2016/1193 K. 2016/984 T. 20.10.2016
VDDK., E. 2016/1193 K. 2016/984 T. 20.10.2016
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/1193
Karar No.: 2016/984
Karar tarihi: 20.10.2016
İstemin Özeti : Dava, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bazı maktu vergi ve harç tarifelerinin belediye grupları esas alınarak tespitine ilişkin 18.2.2014 tarih ve 28917 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 10.2.2014 tarih ve 2014/5896 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, 19.5.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmasına ilişkin 4'üncü maddesi ile bu Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca Selçuklu Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen 27.2.2014 tarih ve 1 cilt/1695 sayfa sayılı eğlence vergisi ihbarnamesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 31.12.2015 gün ve E:2014/2967, K:2015/20095 sayılı kararıyla; Anayasanın 73'üncü maddesi uyarınca vergi koyma, değiştirme veya kaldırma yetkisi bulunmayan Bakanlar Kurulunun, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde oranları belirlemeye yetkili kılındığı, 26.2.2014 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun geçici 7'inci maddesinde; 2013 yılında uygulanmak üzere belediye meclislerince belirlenmiş olan; bu Kanunun 15'inci maddesi, 21'inci maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendi, 56 ve 60'ıncı maddeleri ile 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan maktu vergi ve harç tarifelerinin, Kanunun 96'ncı maddesinin (A) fıkrasının ikinci paragrafı gereğince, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek kararın yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaya devam edileceği hükmüne yer verildiği, kanunun gerekçesinde; eklenen geçici madde ile Kanunun 96'ncı maddesindeki yapılan değişiklikler kapsamında Bakanlar Kurulunca tespit edilecek kararın yürürlüğe girmesine kadar 2013 yılındaki uygulamaya devam edilmesinin sağlanmasının amaçlandığının belirtildiği, Hukuk devletinin, vatandaşlarının hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistem olarak tanımlandığı, hukuk kurallarının önceden bilinebilmesi, davranış ve tutumların bu kurallara göre güvenle düzene sokulabilmesi; ilgililerin hukuki durumun süreceğine olan inancı dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması şeklinde tanımlanan hukuki güvenlik ilkesinin ise hukuk devletinin
vazgeçilmez koşulu olduğu, vergi hukuku açısından çok özel bir anlam ifade eden bu ilke sayesinde, vergilendirmede keyfiliğin önlenebildiği, vergiyi doğuran olaydan sonra ihdas edilecek normlarla, geçmiş dönemlere ilişkin vergi yüklerinin arttırılmasının, vergi yükümlülerinin devlete olan inançlarının sarsılmasına; ekonomik ve ticari hayatta bulunması gerekli belirlilik ve istikrarın bozulmasına; hukuki güvenin zedelenmesine sebebiyet vereceği; konusu, matrahı, oranı ve yükümlüsü kanunla belirlenmiş olan verginin, yükümlüsünden talep edilebilmesinin, yine kanunla belirlenmiş olan vergiyi doğuran olayın meydana gelmesine bağlı bulunduğu, verginin ana unsurlarından bir veya birkaçında değişiklik yapan yeni bir Bakanlar Kurulu Kararının, yürürlüğe girmeden önceki bir dönemi de kapsayacak şekilde uygulanmasının, o dönemde yasal olmayan ana unsurların uygulanması sonucunu doğuracağı, bu durumun da verginin yasallığı ilkesine aykırı düşeceği, mali yükümlülük getiren dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 18.2.2014 tarihinden önce, 19.5.2013 tarihinden itibaren uygulanacağının kabul edilmesinin; geriye yürümezlik ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı olacağı, nitekim, belirtilen hususları öngören kanun koyucunun da yasal düzenleme yapma zarureti ve gereği hissederek, bu kapsamda 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun geçici 7'nci maddesiyle bazı maktu vergi ve harç tarifelerinin belediye grupları esas alınarak tespitine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girmesine kadar, 2013 yılında belediye meclislerince belirlenmiş olan maktu vergi ve harç tarifelerinin uygulanması yönünde geçici bir düzenleme getirdiği gerekçesiyle, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının 4'üncü maddesinde yer alan "19.5.