2014/7914

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İZOTEK YAPI ELEMANLARI PAZARLAMA İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/7914)

 

Karar Tarihi: 11/5/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

İzotek Yapı Elemanları Pazarlama İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

Vekilleri

:

1. Av. Meral KESKİN

 

 

2. Av. Özgür Mert BALCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yönetim ve denetim kurulları ile mal varlığına el konulan şirketten olan alacağın mahkeme kararına rağmen ödenmemesi ve şirketin tüm mal varlığının satılarak alacağın tahsil imkânının ortadan kaldırılması nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Bakanlık görüşü başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu İzotek Yapı Elemanları Pazarlama İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (Şirket), Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri Anonim Şirketi (TELSİM) ile akdettiği 16/8/2000 tarihli GSM Alt Yapı İşleri Temin ve Hizmet Sözleşmesi uyarınca TELSİM'e baz istasyonları kurmuştur.

A. TELSİM'e El Konulması ve TELSİM'in Mal Varlığının Satılması

9. TELSİM'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 3/7/2003 tarihli kararıyla bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketinin (İmar Bankası) ortaklarına menfaat temin etmek ve adlarına işlem yapmak amacıyla kurulan bir şirket olduğu saptanmıştır.

10. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) müracaatı üzerine Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/8/2003 tarihinde verdiği kararla tüm mal ve haklarının dondurulmasına, her türlü mal, hak ve alacakları üzerinde tasarruf yetkisinin kaldırılmasına, mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerinin tevdi mahalline yatırılmasına karar verilmiştir.

11. TMSF’nin 24/12/2003 tarihli işlemiyle İmar Bankası tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tabi tasarruf mevduatı ile TMSF tarafından tespit edilen tasarruf mevduatı tutarı arasındaki 7.552.995.710,63 TL farkın TELSİM'in de aralarında bulunduğu Uzan Grubu şirketleri ile onlar adına hareket eden şirketlerden tahsil edilmesine karar verilmiştir.

12. TELSİM'in mal varlığına ihtiyati haciz uygulanmasından sonra TMSF, 30/1/2004 tarihli yazıyla 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37. maddesi uyarınca borcun (7.552.995.710,63 TL'nin) bir ay içinde ödenmesi istemiyle TELSİM'e borcu ödemesi için davet mektubu göndermiştir.

13. TMSF tarafından 13/2/2004 tarihli işlemle, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca TELSİM’in temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetim kurulları devralınmış ve bu kurullara üyeler atanmıştır.

14. TELSİM tarafından ödeme için davet mektubuna karşı dava açılmış ise de TMSF'nin atadığı yöneticilerin davadan feragat etmesi nedeniyle İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 10/9/2004 tarihli kararıyla feragat nedeniyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Öte yandan TELSİM tarafından ihtiyati haciz işlemine karşı açılan dava da aynı sebeple ve aynı Mahkeme tarafından verilen 16/11/2005 tarihli kararla karar verilmesine yer olmadığı kararıyla sonuçlanmıştır.

15. TMSF tarafından 24/3/2004 tarihinde borcun (7.552.995.710,63 TL) tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmiş, 5/4/2004 tarihinde de haciz varakası tanzim edilerek ihtiyati haciz kesin hacze dönüştürülmüştür.

16. TMSF’nin 23/6/2005 tarihli kararıyla TELSİM'in faaliyetlerinde kullanılan menkuller, gayrımenkuller ile bu varlıkların ferî veya mütemmim cüzü niteliğinde olan sözleşmeler ile bunlardan doğan hak ve alacakların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan “TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün satılması yolunda işlem tesis edilmiştir.

17. TMSF bünyesinde oluşturulan satış komisyonu tarafından “TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün değeri 2.804.000.000 ABD doları olarak belirlenmiştir. Bu satış bedeli TMSF tarafından onaylanarak “TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü” 13/12/2005 tarihinde ihaleye çıkarılmış ve sonuç olarak söz konusu iktisadi bütünlük 24/5/2006 tarihinde 4.550.000.000 ABD doları bedelle Vodafone Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.

