2016/857 K. 2016/979 T. 20.10.2016
VDDK., E. 2016/857 K. 2016/979 T. 20.10.2016
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/857
Karar No.: 2016/979
Karar tarihi: 20.10.2016
İstemin_Özeti : Dava; 12.6.2013 tarih ve 28675 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 7'nci maddesiyle Gümrük Yönetmeliğine geçici 5'inci madde olarak eklenen "494’üncü maddenin uygulanmasında, ÖTV Kanununun eki (I) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan eşya için götürü teminat sisteminden faydalanmakta olan ancak, 5.000.000 Avro’dan az tutarda teminat vermiş olan onaylanmış kişilerin bu eşya için götürü teminat sisteminden faydalanmaya devam etmek istemeleri halinde, mevcut teminatlarını asgari 5.000.000 Avro tutarında yeni bir teminatla değiştirmeleri veya mevcut teminatlarını asgari 5.000.000 Avro’ya tamamlamaları gerekir.” şeklindeki düzenlemenin ve anılan düzenleme uyarınca davacıdan ek teminat istenilmesine ilişkin GAP Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğünce tesis edilen 17.6.2013 tarih ve 5062 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Yedinci Dairesi, 10.12.2015 gün ve E:2013/4363, K:2015/7262 sayılı kararıyla; gümrük mevzuatı uyarınca gümrük idarelerince alınacak teminata ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 4458 sayılı Gümrük Kanununun 202 ilâ 207'nci maddeleri ile 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 14'üncü maddenin 3 ve 4'üncü fıkraları ve 16'ncı maddesinin 2 ve 4'üncü fıkraları hükümleri bir arada değerlendirildiğinde, gümrük idaresinin, ithalde alınan vergilerin tahakkuku, takip ve tahsili ile mevzuatın öngördüğü hallerde teminata bağlanması ve alınması gereken teminatın türünü, tutarını, teminat verebilecek kişi ve kuruluşları belirlemeye ve bu konuda genel olarak usul ve esasları düzenlemeye yetkili olduğunun görüldüğü ancak, 4760 sayılı Kanunda, Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan malların ithalinde alınacak özel tüketim vergisi yönünden gümrük idaresinin yetkili olduğuna ilişkin genel kuraldan ayrılarak, bu konuda Maliye Bakanlığının yetkili kılındığı, 4760 sayılı Kanunun 14'üncü maddesinin 4'üncü fıkrasında, Bakanlar Kurulunca düzenleme yapılması durumunda gümrük idarelerinin yetkili olacağı düzenlenmek suretiyle bu yetkinin Maliye Bakanlığında olduğu dolaylı olarak vurgulanırken 16'ncı maddesinin 4'üncü fıkrasında ise dava konusu ihtilafın özünü oluşturan "teminat alınması" konusunda düzenleme yapma yetkisinin, açık bir şekilde Maliye Bakanlığına verildiği, kanun koyucunun, 4760 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan malların ithalinde alınacak özel tüketim vergisi yönünden öngördüğü yetki ayrımının, normlar hiyerarşisi bakımından kanundan sonra gelen idarenin genel düzenleyici işlemleri tesis edilirken de göz önünde bulundurulmasının gerekli ve zorunlu olduğu; nitekim, götürü teminata ilişkin usul ve esasların düzenlendiği Gümrük Yönetmeliğinin 493'üncü maddesinin 6'ncı fıkrasının, Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 10'uncu maddesi ile değiştirilmeden önceki şeklinde yer alan "4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun eki (I) sayılı listede yer alan eşyanın ithaliyle ilgili Maliye Bakanlığınca yapılan düzenlemeler ... saklı kalmak kaydıyla" ibaresine yer verilmek suretiyle Maliye Bakanlığının yetkili olduğu konuların istisna tutulduğu, Anayasanın 2, 124 ve 125'inci maddelerine değinerek Normlar hiyerarşisine göre, yukarıdan aşağıya doğru "Anayasa", "Kanun", "Kanun Hükmünde Kararname", "Tüzük", "Yönetmelik" ve "diğer alt düzenleyici işlemler" şeklinde sıralanan normlardan, alt kademede yer alanın, üst kademedeki norma aykırı olması veya onun kapsamını aşan düzenlemeler içermesinin mümkün olmadığı, bu sıralamanın doğal sonucu olarak, normlar hiyerarşisinde üst kademede yer alan kurallara aykırı düzenleyici tasarrufların idare tarafından yürürlüğe konulmasının da açıklanan ilkeye aykırılık oluşturacağı, bu bakımdan, davaya konu yönetmelik değişikliği ile getirilen düzenlemenin; yukarıda sözü edilen özel tüketim vergisi yönünden Maliye Bakanlığının yetkili olduğu hususlar gözetilmeksizin, tüm kamu alacakları yönünden Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca düzenleme yapılmış olması nedeniyle, yetki yönünden normlar hiyerarşisine ve hukuk devleti ilkesine uygun bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu düzenleme ile söz konusu düzenlemeye dayanılarak davacıdan ek teminat istenilmesine ilişkin işlemi iptal etmiştir.
