2017/159 K. 2017/207 T. 26.4.2017
VDDK., E. 2017/159 K. 2017/207 T. 26.4.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/159
Karar No.: 2017/207
Karar tarihi: 26.04.2017
İstemin_Özeti : Davacı adına, 15.12.2008 tarihinde sevk edildiği takdir komisyonunca 9.1.2013 tarih ve 1 ilâ 12 sayılı kararlarla takdir edilen matrah farkı üzerinden, 24.1.2013 tarihinde tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnameleriyle 2007 yılı Ocak ilâ Aralık dönemleri için salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri davaya konu yapılmıştır.
Muğla Vergi Mahkemesi, 10.9.2013 gün ve E:2013/210, K:2013/754 sayılı kararıyla; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için; indirim konusu yapılacak verginin fatura ve benzeri belgeler üzerinde gösterilmesi ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olması yanında belgelerin ve defter kayıtlarının vergi kanunlarında ve bu kanunların vermiş olduğu yetkiye dayanılarak yürürlüğe konulan idari düzenlemelerde öngörülen biçimsel kurallara uygun bulunması ve söz konusu biçimsel işlemlerin, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti ile uyumlu olması gerektiği, dosyanın incelenmesinden; davacının 2007 takvim yılı hesaplarının incelenmesi sonucunda, F1 Yapı Malzemeleri Limited Şirketi ile F2 İnşaat Gıda Limited Şirketinden aldığı faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu, alış faturalarını defterlerine kaydetmediği, sadece beyanlarına yansıttığından bahisle bu faturalardan kaynaklanan katma değer vergisi indirimlerinin reddi ile katma değer vergisi beyanlarının yeniden hesaplanması sonucu dava konusu tarhiyatların yapıldığının anlaşıldığı, adı geçen şirketler hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarında tespit edilen hususların, uyuşmazlık konusu faturaların sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğunu göstermesi, ayrıca dava konusu dönemde faturaların defterlere kaydedilmediğinin tespit edilmesi karşısında, yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 12.5.2016 gün ve E:2016/4015, K:2016/3969 sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden; davacının 2007 yılına ilişkin defter ve belgelerine Ortaca Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından el konulduğu, vergi inceleme elemanınca bunlar üzerinde yapılan incelemede yasal defterlerinin onaylı ancak, boş olduğunun tespit edildiği, davacının muhasebecisi tarafından defter ve belgelerin elektronik ortamdaki onaylı olmayan dökümlerinin vergi inceleme elemanına ibraz edildiği, bunlar üzerinde yapılan inceleme sonrası düzenlenen vergi inceleme raporunda, F1 Yapı Malzemeleri Limited Şirketi ile F2 İnşaat Gıda Limited Şirketine ait faturaların sahte olduğu, bu nedenle defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığından söz edilerek indirimlerin reddedilmesi gerektiğinin belirtilmesi üzerine, takdir komisyonunca 2007 yılı Ocak ilâ Aralık dönemleri için takdir edilen matrah üzerinden vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının yapıldığı, vergi mahkemesince; davacı tarafından mahkemeye sunulan 2007 yılına ilişkin defter ve belgeler ile faturaların elektronik ortamdaki dökümleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın sadece adı geçen şirketler hakkında yapılan tespitler sahtecilik yönünden değerlendirilerek davanın reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, olayda davacı tarafından 2007 yılı defter-i kebirin, yevmiye defterinin, aynı yıla ilişkin indirilecek katma değer vergisinin aylara göre muavin defter dökümü ile mal ve hizmet alımı yaptığı şirketlere ilişkin listelerin bilgisayar çıktıları ile ilgili döneme ilişkin faturaların aslının Mahkemeye sunulduğu ancak, bu bilgi ve belgeler üzerinde bir inceleme yapılmadan karar verildiği, bu durumda davacının ibraz ettiği bilgi ve belgelerin; re'sen araştırma ilkesi ve vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelenin gerçek mahiyetinin esas olduğuna ilişkin kural gereğince, durumdan davalı idarenin de haberdar edilerek, söz konusu belgelerin gerçekten alış yaptığı emtiaya ait olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları gözönüne alınarak ödenecek verginin tespiti için gerekirse bu defter ve faturalar üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere kararı bozmuştur.