18. 27/4/2007 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü sıra cetveline göre satış masrafları düşüldükten sonra öncelikle TELSİM'in geçmiş dönem borçları ödenmiştir. Bu kapsamda Motorola, Nokia Corporation, Nokia Komünikasyon Limitet Şirketi ve ABN Ambro Bank N.V. isimli şirketlere toplam 1.291.250.000 ABD doları, Hazine Müsteşarlığına da 901.132.834,12 TL ödemede bulunulmuştur. Bundan sonra 6183 sayılı Kanun uyarınca takibat başlatılan kamu alacakları ödenmiş, kalan tutar ise TMSF, Telekomünikasyon Kurumu ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında garame edilmiştir. TMSF, garameden kendi payına isabet eden kısmı TELSİM'in vergi borçları nedeniyle Gelir İdaresi Başkanlığına ödemiştir. Satış bedelinden arta kalan tutar bulunmadığından diğer alacaklılara herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

B. Başvurucu Tarafından TELSİM'e Karşı Başlatılan İcra Takibi

19. TELSİM'in 2003 yılı Nisan ayından itibaren sözleşmeden doğan borçlarını (2.487.741,73 TL) ödemeyi aksatması üzerine Şirket tarafından TELSİM aleyhine İstanbul 3. İcra Müdürlüğü (İcra Müdürlüğü) nezdinde 26/2/2004 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. İcra Müdürlüğünce düzenlenen ödeme emrine TELSİM tarafından 8/3/2004 tarihinde itiraz edilmiş ve takip durmuştur.

20.Şirket tarafından 30/3/2004 tarihinde İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra 13/10/2005 tarihinde davanın kabulü ile itirazın iptaline ve 2.487.741,73 TL üzerinden takibin devamına karar verilmiştir. Ayrıca anılan kararda davalı aleyhine icra inkâr tazminatı ile harca hükmedilmiştir.

21.Kararı temyizen inceleyen Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 7/6/2007 tarihli kararıyla hükmü onamakla birlikte icra takibinin başlatıldığı tarihten önce 13/2/2004 tarihinde TMSF tarafından Şirkete el konulmuş olması dolayısıyla icra inkâr tazminatına ilişkin hüküm fıkrasının çıkarılmasına ve davalıdan harç alınmasına yer olmadığına karar vermiş, hükmün bu şekilde düzeltilerek onanmasına hükmetmiştir. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 13/1/2008 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

22. Mahkeme kararının Daire tarafından onanmasından sonra İcra Müdürlüğünce TELSİM'in bankalarda bulunan mevduatının haczi için ihbarnameler gönderilmiş ancak TMSF'nin itirazları sonucu haciz girişimleri akim kalmıştır.

23. İcra Müdürlüğü tarafından 11/7/2007 tarihli müzekkereyle TELSİM'in başvurucuya ödemesi gereken borcunun 5.369.930,29 TL olduğu hususu TMSF'ye bildirilmiştir. TMSF'nin 20/7/2007 tarihli cevap yazısında TELSİM'in ayrı bir tüzel kişiliği haiz olduğu ve borcun kurumlarıyla bir ilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir.

C. Başvurucu Tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılan Başvuru

24. Şirket tarafından, Mahkeme kararıyla sabit görülen alacağının ödenmesi istemiyle 10/12/2009 tarihinde Beyoğlu 28. Noterliği aracılıyla TMSF'ye ihtarname gönderilmiştir. TMSF 15/1/2010 tarihli yazıyla talebi reddetmiştir. TMSF, başvurucunun 27/4/2007 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü sıra cetveline itiraz etmediğini ve sıra cetvelinin kesinleştiğini vurgulamıştır. TMSF ayrıca, yönetim ve denetimine atama yapılmış ise de TELSİM'in hukuken farklı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu ve alacağın ödenmesi ile ilgili muhatabın TELSİM olduğunu belirtmiştir.

