2014/801

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ENES TOPUZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/801)

 

Karar Tarihi: 18/5/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Enes TOPUZ

Vekili

:

Av. Erdem KARATEKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa itiraz incelemesinde savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, yargılama sürecinde taleplerin mahkemece dikkate alınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/1/2014 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, karar tarihi itibarıyla herhangi bir görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla silahlı suç örgütü kurma, yönetme, kurulan silahlı örgüte üye olma, bilerek ve isteyerek yardım etme, silahlı örgüt faaliyeti çerçevesinde tasarlayarak öldürme, tasarlayarak öldürmeye teşebbüs, kasten silahla yaralama, kasten yaralama, eziyet, birden fazla kişiyle hürriyetten yoksun kılma, nitelikli yağma, silahlı suç örgütünün korkutucu güçten yararlanarak birden fazla kişiyle birlikte silahla tehdit, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, suç üstlenme, malazarar verme, kumar oynamak için yer temin etme, mühür bozma, tefecilik, ihaleye fesat karıştırma, uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti yapma ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarından başvurucu, kırk dokuz kişiyle birlikte 14/12/2009 tarihinde gözaltına alınmıştır.

8. Başvurucu, Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 18/12/2009 tarihli ve 2009/334 Sorgu sayılı kararıyla otuz sekiz kişiyle birlikte tutuklanmıştır. Suçun örgüt çerçevesinde işlenmesi nedeniyle Samsun Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma, Savcılığın E.2008/19258 sayılı fezlekesiyle Ankara Cumhuriyet Savcılığına devredilmiştir. Fezlekede yirmi iki soruşturmanın birleştirildiği belirtilmiştir.

9. Başvurucu ile birlikte yetmiş yedi sanık hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 20/4/2010 tarihli ve E.2010/147 sayılı iddianamesi ile (CMK 250. maddeyle görevli) Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde atılı suçları işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca Samsun Asliye Ceza Mahkemelerindeaçılan kamu davalarının söz konusu davayla irtibatlı olması nedeniylebilahare bu davalar (Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/501, Samsun 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1187, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1487 sayılı davaları), Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/91 sayılı dosyasında birleştirilmiştir.

10. İddianamede, hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı yetmiş yedi olup maktul ile elli sekizmüşteki ve katılan bulunmaktadır. Soruşturma konusunun14/12/2009 tarihi ve öncesinde Samsun'da örgüt çerçevesinde işlendiği iddia edilen ve başvurucunun da içinde yer aldığı yirmi sekiz ayrı eylem olduğu görülmektedir.

11.Söz konusu iddianamede "Şüphelilerden H.K’nin Samsun İli ve çevresinde faaliyette bulunan haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla silahlı suç örgütü kurduğu ve yönettiği, diğer şüpheliler Ü.Ö., U.Y., Enes Topuz ve S.İ.'nin aynı zamanda silahlı suç örgütünün yöneticisi oldukları, iddianamede ismi geçen diğer şüphelilerin ise örgütün üyesi konumunda oldukları, silahlı suç örgütünün yöneticisi ve üyesi konumunda bulunan şüphelilerin örgüt faaliyeti kapsamında, tasarlayarak öldürme, tasarlayarak öldürmeye teşebbüs, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma ve sağlama, kasten silahla yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli yağma, suç üstlenme, suç delillerini gizleme, tefecilik, silahlı suç örgütün korkutucu gücünden yararlanarak tehdit, mala zarar verme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, ihaleye fesat karıştırma, kumar oynanması için yer temin etme, 6136 sayılı yasaya muhalefet olmak üzere çeşitlilik gösteren eylemleri gerçekleştirdikleri" anlaşıldığı belirtilmiştir.

