2016/541 K. 2016/525 T. 11.5.2016

VDDK., E. 2016/541 K. 2016/525 T. 11.5.2016

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/541
Karar No.: 2016/525
Karar tarihi: 11.05.2016

İstemin Özeti : 2005 yılı işlemleri incelenen davacı adına, F1 Petrol Ürünleri Akaryakıt Dağıtım Nakliye Pazarlama Limited Şirketi, F2 Akaryakıt Petrol Limited Şirketi, F3 Akaryakıt Dağıtım Petrol Nakliyat Pazarlama Ticaret Limited Şirketi ve F4 Akaryakıt Dağıtım Petrol Ürünleri Ticaret Limited Şirketine ait gerçek bir emtia teslimine dayanmayan faturaları kayıtlarına dahil etmesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek Ocak ilâ Aralık 2005 dönemi için re'sen salınan katma değer vergisi ile üç kat kesilen vergi ziyaı cezası davaya konu yapılmıştır.

Ankara 2.Vergi Mahkemesi 25.4.2012 gün ve E:2011/76, K:2012/875 sayılı kararıyla; üç kat vergi ziyaı cezalı vergilendirmenin, F4 Akaryakıt Dağıtım Petrol Ürünleri Ticaret Limited Şirketinden temin edilen faturalara isabet eden kısmını kaldırmış, diğer firmalara ait faturalara isabet eden kısmı yönünden davayı reddetmiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 7.5.2013 gün ve E:2012/5483, K:2013/3330 sayılı kararıyla; vergi idaresinin temyiz istemini reddetmiş, davacının temyiz istemini kabul ederek kararın davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, vergi idaresinin karar düzeltme istemini 27.5.2014 gün ve E:2013/8821, K:2014/3864 sayılı kararıyla reddetmiştir.

Ankara 2.Vergi Mahkemesi, 26.9.2014 gün ve E:2014/1533, K:2014/1378 sayılı kararıyla; kararının F4 Akaryakıt Dağıtım Petrol Ürünleri Ticaret Limited Şirketinden alınan faturalardan kaynaklanan tarhiyatın kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının kesinleştiğini saptandıktan sonra ilk kararının bozulan hüküm fıkrasında ısrar etmiştir.

Vergi idaresinin temyiz isteminin Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, 2.7.2015 gün ve E:2015/499, K:2015/449 sayılı kararıyla, incelenmeksizin; karar düzeltme isteminin ise Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, 23.12.2015 gün ve E:2015/901, K:2015/981 sayılı kararıyla reddedilmesinden sonra davacı tarafından, 18.10.2014 tarihinde tebliğ edilen ısrar kararına karşı, 17.3.2016 tarihinde kayda giren dilekçeyle temyiz isteminde bulunulmuştur.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 4001 sayılı Kanunla değişik 46'ncı maddesinin 2'nci fıkrasında, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı Yasanın 48'inci maddesinin 6'ncı fıkrasında, temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde kararı veren mahkemenin, temyiz isteminin reddine karar vereceği öngörülmüşse de maddenin 7'nci fıkrasında; temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapıldığının dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi veya kurulunca saptanması hallerinde 6'ncı fıkrada sözü edilen kararın daire veya kurulca verilebileceği düzenlemesine yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; Ankara 2.Vergi Mahkemesinin 26.9.2014 gün ve E:2014/1533, K:2014/1378 sayılı ısrar kararının, 23.7.2014 tarihli adres değişikliğine ilişkin dilekçe ile dava dosyasına giren "A1" adresinde 18.10.2014 tarihinde daimi işcisi imzasına tebliğ edildiği, temyiz istemine ilişkin dilekçenin ise Yasada öngörülen otuz günlük süre geçirildikten sonra, 17.3.2016 tarihinde vergi mahkemesinde kayda geçtiği anlaşılmış olup istemin, süre aşımı nedeniyle incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, 11.5.2016 gününde gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X- KARŞI OY

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 48'inci maddesinin 1'inci fıkrasında temyiz istemlerinin Danıştay Başkanlığına hitaben yazılmış dilekçelerle yapılacağı, 2'inci fıkrasında temyiz dilekçelerinin 3'üncü madde esaslarına göre düzenlenmesi gerektiği, düzenlenmemiş ise eksikliklerin on beş gün içinde tamamlatılması hususunun kararı veren Danıştay veya mahkemece ilgiliye tebliğ olunacağı, bu sürede eksiklikler tamamlanmazsa temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına Danıştay veya mahkemece karar verileceği, 6'ncı fıkrasında, temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde de kararı veren mahkemenin, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesinin temyiz isteminin reddine karar vereceği kurala bağlanmıştır.

Anılan hükümde açıkça belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesi kararlarının temyizi aşamasına ilişkin olarak verilecek dilekçeler üzerine dilekçelerle ilgili ilk incelemeyi yapma ve gereğini yerine getirme görevi ilk derece mahkemelerine aittir. Maddeye, 1994 yılında getirilen değişiklikle eklenen fıkra hükmünün, ilk derece mahkemesinin herhangi bir sorun saptamaması halinde uygulanabileceği, aksi düşüncenin temyiz incelemesine tabi olan bu kararların da iki dereceli olarak incelenmesine engel olunması sonucunu doğuracağı açıktır.

Açıklanan nedenle, davacının temyiz dilekçesi hakkında 48'inci madde hükümlerine göre incelemenin kararı veren mahkemece yapılması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

XX- KARŞI OY

7201 sayılı Tebligat Kanununun 12'nci maddesinde, hükmi şahıslara tebliğin, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılacağı, bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğin muteber olduğu, 13'üncü maddesinde, hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimselerin her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hükme bağlanmış; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20'nci maddesinde, tüzel kişilere tebliğin yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılacağı, 21'inci maddesinde ise tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişilerin, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğin, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olmasının gerekli olduğu, bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu hususun tebliğ mazbatasında belirtilirek tebliğin, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılacağı kuralına yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuatın değerlendirilmesinden, tüzel kişileri ilgilendiren tebliğatların öncelikle yetkili temsilcilerine yapılması, yetkili temsilcinin işyerinde bulunmaması veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda ise bu durum tebliğ evrakına şerh düşülmek suretiyle tebligatın, bu konuda görevlendirilmiş çalışana yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, ısrar kararının davacının bildirdiği adreste 18.10.2014 tarihinde daimi işcisi imzasına tebliğ edildiği, şirket temsilcisine tebligat yapılmaya çalışıldığı yolunda her hangi bir şerh düşülmeden ve tebliğ konusunda görevlendirildiği araştırılmadan çalışana yapılan tebliğ usulüne uygun olmadığından, Tebligat Kanununun 32'nci maddesi uyarınca, davacının muttali olduğu tarih itibarıyla ısrar kararına karşı süresinde yapılan temyiz isteminin esasının incelenmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.