25. Başvurucu 22/3/2010 tarihinde kayda giren dilekçe ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuruda bulunmuştur. AİHM'e başvuru dilekçesinde, Mahkeme kararıyla kesinleşmiş alacağın TMSF tarafından ödenmediği gibi TMSF'nin işlemleri nedeniyle borçlu TELSİM'den icra yoluyla tahsil imkânının da kalmadığı belirtilmiştir. Dilekçede, TELSİM'in yönetimine TMSF tarafından el konulması nedeniyle TMSF'nin onayı olmadan TELSİM'in rızaen ödeme yapmasının da olanaksız olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, TMSF'nin TELSİM'in mal varlığının yetersiz olduğu gerekçesiyle alacağını ödemekten kaçınamayacağını ileri sürmüştür. TELSİM'e baz istasyonu kuran başka bir şirket ile Motorolanın alacaklarının ödendiğine işaret eden başvurucu, kendi alacaklarının ödenmemesinin adalet duygularını zedelediği değerlendirmesinde bulunmuştur. TELSİM'in satış tarihinden iki ay önce Mahkeme kararının verildiğini hatırlatan başvurucu, TMSF'nin Mahkeme kararında belirtilen bu alacak için rezerv ayırması gerektiğini savunmuştur. Dilekçede sonuç olarak adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği belirtilerek maddi tazminat talebinde bulunulmuştur.

D. Başvurucu Tarafından Tazminat Komisyonuna Yapılan Başvuru

26. Başvurucu 10/4/2013 tarihinde, 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun uyarınca kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Komisyon) başvurmuştur. Başvurucu, Komisyona sunduğu dilekçesinde hakkında kesinleşen Mahkeme kararının icra edilmediğinden şikâyetçi olmuştur.

27. Komisyon, 20/11/2013 tarihli kararıyla şikâyet edilen hususun 6384 sayılıKanun'un kapsamına girmediği gerekçesiyle başvuruyu oyçokluğuyla reddetmiştir. Kararın gerekçesinde İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan itirazın iptali davasının tarafının bir özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve devletin sorumluluğundan bahsedilemeyeceği belirtilmiştir. Komisyonun bir üyesi ise icra takibinden önce TMSF tarafından TELSİM'e el konulması nedeniyle TMSF'nin icranın ve davanın tarafı hâline geldiği gerekçesiyle karara muhalif kalmıştır.

28. Başvurucu, bu karara karşı 21/1/2014 tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesinde itiraz yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulunca 16/4/2014 tarihli kararla itirazın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, AİHM'in Fuklev/Ukrayna kararına (B. No: 71186/01, 7/6/2005) atıfla tarafları özel hukuk kişisi olan uyuşmazlıklarda resmî makamların görevinin, başarılı davacıların lehlerine hükmedilmiş olan kararların icra edilmesine makul bir şekilde yardımcı olunması ile sınırlıolduğu vebu tür bir kararın her koşulda icra edilmesinin resmî makamların garantisi altında bulunmadığı belirtildikten sonra somut olayda şikâyete konu kararın taraflarının özel hukuk tüzel kişileri olması sebebiyle Komisyonca başvurunun reddinde AİHM içtihatlarına aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

29. Bu karar 6/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

30. Başvurucu 26/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. El koyma tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılımülga Bankalar Kanunu’nun “Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu” kenar başlıklı 15. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“…

7 a) Fon, alacağının tahsili bakımından yarar görmesi halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın; hisseleri kısmen veya tamamen kendisine intikal eden bir bankanın ... gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulundurdukları şirketlerin ortaklarının, bu şirketlerde sahip oldukları hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç, ortaklık hakları ile bu şirketlerin yönetim ve denetimini devralmaya ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim, müdürler ve denetim kurulu üyelerinin sayılarıyla bağlı kalmaksızın ve imtiyazlı hisselere dayanılarak atanıp atanmadıklarına bakılmaksızın görevden almak ve/veya üye sayısını artırmak ve/veya eksiltmek suretiyle bu kurullara üye atamaya yetkilidir.

... Fon, bu bentte sayılan gerçek veya tüzel kişilere ait şirket hisselerinin ve/veya ... diğer tüm hak ve varlıklarının ... satışını gerçekleştirmeye ve bu satışlardan elde edilen tutarları Fon alacaklarına mahsup etmeye veya şirketlerin kamu borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçları ile sair borçlarını ödemede kullanmaya ... yetkilidirler. … Fon alacaklarının tahsilini teminen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile ... diğer tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek ticari ve iktisadi bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, .... Fon Kurulu yetkilidir. …

...”