12. Bu kapsamda başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin(1), (3), (4) ve (5) fıkraları delaleti ile "TCK’nın 86/1,3-e, 87/3 (A.K.nin silahla yaralanmasından dolayı), 86/1-3-e, 21/2 (S.A.'nın olası kastla yaralanması olayı ile ilgili olarak), 106/2-c-d (M.K.ye yönelik), 106/2-c-d, 109/2-3-b, 96/1 (İ.K.ye yönelik), 106/2-c-d, 43/1, 109/2,3-a-b, 109/1-c-f-g, 149/1-c-f-g, 149/1-f-g, 86/2, 149/1-c-f-g, 35 (M.C. ve Y.Ş.G.ye yönelik), 149/1-c-f-g, 35 (A.S.ye yönelik), 149/1-c-f-g (M.H.ye yönelik), 149/1c-f-g (M.A. ve O.A.ya yönelik), 149/1-c-f-g, 35 (A.İ.D.ye yönelik), 82/1-a, 35 (maktul T.S.ye yönelik), 149/1-f-g (E.A.ya yönelik), 86/2, 3-e (M.Ö.ye yönelik) 228/1 (iki kez), 38/1, 82/1-a, (maktul T.S'ye yönelik), 149/1-c-f-g (M.Ç.ye yönelik), 109/2, 3-a-b, 106/2-a-d, 151/1,106/2-a-c-d, 86/2 (Y.G.ye yönelik), 106/2-a-c-d, 170/1-c (H. ve H.P.ye yönelik), 86/1, 3-e (H.T.ye yönelik), 109/2, 3-b (Y.G.ye yönelik), 86/1, 3-e (Y.G.ye yönelik), 106/2-a-d (U.K.Y.ye yönelik), 149/1-a-c-f-g (A.K.ye yönelik), 270/1, 270/1, 188/3, 5, 191/1, 2, 3, 4, 5, 86/1, 3-e, 87/3 (A.A.ya yönelik), 270/1, 81/1, 35, (M.Y.ye yönelik), 270/1, 171/1-c, 235/1, 241/1, 6136 sayılı Yasa'nın 13/1 maddelerinden" cezalandırılması talep edilmiştir.

13. Davaya bakan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 12/5/2010 tarihinde tensiben yaptığı ilk incelemede diğer sanıklarla birlikte başvurucunun "savunmalarının alınmamış olması, kaçma tanıklara baskı yapma, delilleri karartma olasılığının bulunması, CMK 100/2-3 maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerinin devam etmesi, atılı suçların öngördüğü ceza süresine göre adli kontrol tedbirlerinin uygulanamayacak olması..." gerekçesiyle tutukluğununun devamına,tutukluluk incelemesinin 10/6/2010 tarihinde değerlendirilmesine ve duruşmanın23-25/6/2010 tarihlerine bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme aynı kararda bir kısım sanığın "atılı suçun niteliği,CMK 100/2-3 maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerinin kalkmış olması" gerekçesiyle tahliyesine karar vermiştir.

14. Tensip incelemesinde on dokuz ara kararı kurulmuş; Mahkeme, bu ara kararlarda haklarında dava açılan ve tutuklu olan sanıkların başka cezaevlerinde bulunmaları nedeniyle Ankara'da bulunan cezaevlerine nakillerinin yapılması, iddianamede anlatılan olaylarla ilgili olarak müştekilerin, tanıkların ve tutuksuz olan sanıkların beyanlarının alınması amacıyla bulundukları yerdeki mahkemelere müzekkere yazılması, telefon dinleme kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, dosya konusu suçlarla ilgili olduğu belirtilen Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/501, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/558, Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/13, Samsun 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1187, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1221 sayılı dosyalarının istenmesi, Samsun 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 3/12/2009 tarihli ve 2009/347-954 sayılı ve yine aynı Mahkemenin 10/09/2009 tarihli 2009/383-616 Esas sayılı karar örneklerinin istenmesi, Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/10/2009 tarihli ve 2009/1444 -2009/912 karar örneğinin istenmesi, Samsun Cumhuriyet Savcılığınca yürütülülen 2009/13495 ve2009/25518 No.lu soruşturma akıbetinin sorulması,Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/194 veSamsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/1487 Esas sayılı dosyasının istenmesi,Samsun Vergi Dairesi Başkanlığınca yaptırılmış incelemeye ilişkin rapor örneklerinin istenmesi,uyuşturucu madde ticareti suçu ile ilgili Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/05/2009 tarihli ve 2009/60-91 sayılı dosyasının, Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/9/2009 tarihli ve 2009/150-147 sayılı dosyasının Yargıtaydan incelemesinin sonucunun beklenmesi, Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen 2009/281 Esas sayılı dosyasının incelenmek üzere istenmesi, Samsun 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/10/2009 tarihli ve 2009/322-925 sayılı kararının onaylı örneğinin istenmesi ve Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/1066 Esas sayılı derdest dosyasının incelenmek üzere istenmesine karar vermiştir.

15. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 23/6/2010 tarihli birinci celsede"suçun vasıf ve mahiyetine mevcut delil durumuna göre sanık hakkında suç işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması ve CMK nun 100 maddede sayılan katalog suçlardan olması karşısında bir tutuklama sebebinin var olması" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

16. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 19/1/2012 tarihli on ikinci celsede başvurucu ile birlikte yargılanan bir kısım sanığın "suçun vasıf ve mahiyetine, mevcut delil durumuna ve tutuklulukta geçen süreye nazaran" tahliyelerine karar vermiş; başvurucunun ise "suçun vasıf ve mahiyetine mevcut delil durumuna göre sanık hakkında suç işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması ve CMK nun 100 maddede sayılan katalog suçlardan olması karşısında bir tutuklama sebebinin var olması" gerekçesiyle tutukluluğunun devamına karar vermiştir. Mahkeme, tutukluluk incelemesinin 16/2/2012 ve 15/3/2012 tarihlerinde değerlendirilmesine karar vermiştir.

17. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 29/8/2012 tarihli on beşinci celsede "suçun vasıf ve mahiyetine mevcut delil durumuna göre sanıklarhakkında suç işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması (olay tutanakları, ölü muayene ve otopsi zaptı, diğer sanıkların beyanları, tanık beyanları, iletişimin tespiti ve dinlenmesine ilişkin tutanak içerikleri) ve CMK nun 100 maddede sayılan katolog suçlardan olması karşısında bir tutuklama sebebinin var olması" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

18. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi 20/11/2013 tarihli duruşmada verdiği ara kararı doğrultusunda 18/12/2013 tarihindedosya üzerinde yaptığı tutukluluk incelemesinde "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması ve atılı suçların katalog suçlardan olması" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına itiraz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.

19. Başvurucunun itirazı üzerine itirazı inceleyen Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 27/12/2013 tarihli ve 2013/867 Değişik İş sayılı kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Mahkemenin 27/12/2013 tarihli kararın incelenmesinde Cumhuriyet Savcılığından görüş alındığı ancak bu görüşün içeriğinden bahsedilmediği ve itirazın reddine karar verilirken Savcılık görüşüne değinilmediği anlaşılmıştır.

20. Başvurucu13/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi bireysel başvuruda bulunulmasından üç gün sonra15/1/2014 tarihli ve E.2010/93, K.2014/1 sayılı kararı ile başvurucu hakkında hükümle birlikte "tutuklulukta geçirdikleri süre ve verilen ceza miktarı dikkate alınarak tutukluluk hâllerinin devamına" karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme suçundan 3 yıl 4 ay, var olansuç örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak tehdit suçundan 1 yıl 8 ay; cebir ve tehdit kullanılarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan iki kez 5 yıl, nitelikli yağma suçundan 10 yıl; cebir, tehdit ve hile ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 6 yıl 8 ay,silahla ve birden çok kişiyle birlikte tehdit suçundan 3 yıl 4 ay, kasten yaralama suçundan 5 ay, tasarlayarak öldürme suçundan müebbet, nitelikli tehdit suçundan 2 yıl 6 ayve 2 yıl 1 ay, nitelikli yağma suçundan 2 yıl 3 ay, silahla kasten yaralama suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün, suç üstlenme suçundan 1 yıl 3 ay ve 10 ay, öldürmeye teşebbüs suçundan 5 yıl, silahla ateş ederek genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan 10 ay, olası kastla silahla yaralama suçundan 1 yıl 6 ay,10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezaları ve 5.000 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına; bir kısım mağdura yönelik yaralama, yağma ve tehdit,uyuşturucu madde bulundurma ve ticaret, genel güvenliği tehlikeye düşürme, suç üstlenme, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından ise beraatına karar vermiştir.

