2015/17763
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HAMDİ AKIN İPEK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/17763) |
|
Karar Tarihi: 24/5/2018 |
R.G. Tarih ve Sayı: 22/6/2018-30456 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Celal MümtazAKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Hamdi Akın İPEK |
Vekili |
: |
Av. Muhammet Gökhan KILIÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör örgütü yöneticiliği, terörizmin finansmanı, zimmet ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından dolayı başlatılan ceza soruşturması sırasında verilen arama, el koyma ve kayyım atama kararları nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. FETÖ/PDY Yapılanmasına ve Darbe Girişimine İlişkin Genel Bilgiler
9. Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanma bulunmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 21-25).
10. Yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetleriyle ilgili birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilmiştir. Buna göre devletin anayasal kurumlarını ele geçirmek, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek amacıyla mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen, ulusal ve uluslararası düzeyde siyasi ve ekonomik ittifaklar kuran FETÖ/PDY devlet ve toplum üzerinde bir vesayet kurumu hâline gelmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26).
11. Türk yargı organları, yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul etmiştir. Bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde (E.2017/16.MD-956, K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan- Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde verdiği kararlarda (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğu sonucuna varmıştır.
12. FETÖ/PDY'nin ulusal güvenlik üzerinde oluşturduğu tehdit; idari organların karar, açıklama ve uygulamalarına da konu olmuştur. Bu bağlamda devlet yetkilileri sürekli olarak anılan yapılanmanın ülke güvenliği için bir tehdit olduğuna dair açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler Millî Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarında da ifade edilmiştir. MGK; söz konusu yapılanmayı 2014 yılı başından itibaren sırasıyla halkımızın huzurunu ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden yapılanma, devlet içindeki illegal yapılanma, kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanma, paralel devlet yapılanması, terör örgütleriyle iş birliği içinde hareket eden paralel devlet yapılanması ve bir terör örgütü olarak kabul etmiştir. Söz konusu MGK kararlarının her biri basın duyuruları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmıştır. Yine FETÖ/PDY 2014 yılında, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'nde Legal Görünümlü İllegal Yapılar başlığı altında Paralel Devlet Yapılanması adıyla yer almış; Jandarma Genel Komutanlığı ise 8/1/2016 tarihinde FETÖ/PDY'yi mevcut terör örgütleri listesine dâhil etmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 33).
13. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl bugüne kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve soruşturma mercileri -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden FETÖ/PDY yapılanmasının olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 12-25).
14. Darbe girişiminin engellenmesinden sonra başta yargı mensupları ve polis görevlileri olmak üzere çok sayıda kamu görevlisiyle ilgili disiplin soruşturmaları yürütülmüş, birçok kamu görevlisi hakkında kamu görevinden çıkarma da dâhil olmak üzere disiplin yaptırımları veya idari tedbirler uygulanmıştır. Ayrıca FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bazı ticari kuruluşlara, finans kuruluşlarına ve medya organlarına yönelik idari birtakım tedbirlere de başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 34, 35).
B. FETÖ/PDY'nin Mali Yapılanmasına İlişkin Genel Bilgiler
15. FETÖ/PDY'nin mali yapılanması ve finans kaynakları çok sayıda yargı kararı ile idari işlem ve raporlarda ortaya konulmuştur(Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/7/2017 tarihli ve E.2017/1517, K.2017/4830 sayılı, 28/12/2017 tarihli ve E.2017/2999, K.2017/5811 sayılı kararları; Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından düzenlenen 5/8/2016 ve 5/10/2016 tarihli raporlar). Bu kararlar ile raporlara göre örgütün mali yapılanmasına ilişkin tespitler şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY; bünyesinde bulunan ışık (talebe) evleri, okullar, yurtlar ve dershaneler aracılığıyla ulaştığı gençleri amaçları doğrultusunda yetiştirmiş ve bu kişiler yapılanmanın insan kaynağını