2016/1119 K. 2016/791 T. 28.9.2016

VDDK., E. 2016/1119 K. 2016/791 T. 28.9.2016

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/1119
Karar No.: 2016/791
Karar tarihi: 28.09.2016
 

İstemin_Özeti : Dava; 15.3.2013 tarih ve 28588 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Tayvanı (Tayvan) menşeli 7306.40.20.90.00, 7306.40.80.90.00 ve 7306.61.10.00.00 gümrük tarife ve istatistik pozisyonlarında yer alan “paslanmaz çelikten borular” için dampinge karşı verginin yürürlüğe konulmasına yönelik 2013/4 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Yedinci Dairesi, 18.2.2016 gün ve E:2015/2855, K:2016/1855 sayılı kararıyla; 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 10 ve 13'üncü maddeleri, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 5, 6, 7, 9, 10, 11, 17, 18, 19, 26, 28, 31, 35 ve ek 1'inci maddelerine değindikten sonra; ithalatın dampingli olduğunun kabulü için, hesaplanan normal değerin ihraç fiyatından fazla olması gerektiği, normal değerin imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri eklenmesinden oluşan tutardan daha düşük olamayacağı, bu hesaplamaların esas itibarıyla üretici tarafından tutulan kayıtlar esas alınarak yapılacağı; ancak ithalatın piyasa ekonomisi uygulamayan ülkelerden yapılması durumunda, üretici firmanın piyasa ekonomisi koşullarında üretim ve satış yaptığını ispatlayamaması durumunda normal değer hesaplamasında firma verileri yerine, üçüncü ülkelerden elde edilen veriler yahut Türkiye'de benzer mal için fiilen ödenmiş veya ödenmesi gereken fiyat yahut birim imalat maliyetine genel, idari ve satış giderleri ile makul bir kâr eklenerek elde edilen verilerin kullanılabileceği, ihraç fiyatının, ihracatçı ile ithalatçı arasında ortaklık veya telafi edici bir düzenleme bulunması halinde, bağımsız ilk alıcıya yeniden satış fiyatı esas alınarak belirlenebileceği, ihraç fiyatı ile normal değer arasındaki karşılaştırmanın aynı ticari aşamada tercihen fabrika çıkış aşamasında yapılacağı, dampingli olduğu iddia edilen ithalatın Türkiye'deki benzer malın fiyatlarını düşürücü ya da fiyat artışlarını engelleyici etkisinin bulunup bulunmadığının maddi zarar tespiti sırasında incelenmesi gerektiği, bir ürünün aynı anda birden fazla ülkeden ithal edilmesi ve aynı soruşturma kapsamında incelenmesi durumunda, bu ithalatın iç piyasaya etkisinin, ülke bazında değerlendirilmesi yerine, soruşturmaya konu tüm ülkelerden yapılan ithalatların toplu olarak değerlendirilebileceği, zarar tespiti yapılırken, piyasa payı, yatırım hasılatı, kapasite kullanımındaki fiili veya potansiyel azalma ile büyüme veya yatırımları artırma yeteneği üzerindeki olumsuz etkiler de incelenerek ithalatın yerli üretim dalına zarar verip vermediğinin ortaya konmasının zorunlu olduğu, dampingli olduğu ileri sürülen ithalatın etkisinin en dar mal grubu ya da yelpazesinin incelenmesi suretiyle belirleneceği, soruşturmanın re'sen veya şikayet üzerine başlatılabileceği, şikayet üzerine soruşturma açılabilmesi için başvuru sahibinin makul olarak temin edebileceği bilgi ve belgelerin başvuruda yer alması gerektiği, yeterli delillerle desteklenmeyen iddiaların şikayet olarak değerlendirilemeyeceği, soruşturma sırasında işbirliğine gelmeyen taraflar bakımından işbirliğine gelenlere göre daha fazla dampinge karşı vergi konulabileceği, nihai gözden geçirme soruşturması sonunda nihai kararın, önlemin sona ermesi halinde damping veya sübvansiyon ve zararın devam etmesinin veya yeniden meydana gelmesinin muhtemel olup olmadığı konusunda usulüne