayrıca mahkeme kararının uygulanmadığı gerekçesiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi ve gerekçesi dikkate alındığında başvurucuların mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların mahkeme kararının uygulanmadığı iddialarına dayalı olarak mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 8/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.