oluşturmuştur. Yapılanmaya mensup kişilerin gelirlerinin belli bir oranı himmet adı altında alınmış, yapılanmadan ayrılmak isteyen kişilere baskı ve çeşitli yaptırımlar uygulanmıştır. Çeşitli yargı kararlarında, örgüt üyelerinin gelirlerinin bir miktarını himmet olarak örgüte verdikleri belirtilmiştir. Bu bağlamda örgüt üyesi devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin ilk maaşlarının tamamını, sonraki maaşlarının da %10-15 gibi bir bölümünü himmet olarak örgüte verdikleri ifade edilmiştir. İkinci olarak örgüte bağlı şirketlerin de gelirlerinin bir bölümünü himmet adı altında örgüte transfer ettiği vurgulanmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25/1/2018 tarihli iddianamesinde himmet uygulaması ile ilgili şu bilgilere yer verilmiştir:
"Örgütün himmet yolu ile sağladığı gelirler genel olarak mütevelli heyetleri vasıtası ile toplanmaktadır. Örgütün sohbet gruplarında yer alan kişilerden; sohbet toplantılarına düzenli olarak katılıp verilen görevleri yerine getiren, örgütün verdiği talimatları sorgulamaksızın itaat eden ve maddi gücü yerinde olan kimseler seçilerek mütevelli heyeti üyesi yapılmaktadır. Sohbet gruplarında zekât, burs, kurban ve himmet adı altında paralar toplanırken; mütevelli heyeti üyesi kişiler ayrıca bir ışık evinin maddi ihtiyaçlarından sorumlu tutulmaktadır. Mütevelliler topladıkları parayı sohbet hocasının yanında getirdiği muhasebecilere vermektedir. Örgütün mali kayıtlarını bu muhasebeciler tutmaktadır. İl imamının da bir muhasebecisi bulunmakta ve il genelinde mali kayıt tutmaktadır. Mütevellide yer alanlar arasından her üç mütevelli heyetinden bir mali heyet teşekkül edecek şekilde isimler seçilmektedir. Mali heyetler yurtdışında bulunan örgüte ait yurt ve okulların yapımı için ihtiyaç duyulan paranın, hangi mütevelli heyetinden ne kadar toplanacağına karar vermektedir. Mali heyet toplantıları dünyanın her yerinde Salı günleri sabah namazından sonra gerçekleştirilmekte ve bu toplantılara mütevelli heyet sohbet hocaları da katılmaktadır. İlçe imamlarının sorumluluğu altında bulunan mütevelli heyetlerinin üstünde, il imamlarının sorumluluğundaki il mütevelli heyeti yer almaktadır. İl genelinde ne kadar para toplanacağına ise ilin bağlı bulunduğu bölgenin toplantısında karar verilmektedir. Burada alınan karar mütevelli heyet toplantısı adı altında yılda bir kez düzenlenen gizli toplantıda mensuplara aktarılmaktadır. Kişilerden alınan himmet vaadi nakit, çek, senet karşılığı olarak tahsil edilmekte; çek ve senetlerin ödenememesi halinde icra yoluna başvurulmaktadır. İl imamının koordinesinde yılda en az bir kez mütevelli heyeti üyelerinin katılımı ile kamp düzenlenmektedir. Kamplar esnasında dini duygular istismar edilerek himmet, zekat, kurban ve öğrenci bursu adı altında toplanan paraların artırılması sağlanmakta, toplanan paraların karşılığının Cennet ile mükafatlandırılmak olacağı vurgulanmaktadır. Mütevelli heyeti mensupları, iş adamlarının kurduğu sivil toplum kuruluşlarına üye yapılmakta, kimin hangi STK’ya üye olacağı sohbet abisi tarafından belirlenmektedir. Örgüt bu kuruluşların başkan ve üye seçimlerinde söz sahibi olmayı böylelikle de hükümete baskı yapabilmeyi hedeflemektedir."
ii. FETÖ/PDY, zamanla faaliyetlerini birçok alanda genişletmiş ve Türkiye'nin yanı sıra yüz elliyi aşkın ülkede yaygınlaştırmıştır. Nitekim söz konusu yapılanmanın yurt içinde ve yurt dışında eğitim, sağlık, medya, finans, ticaret, sivil toplum gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda kuruluşu bulunmaktadır. Özellikle ülkemizdeki bazı dershane ve okullar ile çok sayıda ülkede örgütle ilişkili eğitim kurumlarından toplanan paralarla burs adı altında toplanan paralar örgütün önemli bir gelir kaynağını oluşturmaktadır.
iii. FETÖ/PDY'nin sosyal, kültürel ve ekonomik alanda yürüttüğü yasal faaliyetleri; dershaneler, okullar, üniversiteler, dernekler, vakıflar, sendikalar, meslek odaları, iktisadi kuruluşlar, finans kuruluşları, gazeteler, dergiler, TV kanalları, radyolar, internet siteleri, hastaneler gibi sivil alanlara ilişkindir. Bunun yanında bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur. Bu kapsamda kamu kaynaklarının örgüte bağlı şirket, dernek ve vakıflar yoluylaörgüt birimlerine aktarılması sağlanmıştır.
iv. Ayrıca kişilerin dinî duygularını istismar etmek suretiyle kurban bedeli, sadaka, zekât gibi adlar altında para veya ayni yardım toplandığı tespit edilmiştir. Kimi durumlarda tehdit ve cebir yoluna gidilerek gazete ve dergilere abonelik ücreti alınması, örgüte yakın dernek ve vakıflara bağışlar toplanması da önemli finansal kaynaklardan biri olarak gösterilmektedir.
