2016/990 K. 2016/983 T. 20.10.2016

VDDK., E. 2016/990 K. 2016/983 T. 20.10.2016

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2016/990
Karar No.: 2016/983
Karar tarihi: 20.10.2016

İstemin_Özeti : Dava; kömür üretimi hizmetinin satın alınmasına dair (taşeronluk) sözleşmelerde nispi damga vergisi ve harca konu teşkil edecek bir değerin yer almaması ve/veya teminata ilişkin bir miktarın bulunmaması halinde, söz konusu sahanın rezervi de dikkate alınarak, sözleşme süresince üretilmesi tahmin edilen kömür miktarının sözleşmede belirtilen birim değer ile çarpılarak bulunacak değerin "belli değer" olarak dikkate alınması ve bu değer üzerinden harç ve damga vergisi alınması gerektiğine ilişkin Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 26.7.2007 tarih ve 66885 sayılı yazısıyla belirtilen görüş doğrultusunda, sözleşmede yeterli done bulunmaması nedeniyle, sözleşme değerinin maddeten hesaplanması imkanının bulunmadığı belirtilerek, konunun bir kere daha incelenmesinin Türkiye Noterler Birliğince talep edilmesi üzerine, anılan Başkanlığın, önceki görüşlerinin değiştirilmesini gerektirecek bir durum bulunmadığına dair 5.10.2007 tarih ve 88411 sayılı yazısının ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının yazılarında parasal bir ölçekten bahis olunmadığı, dolayısıyla, bu işlemde ilgililerin beyan edecekleri değer üzerinden damga vergisi ve harç alınmasının uygun olacağının noter odaları başkanlıklarına ve noterlere duyurulmasına dair Noterler Birliğinin 7.12.2007 tarih ve 63 sayılı Genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Yedinci ve Dokuzuncu Dairelerince, Danıştay Yedinci Dairesinin E:2008/940 sayılı dosyasında davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen 13.3.2008 gün ve K:2008/1614 sayılı kararın, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 22.1.2010 gün ve E:2008/820, K:2010/34 sayılı kararıyla bozulmasından sonra davayı inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 2.2.2016 gün ve E:2013/866, K:2016/166 sayılı kararıyla; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1'inci maddesinin 1 'inci fıkrasında, Kanuna ekli (1) sayılı Tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, söz konusu tablonun 1'inci bölümünde de mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerden belli bir parayı ihtiva edenlerin damga vergisine tabi tutulacağı; 10'uncu maddesinde damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre bu kağıtlarda yazılı belli paranın; maktu vergide, kağıtların mahiyetlerinin esas alınacağı; belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceğinin hükme bağlandığı, 492 sayılı Harçlar Kanununun harç alma ölçütlerini düzenleyen 41'inci maddesinde, (2) sayılı Tarifedeki noter işlemlerinden, değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi; işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu harç alınacağı, 42'inci maddesinde menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kâğıtlarda değer gösterilmesinin öngörüldüğü, Yasaya ekli 2 sayılı Tarifenin, "Değer veya ağırlık üzerinden alınan nispi harçlar" başlıklı 1'inci maddesinin 1'inci fıkrasında, muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename ve kağıtlardan beher imza için karşısında gösterilen oranda nispi harç; 2'nci maddesinin 5'inci fıkrasının (a) bendinde de ilgililere veya ibraz edenlere verilecek her türlü mukavele, senet, yazılı kağıt ve kayıt suretlerinin ve fotokopilerinin beher sayfasından, karşısında gösterilen miktarda maktu harç alınacağı düzenlemesine yer verildiği, Anayasanın çalışma ve sözleşme özgürlüğüne ilişkin 48'inci maddesinin ve Borçlar Kanununun; sözleşme yapıp yapmamak, karşı tarafı seçmek, yasada tersine hüküm olmadıkça sözleşmenin şeklini, tipini ve içeriğini belirlemek, sözleşmeyi ortadan kaldırmak yönünden sınır konulamayacağını içeren sözleşme özgürlüğüne ilişkin kurallarının, hukuk düzeninde, kanuna ve adaba aykırı olmamak koşuluyla her şekil ve içerikte yapılmış özel hukuk sözleşmelerinin tanınmasını gerekli kıldığı, tarafların amaçlarını gerçekleştirmeye yeterli görülen iradelerini içeren ve yasaya ve adaba aykırılık dışında bir sınırlama yapılmasına olanak bulunmayan kömür üretim hizmetinin satın alınması amacıyla yapılan taşeronluk sözleşmesinin, Harçlar Kanununun 42'inci maddesinde öngörülen değer gösterme zorunluluğu kapsamında olup olmadığının, işin özellikleri de gözetilerek belirlenmesi ve değer gösterilmemesinin, yasanın engellediği bir sözleşmenin doğurduğu sonuca, sözleşme özgürlüğüne dayanılarak ulaşılması bağlamında olup olmadığının saptanmasını gerektirdiği, işletme ruhsatı sahibine, yetkili kamu idaresi tarafından verilen izinle kömür çıkaran tarafın, sahanın muhtelif yerlerinde farklı taşeronlarla sözleşme yapma olasılığı, taşeron sözleşmesinin süresi ile işletme izninin süresi gözetildiğinde, taşeron sözleşmesinde ruhsata esas tahmini rezervin tümünü içeren değerin sözleşme değeri olarak gösterilmesinin, gereksiz ve tarafların iradesine ve amacına aykırı bir durum yaratacağı, taşerona bırakılan sahadan sözleşme süresince hangi miktarda kömür çıkarılabileceğinin önceden bilinmesine olanak bulunmadığından, sözleşmede değer gösterilmemesinin, Harçlar Kanununun 42'inci maddesinde öngörülen zorunluluktan kaçınmaya dayanmadığı, bu durumun işin özelliğinden doğduğu sonucuna ulaşıldığı, aynı değerlendirmenin Damga Vergisi Kanununun 4'üncü ve 10'uncu maddeleri yönünden de geçerli olduğu, bir kâğıdın damga vergisi ve harca tabi tutulabilmesi için kağıda bağlanan işlem veya işlemlerin bedelinin (kağıdın içerdiği meblağın) kağıtta açıkça yazılmış veya kağıtta yazılı unsurlardan hareketle, basit bir matematik işlemiyle tespit edilebilir olması gerektiği, davaya konu edilen düzenlemelerde harç ve damga vergisine esas alınacak değere ilişkin belirleme, 488 sayılı Kanunun 10'uncu maddesinde ifade edilen "belli para"; 492 sayılı Kanuna ekli 2 sayılı Tarifenin 1 'inci maddesinin 1 'inci fıkrasında ifade edilen "muayyen bir meblağ" olarak kabul edilemeyeceğinden, bu haliyle Vergi Hukukunun genel ilkelerinden olan "verginin belirliliği ilkesi"ne aykırılık oluştuğundan, yasallık ilkesinin tam olarak gerçekleşebileceğini söyleme olanağı da bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu düzenlemeleri iptal etmiştir.

