2017/23145

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/23145)

 

Karar Tarihi: 11/2/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

A.T.

Vekili

:

Av. Gülsevil ÇİFTLER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca 24/1/2020 tarihinde tutuklamanın hukuki olmadığı şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun tutuklamanın hukukiliğine ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. Başvurucu en son Küçükçekmece Adliyesinde Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edilmiş ve bu karar 29/11/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

11. Darbe teşebbüsü sonrasında Ankara ve Batman Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından silahlı terör örgütüne üye olma; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından başvurucu hakkında ayrı ayrı soruşturma başlatılmış ve Batman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkartılan yakalama kararı doğrultusunda 27/9/2016 tarihinde başvurucu gözaltına alınmıştır.

12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2/9/2016 tarihinde, Batman Cumhuriyet Başsavcılığı 10/11/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmesine karar vermiştir.

13. Başvurucunun 28/9/2016 tarihinde Başsavcılık tarafından ifadesi alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eğitim ve meslek hayatı boyunca FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı okullarda veya dershanelerde okumadığını, örgütün yurtlarında veya evlerinde kalmadığını, çocuklarının ve eşinin de herhangi bir dönemde bu yapıyla temas hâlinde bulunmadığını, hâkim adaylığı döneminde Adalet Akademisindeyken sınıf temsilciliği görevi, Albüm Kurulu veya Yıllık Kurulunda görev almadığını belirtmiştir. Başvurucu; 2010 yılından bu yana kamuoyuna Balyoz davası olarak yansıyan yargılama süreçleri nedeniyle FETÖ/PDY denilen oluşumun illegal bir yapılanma olduğunu düşünmeye başladığını, HSYK seçimi sürecinde herhangi bir şekilde müşahitlik yapmadığını veya kamera çekimi gerçekleştirmediğini, kimseden oy istemediğini, kendisinden de blok olarak oy isteyen kimsenin olmadığını belirtmiştir.

14. Başvurucu, Başsavcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 29/9/2016 tarihinde Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

15. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 29/9/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli [A.T.] nin üzerine atılı bulunan FETÖ - PDY isimli silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunması, şüphelinin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu, bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı ve isnat edilen suçun ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinden olması nedenleriyle 2802 Sayılı Hakimler Savcılar Kanunu'nun 94 ve CMK 2/1-j maddesi de gözetilerek CMK'nun 100. Maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. Maddedeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK'nun 101 maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA"

16. Başsavcılık 11/1/2017 tarihinde yetkisizlik gerekçesiyle dosyanın Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.

17. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde devam eden soruşturma sürecinde başvurucunun tutukluluk hâli ile ilgili olarak İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/2/2017 tarihli tutukluluğun devamı kararına karşı yapılan itiraz Gaziantep 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/3/2017 tarihli kararı ile kesin olarak reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 5/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 2/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 3/7/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucu, HSYK'nın 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edilmiştir.

ii. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından düzenlenen 29/5/2017 tarihli raporda, Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta iken hakkında FETÖ/PDY kapsamında kamu davası açılmış olan [B.Ç.] ile başvurucu arasında para transferi olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Söz konusu para transferi, 4.495 TL'nin önce başvurucu tarafından[B.Ç.] ye havale edilmesi, sonraki süreçte de yaklaşık olarak aynı meblağın "Param bu kadardı, kusura bakma" açıklaması ile başvurucuya iadesi şeklinde gerçekleşmiştir.

iii. Başvurucunun 17/10/2007 tarihinde Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) üye olduğu ve üyeliğinin dernek kapatılıncaya kadar faal olarak devam ettiği tespit edilmiştir.

iv. Dosya kapsamında alınan tanık beyanları şu şekildedir:

- R.Ü. "...Benim sanık [A.T.] ile örgütsel manada irtibatım Batman'da bulunduğum 2012 yılı içerisinde olmuştur. Sanık [A.T.] 2012'de yaz kararnamesi ile Batman Savcılığına atanmıştır. Ben onun atanmasından sonra Çankırı Cumhuriyet Savcılığına geçici olarak yetkilendirildim ancak kendisi ile 1-2 ay birlikte mesai yaptık...Sanık [A.T.] Batman'a atanmadan evvel [M.T.][M.G.] ve ben [S.Ö.] nün abi konumunda bulunarak organize ettiği bir sohbet gurubunu oluşturuyorduk...Sanık [A.T.] nin de Batman'a atanmasıyla bu sohbet grubu [M.G.],[A.T.] ve benim iştirakimle gerçekleşmekteydi. Biz Batman'da görev yaparken[M.T.],[A.T.] ve ben örgütün kitap okuma kampı dahilinde Gaziantep'e giderek bir faaliyet gerçekleştirdik. Bu kitap okuma etkinliğinin tam olarak tarihini hatırlamamakla birlikte ameliyatımdan önce gerçekleştiğini biliyorum. Benim görgüm ve bilgim bunlardan ibarettir."

E.E. "Ben sanık [A.T.] ile 2014-2016 yıllarında Batman'da aynı adliyde çalıştım. Kendisi açık sözlü düşüncelerini her ortamda rahatlıkla söyleyen, özgür düşünceli bir meslektaşımdı. Kendisinin herhangi bir tarikat yada cemaat üyesi olduğu izlenimine kapılmadım. Herkes gibi sıradan inançlı bir insandı. FETÖ ile irtibatlı olduğuna dair hiç bir izlenimim yoktu, kendisi ile sık sık görüşürdük, bu yüzden eğer böyle birşey olsaydı bilirdim. Kendisi 2014 yılında HSYK seçimlerinde Batman adliyesine gelip seçim çalışması yapan YARSAV adayları olarak bilinen [M.A.][B.Y.] ve [L.K.] nın yanında bulunmuştu, onlara eşlik etmişti. Zaten bu kişiler halen daha görevde olup hakim, savcılık mesleklerini devam ettirmektedirler, fetö ile herhangi bir bağlantıları saptanmamıştır. Sanık [A.T.] nin kendisi ayrıca uzun süredir YARSAV üyesidir. Bildiklerim bundan ibarettir, başka herhangi bir bilgim yoktur."

- E.G. "2013-2015 yıllarından Batman adliyesinde Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığım sırada sanığı tanıdım...Kendisinin sadece sosyal demokrat ve Yarsav üyesi olduğunu biliyorum onun dışında atılı suç ile ilgili olumlu, olumsuz bilgim yoktur. Ayrıca aramızda herhangi bir husumet bulunmamaktadır."

-Y.G. "Ben halen İstanbul Anadolu Adliyesinde Hakim olarak görev yapmaktayım, daha önce Batman Adliyesinde Hakim olarak çalışıyordum.[A.T.] de Batman Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı idi. Kendisi ile 2 yıl birlikte çalıştım. Ben çalıştığım 2 sene boyunca [A.T.] nin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili herhangi bir konuşmasına ya da eylemine şahit olmadım...bildiğim kadarıyla kuruluşundan itibaren YARSAV üyesidir. 2014 HSYK seçimlerinde de yine Batman Adliyesinde idim, burada oy kullandım, seçim öncesinde Batman Adliyesine YARSAV üyesi olan aynı zamanda HSYK adayı olan [M.A.][B.Y.] ve [L.K.] geldiler. Adliyede bir hakimin odasında diğer hakim savcı arkadaşlar ile birlikte oturduğumuz sırada [A.T.] bu 3 adayı bizim bulunduğumuz odaya getirdi...Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum. 15 Temmuz 2016 tarihinde ben Batman'da idim. [A.T.] raporluydu. Beni telefonla aradı, bana 'darbe başarılı olursa yarın bu meslekten istifa ederim.' dedi."