C. Başvurucuya İlişkin Süreç
16. Başvurucu, Koza İpek Holding A.Ş.nin (Holding) kurucu ortaklarındandır. Koza İpek Grubu temel olarak başvurucunun da içinde olduğu İpek ailesinin en az ferdinin ortak olduğu veya yönetimi kontrolü altında bulundurduğu ve 2015 yıl sonu itibarıyla yirmi sermaye şirketini, bir vakfı ve vakfa bağlı bir özel üniversiteyi ifade etmektedir. Koza İpek Grubu içinde yer alan şirketlerin ortaklık yapıları incelendiğinde Holding yapılanmasına uygun olarak hâkim şirketin bağlı şirketlere iştirak etmesi yoluyla bir yapının oluşturulduğu ve bu yapı içinde yer alan şirketlerin altın madenciliğinden enerji, gıda, medya, bilişim, sigorta, tedarik, turizm, seyahat sektörüne kadar pek çok farklı alanda faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketler şunlardır:
Koza Altın İşletmeleri A.Ş., Koza Anadolu Metal Madencilik İşletmeleri A.Ş., Özdemir Antimuan Madenleri A.Ş., İpek Doğal Enerji Kaynakları Araştırma ve Üretim A.Ş., Doğu Anadolu Maden Arama ve Sondaj A.Ş., Konaklı Metal Madencilik ve Sanayi A.Ş., Bugün Televizyonu ve Radyo Prodüksiyon A.Ş., Yaşam Televizyon ve Yayın Hizmetleri A.Ş., Koza Prodüksiyon ve Ticaret A.Ş., Rek-Tur Reklam ve Pazarlama Ticaret A.Ş., İpek Online Bilişim Hizmetleri Ltd. Şti., Koza İpek Tedarik Danışmanlık Araç Kiralama Ticaret A.Ş., AZ İpek Danışmanlık Proje Reklam ve Organizasyon İşleri Ticaret A.Ş., BB İpek Danışmanlık Reklam ve Organizasyon Hizmetleri Ticaret A.Ş., ATP İnşaat ve Ticaret A.Ş., Koza İpek Basın ve Basın Sanayi Ticaret A.Ş., ATP Koza Gıda Tarım ve Hayvancılık A.Ş., ATP Koza Turizm ve Seyahat Ticaret A.Ş., ATP Havacılık ve Ticaret A.Ş.
17. MASAK tarafından düzenlenen 4/8/2014 tarihli rapor ile Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 3/3/2015 tarihli değerlendirme raporları üzerine başvurucu ile Holdingin diğer yöneticileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından terör örgütü yöneticiliği, terörizmin finansmanı, zimmet ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından ceza soruşturması başlatılmıştır. Bu raporlarda özetle Holding şirketlerinin mali tablolarında ve banka hareketlerinde şüpheli farklılıklar olduğu ve ticari hayatın gerekleriyle açıklanamayan kazançlar ile para hareketlerinin bulunduğu belirtilmiştir.
18. Başsavcılık 31/8/2015 tarihinde, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinden başvurucunun üzerinde, kendisine ait cep telefonlarında ve bilgisayarlarında, ayrıca ortağı olduğu vakıf ve şirket merkezlerinde arama ve el koyma işlemleri yapılması talebinde bulunmuştur. Talep yazısında; Holding şirketlerinin FETÖ/PDY'nin finanse edilmesini sağlamak, bu terör örgütünün mali kaynaklarını gizlemek ve yurt dışına aktarmak, örgüt propagandası yapmak amacıyla bir kısım paravan ve şemsiye şirket kurarak gerçeğe aykırı işlemler yaptığı hususunda kuvvetli suç şüphesine ulaşıldığı belirtilmiştir.
19. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı tarihli kararı ile yürütülmekte olan soruşturmaya esas olmak üzere suç delillerinin elde edilebileceği yönünde somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin mevcut olduğu gerekçesiyle arama ve el koyma talebinin kabulüne karar vermiştir. Kararda, aramanın üç gün içinde, gündüz vakti bir defaya mahsus yapılması ve elde edilen suç delillerine el konulması hususları belirtilmiştir. Başvurucunun karara karşı yaptığı itiraz, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince kesin olarak reddedilmiştir.
