2016/7305 K. 2016/6235 T. 30.6.2016

11. CD., E. 2016/7305 K. 2016/6235 T. 30.6.2016

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2016/7305
Karar No.: 2016/6235
Karar tarihi: 30.06.2016
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet

HÜKÜM : Mahkumiyet

1- Sanık ...'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın, yokluğunda verilen ve 23.01.2014 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü 1412 sayılı CMUK’nun 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süresinden sonra 31.01.2014 havale tarihli dilekçe ile temyiz ettiğinden vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

2-Cumhuriyet savcısı ile sanık ...'nun temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Cumhuriyet savcısının temyizinin, her iki sanık için defter belge ibraz etmemek suçuna ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

Sanık ... hakkında defter ve belgeleri ibraz etmemek suçundan tayin olunan hapis cezasının yasal sonucu olan hak yoksunluklarına ilişkin 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı dikkate alınarak infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre Cumhuriyet savcısının (sanık ...'e yönelik temyizine ilişkin) yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

2- Sanık ... hakkında defter ve belge ibraz etmemek suçuna ilişkin olarak ;

a)5237 sayılı TCK'nun 51/3. maddesi gereğince cezası ertelenen sanık hakkında belirlenecek olan denetim süresinin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağının gözetilmemesi,

b) Defter ve belgeleri gizleme suçunun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 5728 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki hali olan 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinde öngörülen hapis cezasının alt sınırının 6 ay hapis cezası olduğu gözetilmeden fazla ceza tayini,

c- Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25 ve 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararlarında açıklandığı üzere; 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanabilmesi için diğer şartların yanında, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi de gerekmektedir. Burada, uğranılan zararlardan kast edilen maddi zararlar olup, manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de olanaklıdır. Ancak, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşul aranmayacaktır. Zararın belirlenmesinde hâkim, ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de göz önünde bulundurmak koşuluyla, kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamıyla saptamaya çalışmamalıdır. Zira 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesindeki düzenleme, kişinin ileride hukuk mahkemesinde şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini düşündüğü gerçek zararının saptanarak kalan kısmına da hükmedilmesini isteme yönünden bir engel oluşturmamaktadır. Öte yandan yine ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 22.05.2001 gün ve 99/104 sayılı kararında açıklandığı üzere; defter ve belgelerin gizlenmesi halinde, sağlıklı bir vergi incelemesi yapılamayacağı açıktır. Vergi denetimi olanağını kaldıran bu halde artık somut bir vergi ziyaının tespiti olanağı da ortadan kalkmaktadır. O halde, mükellefin sorumluluğunu kaldıracak olan ve 213 sayılı Yasanın 13. maddesinde düzenlenen durumlarda veya kastı ortadan kaldıran diğer hallerin kanıtlanması dışında, vergi ziyaının varlığının kabulü de zorunludur. Bir başka anlatımla yukarıda değinilen haller dışında mefruz (soyut) vergi ziyaı bulunduğu kabul edilmeli, müspet (somut) vergi ziyaının varlığı aranmamalıdır. Kaldı ki, 29.07.1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 sayılı Yasa ile 213 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ile vergi kaçakçılığı suçlarında “vergi ziyaının varlığı” suçun unsuru olmaktan çıkarılmış ve defter ve belgeleri gizleme halinde, suçun oluştuğu hükme bağlanmıştır.

İncelenen dosya içeriğine göre; 2004 takvim yılına ilişkin defter ve belgelerini vergi incelemesine esas olmak üzere vaki istem üzerine merciine teslim etmediğinden bahisle eylemine uyan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/a-2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılan sanık hakkında düzenlenen vergi inceleme raporunda; somut bir zarara yer verilmediği, ancak defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinden dolayı, katma değer vergisi beyanları yeniden hesaplanmak suretiyle, bu vergiler tarh edilerek, bunlara bağlı bir kısım cezalara hükmedildiği, bir başka ifade ile tarh edilen bu vergi ve cezaların eylemden doğan zarar niteliğinde bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Şu halde sanığın vaki eylemi nedeniyle CMK'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel oluşturabilecek somut bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanamadığı cihetle; adli sicil kaydında yer sabıka kayıtlarının da silinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de araştırılarak sonucuna göre; 5237 sayılı TCK’nun 7/2. maddesi gözetilerek; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik CMK’nun 231. maddesi uyarınca "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının" takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeden, sanığın vergi ziyaını ödemediği şeklindeki yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde CMK’nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

3-Sanık ... hakkında kurulan hükümlere ilişkin olarak ise; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 367. maddesi uyarınca sanık hakkında dava şartı olan Defterdarlık veya Vergi Dairesi Başkanlığından mütalaa alınmadan açılan kamu davasına devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık ...'in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sanık ... hakkında kurulan ve sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.