22.Başvurucu, bu kararı 6/6/2014 tarihinde temyiz etmiştir.

23. Başvurucu hakkındaki dava 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle özel yetkili mahkemelerin görevlerinin son bulması üzerine Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş olup Mahkemenin E.2010/468 sayısına kaydedilmiştir.

24. Başvurucu hakkındaki dava temyiz aşamasında derdestir.

B. İlgili Hukuk

25. 5237 sayılı Kanun’un 81. maddesi şöyledir:

"(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."

26. 5237 sayılı Kanun'un 35. maddesi şöyledir:

"(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."

27. Aynı Kanun’un 220. maddesinin (1), (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

...

 (3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

 (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

 (5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır."

28.4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarındakuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83)

3.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),

...

7.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),

...

9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

...

(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

29.5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 18/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu; tutuklu olarak yargılandığı davada tutukluluk süresinin dört yılı aştığını, bu sürenin makul olmadığını, yaptığı itirazların gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, tutukluluğa yaptığı itirazın incelenmesinde Cumhuriyet Savcılığından alınan görüşün kendisine tebliğ edilmeden karar verildiğini, yargılama sırasında Mahkemeye yaptığı taleplerin karşılanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini ve bu şekilde savunma hakkının kısıtlandığınıbelirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

32. Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı ve tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan savcılık görüşünün kendisine tebliğ edilmediği yönündeki şikâyetlerinin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali başlığı altında Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları kapsamında, yargılama sürecinde taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığı yönündeki şikâyetlerinin ise adil yargılanma hakkı başlığı altında Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

1- Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

34.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

35.Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

36.Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru -iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde- başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun, Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

37. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın henüz sonuçlanmadığı, temyiz aşamasında derdest olduğu, dolayısıyla adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu anlaşılmaktadır.

38.Buna göre başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

39. Başvurucu, tutukluluğa itiraz üzerine Mahkemece Cumhuriyet savcısından alınan mütalaanın kendisine bildirilmediğini ileri sürmüştür.

40. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

41. Tutukluluk hâline itirazda bulunulan bir davada Cumhuriyet savcısı ve tutuklunun davaya katılma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca tutukluluk hâline itiraz başvurusunda Cumhuriyet savcısı ve tutuklu arasında silahların eşitliği ilkesinin gözetilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 76).

42. Silahların eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşabilmesine imkân verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet savcısının görüşlerine etkili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucunun söz konusu belgelere ulaşması hâlinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şekilde yerine getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber tarafların beyanlarının birbirlerine bildirilmesi ve bu beyanlara cevap verebilme imkânına sahip olmaları gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 77).

43. Şüpheli veya sanığın salıverilme taleplerinin incelenmesine ilişkin usulün belirlendiği 5271 sayılı Kanun’un 105. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile “Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz.” cümlesi eklenerek duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilirken tarafların görüşlerinin alınmayacağı hükme bağlanmıştır. Böylece 6459 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 30/4/2013 tarihinden sonraki salıverilme taleplerinin duruşma dışında değerlendirilmesi hâlinde incelemeler dosya üzerinden gerçekleştirilecek ve tarafların görüşleri alınmayacaktır.