20. Holding bünyesindeki şirketlerde 1/9/2015 tarihinde arama ve el koyma işlemi yapılmıştır. Başsavcılık; yapılan aramada el konulan bütün faturalar, defterler, dijital kayıtlar ve deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermiştir. Bilirkişi Kurulunca düzenlenen 16/10/2015 tarihli raporda şu tespitlere yer verilmiştir:
i. İncelenen kurumların birbirleriyle ilişkili olup kurum ortaklık yapılarında yer alan kişilerin neredeyse tüm şirketlere hâkim derecede aynı kişilerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu kurumların aynı adreste olduğu, farklı adreste olanların ise Ankara'nın Yenimahalle ilçesindeki Smurfs Village (Şirinler Köyü) adı verilen bir adreste toplandığı tespit edilmiştir.
ii. Yapılan incelemelere göre kanuna aykırı olarak çeşitli muhasebe sahteciliklerinin ve hilelerinin yapıldığı, ayrıca kayıt dışı parasal girdilerin mevcut olduğu belirlenmiştir.
iii. Özellikle altın üretiminde gerçekte yapılan üretim ile bildirilen üretimler arasında şüpheli farklılıkların olduğu, yurt dışından gelen finansal kaynakların içeriğinin tespit edilemediği ve mali iz takibini ortadan kaldıracak şekilde iç içe geçmiş kurumsal belge hareketliliğinin olduğu ifade edilmiştir.
iv. Ayrıca şirketlerce yapılan bağış ve yardımların toplumsal ve ticari hayatın olağan akışına, ticari teknik ve icaplara uygun olmadığı belirtilmiştir.
v. Rapora göre, alımı yapıldığı iddia edilen ancak alımına dair hiçbir somut belge bulunmayan danışmanlık hizmetleri için gider pusulası düzenlenmek suretiyle para çıkışları yapılmıştır. Bunun yanında peçeleme ve muvazaa marifetiyle birçok işlem tesis edilerek bu sayede örtülü kazanç sağlanmıştır.
vi. Son olarak inceleme yapılan şirketler ile ilgili olarak çok sayıda kara para aklama eyleminin tespit edildiği ifade edilmiştir. Örgütsel amaçlara ulaşabilmek için kurumlarına ve kendilerine muhalif kişilerle ilgili bilgi ve doküman hazırlandığı, kişilerin ayrıma tabi tutularak tehdit unsuru olabilecek şahıs veya kurumların belirlendiği, önlemler alınması için yazışmalar yapıldığı da bildirilmiştir.
21. Başsavcılık 20/10/2015 tarihinde Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinden başvurucunun yöneticisi ve ortağı olduğu şirketlere kayyım atanması talebinde bulunmuştur. Talep yazısında, FETÖ/PDY tarafından toplanan himmet paralarının başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerin yasal faaliyetlerinden elde edilmiş paralar gibi gösterilerek aklandığı tespitine yer verilmiştir. Başsavcılık ayrıca şirketlerin kazançlarından örgüte finansal kaynak sağlandığını, bazı kişi ve kurumlara bağış yapılarak veya eğitim ve burs verilerek FETÖ/PDY'ye eleman kazandırıldığını belirtmiştir. Başsavcılık sonuç olarak şirket yönetimlerinin mevcut hâli ile devam etmesi durumunda suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama ve silahlı örgüt yöneticiliği suçlarının şirketlerin faaliyetleri çerçevesinde işlenmeye devam edeceği hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğunu ifade etmiştir.
22. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 26/10/2015 tarihinde Başsavcılığın talebinin kabulü ile başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu, kararda belirtilen şirketlere kayyım atanmasına karar vermiştir. Kararda, kayyım olarak atanan bu kişilerin yönetim organının tüm yetkilerine sahip olduğu belirtilerek bu şirketlerin yönetim organının yetkilerinin tümü ile bu kayyımlara devredildiğine ve yeni yönetim organının bu kayyımlarca oluşturulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde;
i. Anılan şirketlerin terör örgütünün faaliyetleri kapsamında ve faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde tespitler içerdiği belirtilen MASAK raporu ile Bilirkişi Kurulu raporuna atıfta bulunulmuştur. Ayrıca şirketlerin ticari faaliyetten ziyade terör örgütüne yardım etme amacına yöneldiği ve bu faaliyetlerin suç işlendiği hususunda kuvvetli şüphe oluşturduğu belirtilmiştir.
ii. Söz konusu raporlara göre şirketlerin yoğun olarak kullanıldığı belirtilen bu faaliyetlerin ise 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 133. maddesinin (4) numaralı fıkrasında belirtilen katalog suçlardan olan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt veya bu örgütlere silah sağlama suçları kapsamında kaldığı ifade edilmiştir.
iii. Sonuç olarak soruşturma aşamasında ilgili delillerin toplanabilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için bu şirketlere kayyım atanmasının zaruri görüldüğü belirtilmiştir.
23. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/11/2015 ve 5/11/2015 tarihli ek kararlarıyla Doğu Anadolu Maden Arama ve Sondaj A.Ş., BB İpek Danışmanlık Proje Reklam ve Organizasyon A.Ş., AZ İpek Danışmanlık Proje Reklam ve Organizasyon Hizmetleri Tic. A.Ş. ile Atlantik Eğitim Yayın Taş. Bilgisayar Tic. AŞ.ye atanan kayyımların görevlerinin sona erdirilmesine karar verilmiştir.
