2015/10591

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KENAN KÖKSAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/10591)

 

Karar Tarihi: 3/12/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Kenan KÖKSAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, istenen defter ve belgelerin ibraz edilmemesi dolayısıyla yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı ile özel usulsüzlük cezasının iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 22/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. 2015/10591 numaralı bireysel başvuru ile aynı tarihte yapılan 2015/10592 numaralı bireysel başvuruların konu yönünden hukuki irtibatlarının bulunması nedeniyle 2015/10591 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, karayolu ile şehir içi yük taşımacılığı faaliyeti ile iştigal etmektedir.

10. İstanbul Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının 6/10/2017 tarihli yazısıyla, vergi denetmeni tarafından tanzim edilen 16/6/2007 vergi tekniği raporu ile yetki belgesiz muhasebecilik yaptığı firma adına (ilgili firma ve şahısların haberi ve/veya izni olmaksızın) komisyon karşılığı fatura düzenlediği tespit edilen İ.T.nin başvurucu adına düzenlemiş olduğu sahte faturalar nedeniyle başvurucunun 2003 ve 2004 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi kararlaştırılmıştır.

11. Bu amaçla 12/8/2008 tarihli yazı ile başvurucudan ilgili dönem defter ve belgelerinin vergi inceleme elemanına ibrazı istenmiştir.

12. Bunun üzerine başvurucu 21/6/2008 tarihinde vergi denetmenliğine gelerek bir kısım fatura ve irsaliyenin 28/6/2005 tarihinde işyeri merkezinden çalındığını, ayrıca 2003 ve 2004 takvim yıllarına ait defter ve belgelerin 4/7/2008 tarihinde 34 RSC 24 plakalı 1984 model kamyonunun içinde olması nedeniyle kamyonuyla birlikte çalındığını, bu nedenle de söz konusu defter ve belgeleri ibraz etmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, beyanını destekler mahiyette olduğunu iddia ettiği polis ifade ve kayıp eşya tutanaklarını da İdareye teslim etmiştir. Buna mukabil başvurucu, vergi inceleme elemanına defter ve belgelerinin zayiine ilişkin olarak mücbir sebep sayılabilecek bir yargı kararı ibraz etmemiştir.

13. Vergi inceleme elemanı defter ve belgelerin zayiine ilişkin yargı kararı bulunmaması sebebiyle mücbir sebebin mevcudiyetini kabul etmemiştir. Bunun üzerine vergi inceleme elemanı tarafından başvurucunun 2003 ve 2004 yılı hesap ve işlemleri incelenmiş ve başvurucu hakkında 11/9/2008 tarihli vergi inceleme raporları tanzim edilmiştir.

14. Vergi inceleme raporlarında; defter ve belgelerin kaybolduğuna ilişkin hukuken geçerli belgenin sunulamadığı ifade edilmiş, başvurucunun 2003/1-12 ve 2004/1-12 dönemleri katma değer vergisi matrahlarının gerçek durumu yansıtmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyat yapılması ve özel usulsüzlük cezası kesilmesi önerilmiştir.

15. Vergi inceleme raporlarındaki görüş doğrultusunda 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 29. ve 34. maddeleri uyarınca kanunda belirlenen koşulların oluşmadığı gerekçesiyle başvurucunun katma değer vergisi indirimleri reddolunmuş; 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca başvurucu adına 2003/1-12 ve 2004/1-12 dönemleri için resen tarhiyat yapılmıştır.

16. İlgili dönem katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle ortaya çıkan matrah farkı üzerinden dönemler itibarıyla resen salınan vergi, üç kat oranında kesilen vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına ilişkin vergi ve ceza ihbarnameleri başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu tarh olunan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin ve kesilen özel usulsüzlük cezasının iptali talebiyle İstanbul 4. Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) davalar açmıştır. Başvurucu dava dilekçelerinde; ikametgâh adresinde yapılan hırsızlık olayında ve aracının çalınması nedeniyle defter ve belgelerinin kaybolduğu, mücbir sebeplerden dolayı defter ve belgelerinin incelenmesi için ibraz edilmediği, inceleme elemanına polisteki hırsızlık tutanaklarının ibraz edildiği ve incelemenin ve tarhiyatlarının yasal dayanağının bulunmadığı ifadelerine yer vermiştir.