uygun olarak belgelendirilerek sunulan tüm delillerin dikkate alınması suretiyle verileceği, soruşturma raporunun incelenmesinden, 1.1.2011-31.12.2011 tarihleri arasının soruşturma, 1.1.2008-31.12.2008 tarihleri arasının ise zarar belirlemelerinde veri toplama ve analiz dönemi olarak esas alındığı, söz konusu eşyanın yerli üreticisine, idarece tespit edilen ithalatçılarına, ürünün Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Tayvanı (Tayvan)'nda yerleşik bilinen ihracatçılarına ve anılan ülkelerde yerleşik diğer ihracatçılara erişilebilmesini teminen Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği ile Tayvan'ın Ankara'daki Taipei Ekonomi ve Kültür Ofisine soru formlarının gönderildiği, taraflara soru formunu yanıtlamaları için posta süresi dâhil 37 gün süre tanındığı, tarafların süre uzatımı yönündeki taleplerinin karşılandığı, yerli üretim dalının soruşturma süresince işbirliği içinde olduğu ve gerektiğinde talep edilen ek bilgi ve belgeleri temin ettikleri, ithalatçı soru formunu doldurmaları için kendilerine soruşturma açılışına ilişkin bildirimde bulunulan ithalatçı firmalardan 20'sinin ithalatçı soru formuna cevap gönderdiği; öte yandan soruşturmaya tabi Tayvan'da yerleşik üretici/ihracatçılardan F1 Industrial Co.Ltd. firmasının soru formuna usulüne uygun olarak cevap verdiği ve soruşturma süresince işbirliği halinde bulunduğu; Tayvan'da bulunan F1 firması nezdinde yapılan yerinde doğrulama soruşturması esnasında firmanın isminin 29.6.2012 tarihinde F2 Co. Ltd. olarak değiştirildiği ve bu durumun firma tarafından Bakanlığa bildirildiği; Tayvan'da yerleşik diğer firma olan F3 Enterprise Co. Ltd. firmasının soru formuna süresi içinde cevap verdiği, cevabın incelenmesi üzerine tespit edilen eksikliklerin tamamlanmasının istendiği, firma eksikliklere ilişkin cevabını süresi içinde Bakanlığa iletmiş ise de firmadan istenilmesine rağmen damping marjı hesaplamasına esas oluşturacak olan maliyet verilerinin ihracata konu olan ürün tipleri bazında sunulmadığı ve soru formunda talep edilen kâr/zarar beyanı tablolarının doldurulmadığının tespit edilmesi nedeniyle anılan firma için damping marjı hesabı için eldeki mevcut verilerin kullanıldığı, Tayvan'da yerleşik F4 Industries Co. Ltd. firması soru formuna süresi içinde cevap vermediğinden anılan firmanın işbirliğine gelmediğinin kabul edildiği; Çin Halk Cumhuriyeti'nde yerleşik F5 Co. Ltd. firması soru formunu süresi içinde cevapladığı, anılan ülkedeki diğer firma olan F6 Product Co. Ltd. firmasının da soru formuna cevabını Bakanlığa sunduğu ve firmanın işbirliğine geldiğinin kabul edildiği, Çin Halk Cumhuriyeti'nde yerleşik her iki firma da piyasa ekonomisi koşullarında faaliyet göstermediklerini kabul ederek bireysel muamele isteğiyle Türkiye'ye gerçekleştirdikleri ihracat işlemleri kullanılarak kendileri için damping marjı tespiti yapılmasını talep etmeleri üzerine anılan firmaların talebinin kabul edildiği, soruşturma sonucunda alınacak karara esas teşkil edecek bilgi, bulgu, tespit ve değerlendirmeleri içeren nihai bildirimin Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği ve Tayvan'ın Ankara'daki resmi temsilciliği ile soruşturma sırasında işbirliğinde bulunan ithalatçı firmalara, yurt dışında yerleşik üretici/ihracatçılara ve yerli üreticiye iletildiği, nihai bildirim sonrasında soruşturma konusu ürünün ithalatçıları ile F3 firmasından gelen dinleme toplantısı talepleri üzerine ithalatçılar ile yerli üretici firmanın katılımı ile 13.12.2012 tarihinde, F3 firmasının Türkiye'deki