Muğla Vergi Mahkemesi, 15.12.2016 gün ve E:2016/1011, K:2016/1182 sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; davacı hakkında yapılan vergi incelemesi sırasında ibraz edilen tasdikli ve fakat boş defterlere karşın, yine davacının muhasebecileri tarafından ibraz edilen ve 2007 yılında bilgisayarda tutulduğu iddia edilen ancak, hangi veri ortamında üretildiği, üretildiği koşullar, dayanakları ve güvenilirliğinin ne şekilde sağlandığı belirsiz kayıtların, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre kanıt değeri taşımasına olanak bulunmadığı, anılan Kanunun mücbir sebepler başlığını taşıyan 13'üncü maddesinde sayılan hallerin de söz konusu olmadığı gerekçesiyle ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; süresi içinde verdikleri beyannamelerin tamamının bilgisayar çıktıları ile birebir örtüştüğü, bütün incelemeler ibraz edilen bilgisayar dökümleri üzerinden yapıldığından kayıtların doğruluğunun inceleme elemanınca da kabul edildiği, alış ve satış faturralarını görmesine ve tüm incelemelerinin kaynağı olarak dikkate almasına rağmen bunların deftere kaydedilmediğinden bahisle tüm indirimlerinin reddedilmesinin Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi : Tarh zamanaşımı süresini durduran ve duran zamanaşımı süresinin, takdir komisyonu kararının vergi dairesine tevdiini izleyen günden itibaren işlemesine olanak sağlayan Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi karşısında, davanın reddine ilişkin ısrar kararının, söz konusu durum gözetilerek yeniden karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacı adına, 15.12.2008 tarihinde sevk edildiği takdir komisyonunca 9.1.2013 tarih ve 1 ilâ 12 sayılı kararlarla takdir edilen matrah farkı üzerinden, 24.1.2013 tarihinde tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnameleriyle 2007 yılı Ocak ilâ Aralık dönemleri için salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davanın reddi yolunda verilen ısrar kararı temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun takdir komisyonuna sevk tarihi ile takdir komisyonu kararının idareye tevdi tarihi arasında geçen süre için tarh zamanaşımının duracağına ilişkin 114'üncü maddesinin 2'nci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin, 8.1.2010 gün ve 27456 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 15.10.2009 gün ve E: 2006/124, K: 2009/146 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Anayasanın 153’üncü maddesinin beşinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kurala bağlanmış ise de Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilinmesine karşın görülmekte olan davaların, Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görülüp çözümlenmesinin, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkelerine aykırı düşeceğinin kabulü gerekir. Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin kural ile iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakları ve kamu düzeninin istikrarını korumak amaçlanmıştır. Aksi halde, Anayasanın 152'nci maddesinde yer alan "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.“, "Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar.. Anayasa Mahkemesi kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, Mahkeme buna uymak zorundadır.“ yolundaki hükümlerin anlamı ve uygulanma olanağı kalmayacaktır.
Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış ve bakılmakta olan davaların çözümünü etkileyeceği sonucuna ulaşıldığından, Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ortadan kaldırılan; davacının takdir komusyonuna sevk edildiği 15.12.2008 tarihindeki 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının, zamanaşımının tespitinde dikkate alınması mümkün değildir.
Bu durumda, tarh zamanaşımının dolduğu 31.12.2012 tarihine kadar tebliğ edilmesi gereken cezalı vergiler, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra, 24.1.2013 tarihinde tebliğ edildiğinden, davanın reddine ilişkin ısrar kararının, yukarıda değinilen hukuksal nedenler gözetilerek yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Muğla Vergi Mahkemesinin, 15.12.2016 gün ve E:2016/1011, K:2016/1182 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 26.4.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, yargı yerlerinde görülmekte olan davalarda veya kanun yollarına başvurulmuş hükümlerle ilgili temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde iptal kararının gerekçesi gözetilerek karar verilmesini gerektireceğinde kuşku yoktur. Yüksek Mahkemenin bir iptal kararı vermekle birlikte hükmün yaratacağı boşluğun doldurulması amacıyla yürürlüğünü ertelediği durumlarda yasama meclisinin; boşluk bırakmadan iptal kararının gereklerine uygun kural koyması da gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi 15.10.2009 gün ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararıyla Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kuralı; takdir komisyonuna başvuru yapıldıktan sonra bu komisyonun takdiri yapacağı süre yönünden bir belirleme içermemesi nedeniyle iptal etmiştir. Zamanaşımı süresinin duracağı sürenin belirsizliği nedeniyle verilen bu iptal kararının Resmi Gazetede yayımlandığı 8.1.2010 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. İptal kararı, 8.7.2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yasama meclisi iptal nedenini gözeterek 1.7.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 6009 sayılı Yasanın 8'inci maddesiyle iptal edilen kuralı yeniden düzenlemiştir. Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinin ikinci fıkrası; takdir komisyonunda duran sürenin bir yıldan fazla olamayacağı şeklinde ve iptal nedeni gözetilerek yeniden düzenlenmiştir. Bu kural, Anayasa Mahkemesi iptal kararının yürürlüğe girdiği 8.7.2010 tarihinden önce takdir komisyonuna başvurulmuş ancak, henüz vergi dairesine tevdi edilmemiş tüm takdir işlemleri yönünden komisyonda duran süreyi etkileyeceği gibi kuralın, yürürlüğe konulduğu tarihten sonraki sevk işlemlerinin bağlı tutulacağı kural olacağı da açıktır.
Olayda, 2007 vergilendirme dönemi için takdir komisyonuna tarh zamanaşımı süresi dolmadan ve 15.12.2008 tarihinde başvurulduğunda, 9.1.2013 tarihli komisyon kararlarının vergi idaresine tevdii üzerine, ihbarnamelerin 24.1.2013 tarihinde davacıya tebliğ edildiğinde ve temyizen incelenen ısrar kararının 15.12.2016 tarihinde verildiğinde tartışma bulunmadığına göre iptal kararı üzerine yeniden düzenlenen Vergi Usul Kanununun 114'üncü maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca tebliğ edilen vergilendirmeye ilişkin ısrar kararının; iptal kararı gözetilerek yeniden karar verilmek üzere bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, kararın ısrar hükmü yönünden hukuka uygunluğu incelendikten sonra karar verilmesi gerektiği oyu ile Kurulca verilen bozma kararına katılmıyoruz.