18. Mahkeme 22/12/2009 tarihli kararlarıyla davaları reddetmiştir. Kararların gerekçelerinde, somut olayda başvurucu tarafından ileri sürülen hırsızlık olaylarına ilişkin olarak süresi içinde zayi belgesi almak amacıyla başvuruda bulunulmadığı ifade edilmiştir. Yasal defter ve belgelerinin daha güvenli olması nedeniyle kamyon içinde özel bölümde saklandığı ve kamyonun çalınması nedeniyle yitirildiği, 2003 ve 2004 takvim yıllarında mal ve hizmet alımında bunulan gerçek ve tüzel kişileri hatırlamadığı iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olup basiretli bir tacirden beklenmeyecek davranış biçimi olduğu ve hukuken kabul edilebilir, makul ve inandırıcı iktisadi, ticari ve teknik icaplara da uygun bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemeye göre başvurucu, dönem beyannamelerinde indirim konusu yaptığı katma değer vergisinin fatura ve benzeri vesikalarda gösterildiğini ve bu belgelerin usulüne uygun olarak tutulmuş kanuni defterlere kaydedildiğini ispatlayamamıştır.

19. Anılan kararlar İdare tarafından yürütmeyi durdurma talepli olarak temyiz edilmiştir. Danıştay Dokuzuncu Dairesi (Daire) 3/3/2010 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Diğer yandan temyiz edilen kararlar, Danıştay dairelerince 9/5/2012 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararlarında; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için fatura veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca gösterilmesinin ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olmasının gerektiği belirtilmiştir. Kararda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda resen araştırma ilkesinin benimsendiği ve aynı Kanun'un 31. maddesinin atıfta bulunduğu 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde hâkimin özel bilgi ve uzmanlık isteyen bir konuda bilirkişi incelemesi yaptırmaya yetkili olduğunun kurala bağlandığı, defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle resen takdire gidilmesinin yerinde olduğu gerçeğine işaret edilmiştir. Bununla birlikte Daireye göre mezkûr ilke karşısında vergi mahkemesince başvurucudan ibraz edeceğini belirttiği defter ve belgelerin istenmesi, ibraz edilecek olan defter ve belgelerden vergi idaresinin de haberdar edilmesi suretiyle söz konusu belgelerin gerçekten emtia alımına ait faturalara ilişkin olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları esas alınarak ödenecek verginin tespiti için bu defter ve belgeler üzerinde gerek görüldüğü takdirde bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca ulaşılması gerekmektedir.

20. Bozma kararları sonrası yapılan yargılamalar neticesinde Mahkeme 9/10/2012 ve 18/10/2012 tarihlerinde önceki hükümlerde ısrar edilmesine karar vermiştir.

21. Anılan ısrar kararlarının temyiz ve karar düzeltme incelemeleri Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca (VDDK) yapılmıştır. VDDK'nın onama ve karar düzeltme ret kararları üzerine mahkeme kararları kesinleşmiştir.

22. Nihai kararlar 27/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 22/6/2015 tarihinde bireysel başvurularda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. İlgili hukuk için bkz. Teslime Aydoğan, B. No: 2015/4255, 9/6/2020, §§ 16-29.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu; vergi denetmenliğince incelenmek üzere defter ve belgelerinin ibrazının istendiğini ancak kaybolmaları nedeniyle bunları ibraz edemediğini, hakkında vergi inceleme raporları düzenlenerek vergi ve cezaların tarh edildiğini belirtmiştir. Başvurucu; açtığı davaların ve Danıştaydaki yargılamaların duruşmalı olarak yapılması talebinin haksız olarak reddedildiğinden yakınmıştır. Başvurucu öte yandan temyiz mahkemesinin içtihat değişikliğine giderek önceki kararlarının aksine bir karar verdiğini, ödeme gücünün çok üstünde vergi ve cezasını ödemek durumunda kaldığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca Dairece verilen yürütmeyi durdurma kararları için teminat olarak gösterilen menkul ve gayrimenkullerin satılmak durumunda kalacağını belirtmiştir. Başvurucu son olarak, bozma kararı üzerine teslim etmiş olup hâlihazırda mahkeme emanetinde bulunan defter ve belgeler üzerinde gerekli incelemelerin yapılmadığını belirterek eşitlik ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, bozma kararının ardından sonradan bulduğu defter ve belgeleri Mahkemeye sunmasına rağmen bunlar üzerinde gerekli incelemelerin yapılmadığını ve davalı idarenin sunduğu belgelere göre karar verildiğine işaret ederek eksik inceleme yapıldığını ve temyiz mahkemesinin içtihat değişikliğine giderek önceki kararlarının aksine bir karar verdiğini belirtmektedir. Bu bağlamda başvurucunun iddiaları Danıştay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığından kaynaklandığından iddiaların hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Genel ilkeler için bkz. Teslime Aydoğan, §§ 35-43.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

30. Başvurucunun sahte fatura düzenlediği yönünde tespitler bulunan bir şirketten aldığı faturalar nedeniyle 2003 ve 2004 yılı hesap ve işlemleri incelenmeye başlanmıştır. Başvurucudan incelenmek üzere ilgili dönem defter ve belgelerinin vergi inceleme elemanına ibraz etmesi istenmiştir. Başvurucu, defter ve belgelerini vergi inceleme elemanlarına ibraz etmemiştir. Bunun üzerine başvurucu hakkında ilgili dönemlerde indirim konusu yaptığı katma değer vergisi indiriminin reddi suretiyle cezalı tarhiyatlar yapılmıştır.

