2017/15505 K. 2020/6881 T. 12.11.2020

11. CD., E. 2017/15505 K. 2020/6881 T. 12.11.2020

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2017/15505
Karar No.: 2020/6881
Karar tarihi: 12.11.2020
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Sahte fatura düzenleme ve kullanma

HÜKÜM : Mahkumiyet

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 08.11.2018 tarihli 2018/427 Esas ve 2018/517 Karar sayılı ilamı ile sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarında suça konu belge ve faturaların, 213 sayılı VUK'nin 230. maddesine göre yalnızca unsurlarının tespiti amacıyla incelenmesinde zorunluluk bulunmadığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28/12/2012 tarihli, 2012/3389 esas sayılı iddianamesi ile 213 sayılı VUK’nin 367. maddesi uyarınca dava şartı olan mütalaa ve ekindeki vergi suçu raporuna uygun olarak sanık hakkında 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarından kamu davası açıldığı, sahte fatura kullanma ve düzenleme suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu, her bir suçtan ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden tek hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiillerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, sanık müdafinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan, hükümlerin ONANMASINA, 12.11.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY VE EK GEREKÇE

Dairemizin 12.11.2020 tarih, 2017/15505 Esas, 2020/6881 Karar sayılı onama yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.

Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.09.2014 tarih 2013/11 E. ve 2014/584 K. sayılı kararı usul ve yasaya aykırı olup tümüyle bozulmalıdır.

Sayın çoğunluk ile ortaya çıkan uyuşmazlık yerel mahkemenin sahte fatura düzenleme suçundan mı yoksa, sahte fatura kullanma suçundan mı hüküm kurduğu noktasındadır. Diğer bir deyişle sayın çoğunluk, yerel mahkemece 2008 takvim yılı için sahte fatura kullanma suçundan hüküm kurulduğu, 2009 ve 2010 takvim yıllarındaki eylemlerinden dolayı ise sahte fatura düzenleme ve kullanma suçlarını bir kabul edip tek hüküm kurulduğu ancak aleyhe temyiz olmadığı içinde hükmün onanması gerektiğini kabul etmiştir.

213 sayılı VUK’nun 359/b maddesinde düzenlenen sahte fatura düzenleme ve sahte fatura kullanma suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu ve birbirine de dönüşmeyeceği tartışmasızdır.

Sanık hakkında verilen Konya Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı’nın 21.11.2012 tarih ve B.07.0.VDK.0.59.00.00/663.05(907)/2012/7537 sayılı üst yazısında 05.10.2012 tarih ve RDK-II-2012/111 sayılı mütalaa ve ekinde vergi suçuna atıf yapılmaktadır.

05.10.2012 tarih ve RDK-II-2012/111 sayılı mütalaada ise hangi suçlardan mütalaa verildiğine temas edilmeksizin vergi suçu raporu ve eklerine atıf yapılmaktadır.

04.10.2012 tarih ve 2012-A-1984/33 sayılı vergi suçu raporunun başlığında Aksaray Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 1800343869 sayılı vergi mükellefi ..... San. Tic. LTD. ŞTİ.’nin 2008-2009-2010 yıllarında 213 sayılı VUK’nun 359/b maddesinde vergi kaçakçılığı suçu olarak tanımlanmış sahte belge düzenleme ve kullanma fiillerinin işlendiği belirtilmiştir.

Vergi suçu raporu içeriğinde ise mükellef şirket yetkilisi ...’nun 2008 yılında sahte fatura kullanması, 2009 ve 2010 yıllarında ise hem sahte fatura kullanması hem de düzenlemesi nedeniyle 213 sayılı VUK’nun 359/b maddesinde tanımlanan kaçakçılık suçlarını işlediği belirtilmektedir.

Yani sanık hakkında 2008 takvim yılında sahte fatura kullanma suçundan, 2009 ve 2010 takvim yıllarında ise hem sahte fatura düzenleme hem de sahte fatura kullanma suçlarından mütalaa verildiği anlaşılmaktadır.

Sanık hakkında düzenlenen Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığının 28.10.2012 tarih 2012/3389-1289 sayılı iddianamesi ile yukarıda belirtilen vergi suçu raporunun sonuç kısmına uygun olarak 2008 takvim yılında sahte fatura kullanma, 2009 ve 2010 takvim yıllarında ise hem sahte fatura kullanma hem de sahte fatura düzenleme suçlarından kamu davası açıldığı görülmektedir.

