2014/756

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YAŞAR ERİŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/756)

 

Karar Tarihi: 29/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucu

:

Yaşar ERİŞ

Vekilleri

:

Av. Mehmet Ali KIRKDÖK

 

 

Av. Ümit SİSLİGÜN

 

 

Av. Meral HANBAYAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; gözaltında müdafiiyle görüştürülmeme nedeniyle müdafi yardımından faydalanma hakkının, müdafi yokluğunda baskı ve zora dayalı verilen ifadelerin hükme esas alınması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılaNma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/1/2014 tarihinde İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 20/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 10/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 16/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 27/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 9/7/2014 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, yasa dışı TKP/ML-TİKKO terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında 4/4/2001 tarihinde gözaltına alınmıştır.

9. Başvurucuya 5/4/2001 ile 8/4/2001 tarihleri arasında yer gösterme ve teşhis işlemleri yaptırılmıştır.

10. Başvurucu 8/4/2001 tarihinde terör örgütüne ne şekilde katıldığına, kullandığı kod adlarına, örgütsel yapı içindeki konumuna ve katıldığı öldürme, yaralama, bomba koyma, vergi adı altında para alma ve pankart açma eylemlerine dair kollukta müdafii olmaksızın ifade vermiştir.

11. Başvurucu 9/4/2001 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde ise kolluktaki ifadesini ve yer gösterme işlemlerini kabul etmemiş, psikolojik baskı altında veya tehditle bu beyanların alındığını ileri sürmüştür. Başvurucu bilinçlenmek amacıyla örgüt yayınlarını takip ettiğini, fakat terör örgütü içinde faaliyet göstermediğini ve önceki ifadelerinde geçen eylemlere katılmadığını söylemiştir.

12. Başvurucu aynı tarihte müdafiinin huzurunda yapılan sorgusunda da kolluk beyanlarında geçen eylemlerde yer almadığını, işkence yapılması, askıya alınması ve boş bir araziye götürülerek silahla tehdit edilmesi sonucunda o şekilde ifade verdiğini belirtmiştir.

13. İstanbul 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi9/4/2001 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.

14. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 11/4/2001 tarihinde silahlı terör örgütü üyeliğinden ve terör örgütü adına çeşitli eylemlerde bulunmaktan başvurucu ve diğer üç sanık hakkında dava açmıştır.

15. Dava, İstanbul 6 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2001/138 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Başvurucu ve diğer kişiler hakkında açılan diğer bazı davalar da sonraki tarihlerde bu yargılamayla birleştirilmiştir. Birleştirmelerin ardından yargılama, on bir sanığa isnat edilen çok sayıda eylemi kapsar hâle gelmiştir.

16. Başvurucu 22/3/2002 tarihli duruşmada, yedi gün gözaltında kaldığını, bu sürede her türlü baskı ve cebire maruz bırakıldığını, askıya alındığını ve hayalarının burulduğunu, gözleri bağlıyken getirilen kâğıtların kendisine imzalattırıldığını, neleri imzaladığını bilmediğini ileri sürmüştür.

17. Devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasının ardından yargılamaya nihai olarak (kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK 250. madde ile görevli) devam edilmiştir.

18. Başvurucu 6/4/2011 tarihinde tahliye edilmiştir.

19. Yargılama süresince 10/8/2001 ile 21/11/2011 tarihleri arasında toplam otuz beş duruşma yapılmış; bu duruşmalarda müşteki, tanık ve mağdurlar dinlenmiş ve bu amaçla yazışmalar yapılmış, başvurucunun cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığına dair Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış ve belgeler getirtilmiştir.

20. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 21/11/2011 tarihli ve E.2001/138, K.2011/184 sayılı kararı ile başvurucunun üzerine atılı dokuz adet öldürme, yaralama, bomba koyma ve patlatma, vergilendirme adı altında para alma eylemlerinin sübut bulduğuna hükmetmiştir. Mahkeme, anayasal düzeni bozmaya teşebbüs etme suçundan başvurucunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi kararını, başvurucunun ve diğer sanıkların kollukta verdikleri ifadelerine, müşteki beyanlarına, olaylara ilişkin tutanaklara ve hazırlanan raporlara dayandırmıştır.

21. Resen de temyize tabi olan karara karşı başvurucu müdafii 22/11/2011 tarihinde haksız ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle ve temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talebiyle süre tutum dilekçesi vermiştir. Başvuru formunda gerekçeli temyiz dilekçesinin sunulduğuna dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. UYAP'a kayıtlı dosya üzerinde yapılan inceleme ve Mahkemesinden gelen bilgi doğrultusunda 10/10/2013 ve 21/10/2013 tarihlerinde başvurucunun ve müdafiinin Yargıtaya dilekçe sunmuş oldukları anlaşılmıştır. Bu dilekçelerle eksik soruşturmaya dayalı hüküm kurulduğu, tanık ifadeleri arasında çelişki bulunduğu, bazı tanıkların dinlenmediği, hakkındaki suçlamaların ispatlanmadığı gerekçeleriyle kararın bozulması talep edilmiştir.