temsilcisinin katılımıyla da 25.12.2012 tarihinde dinleme toplantılarının düzenlendiği, tarafların soruşturma boyunca ve nihai bildirim sonrasında ortaya koyduğu tüm bilgi, belge ve görüşlerin incelendiği, yapılan incelemeler neticesinde yerli üretim dalı tarafından üretilen dikişli paslanmaz çelik boru ve profiller ile soruşturma konusu ülkelerden ithal edilenlerin teknik ve fiziki özellikleri, dağıtım kanalları, kullanıcı algılamaları ve kullanım alanları itibarıyla benzer özelliklere sahip olduğu ve soruşturmaya konu ülkelerden ithal edilen ürünün yerli üretim dalının ürünüyle doğrudan rekabet içinde bulunduğu, soruşturma konusu eşyanın genel ithalatının miktar bazında, 2008 yılında 15.533 ton iken, 2009 yılında 15.526 ton, 2010 yılında 15.702 ton, 2011 yılında 20.594 ton olarak gerçekleştiği, toplam ithalatın ortalama birim fiyatlarının ise 2008 yılında 4.091 ABD Doları/ton, 2009 yılında 2.777 ABD Doları/ton, 2010 yılında 3.428 ABD Doları/ton ve 2011 yılında 3.860 ABD Doları/ton olarak gerçekleştiği; soruşturmaya konu ithalatın gelişimi ve fiyatları yönünden yapılan incelemede, Çin Halk Cumhuriyeti'nden 2008 yılında 2.208 ton olarak gerçekleştirilen ithalat miktarının, 2009 yılında ciddi düzeyde gerileyerek 256 tona düştüğü, 2010 yılında tekrar toparlanma sağlanarak 1.811 tona ulaştığı, 2011 yılında ise 5.780 ton olarak gerçekleştiği, Tayvan'dan 2008 yılında 3.398 ton olarak gerçekleştirilen ithalat miktarının, 2009 yılında bir miktar gerileyerek 2.999 tona düştüğü, 2010 yılında tekrar toparlanma sağlanarak 3.438 tona ulaştığı, 2011 yılında ise 5.243 ton olarak gerçekleştiği, Çin Halk Cumhuriyeti'nden gerçekleştirilen ithalatın ortama birim fiyatlarının 2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 4.036 ABD Doları/ton ve 3.587 ABD Doları/ton iken 2010 yılında 3.572 ABD Doları/ton, 2011 yılında ise 3.691 ABD Doları ton olarak gerçekleştiği, Tayvan'dan gerçekleştirilen ithalatın ortama birim fiyatlarının ise, 2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 4.873 ABD Doları/ton ve 2.933 ABD Doları/ton iken 2010 yıllarında 3.553 ABD Doları/ton, 2011 yılında ise 3.814 ABD Doları ton olarak gerçekleştiği, soruşturma konusu eşyanın Çin Halk Cumhuriyeti'nden yapılan ithalatının, genel ithalat miktarı içerisindeki oranının yıllara göre, 2008 yılında %14, 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla %2 ve %12, 2011 yılında %28 olduğu, Tayvan'dan yapılan ithalatın genel ithalat miktarı içerisindeki oranının ise yıllara göre, 2008 yılında %22, 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla %19 ve %22, 2011 yıllarında %26 olduğu, soruşturma konusu Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan menşeli ithalatın Türkiye'deki toplam pazar payları endeksi 2008 yılında 100 kabul edildiğinde, 2009 yılında 59 birime gerilediği, 2010 yılında toparlanarak 82 birime ulaştığı, 2011 yılındaki endeks değerinin ise 141 birim olduğu, buna karşın yerli üreticinin pazar payının 2008 yılı 100 birim kabul edildiğinde 2009 yılında 95 birime gerilediği, 2010 yılında 172 birime yükseldiği, 2011 yılındaki pazar payı endeksinin ise 131 birim olduğu, incelenen dönemde yerli üretim dalının dampingli ithalatın yarattığı fiyat baskısı nedeniyle yurt içi satış fiyatlarını birim ticari maliyetlerinin altında belirlemeye devam ettiği, diğer bir ifadeyle, birim maliyetteki gelişmeye rağmen dampingli ithalattan kaynaklanan fiyat baskısının yerli üreticinin kârlı fiyat düzeylerinden piyasaya giriş yapmasını engellediği, artan üretim miktarına