- E.S. "Ben...daha önce Batman Adliyesinde hakim olarak çalışıyordum.[A.T.] de Batman Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı idi. Kendisini bu nedenle tanıdım. Yaklaşık 2 sene aynı adliyede görev yaptım. Ben şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile herhangi bir bağlantısı olduğuna dair durumuna şahit olmadım. Söylemlerinde de örgüt ile ilgili bir konuşma yaptığını duymadım. Zaten kendisinin uzun süreden beri YARSAV üyesi olduğunu biliyorum. Hatta 2014 HSYK seçimi öncesinde YARSAV listesine oy vereceğini söylüyordu...HSYK seçimi öncesinde oy isteme amacıyla adliyeye gelen YARSAV üyesi olduklarını duyduğum, [M.A.][B.Y.] ve [L.K.] yı adliye içerisinde gezdirdi...ancak kendisi bu gezdirme işlemi sırasında herhangi bir şekilde konuşmadı, adaylar kendi adlarına oy istediler. Bildiklerim bundan ibarettir. Ben şahsın FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgi ve irtibatı olduğu hakkında bilgi sahibi değilim, fakat olmadığı kanaatindeyim."

- T.Ö.P. "Ben...daha önce Batman Adliyesinde Hakim olarak çalışırdım. Şüpheli [A.T.] ile burada tanıştım. Yaklaşık 1 yıl aynı adliyede görev yaptık. Kendisi Cumhuriyet Savcısıdır. Ben şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili herhangi bir söylemini duymadım, fiili bir davranışta bulunduğunu da görmedim. Bildiğim kadarıyla YARSAV üyesi idi. HSYK seçim döneminde de adliyemize gelen YARSAV üyesi olduklarını duyduğum [M.A.][B.Y.] ve [L.K.] birlikte gelmişlerdi. Bu şahısları [A.T.] benim odama getirdi, getirme dışında [A.T.] herhangi bir söylemde bulunmadı. Diğer şahıslar kendilerine oy verilmesi yönünde talepte bulundular. Bu anlattıklarım dışında başka bir bilgim yoktur."

-Y.K. "2014 Temmuz - 2016 Temmuz tarihleri arasında Batman'da [A.T.] ile birlikte çalıştık ve aynı zamanda adliyede sürekli görüştüğüm meslektaşlarımdan birisi idi. Kendisi orada Cumhuriyet Savcısı idi. Çalıştığım 2 sene boyunca [A.T.] nin FETÖ Silahlı Terör Örgütü ile ilgili herhangi bir konuşmasına ya da kendisini gizlemek için herhangi bir davranışına şahit olmadım. Kendisi her ortamda düşüncelerini açıkça dile getiren birisidir. Zaten bildiğim kadarıyla kuruluşundan itibaren YAR-SAV üyesi idi. 2014 HSYK seçimlerinde Batman Adliyesinde çalışıyordum ve burada oy kullandım. Seçim öncesinde Batman Adliyesine YAR-SAV üyesi ve HSYK adayları olan [M.A.][B.Y.] ve [L.K.] birlikte geldiler. Adliyede bir hakimin odasında diğer Hakim ve Savcı arkadaşlar ile birlikte oturduğumuz sırada [A.T.] bu üç adaya eşlik etti ve odaya geldiler. Orada HSYK adayı olan bu kişiler seçim çalışmalarıyla ilgili konuştular. [A.T.] sadece yanlarında bulundu, herhangi bir konuşması olmadı...Ben[A.T.] nin FETÖ üyesi olduğu daha sonra tespit edilen hiçbir HSYK adayı hakkında konuştuğunu duymadım. Bana veya adliyedeki herhangi bir arkadaşa kime oy vereceğimiz ile ilgili hiçbir tavsiye ve telkinine şahit olmadım. 15 Temmuz 2016 tarihinde ben Batman'da idim. [A.T.] aşil-tendon kopması nedeniyle ameliyat olmuştu ve tayini çıktığı için ailesiyle birlikte memlekete gitmişti. Onu en son gördüğümde koltuk değnekleriyle yürüyordu. Darbe teşebbüsünün olduğu gece konuşmuştuk. Bana 'darbe başarılı olursa yarın bu meslekten istifa edeceğim, bunların emri altında asla çalışmam' demişti. Söyleyeceklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