Maliye Bakanlığı tarafından; ortada idari davaya konu edilebilecek işlem bulunmadığı, Damga Vergisi ve Harçlar Kanunlarındaki düzenlemelere yer verilerek, sözleşmede değer gösterilmemesinin, Harçlar Kanununun 42'nci maddesinde öngörülen zorunluluktan kaçınmaya neden olacağı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın_Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : K1

Düşüncesi :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 2.2.2016 gün ve E:2013/866, K:2016/166 sayılı kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

Bu nedenle, temyiz isteminin reddine, 20.10.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X- KARŞI OY

3213 sayılı Maden Kanununun "Tanımlar" başlıklı 3'üncü maddesinde "Görünür rezerv" ve (davanın açıldığı tarih itibarıyla yürürlükte olan) "Ekonomik cevher" kavramları yer almaktadır. Görünür rezerv; boyutları, tenörü belirlenmiş üretilebilir kesin cevher miktarı, ekonomik cevher ise, günün teknik ve ekonomik şartlarında kârlı olarak değerlendirilebilecek cevher olarak tanımlanmaktadır. Aynı Kanunun 24'üncü maddesinin birinci fıkrasında ise "...tespit edilen madenin rezerv bilgilerini de içeren..." müracat üzerine işletme ruhsat hakkının doğacağı öngörülmektedir. Bu bağlamda ruhsat alma sürecinde kömür rezervinin tamamının miktar olarak belirlendiği ve teknik elemanlarca tasdik edildiği bir vakıa olup sözleşme aşamasında sahadaki rezervin tamamının miktar olarak belli olduğu; ayrıca taşoranlarla taşıttırılacak miktarın da tarafların serbest iradesine göre toplam rezerv üzerinden miktar olarak belirleneceğinin açık olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, taşeronluk sözleşmelerinde yer alan "sözleşme süresince üretilmesi tahmin edilen kömürün sözleşmede belirtilen birim değer ile çarpılarak bulunacak değerin" ve "ilgililerin beyan edecekleri değerin" nispi vergi ve harca tabi tutulacağı belirtilen "belli para" ve "muayyen bir meblağ" olarak kabulünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, aksine kabul, Harçlar Kanununun 42'nci maddesinde öngörülen sözleşmede değer gösterme mecburiyetinden kaçınmaya da neden olacağından, söz konusu sözleşmenin nispi vergi ve harca tabi tutulması gerektiği yolundaki işlem ile söz konusu işlemin duyurulmasına ilişkin genelgenin iptali yolunda verilen Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.