32. 4389 sayılı mülga Kanun'un “Hazine alacağı” kenar başlıklı 15/a. maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri … kaldırılan … bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak elinde bulunduran ortaklarının … her ne ad altında olursa olsun kendilerine ait yurt içi ve yurt dışı şirket, finans kuruluşu, off-shore bankalara aktardıkları banka kaynakları … veya bankaların hakim ortaklarının … iştiraklerine ve bağlı şirketlerine ayni bankanın el değiştiren ortaklarının birbirlerine verdiği krediler …, bankanın yönetim ve denetim döneminde yeterli ticari faaliyeti olmaksızın kaynak aktarımı amacıyla kurulmuş şirketlere verilen krediler …, bankalarının off-shore bankalarındaki yargı kararları nedeniyle ödedikleri mevduatları ve off-shore bankaların bankaya izinli veya izinsiz aktardığı off-shore mevduatlar, … başkaca bir işleme gerek olmaksızın Hazine alacağı haline gelmiş sayılır. …”

33. 4389 sayılı mülga Kanun'un “Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasının sonuçları” kenar başlıklı 16. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

“3. Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankada mevduat sahipleri ile diğer alacaklıların haklarını korumaya yönelik tedbirleri alır. Bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankanın 17 nci maddede sayılan ilgililerinin mal, hak ve alacaklarına Fonun talebi üzerine mahkeme tarafından teminat şartı aranmaksızın ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz konulabilir…”

34.5411 sayılı Kanun'un “Fonun alacaklarının tahsiline ilişkin diğer yetkiler” kenar başlıklı 134. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

 “Fon, alacağının tahsili bakımından yarar görmesi hâlinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, Fon bankalarının;

a) Yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinin,

b) Hâkim ortağı olan tüzel kişilerin,

c) Gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerin,

d) Yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerin ortaklarının,

Bu maddede belirtilen şirketlerde sahip oldukları hisselerinin tamamına ve/veya bir kısmına ilişkin temettü hariç ortaklık hakları ile bu şirketlerin yönetim ve denetimini devralmaya ... yetkilidir.

... Fon, bu fıkrada sayılan gerçek veya tüzel kişilere ait şirket hisselerinin ve/veya ... diğer tüm hak ve varlıklarının ve/veya bu hisselerle orantılı aktiflerinin satışını gerçekleştirmeye ve bu satışlardan elde edilen tutarları Fon alacaklarına mahsup etmeye veya şirketlerin kamu borçları ve/veya Sosyal Sigortalar Kurumuna borçları ile sair borçlarını ödemede kullanmaya ... yetkilidirler.

...

Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile ... diğer tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, ... Fon Kurulu yetkilidir. ...

Gerçek ve tüzel kişilerin sahip olduğu varlıkların, bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında veya bu Kanunda yer alan hükümler çerçevesinde ayrı ayrı cebri icra yoluyla satışlarından elde edilen bedelden; satış tarihine kadar tahakkuk etmiş olmak şartıyla, sırasıyla ..., kişilerin Devlete ve sosyal güvenlik kuruluşlarına olan 6183 sayılı Kanun kapsamındaki borçları ... ödendikten sonra kalan kısım, kişilerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üst kurullara olan borçlarına garameten taksim edilerek ödenir. …

…"

35. 5411 sayılı Kanun’un “Sigortaya tâbi mevduat ve katılım fonu tutarının eksik beyanı hâlinde uygulanacak takip ve tahsil usulleri” kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ile bu Kanun uyarınca banka tarafından yetkili mercilere beyan edilen sigortaya tâbi mevduat ve katılım fonu tutarı ile Fon tarafından tespit edilen mevduat ve katılım fonu tutarı arasında bir fark bulunması hâlinde, bu fark nispetinde bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları, imzaları bankayı ilzam eden memurları ve şube müdürleri ile yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının, kendilerine, eşlerine ve çocuklarına ait bankalar ve banka dışı malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere, hak ve alacakları, döviz tevdiat hesapları ve limitli ve limitsiz kredi kartı ve ATM kartları hesapları dahil tüm banka hesaplarının dondurulmasına, kara, hava ve deniz taşıtları dâhil her türlü taşınır ve taşınmaz, kıymetli evrak ve yurt içi veya yurt dışı hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi, yatırım fonları katılım belgeleri gibi diğer menkul değerlerle, bağımsız ticari işletme, fabrika ve tesisler, bu tesislerin işletilmesine yönelik marka ve lisans hakları, kamu imtiyaz sözleşmelerinden doğan televizyon kanalı, elektrik santralı gibi bir tesisin kurulması ve işletilmesi yetkilerini veren lisans, ruhsat ve işletme hakları ile bu tesisleri lisans hakkına dayanarak veya lisans hakkı bulunmadan kuran ve işleten şirketlere ait hisse senetleri, hak ve alacakların üzerindeki tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, belirtilen tüm mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına ve/veya resmî sicillerdeki kayıtları üzerinde ihtiyatî tedbir konulmasına, bunların bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacakların üzerine diğer tedbirlerin konulmasına, bunlardan elde edinilmiş her türlü taşınır ve taşınmaz, hak ve alacaklar ile kıymetli evrak, nakit, bir tesisi işletme ve kurma hakkı veren marka ve lisans hakları, bu tesisleri lisans, ruhsat ve işletme hakkı ile veya bu hakları bulunmadan işleten, kuran ve hak sahibi niteliğini haiz şirketlere ait hisse senetleri hakkında belirtilen tedbirlerin alınmasına, Fonun talebi üzerine ilgili bankanın merkezinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimi, yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilir.

