2015/19468

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DOĞAN BACAKSIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/19468)

 

Karar Tarihi: 21/2/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucular

:

Doğan BACAKSIZ

 

 

Ayhan SAĞOL

 

 

Bayram AKAN

 

 

Cüneyt FİLAZİ

 

 

Ender ERGÜN

 

 

Süleyman BACALIKAYA

Vekili

:

Av. Güray GÜNEŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açılan idari davanın süre aşımından reddedilmesi ve aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedenleriyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 18/12/2015 ve 4/1/2016 arasındaki muhtelif tarihlerde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm tarafından 2015/19469, 2015/19470, 2016/16, 2016/19 ve 2016/20 numaralı bireysel başvuru dosyalarının aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/19468 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin 2015/19468 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) emrinde sözleşmeli uzman erbaş olarak görev yapmakta iken yaş sınırı (45 yaşına girmeleri) sebebiyle ilgili mevzuat hükmü gereğince kendilerine tazminat ödenmek suretiyle sözleşmeleri feshedilmiştir.

8. Başvurucuların sözleşmelerinin feshedileceği tarihten önce yaş sınırı nedeniyle TSK'dan ayrılan fakat emeklilik hakkını elde edememiş olanların emekli aylığına hak kazanacakları tarihe kadar devlet memuru olarak istihdam edilmelerini öngören düzenlemeler uyarınca TSK’ya bağlı kadrolara sivil memur olarak atamaları gerçekleştirilmiştir.

9. Atama işlemleri tamamlanan başvurucular, sözleşmeleri feshedilip eski görev yerlerinden ilişik kesmelerinin akabinde yeni atandıkları kadrolarda göreve başladıktan sonra idareye başvurmuş; eski ve yeni görev yerleri arası için harcırah ödenmesini talep etmişlerdir. Başvurucular, söz konusu dilekçelerinde sözleşmenin feshi üzerine fesih işlemine bağlı olarak ödenmesi gereken özlük haklarının ödendiğini ancak yapılan atama nedeniyle 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu uyarınca ödenmesi gereken ve yol masrafı, gündelik, aile masrafı ile yer değiştirme masrafından oluşan harcırahın ödenmediğini belirtmiştir. Başvurucular, taleplerinin cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmışlardır.

10. AYİM Üçüncü Dairesi (Mahkeme); belirtilen dava dosyalarında 22/10/2015, 5/11/2015 ve 12/11/2015 tarihlerinde oyçokluğuyla verdiği kararlarla davaları süre aşımından reddetmiştir. Kararların gerekçesinde, sözleşmenin feshi üzerine ilgili mevzuat kapsamında yol tazminatı da verilerek başvuruculara ödeme yapıldığı belirtilmiştir. Başvurucuların söz konusu ödemenin eksik veya yanlış yapıldığı iddiası mevcut ise başvuruculara ödeme tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açmaları veya idareye müracaatta bulunmaları gerektiği ifade edilmiştir. Olayda başvurucuların dava açma süresi içinde idareye başvurduğu, bu başvuruyla birlikte dava açma süresinin durduğu, zımni retle birlikte daha önce durmuş olan dava açma süresinin kaldığı yerden işlemeye başladığı belirtilmiştir. Buna göre müracaat öncesi geçen süre de hesaba katıldığında davalarda süre aşımı olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu kararlardadavalı idare lehine maktu vekâlet ücretine (1.500 TL) hükmedilmiştir.

11. Karşıoy görüşünde ise sözleşmenin feshi nedeniyle ödenen yol tazminatı ile başvurucuların talep ettiği harcırahın aynı mahiyette parasal haklar olmadığına, ayrı kanunlarda düzenlenen bu iki özlük hakkının ödenme şartları itibarıyla birbirinden farklı olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu sebeple başvuruculara sözleşmenin feshi sonucunda tazminat ödenmesinin harcırah hususunda kısmi ödeme olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Başvurucuların sivil memur olarak göreve başladıkları tarihte 6245 sayılı Kanun kapsamında kendilerine harcırah ödenip ödenmeyeceği yolunda idarenin açık veya zımni bir ret işleminin bulunmadığı, öte yandan anılan Kanun’da harcırah ödenmesi için belirli bir müracaat süresi de düzenlenmediği ifade edilmiştir. Buna göre başvurucuların harcırah ödenmesi talebiyle idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine altmış gün içinde açıldığı anlaşılan davaların süresinde olduğu belirtilmiştir.

