2017/105 K. 2017/153 T. 29.3.2017

VDDK., E. 2017/105 K. 2017/153 T. 29.3.2017

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/105
Karar No.: 2017/153
Karar tarihi: 29.03.2017

İstemin_Özeti : Davacı adına, K1'a ait vergi borçlarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79'uncu maddesi uyarınca düzenlenerek 15.3.2012 tarihinde şirket adresinde tebliğ edilen 1.3.2012 tarih ve 5807 sayılı haciz bildirisine süresinden sonra 8.5.2012 tarihinde itiraz edilmesi nedeniyle zimmetinde sayılan borcun tahsili amacıyla düzenlenen 27.6.2012 tarih ve 11 ilâ 20 takip numaralı ödeme emirlerinin iptali ile alacağın % 10'u kadar tazminata hükmedilmesi istemiyle dava açılmıştır.

Adana 1. Vergi Mahkemesi, 29.11.2012 gün ve E:2012/647, K:2012/1323 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Kanunun 37, 55, 58, 62 ve 79'uncu madde hükümlerine yer verdikten sonra, davacı hakkında düzenlenen haciz bildirisinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen 6183 sayılı Kanunun 79'uncu maddesinde öngörülen (7) günlük süre geçirildikten sonra 8.5.2012 tarih ve 5807 sayılı dilekçe ile davalı idareye bilgi verilmesi nedeniyle uyuşmazlık konusu borcun davacı şirketin zimmetinde sayılarak, 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağının açık olduğu ancak, söz konusu borcun tahsili için ödeme emri düzenlenmeden önce vadenin belirlenmesi amacıyla, Kanunun 37'inci maddesi uyarınca usulüne uygun bir tebligat yapılarak bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda borcun ödenmemesi halinde ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği, Mahkemelerince verilen ara kararıyla, davacı şirket adına dava konusu ödeme emirleri düzenlenmeden önce belirtilen madde uyarınca süre verilip verilmediğinin sorulması üzerine verilen cevapta, uyuşmazlık konusu kamu alacağı, hususi kanunlarında ödeme zamanı belli edilen alacak niteliğinde olduğundan davacıya anılan hüküm uyarınca herhangi bir süre verilmediğinin belirtildiği, bu durumda, asıl borçludan tahsil edilemeyen amme alacağının üçüncü şahıs olan davacı açısından vadesinin belirlenmesi amacıyla yazılı bildirim yapılmadığından, 6183 sayılı Kanunun 55'inci maddesinde öngörülen şekilde kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş bir amme alacağının varlığından söz edilmesinin mümkün olmaması karşısında, davacı şirketin zimmetinde sayılan borcun tahsili amacıyla doğrudan ödeme emri düzenlenemeyeceği, davacı lehine tazminata hükmedilmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emirlerini iptal etmiş, tazminat istemi yönünden davayı reddetmiştir.

Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 6.4.2016 gün ve E:2013/5572, K:2016/2810 sayılı kararıyla; ödeme emriyle istenen 2009 ve 2010 yıllarına ait katma değer vergisinin ödeme süresi, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 46'ncı maddesinde düzenlenmiş olup bu alacağın asıl borçlu yönünden haciz aşamasında olduğu, bu nedenle üçüncü kişi konumundaki davacı şirket adına, vadesi özel kanunda düzenlenen ve kesinleşen ancak, ödenmeyen vergi borcuna ilişkin olarak 6183 sayılı Kanunun 37'inci maddesi uyarınca yazılı bildirim yapılma zorunluluğu bulunduğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, kararın, ödeme emirlerinin iptaline ilişkin hüküm fıkrasını bozmuştur.

Adana 1. Vergi Mahkemesi, 18.11.2016 gün ve E:2016/1474, K:2016/1499 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ilk kararında ısrar etmiştir.