24. Başvurucunun kayyım atanması kararına karşı yaptığı itiraz üzerine Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği 12/11/2015 tarihinde; daha önce kayyım atanması kararı kaldırılan şirketler yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına, diğer şirketler yönünden ise itirazın reddine karar vermiştir.
25. Kararın gerekçesinde, bilirkişi raporu ile MASAK raporuna atıfla başvurucu ve arkadaşları hakkında yürütülen soruşturma kapsamında isnat edilen suçların şirketin faaliyetleri çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğu belirtilmiştir. Bunun yanında somut olayda medya organlarını da içinde barındıran şirketler ile ilgili olarak verilen kararın Anayasa'nın 30. maddesinde tarif edildiği şekilde zapt ya da müsadere kararı olmayıp tedbir nitelikli bir karar olduğu belirtilmiştir. Kararda, ticaret şirketleri ile ilgili mali ve sair işlemler yönünden ilgili kuruluşların denetim yetkisinin bulunduğu ancak suç olarak nitelendirilen eylemlerden ötürü soruşturma ve kovuşturma aşamasında bilirkişi görüşüne başvurulabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca atanan kayyımların gerek hukuki gerekse de cezai sorumluluklarının bulunduğuna dikkat çekilmiştir.
26. Son olarak itiraza ilişkin kararda mülkiyet hakkı yönünden de bir değerlendirme yapılmıştır. Buna göre kayyım atanmasına ilişkin koruma tedbiri uygulamasının kanunda sıkı koşullara bağlandığı ve itiraza konu kararda yapılan kayyım atamasının Anayasa ile getirilen sınırlamaya uygun nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Bu bağlamda yapılan kayyım atamasının maddi bir gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamaya yönelik bir araç olarak uygulandığı vekovuşturma yapılmasına yer olmadığı ya da beraat kararı verilmesi durumunda uğranılan zarar ile kayyımlara ödenen ücretin tazmin edilebileceği vurgulanmıştır.
27. Bu karar, başvurucu vekiline 12/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
28. Başvurucu 19/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
D. Başvuru Tarihinden Sonra Yaşanan Gelişmeler
29. Olağanüstü hâl ilan edildikten sonra 27/7/2016 tarihli ve 29783 sayılı 2. Mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Bugün TV kapatılmıştır.
30. 1/9/2016 tarihli ve 29818 sayılı 2. Mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK'nın 19. maddesi ile kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiyesi düzenlenmiştir. Bu maddede daha önce kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin hâkim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredileceği ve devir ile birlikte kayyımların görevlerinin sona ereceği hükme bağlanmıştır.
31. Anılan hüküm gereğince Holding bünyesinde yer alan ve kayyım idaresinde bulunan şirketler Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/9/2016 tarihli kararı ile TMSF'ye devredilmiştir. Bu şirketler hâlen TMSF tarafından görevlendirilen Yönetim Kurulunca idare edilmektedir. TMSF; devredilen şirketlerin büyük çoğunluğunun mali açıdan kârda olduğunu, daha önce zarar edenlerin ise bu durumlarının devam ettiğini bildirmiştir.
32. Terör örgütü yöneticiliği suçundan cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında açılan kamu davası Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir. Bunun yanında Başsavcılık tarafından düzenlenen 13/6/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun terörizmin finansmanı, güveni kötüye kullanma, Vergi Usul Kanunu'na muhalefet, Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir. İddianamede ayrıca başvurucu ile diğer şüphelilerin terörizmin finansmanı ve güveni kötüye kullanma suçları yönünden mal varlıklarının suçtan elde edildiği gerekçesiyle müsadere edilmesi talep edilmiştir. İddianamede, başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilerin para transferlerini örgüt üyeliklerinin bir gereği olarak yapmış olmaları nedeniyle eylemlerinin silahlı terör örgütü üyeliği suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
33. İddianamede; Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Vergi Denetleme Kurulu (VDK) ve MASAK raporlarına dayalı olarak müsadere talebi yönünden şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Koza İpek Grubu şirketleri tarafından FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı olan medya kuruluşlarına yaklaşık 850 milyon TL’lik bir fon aktarımı yapılmıştır. Buna göre Holding tarafından 2013 yılında yaklaşık 4,4 milyon adet, 2014 yılında ise 5,6 milyon adet Bugün Gazetesi sahte belge düzenlenmek suretiyle satın alınmıştır. Bunun için iki yılda yaklaşık 10 milyon TL bedel ödendiği tespit edilmiştir.
ii. Koza İpek Grubu şirketlerinin gerek yasal görünümlü bağış ve yardımlar yoluyla gerekse de yasal olmayan kâr aktarım mekanizmaları kurarak muvazaalı yollarla FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı olan eğitim kurumlarına yaklaşık 688 milyon TL’lik fon aktardığı belirtilmiştir.