12. Başvurucular tarafından söz konusu kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmemiştir.

13. Nihai kararlar 20/11/2015 ve 2/12/2015 tarihlerinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucular 18/12/2015 ve 4/1/2016 arasındaki muhtelif tarihlerde ve süresinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare MahkemesiKanunu’nun "İhtiyarı müracaat ve idari makamların sükutu" kenar başlıklı 35. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"a) İhtiyari müracaat:

Kesin işlem yapmaya yetkili makamlarca tesis edilen idari işlemlerin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması; üst makamdan, yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açmak için belli olan süre içinde istenebilir. Bu müracaat işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.

Altmış gün içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır.

İsteğin reddi üzerine dava açma süresi başlar ve müracaat tarihine kadar geçmiş olan süre de hesaba katılır.

b) İdari makamların sükutu:

İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir eylem veya işlemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu halde yetkili makamlar en çok altmış gün içinde bir cevap verirler.

Bu süre içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bitiminden itibaren idari dava açma süresi içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler. Dava açılmayan haller ile davanın altmış günlük süre geçtikten sonra açılması sebebiyle dilekçenin reddi halinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra cevap verilirse, bunun tebliğinden itibaren dava açma süresi yeniden işlemeye başlar.(...)"

16. Aynı Kanun’un "Dava açma süresi" kenar başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde altmış gündür."

17. 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

"(...)Yaş sınırı nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılacak olanlardan istekliler, merkezi yönetim bütçe kanunlarında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın, Milli Savunma Bakanlığı, MSB ANT Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) kadrolarında emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar Devlet memuru olarak istihdam edilirler. Atama işlemleri yaş sınırının dolmasından önce tamamlanır ve atanılan görevin aylık ve diğer mali haklarına göreve başlanılan tarihten itibaren hak kazanılır.(...)"

18. 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinin D bendinin ilgili kısmı şöyledir:

"…kendi kusurları olmaksızın sözleşmesi feshedilen veya hizmet sürelerinin bitiminde ayrılan sözleşmeli subay, sözleşmeli astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erler ile terhis olan yedek subaylara ve bunlardan görevde iken ölenlerin kanuni mirasçılarına damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tâbi tutulmaksızın (12.105) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarında tazminat ödenir."

19. 6245 sayılı Kanun'un 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer dağiştirme masrafı aşağıdaki hallerde verilir:

1. Yurt içinde veya yurt dışında görev yapmakta iken yurt içinde veya yurt dışındaki sürekli bir göreve naklen atanan ya da yabancı ülkelerdeki memuriyet merkezi değiştirilen memur ve hizmetlilere yeni görev yerlerine kadar;(...)"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 21/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

21. Başvurucular; naklen atanmaları dolayısıyla kendilerine harcırah ödenmesi gerektiğini, bu taleple yaptıkları idari başvurunun reddi üzerine açtıkları davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirtmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın idareye yaptıkları başvurunun zımnen reddi üzerine doğduğunu, dolayısıyla dava açma süresinin zımni ret tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini ifade eden başvurucular, Mahkemenin aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda davanın süresinde olduğu yönünde verdiği kararlar bulunduğunu da hatırlatmaktadır. Başvurucular ayrıca, Mahkemenin ilk inceleme safhasında karar verdiği hâlde davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmekte; bu durumun kendilerine haksız bir külfet yüklediğinden şikâyet etmektedir. Başvurucular bu sebeplerle eşitlik ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular her ne kadar Mahkemenin aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda davanın süresinde olduğu yönünde verdiği kararlar bulunduğunu belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de şikâyetlerinin özü, harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açtıkları davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenememesidir. Bu itibarla belirtilen ihlal iddiası da adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Davanın Süre Aşımından Reddedilmesi Nedeniyle Uyuşmazlığın Esasının İncelenmemesine İlişkin Şikâyet Yönünden

23. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

25.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

26.Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

27. Somut olayda harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açılan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

28. Mahkemeye erişim hakkına yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya uygunluğundan söz edilebilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen; kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması gerekmektedir.