31. Mahkeme, inceleme aşamasında ibrazı istenen kanuni defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle katma değer vergisi indiriminin reddi suretiyle yapılan tarhiyatların hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır.

32. İnceleme sırasında herhangi bir mücbir sebep bulunmadığı hâlde başvurucu tarafından ibraz edilmeyen defter ve belgelerin yargılama aşamasında incelemeye tabi tutulup tutulmayacağı hususunun vergi mevzuatının yorumlanmasına ilişkin olduğunun ve derece mahkemelerinin yetkisinde kaldığının altı çizilmelidir. Bununla birlikte uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumunda yeknesaklığın sağlanamaması, derin ve süregelen içtihat farklılığının bulunması hâllerinde yargılamanın hakkaniyeti zedelenebileceğinden bu durumun artık kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelenmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır (benzer yönde bkz. Teslime Aydoğan, § 46).

33. Başvurucu, Mahkemenin yaklaşımının yerleşik içtihada aykırı olduğunu öne sürmüştür. Anayasa Mahkemesi Teslime Aydoğan kararında benzer iddiayı incelemiştir. Anılan kararda kanuni defter ve belgelerin mücbir sebep hâli olmaksızın vergi inceleme elemanına ibraz edilmemesi sebebiyle mükellefin katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan cezalı katma değer vergisine yönelik olarak açılan davada söz konusu defter ve belgelerin vergi mahkemesine ibraz edilmesi durumunda vergi mahkemesinin nasıl bir karar vermesi gerektiği konusunda vergi yargısında 213 ve 3065 sayılı Kanunların yorumundan kaynaklanan süregelen bir görüş ayrılığının bulunduğu tespit edilmiştir. Bir görüşe göre kanuni defter ve belgelerin mücbir sebep hâli olmaksızın inceleme elemanına ibraz edilmemesi durumunda resen tarh sebebi oluşacağından bunların sonradan vergi mahkemesine ibraz edilmesinin resen tarh sebebine hiçbir etkisi bulunmamakta ve vergi mahkemesince mükellefin beyannamelerinde indirim konusu ettiği katma değer vergisini gerçekten yüklenip yüklenmediği incelenmeksizin davanın reddi gerekmektedir. Buna mukabil VDDK'nın 13/12/2017 tarihli ve E.2017/627, K.2017/623 sayılı kararına da yansıyan diğer görüşe göre vergi mahkemesi, idareye ibraz edilmeyen defter ve belgelerin kendisine ibraz edilmesi halinde resen araştırma yetkisini de kullanarak mükellefin indirimi reddedilen katma değer vergisini gerçekten yüklenip yüklenmediğini araştırma yükümlülüğü altındadır (Teslime Aydoğan, §§ 48-49).

34. Değinilen kararda, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açtığı davada defter ve belgelerin incelenip incelenemeyeceği konusunda yaşanan içtihat farklılığını gidermek için içtihadı birleştirme yolunun işletildiği ve neticede Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 8/2/2019 tarihli kararıyla içtihadın VDDK'nın 13/12/2017 tarihli ve E.2017/627, K.2017/623 sayılı kararı doğrultusunda birleştirildiği vurgulanmıştır. Ancak kararda, 1984 yılından beri yürürlükte olan 3065 sayılı Kanun'un yorumundan kaynaklanan içtihat farklılığının yaklaşık 34 yıl sonra giderildiğine işaret edilerek otuz yılı aşkın bir sürenin, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açtığı davada defter ve belgelerin incelenip incelenemeyeceği hususuna ilişkin içtihadın yerleşmesi ve yeknesaklık kazanması bakımından oldukça uzun olduğu ifade edilmiş, içtihadın birleştirildiği tarihten önceki dönemde kişilerin bu kadar uzun bir süre belirsiz bir hukuka maruz bırakılmalarının yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır (Teslime Aydoğan, §§ 51-53).

35. Mevcut başvuruda Teslime Aydoğan kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

38. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve tazminata hükmedilerek ihlallerin giderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

42. İncelenen başvuruda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

43. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin İstanbul 4. Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

44. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin giderimi bakımından yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 453,80 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 4. Vergi Mahkemesine (E.2012/2287, E.2012/2289) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 453,80 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.