2015/4998

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KIVILCIM ERPOLAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/4998)

 

Karar Tarihi: 21/2/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Kıvılcım ERPOLAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, atanmama işlemine karşı açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/3/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde makine mühendisi olarak görev yapan başvurucu, başmühendis kadrosuna atanmak amacıyla hizmet içi eğitim programına dâhil olmuştur. Hizmet içi eğitim sonrası 24/5/2009 tarihinde yapılan görevde yükselme sınavında ikinci olan başvurucu, başmühendis kadrosuna atanamamıştır. Sınavda birinci olan kişinin ataması 29/6/2009 tarihli işlem ile yapılmıştır.

7. Başvurucu, sınavda birinci olan kişinin başmühendis kadrosuna atanmak için gerekli koşulları taşımadığını belirterek atamanın iptal edilmesi ve kadroya kendisinin atanması istemiyle 24/10/2011 tarihinde çalıştığı Kuruma idari başvuruda bulunmuştur. Bu talep 28/10/2011 tarihli işlemle reddedilmiştir.

8. Ret işleminin iptali istemiyle 5/12/2011 tarihinde iptal davası açılmıştır. Ankara 5. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 11/10/2012 tarihli kararıyla öncelikle başvurucunun 2009 yılında yapılan ve kendisinin de eğitim almak, sınava katılmak suretiyle aday olduğu kadroya yapılan atama işlemine karşı itirazda bulunmadığını ve dava açmadığını vurgulamıştır. Mahkeme, başvurucunun 2011 yılında yaptığı idari başvurunun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında yeni bir talebi içeren başvuru olmadığını ve 2009 yılında gerçekleşen atama işleminden bağımsız bir başvuru olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir. Mahkeme 24/10/2011 tarihli idari başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında kalan, atama işleminin hatalı olması nedeniyle geri alınması istemini içeren ve dava süresi içinde yapılması gereken bir idari başvuru olduğunu tespit etmiştir. Sonuç olarak Mahkeme29/6/2009 tarihli atama işlemine karşı iki yıldan fazla süre geçmesinin ardından yapılan idari başvurunun reddi üzerine açılan davanın 2577 sayılı Kanun'un 7. ve 11. maddeleri uyarınca süre aşımına uğradığı gerekçesiyle reddine hükmetmiştir.

9. Ret hükmü Danıştay Beşinci Dairesinin 28/2/2014 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

10. Başvurucu, nihai kararı 19/2/2015 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 19/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

11. 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 "Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. "

12. 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesinin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:

 " 1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.

 2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. "

13. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:

 "1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

 2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

 3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. "

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 21/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; atama işleminin hukuka aykırı olduğunu öğrenmesi üzerine yeni bir talep ile idari başvuruda bulunarak süresinde dava açtığını, Mahkemenin 2577 sayılı Kanun'a ilişkin değerlendirmesinin hatalı olduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

16. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

18. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

19. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

20. Somut olayda atanma talebinin reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

21. Mahkemeye erişim hakkına yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya uygunluğundan söz edilebilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen; kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması gerekmektedir.

22. Başvurucunun açtığı davanın süre aşımından reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararının 2577 sayılı Kanun'un 7. ve 11. maddelerine dayandığı dikkate alındığında müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu açıktır.

23. İdari işlemlere karşı dava açmanın belli bir süreyle sınırlanması idari istikrar gerekçesine dayandırılmaktadır. İdari istikrarın sağlanması Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Dolayısıyla kanun koyucunun idari istikrarın sağlanması gayesiyle idari işlemlere karşı dava açılmasını belli bir süreyle sınırlamasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

24. Son olarak başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34).

25. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, § 40).

26. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban, § 66).

27. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun 2009 yılında yapılan atama işleminden kendisinin de atama yapılan kadroya aday olmasından ve atanamamasından dolayı haberdar olduğunu tespit etmiştir. 2011 yılında yaptığı idari başvurunun 2009 yılında yapılan atama işleminden bağımsız olmadığını, bu başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında atama işleminin geri alınması istemine ilişkin dava açma süresi içinde yapılması gereken bir başvuru olduğunu ifade etmiştir. Başvurucunun 2009 yılında yapılan atama işlemine karşı 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde belirtilen süre geçtikten iki yıl sonra 2011 yılında yaptığı başvurunun ve bu başvurunun reddi üzerine açılan davanın süresinde olmadığı sonucuna varmıştır. Özetle Mahkeme, başvurucunun atama işleminden haberdar olduğunu kabul ederek dava açılmasından önce yapılan başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında kaldığını ve süresinde yapılmadığı için geçmiş bulunan dava süresine bir etkisinin olmadığını değerlendirmiştir.

28. Mahkeme kararında yer verilen tespitler ve hukuki dayanaklar irdelendiğinde dava açma süresinin başlangıcına esas alınan tarih itibarıyla başvurucunun uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden atama işleminden haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı söylenemez. Bununla birlikte başvurucunun yaptığı 24/10/2011 tarihli idari başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 10. ve 11. maddelerinden hangisinin kapsamında olduğunun değerlendirilmesi yukarıda anılan ilkeler (bkz. § 25) dâhilinde Mahkemenin takdirinde olan bir husustur. 2577 sayılı Kanun çerçevesinde başvurucunun yaptığı idari başvurunun değerlendirilmesine esas alınan olgular ve hukuki tespitler (bkz. § 8) dikkate alındığında normun yorumunun aşırı şekilci (katı) olmadığı, mahkemeye erişimi aşırı derece zorlaştırmadığı ya da imkânsız hâle getirmediği anlaşılmaktadır.

29. Bu durumda derece mahkemesinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma usulünü, sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun ve mevzuata dair değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı ve başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.

30. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.