Yukarıda belirtilen farkın bu Kanunda yer alan hükümler dahilinde takip ve tahsiline Fon tarafından karar verilebilir. Bu hükümler, yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen kişiler hakkında da uygulanır.

…”

36. 5411 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri … kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14, 15, 15/a, 16, … maddeleri, … hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.”

37. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun "Sıra cetveli" kenar başlıklı 140. maddesi şöyledir:

 “Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.

Alacaklılar 206 ncı madde mucibince iflas halinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar.

Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için muteber olan tarih haciz talebi tarihidir.”

38. 2004 sayılı Kanun’un 206. maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

“…

Üçüncü sıra:

Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar.

Dördüncü sıra:

İmtiyazlı olmayan diğer bütün alacaklar.

 …”

39. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Bu Kanun;

a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,

b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği,

iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.

(2) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda Ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca teklif edilecek diğer ihlal alanları bakımından da Bakanlar Kurulu kararıyla bu Kanun hükümleri uygulanabilir.

...”

40. 21/11/2006 tarihli ve 26353 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik’in (Yönetmelik) 25. ve 26. maddeleri şöyledir:

“MADDE 25 – (1) Satışa konu varlıkların ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet alımından doğan geçmiş dönem borçlarını ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödetmeye Kurul yetkilidir. Kurulun bu konudaki kararı satış şartnamesinde ve satış ilanında belirtilir.

(2) Geçmiş dönem borçlarının ödenebilmesi veya ihale alıcısına ödetilebilmesi için:

a) Ticari ve iktisadi bütünlük içinde yer alan mal, hak ve/veya varlıklar ile ilgili olması veya ticari ve iktisadi bütünlüğün değerinin korunması için gerekli veya değerini artırır mahiyette olması,

b) Alacaklı ile borçlu şirket borç miktarının tespitinde mutabakata varmış olması gerekmektedir.

MADDE 26 – (1) Ticari ve iktisadi bütünlüğün ihale bedelinin dağıtımına esas sıra cetveli, ihale bedelinin alıcı tarafından ödenmesinden sonra Satış Komisyonu tarafından 5411 sayılı Kanuna uygun olarak düzenlenir. Ancak 5411 sayılı Kanunda öncelikli paya sahip olduğu belirtilen alacaklılara önceden ödeme yapılabilir.

(2) İhale bedelinden satış masrafları çıkarıldıktan sonra; satış tarihine kadar tahakkuk etmiş olmak şartıyla, sırasıyla Kurul tarafından ihale bedelinden ödenmesine karar verilmesi halinde bu Yönetmeliğin 25 inci maddesi kapsamındaki geçmiş dönem borçları, kişilerin Devlete ve sosyal güvenlik kuruluşlarına olan 6183 sayılı Kanun kapsamındaki borçları ile GSM imtiyaz sözleşmesinden doğan Hazine payı borçları ödendikten sonra kalan kısım, kişilerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üst kurullara olan borçlarına garameten taksim edilerek ödenir.

(3) 5411 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesi kapsamındaki satışlarda sıra cetvelinin düzenlenmesinde anılan madde hükmü de dikkate alınır.

(4) Sıra cetvelinin bir sureti Satış Komisyonu tarafından masrafını veren ilgililere tebliğe çıkarılır ve Resmî Gazete’de yayımlanır.