karşılık olarak satış miktarında buna yakın oranda bir artış yaşanmaması nedeniyle stok miktarının artış gösterdiği, soruşturma konusu ülkeler menşeli ithalatın 2008-2011 yılları arasında hem miktar hem de değer bazında artış gösterdiği ve bu artışa paralel olarak yurt içi piyasadan aldığı pazar payının üçüncü ülkeler menşeli ithalat ile yerli üretim dalı aleyhine yükseldiğinin tespit edildiği, 2008-2011 yılları arasında toplam Türkiye tüketimi %40 oranında büyürken iki ülke menşeli ithalatın pazar payındaki artış oranının %41 düzeyinde seyrettiği, anılan dönemde üçüncü ülkeler menşeli ithalatın pazar payı %31 oranında gerilerken yerli üretim dalının pazar payındaki artışının toplam Türkiye pazarındaki büyümenin gerisinde kalarak %31 saviyesinde kaldığı, dampingli ithalat nedeniyle yerli üretim dalının Türkiye piyasasındaki nispi iyileşmenin ve iç piyasadaki toplam genişlemenin gerisinde kaldığı, dampingli ithalatın yarattığı fiyat baskısı nedeniyle yerli üretim dalının fiyatlandırma yaparken ticari maliyetlerini göz ardı etmek zorunda kaldığı ve bu nedenle incelenen dönemde sürekli olarak faaliyet zararıyla karşılaştığı, dolayısıyla, toplam Türkiye piyasası içerisindeki payını artıran yerli üretim dalının bunu ticari maliyetlerini dahi karşılayamayacak fiyat düzeylerinde piyasaya giriş yaparak gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı, bu durumun ise pazar payındaki artışa rağmen yerli üretim dalının faaliyet kârı elde edemediğini gösterdiği, bununla birlikte, dampingli ithalatın birim fiyatlarının birim ticari maliyetlerinin altında olmasına rağmen yerli üretim dalının yurt içi satış fiyatlarını önemli ölçüde kırdığının tespit edildiği ve tüm bu tespitler ışığında, yerli üretim dalındaki olumsuz gelişmelerin dampingli ithalat ile eşzamanlı olarak görülmesi nedeniyle yerli üretim dalında görülen zarar ile dampingli ithalat arasında illiyet bağı olduğu sonucuna varılarak, dava konusu düzenlemenin yapıldığı, bu durumda, ilgili yerli üretici firma tarafından makul olarak elde edilebilecek ve soruşturma başlatılmasına yetebilecek asgari bilgileri içeren şikayet başvurusu üzerine açılan ve 3577 sayılı Kanuna ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak yürütüldüğü anlaşılan soruşturma sonucunda elde edilen veriler ışığında yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler uyarınca, yerli üretim dalında meydana gelen zararla arasında illiyet bağı bulunan dampinge konu ithalatın neden olduğu haksız rekabetin önlenmesi ve bu çerçevede yerli üretim dalının korunması amacıyla kabul edilen 2013/4 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ ile getirilen dampinge karşı vergi uygulanmasında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Davacı tarafından; Tebliğin hazırlık aşamasında yapılan fiyatlandırma çalışmaları ve kıyaslamaların hatalı olduğu yolundaki iddialarının kararda karşılanmadığı, TÜİK verileri doğrultusunda vergi konulan ülke firmalarının fiyatları ile yerli firmalar ve dava dışı ülke firmalarının birim fiyatlarının bilirkişi incelemesi marifetiyle kıyaslanması gerektiği, dava konusu düzenleme ile 2016/6 sayılı Tebliğ arasında çelişki olduğu, farklı ülkelerden ithal edilen aynı eşya için çifte standart uygulandığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi : K1

Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Yedinci Dairesinin, 18.2.2016 gün ve E:2015/2855, K:2016/1855 sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, 28.9.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.