Davalı idare tarafından; dava konusu ödeme emri ile yeni bir verginin tahakkuk etmediği, aynı vergi için ikinci kez vade verilmesinin uygulamada karmaşaya sebep olacağı, haciz bildirisine (7) gün içinde itiraz edilmediğinden, bu sürenin sonunda borcun muaccel hale geldiği ve takibe, doğrudan ödeme emri ile başlanması gerektiği ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : K2

Düşüncesi : Temyiz isteminine konu ısrar kararının, Danıştay Üçüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Davacı adına, K1'a ait vergi borçlarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanunun 79'uncu maddesi uyarınca düzenlenen haciz bildirisine süresinden sonra itiraz etmesi nedeniyle zimmetinde sayılan borcun tahsili amacıyla düzenlenen 27.6.2012 tarih ve 11 ilâ 20 takip numaralı ödeme emirlerinin iptali yolunda verilen ısrar kararı, davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Üçüncü Dairesinin, yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile Adana 1. Vergi Mahkemesinin 18.11.2016 gün ve E:2016/1474, K:2016/1499 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 29.3.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X - KARŞI OY

K1'ın vergi borçları nedeniyle ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79'uncu maddesi uyarınca düzenlenen haciz bildirisine süresinden sonra itiraz ettiği gerekçesiyle, zimmetinde sayılan borç nedeniyle oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline ilişkin ısrar kararı, davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

6183 sayılı Kanunun "üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi" başlıklı 79'uncu maddesinin birinci fıkrasında, borçlunun, üçüncü şahıslardaki menkul mallarının haczinin, bu kişilere, haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılacağı; üçüncü fıkrasında ise haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs, borçlu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu iddiasında ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorunda olduğu, süresinde itiraz etmemesi halinde, malın elinde ve borcun zimmetinde sayılacağı belirtilen üçüncü şahıs hakkında bu Kanun hükümlerinin tatbik olunacağı kuralına yer verilmiştir.

Belirtilen madde uyarınca adına düzenlenen haciz bildirisine, öngörülen sürede itiraz etmediği açık olan davacının; maddenin son cümlesindeki düzenlemeden dolayı, bu aşamada borçlu sıfatını kazandığı, zimmetinde sayılan borç nedeniyle bu Kanun hükümleri uyarınca takibi gerektiği konusunda bir duraksama bulunmamaktadır.

6183 sayılı Kanunda ödeme emri ile ilgili esaslar "amme olacağının cebren tahsili" başlığını taşıyan ikinci kısımda düzenlenmiştir. 55'inci maddede, amme alacağını vadesinde ödemeyen amme borçlusuna, 7 gün içinde borcunu ödemesi veya mal bildiriminde bulunması gerektiğini duyuran ödeme emrinin düzenlenip, tebliğ edilebilmesi için kamu alacağının, ilgili mevzuatında öngörülen usullere uygun olarak tahakkuk edip, kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş olması koşulu arandığından, uyuşmazlığın çözümü, öncelikle davaya konu kamu alacağının vadesinin belirlenmesini gerekli kılmaktadır.

Davalı idare tarafından, takibe alınan kamu alacağının katma değer vergisi olduğu ve belirtilen vergi türünün ödeme süresinin, kendi özel kanununda gösterildiği iddia edilmekte ise de, bu düzenleme asıl borçlu açısından ödeme süresini, diğer bir ifade ile vadeyi belirlemektedir. Kamu alacağının tahakkuku aşamasında, vergi salınması ve buna bağlı gelişen diğer süreçlerden haberi olmayan ve üçüncü şahıs konumunda bulunan, adına düzenlenen haciz bildirisine itiraz süresini geçirmesi nedeniyle kendisine kamu borçlusu sıfatı yüklenilen davacı açısından, anılan

hükümlerin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle, belirtilen şekilde oluşan kamu alacağı nedeniyle bir vade belirlenmesi, diğer bir anlatımla, 6183 sayılı Yasanın 37'nci maddesi uyarınca ödeme müddeti tanınması gerekmektedir.

Temyiz isteminin, açıklanan nedenlerle reddi ve ısrar kararının onanması gerektiği oyu ile, karara katılmıyoruz.