20. Gaziantep 9. Ağır Ceza Mahkemesi 7/9/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/81 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

21. Başvurucunun 19/9/2017 tarihinde görülen duruşmasında tahliyesine karar verilmiştir. Tahliye kararının ilgili kısmı şu şekildedir;

"...

Dosyadaki mevcut delil durumu, sanığın tutuklu kaldığı süre, tutuklamanın tedbir mahiyetinde oluşu, bu aşamadaadli kontrol hükümleri uygulanmasının tutukluluktan beklenen faydayı sağlayacağı anlaşıldığından sanığın bihakkın TAHLİYESİNE... [karar veridi.] "

22. Kovuşturma aşamasında başvurucunun örgüt ile irtibatına dair ifadesine başvurulan gizli tanık Defne'nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık[A.T.] yi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğu dönemden tanıyorum. Hatırladığım kadarıyla 1999-2003 yılları arasında örgüte bağlı üniversite öğrenci yapılanmasına ait evlerde kalıyordu. Örgütün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölgesinde bulunan bir evdi. Bu evlerden amaç Hukuk Fakültesi öğrencilerini yapıya kazandırmaktı ayrıca sanığın örgüte bağlı öğrencilerin kurduğu Genç Hukukçular Klübü isimli klübün başkanlığını bir dönem yaptığını biliyorum. Sanık mezun olduktan sonra 2003-2004 yıllarında örgüte ait hakim savcı sınavlarına hazırlık evlerinde kaldığını başka bir örgüt üyesinden duydum. Bana bunu söyleyen şahıs yine hakim savcı sınavlarına hazırlık için kurulan başka bir evde kalıyordu. Bunu bizzat kendisi bana söyledi, Bu şahıs daha sonra idari yargıda hakim olan [K.G] isimli kişidir. Ayrıca sanığı 2011-2012 yıllarında Batman'da görev yaptığı sırada gördüm. Ayrıca yine idari yargıda hakim olarak görev yapan [M.T.] isimli örgüt üyesi ile görüştüğümde sanık [A.T.] nin örgüt toplantılarına katıldığını ve bağlantısının devam ettiğini söyledi. [M.T.] örgütte etkili bir şahıs idi. Sanık ile ilgili hatırladıklarım bunlardan ibarettir."

23. 20/6/2018 tarihinde UYAP'a kaydedilen ve 31/12/2015 tarihli ByLock yazışma içeriklerine ilişkin belgede başvurucu ile ilgili yazışmaların yer aldığı kısım şöyledir:

"...

- Abi[A.T.] ile alakalı geçen notta elvan yazıyordu fakat abi sivaslı

- Eşi ile problemi varmış. Bu nota göre onu gruba dahil ediyor muyuz

- Elvan hepsini kapsıyor ya

- Artık Sivaslı değil mi? Tamam abi

- Abi grup değil özel ilgi. Bu durumu soralım ama önce ilgilenen abilerden bilgi alalım

- Abi özel ilgi nasıl olacak bu adamla benim biraz hukukum var gideyim görüşeyim. Abi zaten böyle bir notu ben verdim daha önce gruba alalım diye ama olmaz dendi

- Abi yok sen sonra. Şuan orada bulunan abinin tanıdığı kişilerden iki abi varsa onlara söyle ilgilensinler

- Birebirde zor malum pro vs olmuyor

- Abi bu programla değil de birebir ailevi meseleleri bile dertleşecek kadar yakınlaşmakla çözülür diye düşündüm

- Abi söyliyim ins fakat ben otobüsle de olsa gidip konuşayım bu adam bayadır bekar