(5) Sıra cetveline itiraz süresi 15 gündür. İtiraz süresi, ilan tarihinden itibaren başlar,tebliğ masrafı veren ilgililer hakkında ise itiraz süresi tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.

(6) Satış Komisyonu, hak sahiplerine ödeme yapılana kadar nakit ihale bedelini uygun göreceği şekilde nemalandırır.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

42. Başvurucu, TMSF'nin yargı kararı uyarınca ödeme yapmadığı gibi TELSİM'in bankalarda bulunan paralarının TMSF'ye ait olduğunu belirtmek suretiyle alacağın icra yoluyla elde edilmesi yolunu tıkadığını belirtmiştir. TELSİM'in TMSF'nin kontrolüne geçmiş olması sebebiyle mal varlığının devlet malı vasfını kazandığına işaret eden başvurucu, Fonun mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğine ilişkin kanuni düzenleme nedeniyle yargı kararının icrasının imkânsız hâle gelmesinden yakınmıştır.

43. Yönetmelik'in 25. maddesi uyarınca satışa çıkarılan bütünlüğün değerini artıran ya da onu tamamlayan eski dönem mal ve hizmet borçlarının satış bedelinden ödenmesinin öngörüldüğünü vurgulayan başvurucu, baz istasyonlarının GSM şebekesiyle bütünlük oluşturan ve onu tamamlayan nitelikte olması sebebiyle bunlara ilişkin alacaklarının ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, TMSF'nin Mahkeme kararının icrasını imkânsız hâle getirmiş olması sebebiyle devletin sorumluluğunun bulunduğunu savunmuştur.

44. Başvurucu, sonuç olarak Mahkeme kararıyla ispatlanan alacağının tahsilinin kamu otoritesince engellenmiş olması nedeniyle mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

45. Bakanlık görüş yazısında; Dairenin 7/6/2007 tarihli kararında, TMSF tarafından Şirkete el konulmuş olması dolayısıyla icra inkâr tazminatına ilişkin hüküm fıkrasının Mahkeme kararından çıkarılmasına karar verilmesiyle gerçek hasmın kamu otoritesi olduğunun kabul edildiği ifade edilmiştir. Bakanlık, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26/5/2014 tarihinde verdiği kararında da TMSF tarafından el konulan şirketlerin alacaklılarının açtığı davalarda gerçek hasmın TMSF olduğunun benimsendiği belirtilmiştir. Bakanlık son olarak benzer yöndeki doktrin görüşüne de atıfta bulunmuştur.

B. Değerlendirme

46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

47. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

48. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştiklerinin tespiti hâlinde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).

49. Başvuru konusu şikâyetin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olup olmadığının değerlendirilebilmesi için öncelikle müdahalenin niteliğinin ortaya konulması ve buna ilişkin nihai işlem veya kararın tesis edildiği tarihin tespiti gerekmektedir.

50. Başvurucu, TMSF'nin müdahalesi sebebiyle alacağının TELSİM'den tahsil imkânının ortadan kalkmasından şikâyet etmektedir. Anayasa Mahkemesi, somut başvuru ile aynı şikâyetleri içeren, olay örgüsü bakımından da benzer nitelik taşıyan Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Limitet Şirketi (B. No: 2013/865, 1/6/2016) başvurusunda kamu müdahalesi bulunup bulunmadığını tartışmıştır. Anayasa Mahkemesi, TMSF alacağına 6183 sayılı Kanun’a tabi kamu alacaklarına göre üstünlük tanıyan 4389 ve 5411 sayılı Kanunlarla benimsenen yöntemlerin izlenmesi ve anılan kanunlarda TMSF'ye verilen yetkilerin kullanılması nedeniyle başvurucu Şirketin daha önce başlattığı icra takibinin sonuçsuz kaldığını vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesinin değinilen kararında, 2004 ve 6183 sayılı kanunlarda öngörülenlerden farklı takip süreçleri izleyen TMSF'nin, 4389 ve 5411 sayılı kanunların verdiği olağanüstü yetkilere dayanan uygulamaları sebebiyle başvurucunun alacağına kavuşmasının imkânsız hâle geldiği ifade edilmiş ve sonuç olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik kamu müdahalesinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Limitet Şirketi, §§ 109-115). Aynı mahiyette olduğu anlaşılan bu başvuruda da Anayasa Mahkemesinin anılan kararında açıklanan gerekçelerle kamu müdahalesinin bulunduğu değerlendirilmektedir.