Davalı idareler tarafından; birden fazla mahkemenin görev alanına giren işlemler aleyhine tek dilekçeyle dava açılamayacağı, 4458 sayılı Kanunun 204'üncü maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca götürü teminat uygulamasına ilişkin düzenleme yapma yetkilerinin bulunduğu, 28.11.2003 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikle götürü teminat uygulamasının kaldırılmasına ilişkin olarak dava konusu düzenlemeye paralel bir düzenlemenin Maliye Bakanlığınca yapıldığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca tebligat işlemleri tamamlandığından, davalı idarelerin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Yedinci Dairesinin 10.12.2015 gün ve E:2013/4363, K:2015/7262 sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz istemlerinin reddine, 20.10.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X- KARŞI OY
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma süresi" başlıklı 7'nci maddesinin 4'üncü fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri; 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında ise, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunması halinde birden fazla idari işlemin bir dilekçe ile idari davaya konu edilebileceği belirtildikten sonra, 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (g) bendinde, dilekçelerin 3 ve 5'inci maddelere uygun olup olmadıkları yönünden inceleneceği; 15'inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde de, 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (g) bendinde yazılı halde; 3 ve 5'inci maddelere uygun şekilde düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak suretiyle otuz gün içinde dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanununun 7'nci maddesinin yukarıda açıklanan 4'üncü fıkrasında, ilgililerin düzenleyici işlemle uygulama işleminin her ikisi aleyhine birden dava açabileceğinin söylenmiş olması; her iki işleme karşı aynı dilekçeyle ve aynı idari yargı yerinde dava açılabileceği anlamında değildir. Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller, anılan Kanunun 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasında gösterilmiş olup; buna göre, birden fazla işleme karşı aynı dilekçe ile dava açılabilmesi, ancak bu koşullar ile İdari Yargılama Hukukunun gerektirdiği diğer koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde olanaklıdır. Sözü edilen fıkrada yer alan düzenlemenin amacı da; aynı yargı yerinin görevine giren ve çözümleri ayrı emek gerektirmeyen idari uyuşmazlıkların aynı dava içerisinde görülmeleri sağlanarak, gereksiz zaman israfı ile masrafın önlenmesi ve farklı kararların verilebilmesi riskinin ortadan kaldırılmasıdır. Aralarında maddede aranan biçimde bağlılık ya da ilişki bulunsa bile, birden fazla idari işlemin aynı dilekçeyle idari davaya konu edilebilmesi için; bu durumun, kamu düzeni için öngörülen usul ve görev kurallarını ve bu kurallarla korunan ve Anayasanın 37'nci maddesinde öngörülen "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal ediyor olmaması da gereklidir. Bir başka anlatımla, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak görevine giren davaya konu edilebilecek nitelikteki bir işlemle, idare veya vergi mahkemelerinin görevine giren davalara konu olması gereken bir işlemin, aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmeleri olanaklı değildir. Örneğin; düzenleyici işleme karşı Danıştayda altmış gün içerisinde açılabilecek davada, dava açma süresi yedi gün olan ödeme emrinin veya dava açma süresi otuz gün olan tarh işleminin de aynı dilekçede dava konusu edilebilmesine, böyle bir durumun, kamu düzeniyle ilgili olan görev kuralını zorunlu kılan "kanuni hakim ilkesi"ni ihlal edici sonuçları nedeniyle izin verilemez.
Bu bakımdan, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24'üncü maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayın görevine giren 7.10.2009 tarih ve 27369 sayılı (mükerrer) Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Yönetmeliğine 12.6.2013 tarih ve 28657 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 7'nci maddesi ile eklenen Geçici 5'inci madde ile 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi uyarınca vergi mahkemelerinin görevine giren 30 (otuz) gün içerisinde ek teminat mektubu veya 5.000.000 Avro'luk yeni bir teminat mektubu verilmemesi halinde götürü teminat sisteminden yararlanma hakkının Özel Tüketim Vergisi Kanununun eki (I) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan eşyanın ithalinde ödenecek özel tüketim vergisini kapsamayacak şekilde değiştirileceğine ilişkin olarak tesis edilen GAP Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle aynı dilekçe ile Danıştayda idari dava açılmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz istemlerinin kabul edilerek Danıştay Yedinci Dairesi kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1/c bendi uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.