22. Duruşmalı olarak yapılan ve başvurucu müdafiinin katıldığı temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi 10/12/2013 tarihli ve E.2013/4630, K.2013/15327 sayılı ilamı ile kararı başvurucu yönünden onamıştır. Yargıtay ilamı 18/12/2013 tarihinde tefhim edilmiştir.

23. Başvurucu 10/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, gözaltında alınan beyanlarının baskı ve zora dayalı olduğunu, avukatıyla görüştürülmemesinin bu duruma yol açtığını, kolluk ifadelerinin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu ve bu ifadelerine dayalı olarak mahkûm edildiğini, on iki yılı tutukluluğunda devam eden yargılama süresinin uzun olduğunu belirterek makul sürede yargılanma hakkını da içerecek biçimde adil yargılanma hakkının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde korunan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gözaltında bir müdafiyle görüştürülmediğine ilişkin iddiasının müdafi yardımından faydalanma hakkı, baskı ve zora dayalı ve müdafi yokluğunda alınan ifadelerine dayalı mahkûm edildiğine ilişkin iddiasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ve yargılama süresine ilişkin iddiasının makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Müdafi Yardımından Faydalanma ve Hakkaniyete Uygun Yargılanma Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

27. Başvurucu; gözaltında müdafiiyle görüştürülmemesi, müdafiinin yokluğunda baskı ve zora dayalı verdiği ifadelerinin hükme esas alınması nedeniyle müdafi yardımından faydalanma ve hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık yazısında, başvurucunun kolluk ifadesinin müdafii olmaksızın alındığı fakat bu ifadelerin hükmün dayandığı tek delil olmadığı, dosya içindeki tutanakların, müşteki ve tanık beyanlarının, fiziki takip tutanaklarının da esas alındığı belirtilmiştir.

29. Başvurucu, cevap yazısında ihlal iddialarını tekrarlamıştır.

30. Başvurucunun baskı ve zora dayalı ifade verdiği iddialarını yeterli ve inandırıcı açıklamalarla (doktor muayenesi vs.) desteklemeksizin genel biçimde ileri sürdüğü de anlaşılmakla birlikte aşağıda belirtilen gerekçelerle bu hususta ayrı bir değerlendirme yapılmamıştır.

31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

33. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği öncelikle olağan başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 18, 19).

34. Olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dile getirilmeyen iddialar, bireysel başvuruya konu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

35. Başvuruya konu olay bakımından kolluktaki beyanların baskı ve zora dayalıolduğu, müdafi yardımından faydalandırılmadığı dolayısıyla bu ifadelerin hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı fakat hükme esas alındığına ilişkin şikâyetlerin temyiz dilekçesinde veya Yargıtaydaki duruşma esnasında dile getirildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır (bkz. § 21).

36. Bu itibarla iddia edilen hak ihlallerinin temyiz aşamasında düzeltilmesi imkânının yargılama makamlarına tanınmaksızın başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu edilen şikâyetler Derece Mahkemeleri önünde ileri sürülmeksizin ilk defa bireysel başvuru aşamasında dile getirilmiştir (Metin Polat, B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25). Hükmedilen ceza miktarı dolayısıyla kararın resen temyiz incelemesine tabi olmasının veya dilekçede belirtilenlerin haricindeki hususların da Yargıtay tarafından dikkate alınması gereğinin, başvurucunun temyiz mahkemesi önünde ihlal iddialarını en azından öz olarak ileri sürme yükümlülüğünü ortadan kaldırdığı söylenemez.

37. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

39. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Bakanlık yazısında, Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında bu tür şikâyetlerin incelenmesinde dikkate alınacak ilkelerin ortaya konduğu ve somut başvuruda görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.

41. Başvurucu, dilekçesindeki açıklamalarını tekrar ettiğini söylemiştir.

42. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesi de -Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 38, 39).

43. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken ölçütlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

44. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

45. Bu itibarla başvurucu hakkındaki yargılama 4/4/2001 ilâ 18/12/2013 tarihleri arasında 12 yıl 7 ay 14 gün sürmüştür (bkz. §§ 8, 22).

46. Hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, konunun kapsamı ve gerektirdiği uzmanlık dikkate alındığında başvuruya konu yargılama karmaşık bir nitelik taşımaktadır. Bununla birlikte 12 yıl 7 ayı aşan ve büyük ölçüde başvurucunun tutukluluğunda devam eden yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

47. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

48. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

49. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

50. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 17.900 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Müdafi yardımından faydalanma ve yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 17.900 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.