- Ama iktiza ederse grup yap abi. Abi gidip ne diyecen. Perdeyi yırtmaman lazım

- Bence gruba gelsin abi. Zaten önceden de burda idi grupta idi. Yok abi perdeyi yırtmadan bir yolunu bulur giriş yaparım

- Abi sen sonraki hamle ol. Önce abiler bu mevzuyu bilmeden biraz muhabbet etsinler bakalım ne çıkacak. Belki abla gerçekten problemdir

- Tmm abi. Abi abla ev hanımı adam okuyan bir tip. Teröre bakıyordu. Yanında iki tane bekar bayan buna asılıyor oğluyla ilgileniyordu

- Veya başka birşey vardır ona göre iktiza ederse sen devreye girersin ama devresinden birilerini düşünürüz önce falan.... abi çözüm yolunu bulalım iktiza ederse abiyi tayin ettiririz ama asıl problem kaynağını tespit edelim. Abi her sosyeteye giren hanımını boşamazki ben bu abiyi tanıyorum sağlamdır. Bir yerde bizim bilmediğimiz problem var abi

- Ben bu meseleyi yazın mayıs sonu ona şöyle açtım abi. Baymanla ilgili not var Ankaradan burada bekar bayanların bizim abilere sızma gibi bir durumda kullanıldığı yönünde dedim. Özelde de sizin çok dikkat etmeniz lazım dedim. Teröre baktığı için sizi tespit etmek gibi hedefte olabilirsiniz dedim. Başladı ağlamaya ben istifa etmek istiyorum diye. Ben artık bu mesleği yapmıcam yoldan çıktık birşey kalmadı bizde gibi detaya gerek yok fakat durum bu. Asıl mesele Sivaslıları ayırınca tek kaldı. Uzun süre görüşülemedi. Bu yönden hala manevi boşluk var

- Abi bir yol bulup abiye ulaşmak lazım. Eğer tespitin grup içine alınması ise alalım abiyi

- Bence alalım abi

- Ama lojmanda tedbirli gidip gelsinler birbirlerine

..."

24. Başvurucunun kovuşturma aşamasında yeniden alınan savunması şu şekildedir:

"Ben YARSAV a 2007 yılında üye oldum. İddianamede..2010 yılında talimat geldiği belirtilmiş olup benim 2007 yılındaki üyeliğimi 2010 yılındaki örgüt talimatı ile yapmam mümkün değildir...MASAK raporunda belirtilen [B.Ç.] benim akademiden staj arkadaşımdır. Arabamı değiştireceğimden kendisinden borç para istemiştim. O da bana raporda belirtilen miktarda parayı göndermişti. Daha sonra ben bu parayı yaklaşık 9 ay sonra kendisine geri ödedim. Zaten bu durum MASAK raporu içeriğinden de bellidir. Tanık [R.Ü.] nün beyanını kesinlikle kabul etmiyorum. Bu şahıs ile birlikte bir gün bile aynı yerde çalışmadım. Benim göreve başladığım gün kendisi izine ayrılmış. Daha sonradan raporlar almıştır. Çankırı da geçici yetki ile yetkilendirilmiştir. Bu tanık ilk ifadesini 09/09/2016 tarihinde vermiş. Aradan bir süre geçtikten sonra ilk ifadesinin uzun sürmesi, nedeniyle bir kısım hatırlayamadığı hususları tekrar bildirmek için kendiliğinden savcılığa gitmiş, verdiği ikinci ifade de benim hakkımda soyut nitelikte aslı olmayan iddialarda bulunmuştur...Bu tanığın Batman da görev yaparken kitap okuma kampı dahilinde hatırlamadığı bir tarihte birlikte Gaziantep e giderek kitap okuma etkinliği gerçekleştirdik şeklinde anlatımları da vardır. [R.Ü.] nün devre grubu adıyla tanımladığı yapı içinde bazı isimlerle katıldığına değindiği kitap okuma kampları hakkında devre grubu ile senede bir defa kitap okuma kampı yapılır ve devre alt gruplardan katılımlarla bir araya gelinirdi diye yapılan toplantılara ilişkin tarihler ve yerler belirtilmiştir. Burada Gaziantep te yapılan bir etkinlikten de bahsedilmemektedir. Ben böyle bir kitap okuma kampına da katılmadım. Batman dan ne diye Gaziantep e kitap okumaya gidilir onu da bilmiyorum. Kendisine itirafçı diyen şüpheli [R.Ü.] nün tanık beyanlarının hukuki değeri yoktur. İddiaları kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. İfadeleri arasında belirli bir çizgi ve tutarlılık yoktur. Zamansal açıdan gerçekleşmesi imkansız olaylardan bahsedilmektedir. Kendisine yemin verdirilmeden dinlenilmesi gerekirdi. Bu tanık ile ilgili ayrıntılı beyanlarımı yazılı olarak avukatım mahkemenize ibraz edecektir. İçeriğini aynen tekrar ederim. Üzerime atılı suçun yasal unsurları oluşmamıştır. Aleyhime terör örgütü üyesi olduğumu gösterir delil bulunmamaktadır. Haksız yere tutuklanıp cezaevine konuldum."

