2016/8297 K. 2018/8409 T. 25.10.2018

11. CD., E. 2016/8297 K. 2018/8409 T. 25.10.2018

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2016/8297
Karar No.: 2018/8409
Karar tarihi: 25.10.2018
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet

HÜKÜM : Mahkumiyet

3 ...Petrol Ürünleri İnş. Mak. Oto Elek. San ve Dış Tic. Ltd Şti'nin 28.11.2008 tarihinden itibaren yetkilisi olan sanık ...'ın 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan yargılandığı ve temyiz incelemesinde Dairemizin 2016/6772 Esasına kayıtlı dava ile mevcut dava arasında bağlantı bulunduğu anlaşılmakla, dosyaların birlikte yapılan incelemesinde;

A-Sanıklar hakkında "2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek" suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ..., sanık ... ve sanık ... müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141, 5271 sayılı CMK'nin 34/1, 230 ve 1412 sayılı CMUK'nin 308/7. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden hükümler kurulması,

2-UYAP üzerinde yapılan kontrolde, sanık ...'ın yetkilisi olduğu aynı şirket hakkında 2010 ve 2011 suç tarihlerine ilişkin Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/457 Esas ve 2013/655 Karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığı, dosyanın Dairemizin 2016/6772 Esas sırasına kayıtlı olarak temyiz incelemesinde bozularak mahkemesine gönderildiği anlaşılmakla, sanığın aynı takvim yılında başka mükellefler adına düzenlediği sahte faturalara ilişkin tespitin yeni bir suçu oluşturmayıp, zincirleme suç içinde değerlendirilmesi gerekeceği cihetle; mükerrer yargılama yapılmaması ve eylemlerin zincirleme suç içinde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi açısından, söz konusu dosya ile varsa aynı şirket ve aynı yıllara ilişkin diğer dava dosyalarının da duruşmaya getirtilip incelenmesi, mümkün olması halinde davaların birleştirilmesi, aksi durumda davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra sanığın eylemlerinin zincirleme suç niteliğinde olup olmadığı veya mükerrer dava açılıp açılmadığının belirlenmesi ile sonucuna göre sanık ...'ın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

3-Sanıklar hakkında 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarını işledikleri iddiasıyla açılan kamu davasında; sanık ...'ın savunmalarında sanık ... ile 2008 yılında tanıştığını, şirketine ortak olmayı teklif ettiğini,kendisinin de kabul ettiğini, sonra Alpay'ın güvenilir biri olmadığını ve cezaevinden çıktığını öğrenince hissesini devredeceğini söylediğini ve sanık ... ile birlikte gelen daha önceden tanımadığı ilk defa noterde gördüğü sanık ...'a hissesini devrettiğini, ortak ve mesul müdür olduğu dönemde hiç fatura kesmediğini, hiç bir belge imzalamadığını belirtmesi, sanık ...'ın savunmalarında 2008 yılının sonlarında Ulus'ta sanık ... ve...isimli şahıslarla tanıştığını, iş aradığını söyleyince birlikte iş yapmayı teklif etttiklerini verdiği vekalet sonucunda 3 ... Petrol Ürünleri İnşaat Makina Limited Şirketine kendisini ortak yaptıklarını, hisse devirleri sırasında herhangi bir para ödemediğini, yapılacak işlerden kazanılacak paralardan kendisine hisse verilmesi şeklinde anlaştıklarını, gerekli imzaları attıktan sonra askere gittiğini, şirkette çalışmadığını belirtmesi, sanık ...'ın da savunmasında kendisine bu şirketi açmasını söylediklerini ...i isimli kişinin kendisine iş arayıp aramadığını sorduğunu ve sanık ... ve ... ile tanıştırdığını, bilgilerini kullanarak adına şirket açtıklarını diğer ortak için de sahte kimlik kullandıklarını, bir ay sonra şirketi sanık ...'a devrettiğini belirtmesi karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; sahte fatura düzenlemek suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki "Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların ve Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında düzenlendiği iddia olunan faturaların asılları ya da suretlerinin dosya içerisinde bulunmadığının anlaşılması karşısında, 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarına ait fatura asıl ya da örneklerinden de kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması ve incelenmesi, suça konu faturaları kullanan kişi/şirketler hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığının ilgili vergi dairesinden sorulması, yapılmış ise vergi raporlarının dosya arasına alınması, bu kişi/şirketler hakkında sahte fatura kullanmaktan dava açılmış olup olmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılıp, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, suça konu faturaları kullanan kişi/şirket yetkilileri de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları ve sanıkları tanıyıp tanımadıklarının sorulması, sanıkların suç tarihlerinde şirket faaliyetleriyle ilgili beyanname veya şirkete ait bir belge düzenleyip düzenlemediklerinin müdür veya ortak sıfatıyla şirketten bir maaş ya da pay alıp almadıklarının araştırılması, sanıkların imza ve yazı örnekleri alınarak suça konu faturalar üzerindeki imza ve yazıların sanıklara ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra toplanan tüm delillere göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,

4-Kabule göre de;

a-Sanık ...'ın gözaltında geçirdiği sürenin 5237 sayılı TCK'nin 63. maddesi uyarınca cezasından mahsubuna karar verilmemesi,

b-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

B-Sanık ... hakkında "defter ve belge ibraz etmemek" suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-03.07.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 359/a-2 maddesinde öngörülen temel cezanın alt sınırının 18 ay olarak düzenlendiği gözetilmeksizin temel cezanın teşdiden uygulandığına ilişkin bir gerekçe gösterilmeden 3 yıl hapis cezası olarak takdir edilmek suretiyle fazla ceza tayini ile temel cezanın TCK'nin 43. maddesi uyarınca artırım sonrası 18 ay hapis cezasına hükmedilmek suretiyle hükmün karıştırılması,

b-Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunun, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit ve saklama mecburiyeti bulunan defter ve belgelerin vergi incelemesine yetkili kimselere ibraz edilmemesi ile oluştuğu, ibraz için verilen sürenin bitimini izleyen tarihin suç tarihi olduğu cihetle; sanığa defter ve belgelerin istenmesine ilişkin yazının 26.04.2010 tarihinde tebliğ edildiği ve ibraz için 15 gün süre verildiği gözetildiğinde 11.05.2010 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığına yazılmaması,

c-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Yasaya aykırı, sanık ..., sanık ... ve sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.