29. Başvurucuların harcırah ödenmesi talebine ilişkin olarak açtıkları davaların süre aşımından reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararlarının 1602 sayılı mülga Kanun'un 35/(a) ve 40. maddelerine dayandığı dikkate alındığında müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu açıktır.

30. İdari işlemlere karşı dava açmanın belli bir süreyle sınırlanması idari istikrar gerekçesine dayandırılmaktadır. İdari istikrarın sağlanması Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Dolayısıyla kanun koyucunun idari istikrarın sağlanması gayesiyle idari işlemlere karşı dava açılmasını belli bir süreyle sınırlamasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Çölbeyi Lojistik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

31. Son olarak başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

32. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban, § 66).

33. Somut davalarda Mahkemenin öncelikle uyuşmazlık konusu olgunun ne olduğunu irdelediği ve bu olguyu başvuruculara 6245 sayılı Kanun kapsamında harcırah ödemesi yapılmaması şeklinde ortaya koyduğu anlaşılmaktadır. Bu olgudan hareketle de 1602 sayılı mülga Kanun'da dava açma süresinin hesaplanma usulüne ilişkin olarak idareye yapılan başvurunun niteliğine göre oluşan farklı hukuksal durumlar için öngörülen kurallardan hangisinin uygulanması gerektiği yönünde bir değerlendirmeye gidildiği görülmektedir. Bu bağlamda dava konusu edilen zımni ret işlemine dayanak teşkil eden idari başvurunun daha önce idare tarafından aynı konuda tesis edilmiş bir idari işlemin -6245 sayılı Kanun uyarınca harcırah ödenmemesi işlemi- düzeltilmesi talebine yönelik olduğu, bu itibarla 1602 sayılı mülga Kanun'un 35/(a) maddesinde düzenlenen dava açma sürelerine ilişkin kuralların esas alınması gerektiğinin değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin dava açma süresine ilişkin bu Kanun hükmünü uygularken de başvurucuların en geç sözleşmelerinin feshi üzerine 375 sayılı KHK'nın 1. maddesinin D bendi kapsamında kendilerine yol tazminatını da içerecek şekilde tazminat ödemesi yapıldığı tarih itibarıyla uyuşmazlığın temelini teşkil eden 6245 sayılı Kanun kapsamındaki harcırahın ödenmemesi işleminden haberdar olduğunu kabul ettiği görülmektedir.

34. Başvurulara dayanak gerekçeli kararlarda yer verilen hukuki tespitler ve dayanaklar irdelendiğinde, derece mahkemesinin dava açma süresinin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucuların uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden olgudan haberdar olduklarının kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı söylenemez. Bu itibarla somut olayda derece mahkemesinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma usulünü ve sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı gibi başvurucuların dava açmasını aşırı derecede zorlaştırmadığı ya da imkânsız kılmadığı sonucuna varılmıştır.

35. Buna göre başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Aleyhe Vekâlet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Şikâyet Yönünden

37. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-40).

38. Vekâlet ücreti davaya hukuki katkıda bulunan ve davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Bu bağlamda bireysel başvuruya dayanak davalarda davalı idarenin vekille temsil edildiği, vekil tarafından dava dosyalarına savunma dilekçesi sunulmak suretiyle davaya hukuki katkıda bulunulduğu, ayrıca davanın davalı idare lehine sonuçlandığı dikkate alındığında somut olayda davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır. Öte yandan hükmedilen maktu ücretin gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucular üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı da görüldüğünden belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 21/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.