51. Somut olayda anlık bir fiil veya işlemden ziyade bir sürecin sonucunda gerçekleşen müdahale, başvurucunun TELSİM'den olan alacağının tahsil imkânının kalmadığının kesinlik kazanmasıyla tamamlanmıştır. Bu da TMSF tarafından “TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü”nün Vodafone Telekomünikasyon Anonim Şirketine satışından elde edilen 4.550.000.000 ABD dolarının dağıtımı amacıyla düzenlenen sıra cetvelinin kesinleşmesiyle söz konusu olmuştur. TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü sıra cetveli 27/4/2007 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Anılan sıra cetveline itiraz edildiği veya sıra cetvelinin herhangi bir şekilde dava konusu edildiğine ilişkin bir bilgi ve belge başvuru dosyasına sunulmamıştır.

52. Başvurucu tarafından Mahkeme kararıyla sabit görülen alacağının ödenmesi istemiyle Beyoğlu 28. Noterliği aracılığıyla TMSF'ye ihtarname gönderilmiştir. TMSF, 15/1/2010 tarihli yazıyla talebi reddetmiştir. Başvurucu, bunun üzerine 22/3/2010 tarihinde kayda giren dilekçe ile AİHM'e bireysel başvuruda bulunmuştur.

53. Görülen başvuru ile benzer nitelik taşıyan Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Limitet Şirketi başvurusuna konu olayda da başvurucu, noter aracılığıyla TMSF yönetimine ihtarnamede göndererek borçlu Şirketten alacaklarının ödenmesini talep etmiştir. Söz konusu ihtara süresinde cevap verilmemesi ve ödeme de yapılmaması üzerine başvurucu, idari yargıda iptal ve alacağın yasal faiziyle birlikte tazmini istemli dava açmıştır. Anılan davada Mahkemece, usule ilişkin herhangi bir nedenle davanın esasının incelenemeyeceği yolunda bir değerlendirme yapılmamış; aksine işin esası incelenerek davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur (Tasfiye Halinde Cemtur Seyahat ve Turizm Limitet Şirketi, § 39-45). Dolayısıyla noter yoluyla gönderilen ihtarnameye olumsuz cevap verilmesi durumunda idari yargıda dava açma imkânının fiilen bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak somut başvuruda, talebin reddine ilişkin TMSF işlemine karşı idari yargıda dava açıldığı yolunda herhangi bir bilgi ve belge başvuru dosyasına sunulmamıştır.

54. Başvurucu ayrıca hakkında kesinleşen Mahkeme kararının icra edilmediğini öne sürerek 10/4/2013 tarihinde, 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvurmuş ise de gerek sözü edilen Komisyon kararında gerekse bu karara karşı yapılan itiraz üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulunca verilen kararda, şikâyet edilen hususun 6384 sayılı Kanun'un kapsamına girmediği belirtilmiştir. Dolayısıyla 6384 sayılı Kanun'da öngörülen ve davaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ve mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği şikâyetlerini incelemek üzere oluşturulan başvuru yolunun somut olaydaki şikâyet yönünden etkili bir yol olmadığı anlaşılmaktadır. Kesinleşen idari veya yargısal işlem ya da kararlara karşı etkisiz birtakım idari veya yargısal yollara başvurulması, kesinleşmiş olan süreci tekrardan canlandırmaz.

55. Somut olayda, başvurucunun alacağının TELSİM'den tahsil imkânının kalmadığı hususu TELSİM ticari ve iktisadi bütünlüğü sıra cetvelinin düzenlenmesiyle kesin olarak anlaşılmıştır. Sözü edilen cetvele karşı herhangi bir yola başvurulmamıştır. Ayrıca 10/12/2009 tarihli noter ihtarnamesiyle dile getirilen alacağın ödenmesi talebinin reddine yönelik 15/1/2010 tarihli TMSF işlemine karşı da herhangi bir idari dava açılmamıştır. Dolayısıyla TELSİM'den olan alacağının tahsil imkânının ortadan kaldırılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye ilişkin nihai kararın TMSF'nin 15/1/2010 tarihli işlemi olduğu tespit edilmiştir. Bu işlemin de Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce tesis edildiği ve kesinleştiği anlaşılmıştır.

56. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.