25. 5/12/2018 tarihli karar ile başvurucunun beraatine hükmedilmiştir. Beraat kararının gerekçesinde özet olarak başvurucu hakkında dijital verilerin incelenmesi neticesinde herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, iddianamede belirtilen para transferinin atılı suça delil olarak kabul edilemeyeceği, hakkındaki aleyhe tanık beyanlarının da itibar edilebilir nitelikte olmadığı, sonuç olarak isnat edilen suçun işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir kanıt bulunmadığı ifade edilmiştir.

26. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkındaki tanık beyanları ile ByLock yazışmalarının mahkûmiyete yeter nitelikte olduğu gerekçesiyle gerekçeli karara karşı istinaf başvurusu yapılmıştır.

27. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde 28/11/2019 tarihli ilam ile beraat kararında; usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiştir.

28. Başvuru dosyası, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz incelemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

29. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48; ilgili Yargıtay kararları için bkz. A.L., B. No: 2016/63999, 9/1/2020, §§ 33-35.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 11/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu; mesleğinden kaynaklanan usule ilişkin bazı güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını ve kuvvetli suç şüphesi bulunmamasına rağmen verilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu, tutuklama tedbiri uygulandığı sırada sağlık problemi olduğunu, bu kapsamda tutuklanmasının ölçülü olmadığı gibi mevcut sorun nedeniyle kaçma ihtimalinin de bulunmadığını, bu nedenle tutuklamanın meşru bir amacının da olmadığını, ayrıca tutuklama tedbirinin uygulanmasında özel hayatına ilişkin bilgilerin kullanıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında ilgili makamların tutuklamaya ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe gösterdiği, bu gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir.

33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel olarak tutuklamanın hukukiliğine yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).

39. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, §§ 38-45.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

44. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

45. Diğer taraftan başvurucu 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda hâkimlerle ilgili olarak öngörülen usule ilişkin güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan mahkemece tutuklandığını iddia etmektedir.

46. Anayasa Mahkemesi Yıldırım Turan ([GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 102-147) kararında ilgili kanunlar çerçevesinde konuyu etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek vergi mahkemesi üyesi (hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır.

47. Somut olayda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

49. Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunduğu genel olarak belirtilmiş fakat bunlara ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.

50. Bununla birlikte başvuruya konu soruşturma dosyasından başvurucunun YARSAV üyeliğinin ve hakkında tanık beyanları ile MASAK raporunun bulunduğu anlaşılmıştır. Nitekim iddianamede de başvurucunun meslekten ihraç edilmiş olmasının yanı sıra bahsi geçen delillere yer verildiği görülmektedir (bkz. § 19).

