2017/179 K. 2017/259 T. 26.4.2017
VDDK., E. 2017/179 K. 2017/259 T. 26.4.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/179
Karar No.: 2017/259
Karar tarihi: 26.04.2017
İstemin_Özeti : Tasfiyesi tamamlanmış davacı şirket adına, 2005 yılının Ağustos, dönemine ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin tahsili amacıyla düzenlenen 8.3.2013 tarih ve 9 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 30.7.2013 gün ve E:2013/2119, K:2013/1417 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 ve 15'inci madde hükümlerine değindikten sonra, tasfiyeye giren davacı şirketin 1.11.2011 tarihinde tasfiyesinin tamamlanarak bu hususun 2.12.2011 tarih ve 7953 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı, ticaret sicilinden silinen şirket adına tarh, tahakkuk ve tahsilat işlemleri tesis edilemeyeceği gibi tesis edilen işlemlerin de her hangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı, tüzel kişiliği sona eren şirketin temsilinin söz konusu olamayacağı gibi bir davada taraf da olamayacağı gerekçesiyle davayı, ehliyet yönünden reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 26.10.2015 gün ve E:2013/11427, K:2015/11415 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinin 1 ve 2'nci fıkraları ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 34'üncü maddesine değindikten sonra; Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine göre şirketlerin tüzel kişiliklerinin, ticaret sicilinden silinmeleriyle sona ereceği, adına ödeme emri düzenlenen şirketin tüzel kişiliğinin de ticaret sicilinden silindiği 2.12.2011 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra, haklara sahip olması, borçlu kılınması mümkün olmayan münfesih şirket adına düzenlenen ödeme emrinin iptali gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuş, davalı idarenin karar düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 1. Vergi Mahkemesi, 29.12.2016 gün ve E:2016/2742, K:2016/2985 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; borcun zamanaşımına uğradığı, tüzel kişiliği sona eren şirket adına ödeme emri düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, tebligat işlemleri tamamlandığından, davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan İstanbul 1. Vergi Mahkemesinin 29.12.2016 gün ve E:2016/2742, K:2016/2985 sayılı ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, 26.4.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Dosyanın incelenmesinden davacı şirketin 2.12.2011 tarih ve 7953 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ortaklar kurulu kararına göre tasfiyesinin tamamlanarak ticaret sicilinden kaydının silindiği ve davanın, tasfiye memuru tarafından imzalanan dilekçe ile açıldığı anlaşılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31'inci maddesinin 1'inci fıkrasında göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre yargılama işlemlerinde bulunabilmek için, öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet, tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla; bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili, ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi, fesihleri sonucu ticaret sicilinden silinmeleriyle olur.
Bu hukuki durum karşısında; feshedilerek ticaret sicilinden kaydı silinmekle tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde, gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan; hukuksal varlığı olmayan şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın anılan şirket tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, davacı temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.
XX - KARŞI OY
İdare Hukukuna göre idari davanın incelenebilmesi ve hükme bağlanabilmesi için davaya konu yapılan işlemin etkili olması yani hukuksal sonuç doğurabilir nitelik taşıması gerekir. Bu nitelikteki işlemler de ancak, hukuksal durumu etkilenenler tarafından dava konusu edilebilir.
Hukuksal sonuç doğurmayan işlemlerin idari davaya konu edilmesi; sonuç doğuran işlemlerin de hukuksal durumu etkilenmeyen kimseler tarafından dava konusu edilmesi mümkün olmadığından, etkisiz işlemlere karşı açılan davaların da ehliyetsiz kimseler tarafından açılan davalarda olduğu gibi esası incelenerek hüküm verilemez.
2577 sayılı Yasanın 49'uncu maddesinin (1-c) bendinde; usul hükümlerine uyulmamış olması bozma nedeni olarak öngörülmüştür. Yasa yapıcı; usul hükümlerine uyulmaksızın verilen ilk derece yargı yeri kararlarının bozularak kaldırılmasını sağlamak üzere ''hukuka aykırı karar verilmesi'' şeklindeki bozma nedeniyle yetinmemiş, bütün yargı kararlarının usul hükümlerine uyularak verilen kararlar olmasını amaçlamıştır. İdari davaya konu yapılamayacak bir işlem hakkında verilen iptal kararı gibi hukuk düzeninin ''kişi'' tanımına almadığı bir varlık adına açılan davada verilen iptal kararının usul hükümlerine uyulmaksızın verilmiş kararlar olduğu açıktır.
Temyiz edilen karar; tasfiyesi biten ve ticaret sicilinden kaydı silinen limited şirket hakkında verilmiştir. Kaydın silinmesinden sonraki tarihte düzenlenen ödeme emri davaya konu yapılmış ve temyiz edilen kararla dava ehliyet nedeniyle reddedilmiştir.
Bir şirketin borçlu kılınabilmesi, ancak tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği tarih arasında zaman diliminde olanaklıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmesiyle sona erer.
Bu nedenle ticaret sicilinden kaydı silinen tüzel kişiliği bulunmayan limited şirket adına düzenlenen ödeme emri hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağından, davaya konu edilmesine olanak yoktur. Hukuksal varlığı sona ermiş bir kurumun yargı yerlerinden hukuksal koruma istemesi söz konusu olamayacağına göre vergi mahkemesi incelenemeyecek bir dava hakkında hüküm vermiştir.
Vergi mahkemesince; ticaret sicilinden kaydının silinmesiyle tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabul edilmesine rağmen usul hükümlerine uyulmaksızın idari davaya konu edilmesi mümkün olmayan ödeme emrine yönelik davanın ehliyet yönünden reddi hukuka uygun düşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı temyiz isteminin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
XXX - KARŞI OY
Davacı temyiz isteminin kabulüyle, ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.