Kovuşturma evresinde iddia makamınca 01.07.2014 tarihli oturumda bildirelen esas hakkındaki mütalaada “... sanığın 2008 yılında sahte fatura kullandığı, 2009 ve 2010 yıllarında ise hem sahte fatura kullandığı hem de sahte fatura düzenlediğinin tespit edildiği, olay ile ilgili olarak savunması alınan sanığın özetle atılı suçu inkar ettiği, ancak tüm dosya kapsamından sanığın 2008,2009 ve 2010 yıllarında vergi kanunları uyarınca ibraz mecburiyeti olan belgelerden olan sahte faturaları sahte olarak düzenlemek ve bu şekilde sahte olarak düzenlenmiş olan faturaları kullanmak suretiyle 213 sayılı yasanın 359/b maddesine muhalefet ettiği...” belirtilmektedir.

Yani iddia makamınca mütalaa bildirilirken 2008-2009-2010 takvim yıllarında sanığın sahte fatura düzenlediği ve düzenlediği bu faturaları kullandığı belirtilerek cezalandırılması talep edilmektedir. Dolayısıyla mütalaa her üç takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan verilmiştir.

Buna karşılık yerel mahkemece verilen 18.09.2014 tarih 2013/11 E. ve 2014/584 K. sayılı gerekçeli kararın içeriğinde “... sanığın 2008 yılında sahte fatura kullandığı, 2009 ve 2010 yıllarında ise hem sahte fatura kullandığı hem de sahte fatura düzenlediğinin tespit edildiği, olay ile ilgili olarak savunması alınan sanığın özetle atılı suçu inkar ettiği, ancak tüm dosya kapsamından sanığın 2008,2009 ve 2010 yıllarında vergi kanunları uyarınca ibraz mecburiyeti olan belgelerden olan sahte faturaları sahte olarak düzenlemek ve bu şekilde sahte olarak düzenlenmiş olan faturaları kullanmak suretiyle 213 sayılı yasanın 359/b maddesine muhalefet ettiği...” belirtilmektedir.

Yani iddia makamının esas hakkındaki mütalaası ile buna uygun olarak yerel mahkemenin gerekçesinde sanığın 2008-2009-2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlediği ve düzenlediği faturalarıda kullanmak suretiyle atılı suçu işlediği kabul edilmiştir.

Kısa kararda ise suçun sahte fatura düzenleme mi ya da sahte fatura kullanma mı olduğu da belirtilmeksizin “sanığın üzerine atılı vergi kanununa muhalefet suçunu işlediği” belirtilmektedir.

Esas hakkındaki mütalaa ve gerekçeli karar içeriğinden ise sanığın 2008-2009-2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlediği ve bu şekilde düzenlediği faturaları kullandığı belirtildiğinden hükümlerin her üç takvim yılında sahte fatura düzenleme suçuna ilişkin olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda yerel mahkemece 2008 takvim yılı ile ilgili hüküm kurulurken (sahte fatura kullanma suçuna ilişkin düzenlenen) mütalaa ve iddianameye aykırı olarak düzenleme suçundan hüküm kurulmuştur. Yani açılmayan davadan dolayı hüküm kurulması hali söz konusudur.

Bu bağlamda davasız yargılama olmaz ilkesinin dışına çıkılmaktadır.

2009 ve 2010 takvim yıllarında ise (yukarıda iddia makamının esas hakkındaki mütalaası ve buna uygun olarak yerel mahkemenin karar gerekçesi içeriği nazara alındığında) sahte fatura düzenleme suçlarından hüküm kurulmuş olduğuna göre bu yıllara ilişkin olarak sahte fatura kullanma suçlarından da mahallinde hüküm kurulabileceğine işaretle hükmün onanması gerekir.

Dolayısıyla sanık hakkında 2008 takvim yılı için kurulan mahkumiyet hükmünün davasız yargılama olmaz ilkesinin ihlal edilmiş olması sebebiyle bozulması; 2009 ve 2010 yıllarında kurulan mahkumiyet hükümlerinin de (sahte fatura kullanma suçlarından mahallinde hüküm kurulabileceğine işaretle eleştirili olarak) onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.