51. Bu kapsamda öncelikle başvurucu hakkındaki tanık beyanlarının kuvvetli suç belirtisi yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.

52. İddianameye yansıyan tanık ifadeleri incelediğinde R.Ü. dışındaki diğer tanıkların beyanlarında başvurucu aleyhine bir hususun yer almadığı görülmektedir. R.Ü. ise beyanında başvurucunun 2012 yılında Batman'a atandıktan sonra kendisiyle aynı sohbet grubunda yer aldığını ve birlikte örgütün kitap okuma kampı dâhilinde Gaziantep'e giderek bir faaliyet gerçekleştirdiklerini belirtmiştir (bkz. § 19). İddianamede yer alan tanık beyanlarının yanı sıra kovuşturma aşamasında ifadesine başvurulan gizli tanık Defne de başvurucuyu üniversite yıllarından tanıdığını, başvurucunun 1999 ile 2003 yılları arasındaki öğrencilik döneminde örgüte bağlı öğrenci yapılanmasına ait evlerde kaldığını, örgüte bağlı öğrencilerin kurduğu Genç Hukukçular Kulübünün bir dönem başkanlığını yürüttüğünü ifade etmiştir. Başvurucunun 2003-2004 yıllarında örgüte ait hâkim-savcı sınavlarına hazırlık evlerinde kaldığını ise bu evlerde kalan idari yargı hâkimi K.G.den bizzat duyduğunu belirten tanık ayrıca -başvurucunun meslekte olduğu dönemde- örgüt içinde etkili isimlerden olan M.T. ile konuştuğunu ve ondan başvurucunun örgüt toplantılarına katıldığı, örgütle bağlantısının devam ettiği yönünde bilgiler aldığını ifade etmiştir (bkz. § 22).

53. Tanık beyanlarının yanı sıra kovuşturma aşamasında ortaya çıkan bir diğer delil ise örgüt mensubu olduğu yönünde haklarında soruşturma yürütülen iki kişi arasında 2015 yılında gerçekleşen ByLock yazışmaları olmuştur. Söz konusu yazışmalarda başvurucu ile ilgili olarak özetle özel hayatına dair birtakım sıkıntılar yaşadığı, eskiden gruplarda yer aldığı hâlde grubun dağılması üzerine uzun süre kendisiyle ilgilenilmediği için manevi boşluğa düştüğü, özel hayatında yaşadığı sıkıntılar nedeniyle kendisine yaklaşarak örgüte sızmaya çalışan insanların olabileceği yönünde başvurucunun uyarıldığı, kendisi ile özel olarak ya da yeniden bir gruba dâhil edilmek suretiyle ilgilenilmesi gerektiği, gerekirse başka bir yere atamasının yaptırılabileceği, bu sürece kadar da tedbirin elden bırakılmaması lüzumu belirtilmiştir (bkz. § 23).

54. Başvurucu hakkındaki tanık beyanları ve ByLock yazışmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun üniversite döneminden itibaren örgüt ile irtibatının olduğuna ve bunun meslek hayatında da devam ettiğine dair kuvvetli suç belirtisi bulunduğuyönünde soruşturma mercilerince ve tutukluluğa karar veren yargı organlarınca yapılan değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğunu söylemek mümkün değildir (Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, §§ 132-135; Erdal Tercan [GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 149-152).

55. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

56. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26) darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).

57. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).

58. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

59. Somut olayda Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, delilleri karartma şüphesinin bulunmasına ve tutuklamanın ölçülülüğüne dayanıldığı görülmektedir.

60. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- delilleri karartma ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

61. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

62. Öte yandan başvurucu sağlık sorunları olduğu hâlde tutuklandığını ileri sürmüş ise de bu nedenle ceza infaz kurumunda yaşamını idame ettiremeyeceği yönünde bir delil ortaya koyamamıştır. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

64. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.