iii. Holding bünyesindeki şirketlerin 2010-2015 yılları arasındaki bağış ve yardımlarının toplam tutarının %93,25'lik kısmı, 23/7/2016 tarihli ve 29779 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK ve 668 sayılı KHK'yla kapatılmasına karar verilen kurum ve kuruluşlara yapılmıştır.
iv. Koza İpek Grubu şirketlerinin FETÖ/PDY’ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı olduğu değerlendirilen eğitim ve medya kurumlarına aktardığı fonların toplam değerinin 1,5 milyar TL’yi aştığı vurgulanmıştır. Grubun yegâne kârlı şirketi olan ve grubun tek nakit üreten birimi konumundaki Koza Altın İşletmeleri A.Ş.nin ise 2015 yıl sonu itibarıyla aktif toplamının 2,1 milyar TL, öz kaynak toplamının ise 1,9 milyar TL olduğu açıklanmıştır. Buna göre grup şirketlerinin mali ve hukuki organizasyonlarını FETÖ/PDY’nin medya ve eğitim unsurlarını finanse etmek üzere oluşturduğu belirtilmiştir.
v. Ayrıca başvurucu ve diğer şüphelilerin SPK raporlarında detayları açıklandığı üzere sermayesinin bir bölümü halka açık olan şirketlerdeki yönetim yetkilerini kötüye kullanarak güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri ifade edilmiştir. Şüphelilerin bu suçun işlenmesi suretiyle şirketlerdeki pay sahiplerinin zararına ve kendi yararlarına olmak üzere aşağıda belirtilen miktarlarda haksız kazanç elde ettikleri belirtilmiştir:
- Şüpheli başvurucu yönünden toplam 1.647.690.856,13 TL
- Şüpheli [C.T.İ.] yönünden toplam 1.647.641.112,07 TL
- Şüpheli [M.İ.] yönünden toplam 1.119.014.045,85 TL
- [P.Z.] yönünden toplam 344.486.087,70 TL
- Şüpheli [A.S.H.] yönünden toplam 269.048.898,17 TL
- Şüpheli [Ş.A.] yönünden toplam 269.048.898,17 TL
34. İddianamenin 6/7/2017 tarihinde kabul edilmesiyle Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan dava devam etmektedir. Yargılamanın 19/2/2018 tarihinde yapılan üçüncü oturumunda Mahkeme, bilirkişi raporu aldırılmasına karar vermiş olup duruşma 28/5/2018 tarihine talik edilmiştir. Söz konusu ara kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dosyanın SPK, Vergi Usul ve Ticaret Hukuku alanında uzman mahkememizce re'sen seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii ile ;
-Dosya kapsamındaki raporlar, belgeler incelenmek suretiyle ayrıca sanık müdafilerinin yazılı ve sözlü beyanları da incelenerek Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet suçları yönünden her bir sanığın eyleminin ve sorumluluğunun ayrı ayrı tespiti,
-İddianame kapsamında terörizmin finansmanı suçu ile sermaye piyasası kanuna muhalefet eylemleri yönünden ismi geçen 6 sanık tarafından haksız kazanç olarak elde edildiği bildirilen miktarın dayanak ve kaynakları ile birlikte tespiti ile bu miktarın yerinde olup olmadığının, var ise bu miktarı aşan bir bedel bulunup bulunmadığının tespiti,
-Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçları yönünden her bir sanığın eyleminin ve sorumluluklarının ayrı ayrı tespiti,
-Koza Holding bünyesinde bulunan şirketlere ortaklığı bulunan sanıklar yönünden, bu şirketlerin ve holdingin mal varlığı değerlerini fetö pdy silahlı terör örgütünün faaliyetleri kapsamında kazandıklarına ilişkin veya bu örgütün faaliyetlerine özgülemiş olduklarına ilişkin delil ve tespitlerin ayrı ayrı belirlenmesi, eğer bu yönde bir tespit bulunması halinde ne kadarlık miktarının bu kapsamda bulunduğunun belirlenmesi,
-Adı geçen holding ve bağlı şirketler tarafından terörizmin finansmanı kapsamında yapılan bir harcama bulunup bulunmadığının, var ise ne kadar olduğunun tespitinin istenmesine... [karar verildi.]"
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Ceza Muhakemesi Kanunu Hükümleri
35. 5271 sayılı Kanun’un 116. maddesi şöyledir:
“Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.”
36. 5271 sayılı Kanun’un 119. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.”
37. 5271 sayılı Kanun’un 127. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir.”
38. 5271 sayılı Kanun’un 128. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait;
a) Taşınmazlara,
b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına,
c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba,
d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara,
e) Kıymetli evraka,
f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına,
g) Kiralık kasa mevcutlarına,
h) Diğer malvarlığı değerlerine,
Elkonulabilir. Somut olarak belirlenen Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. (Ek cümle: 21/2/2014 – 6526/10 md.) Bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir.