44. Dolayısıyla itiraz incelemelerinde mahkemece dosya üzerinden ve duruşma açılmadan tutukluluğun inceleneceğine karar verildiği durumlarda yargılamaya herhangi bir tarafın (şüpheli ya da sanık ile Cumhuriyet savcısı) sözlü olarak katılmaması hâllerinde silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkesi ihlal edilmiş olmayacaktır.

45. Somut olayda başvurucu Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/12/2013 tarihli tutukluluk hâlinin devamına dair kararına 25/12/2013 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz mercii olan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 27/12/2013 tarihli ve 2013/867 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun itirazını dosya üzerinden inceleme yaparak ve duruşma açmaksızın reddetmiştir.Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin bu ret kararı üzerine başvuru yapılması nedeniyle sözü edilen kararın incelenmesinde Cumhuriyet savcısından bir görüş alındığı, ancak bu görüşte tutukluluğun devamı ya da itirazın kabulü yönünde bir açıklama bulunmadığı, buna ek olarak itirazın reddine karar verilirken Savcılık görüşüne herhangi bir şekilde atıfta bulunulmadığı, Mahkemenin "itiraz dilekçesi, dava dosyası ve [tutukluluğun devamına karar veren] Mahkeme kararındaki gerekçe"yegöre bir değerlendirme yapılarak başvurucunun itirazının reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

48. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçesiz olduğunu ve dört yılı aşan bir süre boyunca tutuklu olarak yargılandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”

50. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.

51. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61, 62).

52. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan neden veya nedenlerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki nedenlerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

53. Kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla tutuklama tedbirine başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 53).

54. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman,§§ 63, 64).

55. Hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir. Diğer taraftan özgürlük hakkı adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).

56. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Savaş Çetinkaya, § 56).

57. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse bu kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma hâline dönüşmektedir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 67).

58. Somut olayda başvurucu, 18/12/2009 tarihinde tutuklanması ile İlk Derece Mahkemesinin 15/1/2014 tarihli kararı ile hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi arasında 4 yıl 27 gün bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur. Bu durumda makul süre açısından dikkate alınması gereken tutukluluk süresi 4 yıl 1 aydır.

59. Başvurucu tasarlayarak kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme, var olansuç örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak tehdit cebir ve tehdit kullanılarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli yağma,cebir, tehdit ve hile ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, silahla ve birden çok kişiyle birlikte tehdit, kasten yaralama, nitelikli tehdit, nitelikli yağma,silahla kasten yaralama, suç üstlenme, silahla ateş ederek genel güvenliği kasten tehlikeye sokma ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarını işlediği iddiasıyla tutuklandığı ve hakkında bu suçlardan kamu davası açıldığı ve yargılandığı, akabinde Mahkemece gerekçe olarak bu suçlardan hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, tutukluluğun devamına ilişkin gerekçe olarak isnat edilen suçlarla ilgili kuvvetli şüphenin varlığını objektif olarak ortaya koyan deliller, isnat edilen suçların kanunda öngörülen ceza miktarları, bir kısım suçun katalog suçlardan olması gösterilmiştir. Mahkemece kuvvetli suç şüphesi altında bulunan başvurucu hakkında verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Nitekim Mahkeme, tensiben yaptığı incelemede ve 19/1/2012 tarihli on ikinci celsede başvurucu ile birlikte yargılanan bir kısım sanığın suçun vasıf ve mahiyetine, mevcut delil durumuna ve tutuklulukta geçen süreyi dikkate alarak tahliyelerine karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk süresi dikkate alındığında makul sürenin aşılmadığı ve gösterilen gerekçelerin bu süre bakımından yeterli olduğu kabul edilmelidir.

60. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde başvurucuya isnat edilen çok sayıda suçun bulunması, hakkında birden fazla davanın açılması ve bunların birleştirilmesi, yine hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı ve bir örgüt çerçevesinde işlendiği belirtilen soruşturma konusunun kapsamı (bkz. §§ 8-14) dikkate alındığında ayrıca gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden de bulunmamaktadır.

61. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Cumhuriyet savcısının görüşünün tebliğ edilmediğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

 18/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.