2016/386 K. 2016/572 T. 11.5.2016

VDDK., E. 2016/386 K. 2016/572 T. 11.5.2016

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/386
Karar No.: 2016/572
Karar tarihi: 11.05.2016

İstemin_Özeti :2006 yılı işlemleri incelenen davacı şirket adına, ikrazatçılık faaliyetinden elde ettiği kazancını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ve dönem sonu stoklarını eksik değerlendirdiği ileri sürülerek re'sen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi davaya konu edilmiştir.

Ankara 4. Vergi Mahkemesi 7.6.2011 gün ve E:2010/1509, K:2011/1538 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) bendi, 9, 30 ve 134'üncü madde hükümlerine değindikten sonra; vergi inceleme raporunda, faiz karşılığı ödünç para aldıkları ileri sürülen kişilerin ifadelerinde, davacı şirketin ortağı K2 ile bu kişinin oğlu ve aynı zamanda şirket temsilcisi K1 tarafından borç para verildiği yolunda beyanların yer aldığı, anılan kişilerin davacı şirketin ortağı ve temsilcisi olması dışında, şirketin ödünç para alan kişilere faiz karşılığı ödünç para verdiği yönünde bir ifade yer almadığı, bununla birlikte, davalı idarece davacı şirketin kasa ya da banka hesaplarından bu kişilere para transferi yapıldığı ve bunun karşılığında şirket tarafından faiz elde edildiği yolunda bir tespitin de bulunmadığı, faiz karşılığı ödünç para aldıkları ileri sürülen kişilerin ifadeleri dikkate alındığında, K2 ile K1'ın çeşitli tarihlerde değişik kişilere ödünç para verdikleri ve bunun karşılığında faiz elde ettikleri, ödünç paralara ilişkin çek ve senetlerin, yapılan icra takiplerinin bu kişilerle ilişkili olduğu, bazı durumlarda paraların tahsil edilememesi nedeniyle borçlular tarafından bazı gayrimenkullerin şirkete değil de K1'a devredildiği, dolayısıyla, ikrazatçılık faliyetinin davacı şirket tarafından yürütülmediği, bu yöndeki iddia ve şikayetlerin davacı şirketin ortağı K2 ile bu kişinin oğlu ve aynı zamanda davacı şirket temsilcisi K1 yönelik olduğu sonucuna varıldığı, ikrazatçılık faaliyetinin davacı şirket tarafından yürütüldüğü yolundaki davalı idare işlemi, mükellefiyette hata durumunu oluşturduğundan ihtilaf konusu cezalı tarhiyatın bu kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı, davalı idarece, defter ve belgeler üzerinde yapılan kaydi envanter çalışması neticesinde bazı malların alış ve satışlarında eksi ve artı farklar tespit edilmesine karşın, şirket temsilcisinin mal satışlarının koli ve çuval olarak kaydedilmesi nedeniyle kaymalar olabileceğine ilişkin açıklamasının yeterli görüldüğü ve bu nedenle envanter farkı tespit edilmemesine karşın, satışı yapılan malların ortalama maliyet ve satış bedelleri şirket yetkilisi nezdinde belirlenerek dönem sonu stoklarının bu bedellere göre yeniden değerlendirilmesi sonucunda dönem sonu stokunun eksik değerlendirildiğinden bahisle matrah farkına konu edildiği, davacının defter ve belgeleri üzerinde tek tek alış ve satış değerlerinin tespiti mümkün iken, ortalama maliyet ve satış bedellerinin esas alınmasını gerektiren bir durumun varlığı ortaya konulmadan bu yöntemle re'sen tarh yoluna gidilemeyeceği, inceleme elamanınca, mal satışlarında koli ve çuval olarak kaydedilmesi nedeniyle yanlışlıklar olabileceği yolundaki şirket yetkilisinin açıklaması kabul edildiğine göre her bir ürünün maliyet ve satış bedellerinin defter ve belgelerin incelenmesi suretiyle tespiti; bu şekilde yapılacak bir inceleme sonucunda da dönem sonu stokunun eksik değerlendirilip değerlendirilmediğinin, eksik değerlendirilmişse matrahın gerçek ya da gerçeğe en yakın biçimde bulunması mümkün olduğu halde ortalama maliyet ve satış bedelleri esas alınarak ve bu suretle dönem sonu stoklarını eksik değerlendiğinden bahisle yapılan cezalı tarhiyatın bu kısmında da hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle cezalı vergilendirmeyi kaldırmıştır.

Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 4.6.2014 gün ve E:2011/7983, K:2014/4192 sayılı kararıyla; Vergi Mahkemesi kararının; tarhiyatın, dönem sonu stoklarından kaynaklanan kısmına ilişkin hüküm fıkrasının aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle Dairelerince de uygun görüldüğü, vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatın dayanağı davacı adına düzenlenen vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği anlaşıldığından, davacının savunma hakkının engellendiği tartışmasız olup, kararın, ikrazatçılık faaliyetinden kaynaklanan matrah farkına ilişkin hüküm fıkrasında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarenin temyiz istemini reddetmiş ise de karar düzeltme istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyerek verdiği 7.5.2015 gün ve E:2014/9075, K:2015/1987 sayılı kararıyla; davacı şirkete tebliğ edilen ihbarnameye ek vergi inceleme raporunda gerekli tüm bilgilerin yer aldığı görüldüğünden, vergi tekniği raporunun tebliğ edilmemesinin savunma hakkını kısıtlamaması nedeniyle ikrazatçılık faaliyetine ilişkin kısmın esasının değerlendirilmesine geçildiği, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) bendi, 9, 30 ve 134'üncü madde hükümlerine değindikten sonra; vergi mahkemesince, ikrazatçılık faaliyetinin davacı şirket tarafından yürütülmediği sonucuna ulaşılmışsa da faiz karşılığı ödünç para aldıkları ileri sürülen kişilere, firma üzerinden yüksek tutarlarda fatura düzenlenmesi, bayilik ve araç satımı adı altında düzenlenen sözleşmelerin bu kişilere imzalatılması suretiyle borç para verme işlemlerinin gizlenmeye çalışıldığı, faiz karşılığında borç para aldığını beyan eden şahıs ve şirket yetkililerinin tümünün birden bir kasıt içerisinde hareket ettiklerinin düşünülemeyeceği, şirket yetkilisinin ve oğlunun, bu şirketin gelir kaynaklarından başka hiçbir geliri olmadığı ve bu firmanın hiçbir şekilde ortaklarına kâr payı dağıtmadığı göz önüne alındığında, üçüncü kişilere faiz karşılığı verilen paraların, şirketin kazancına ait olduğu sonucuna varıldığı, davacı şirketin defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih olmadığı belirtilerek, defter ve belgelerinden, tüm mal grupları itibarıyla şirket yetkilisi K1'ın ifadesi doğrultusunda belirlenen ortalama birim maliyet ve satış bedellerine göre, ihtilaflı yıl dönem sonunda olması gereken miktardan, aynı yıl kurumlar vergisi beyannamesi eki bilançoda yer alan dönem sonu stok değerinin tenzili suretiyle saptanan matrah farkı üzerinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinin 6'ncı bendi uyarınca yapılan cezalı tarhiyatta da hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan Ankara 4. Vergi Mahkemesi, 19.10.2015 gün ve E:2015/1250, K:2015/2366 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.

Davalı idare tarafından; davacı şirketin ortağı K2 ile oğlu ve aynı zamanda şirketin kanuni temsilcisi olan K1'dan faiz karşılığı borç para aldığını beyan eden şahıs ve şirket yetkililerinin tamamının birden bir kasıt içerisinde hareket ettiklerinin düşünülemeyeceği, ifade verenlerin büyük bir kısmına, faaliyet konusu ile ilgisi olmamasına rağmen yüksek tutarlarda faturalar düzenlendiği, faiz karşılığı borç para verildiğini gizlemek için bayilik veya araç alım satımı adı altında sözleşmeler düzenlenerek borçlulara imzalatıldığı yolunda beyanda bulundukları ve bu durumların tespit edildiği, kaydi envanter sonucu bazı emtia gruplarında alış ve satışlar yönünden farklılıklar tespit edildiği, şirket yetkilisi ile birlikte birim maliyetler belirlenerek dönem sonu stok tutarlarının yeniden değerlendirildiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : K3

Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle, ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

2006 yılı işlemleri incelenen davacı şirket adına, ikrazatçılık faaliyetinden elde ettiği kazancını kayıt ve beyan dışı bıraktığı ve dönem sonu stoklarını eksik değerlendirdiği ileri sürülerek re'sen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisini kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

Danıştay Dördüncü Dairesinin yukarıda yer verilen 7.5.2015 gün ve E:2014/9075, K:2015/1987 sayılı kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 19.10.2015 gün ve E:2015/1250, K:2015/2366 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 11.5.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X - KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının dönem sonu stoklarının eksik değerlemesine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, bu kısma ilişkin istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

XX - KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.