(2) Birinci fıkra hükmü;
a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;
...
5. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
...
10. (Mülga: 21/2/2014 – 6526/10 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/25 md.) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
...
17. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308),
18. (Değişik: 2/12/2014-6572/41 md.) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
...
Hakkında uygulanır.
...
(6) Şirketteki ortaklık paylarına elkoyma kararı, ilgili şirket yönetimine ve şirketin kayıtlı bulunduğu ticaret sicili müdürlüğüne teknik iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili şirkete ve ticaret sicili müdürlüğüne ayrıca tebliğ edilir.
...
(9) (Değişik: 24/11/2016-6763/25 md.) Bu madde hükümlerine göre elkoymaya ve onuncu fıkra uyarınca kayyım atanmasına ancak hâkim karar verebilir.
(10) (Ek: 15/8/2016-KHK-674/13 md.; Aynen kabul: 10/11/2016-6758/13 md.) Bu madde uyarınca elkonulan taşınmaz, hak ve alacakların idaresi gerektiğinde bu malvarlığı değerlerinin yönetimi amacıyla kayyım atanabilir. Bu durumda 133 üncü madde hükümleri kıyasen uygulanır.”
39. 5271 sayılı Kanun’un 133. maddesi şöyledir:
“(1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir.
Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.
(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.
40. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder. ”
41. 5271 sayılı Kanun’un 142. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.”
2. Türk Ceza Kanunu Hükümleri
42. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesi şöyledir:
"(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.
(3) (Ek: 26/6/2009 – 5918/2 md.) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir."
43. 5237 sayılı Kanun’un 155. maddesi şöyledir:
"(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”
44. 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesi şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır."
3. Diğer Kanun Hükümleri
45. 7/2/2014 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
...
(7) (Ek: 14/4/2016 - 6704/29 md.) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyım tayini,
b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,
tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir."
4. Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri
46. 674 sayılı KHK'nın 19. maddesi şöyledir:
"(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır.
(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilmesi durumunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir."
47. 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK'nın 7. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hâkim veya mahkeme kararı ya da talep olmaksızın bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinde sona erer ve şirketlerin yönetimi kayyımlar tarafından derhal Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Sözleşmeler
48. Suçtan gelir elde edilmesinin önlenmesi amacıyla suç gelirlerinin müsadere edilerek aklanmasının önlenmesine ve bu amaçla uluslararası iş birliğinin sağlanmasına yönelik olarak Avrupa Konseyi tarafından 8/11/1990 tarihinde Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kabul edilmiştir. Strazburg Konvansiyonu olarak bilinen bu sözleşme, Türkiye tarafından 27/9/2001 tarihinde imzalanmış ve sözleşmenin onaylanması 16/6/2004 tarihli ve 5191 sayılı Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile uygun bulunmuştur. Strazburg Konvansiyonu'nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraf olan her devlet, suç vasıtaları ile gelirlerini veya bu gelirlere eşdeğer malların zoralımını gerçekleştirmek için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaktır."
49. Strazburg Konvansiyonu'nun 11. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bir cezaî kovuşturma veya bir zoralım işlemi başlatan diğer bir Tarafın talebi ile bir Taraf Devlet, daha sonra bir zoralım talebine konu oluşturabilecek veya böyle bir talebi karşılayabilecek herhangi bir malla ilgili olarak, bu mal üzerinde herhangi bir işlemi, devir veya elden çıkarılmasını engellemek amacıyla bloke etmek ve el koymak gibi gerekli geçici önlemleri alacaktır."
50. Strazburg Konvansiyonu, uluslararası gelişmeler doğrultusunda yeniden gözden geçirilerek güncellenmiş ve bu kapsamda hazırlanan Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi 16/5/2005 tarihinde imzaya açılmıştır.