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere" ibaresini iptal etmiş, idarece terkin edilmesi nedeniyle konusu kalmayan ihbarname hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Başbakanlık tarafından, 26.2.2014 tarih ve 6527 sayılı Kanun değişikliğiyle, yeni tarife belirlenmesine yönelik Bakanlar Kurulu Kararı yürürlüğe girinceye kadar, Belediye Meclislerinin 2013 yılı için belirlediği tarifenin uygulanması imkanı getirilmesi üzerine, dava konu Bakanlar Kurulu Kararın eki kararın uygulanmadığı, Belediye Başkanlığı tarafından da Bakanlar Kurulu Kararının dava konusu edilen 4'üncü maddesinin üst hukuk normuna aykırı olmadığı, düzeltme fişiyle terkin edilmesi nedeniyle konusu kalmayan ihbarname yönünden davanın reddi gerektiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :Temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 31.12.2015 gün ve E:2014/2967, K:2015/20095 sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, 20.10.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X- KARŞI OY
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma süresi" başlıklı 7'nci maddesinin 4'üncü fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri; 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında ise aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunması halinde birden fazla idari işlemin bir dilekçe ile idari davaya konu edilebileceği belirtildikten sonra, 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (g) bendinde, dilekçelerin 3 ve 5'inci maddelere uygun olup olmadıkları yönünden inceleneceği; 15'inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde de, 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (g) bendinde yazılı halde; 3 ve 5'inci maddelere uygun şekilde düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak suretiyle otuz gün içinde dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'nci maddesinin yukarıda açıklanan 4'üncü fıkrasında, ilgililerin düzenleyici işlemle uygulama işleminin her ikisi aleyhine birden dava açabileceğinin söylenmiş olması; her iki işleme karşı aynı dilekçeyle ve aynı idari yargı yerinde dava açılabileceği anlamında değildir. Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller, anılan Kanunun 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında gösterilmiş olup; buna göre, birden fazla işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılabilmesi, ancak bu koşullar ile İdari Yargılama Hukukunun gerektirdiği diğer koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde olanaklıdır. Sözü edilen fıkrada yer alan düzenlemenin amacı da; aynı yargı yerinin görevine giren ve çözümleri ayrı emek gerektirmeyen idari uyuşmazlıkların aynı dava içerisinde görülmeleri sağlanarak, gereksiz zaman israfı ile masrafın önlenmesi ve farklı kararların verilebilmesi riskinin ortadan kaldırılmasıdır. Aralarında maddede aranan biçimde bağlılık ya da ilişki bulunsa bile, birden fazla idari işlemin aynı dilekçeyle idari davaya konu edilebilmesi için; bu durumun, kamu düzeni için öngörülen usul ve görev kurallarını ve bu kurallarla korunan ve Anayasanın 37'nci maddesinde öngörülen "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal ediyor olmaması da gereklidir. Bir başka anlatımla, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak görevine giren davaya konu edilebilecek nitelikteki bir işlemle, idare veya vergi mahkemelerinin görevine giren davalara konu olması gereken bir işlemin, aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmeleri olanaklı değildir. Örneğin; düzenleyici işleme karşı Danıştayda altmış gün içerisinde açılabilecek davada, dava açma süresi yedi gün olan ödeme emrinin veya dava açma süresi otuz gün olan tarh işleminin de aynı dilekçede dava konusu edilebilmesine, böyle bir durumun, kamu düzeniyle ilgili olan görev kuralını zorunlu kılan "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal edici sonuçları nedeniyle izin verilemez.
Bu bakımdan; 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24'üncü maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayın görevine giren, 10.2.2014 tarih ve 2014/5896 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, 19.5.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmasına ilişkin 4'üncü maddesi ile 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca vergi mahkemelerinin görevine giren, 27.2.2014 tarih ve 1 cilt/1695 sayfa sayılı eğlence vergisi ihbarnamesinin iptali istendiğinden, biri düzenleyici, diğeri de bireysel olan iki işlemin aynı dilekçe ile Danıştayda idari davaya konu edilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabul edilerek Danıştay Dokuzuncu Dairesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1/c bendi uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.