51. Ayrıca Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, 9/12/1999'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve 10/1/2000 tarihinde imzaya açılmıştır. Anılan sözleşme 17/1/2002 tarihli ve 24643 sayılı Resmî Gazete'de 10/1/2002 tarihli ve 4738 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun ile onaylanmıştır. Bu sözleşme; taraf devletlerde terörizmin finansmanının engellenmesini, terörizme mali destek sağlanmasının suç hâline getirilmesini, bu suçun ağır cezalara tabi tutulması için gerekli önlemlerin alınmasını ve taraf devletler arasında iş birliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır. Sözleşmenin 8. maddesi şöyledir:
"1. Her Taraf Devlet, gerektiğinde müsadere edilebilmeleri amacıyla, 2. maddede belirtilen suçların işlenmesi için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen kazançların tespiti, bulunması, dondurulması, el konulması için iç hukuku uyarınca gerekli tedbirleri alır,
2. Her Taraf Devlet, 2. maddede belirtilen suçların işlenmesinde kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan elde edilen kazançların müsadere edilebilmesi için iç hukuku uyarınca gerekli tedbirleri alır,
3. İlgili her Taraf Devlet, işbu maddede öngörülen müsadere sonucunda elde edilen fonların düzenli ya da duruma göre başka Taraf Devletlerle paylaşımını düzenleyen anlaşmalar akdetme yoluna gidebilir,
4. Her Taraf Devlet, işbu maddede öngörülen müsadere sonucunda elde edilen fonların, 2. madde 1. Paragraf (a) ve (b) bentlerinde zikredilen suçların mağdurları veya ailelerinin tazmini için kullanılması amacıyla düzenlemeler oluşturur,
5. Bu maddenin hükümleri, iyi niyetli üçüncü tarafların haklarına halel getirmeksizin uygulanır"
52. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
53. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), suç isnadına bağlı olarak yapılan el koyma işlemlerini Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamında değerlendirmektedir. AİHM'e göre kamu makamlarınca kişilerin mülküne el konulması mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. AİHM, bu suretle yapılan müdahalenin mülkiyetin kullanılmasının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği görüşündedir (Raimondo/İtalya, B. No: 12954/87, 22/2/1994, § 27; Andrews/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 49584/99, 26/9/2002; Adamczyk/Polonya (k.k.), B. No: 28551/04, 7/11/2006; JGK Statyba Ltd ve Guselnikovas/Litvanya, B. No: 3330/12, 5/11/2013, § 117). Buna göre el koyma işlemiyle başvurucu, mülkünden tamamıyla yoksun bırakılmamakta; başvurucunun mülkünden yararlanması veya tasarrufta bulunması geçici olarak sınırlandırılmaktadır. AİHM ayrıca el koyma işleminin -kimi durumlarda- muhtemel bir müsadere kararının uygulanmasını güvence altına almaya yönelik olarak geçici bir tedbir şeklinde uygulandığına da dikkat çekmektedir (Rafig Aliyev/Azerbaycan, B. No: 45875/06, 6/12/2011, § 118).
54. AİHM, el koyma yoluyla yapılan müdahalenin öncelikle iç hukukta yeterli bir temelinin olması ve kamu yararına dayalı meşru bir amacı içermesi gerektiğini kabul etmektedir (Ali Esen/Türkiye, B. No: 74522/01, 24/7/2007, § 32). Nitekim Viktor Konovalov/Rusya (B. No: 43626/02, 24/5/2007) kararında, iç hukukta bu konuda bir düzenleme bulunmadığı hâlde el konulan aracın nihai karar beklenmeden satılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi anlamında hukuka dayalı olma gerekliliğini karşılamadığı sonucuna varılmıştır (Viktor Konovalov/Rusya, §§ 38-47). Bununla birlikte AİHM, el koyma yönünden kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisi olduğunu kabul etmektedir (Dzinic/Hırvatistan, B. No: 38359/13, 17/5/2016, § 68). AİHM ayrıca, muhtemel bir müsadere için el koyma tedbirinin uygulanmasının kamu yararına dayalı olup meşru bir amacı da içerdiğini sıklıkla içtihatlarında belirtmektedir (Borzhonov/Rusya, B. No: 18274/04, 22/1/2009, § 58; East West Alliance Limited/Ukrayna, B. No: 19336/04, 23/1/2014, § 187).
55. AİHM'e göre mülkün kamu yararına kullanılmasının kontrolü kapsamında mülke el konulması hususunda devletlerin geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin tanınması, kişilerin mülkünden geçici süreyle de olsa yoksun bırakılması gibi ağır bir sonuca da yol açmaktadır.Bu nedenle başvurucunun mülkiyet hakkına el koyma suretiyle yapılan müdahalenin keyfî veya öngörülemez olmaması için usule ilişkin bazı güvenceler öngörülmelidir. AİHM, özellikle el koyma ve müsadere yoluyla yapılan müdahaleler yönünden verdiği kararlarında keyfî müdahalelerden korunmak amacıyla mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden bu önlemlerin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının kişilere tanınması güvencesinin sağlanması gerektiğini belirtmektedir. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (AGOSI/Birleşik Krallık, B. No: 9118/80, 24/10/1986, § 60; Saccoccia/Avusturya, B. No: 69917/01, 18/12/2008,§ 89; el koyma ile ilgili kararlar için bkz. Dzinic/Hırvatistan,§ 68; Borzhonov/Rusya, §§ 60, 61).
56. Bunun yanında AİHM, müsadere gibi el koymanın da orantılı olması gerektiğini belirtmektedir. Nitekim Dzinic/Hırvatistan kararında, el koyma tedbirinin muhtemel bir müsadereyi güvence altına almak için uygulandığını gözeten AİHM, başvurucunun mülküne el konulması tedbir