2017/26981
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
BAYRAM KAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/26981) |
|
Karar Tarihi: 28/11/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Bayram KAYA |
Vekili |
: |
Av. İrem DANACIOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uygulanan gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tahliye taleplerinin ve tutukluluğun devamı kararlarına yapılan itirazların kısa sürede karara bağlanmaması, tutukluluğa itirazların incelenmemesi, tutukluluk incelemeleri yapan mahkemelerin kanunla kurulmuş, tarafsız ve bağımsız mahkeme ilkelerine aykırı olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; basın kartının iptal edilmesi nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 16/6/2017 ve 29/3/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/26981 numaralı bireysel başvuru dosyasının 2018/8626 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2017/26981 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış; bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları ve soruşturma mercileri -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
8. Bu kapsamda FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki ve eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum, medya gibi farklı alanlardaki yapılanmalarına yönelik soruşturmalar yapılmış; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasıyla bağlantılı olarak soruşturma başlatılmıştır.
10. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 24/7/2016 tarihli kararı ile başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin olarak "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği" gerekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başvurucunun müdafiinin dosya içeriğini incelemesinin ve belgelerden örnek almasının kısıtlanmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu, bu soruşturma kapsamında İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği 24/7/2016 tarihli yakalama emrine binaen 25/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucuya yöneltilen soruların temel dayanağını oluşturan ve kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan "Açık Kaynak Kodlu Tespit Raporu" isimli belgede, başvurucunun erişimi engelleme kararı verilen aktifhaber adlı internet haber sitesinde ve Zaman gazetesinde güvenlik muhabiri olduğuna değinilmiş; başvurucunun Twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde yaptığı paylaşımlara ve yazdığı kitapların adlarına yer verilmiştir. Başvurucunun evinde yapılan aramada üzerinde Fethullah Gülen'e ait resim bulunan "Huzurdan Esintiler- 3" isimli ve V.A tarafından yazılan "Darbe Oyunu" isimli kitapların ele geçirildiği belirtilmiştir.
13.29/7/2016 tarihli Savcılık ifadesinde başvurucu suçlamaları anladığını belirtmiş ve müdafiinin hazır bulunmasıyla ifade vermiştir. İfadesinde "Ben kesinlikle FETÖ/PDY olarak ifade edilen örgütün üyesi değilim, sadece gazetecilik yaptım. Evimde yapılan aramada bulunan Fetullah Gülen'in resminin olduğu kitap, [A.K.] tarafından kaleme alınan ve gazeteci sıfatım nedeniyle yayın evi tarafından bana gönderilen birkitaptır, aynı şekilde [V.A.] tarafından kaleme alınan Darbe Oyunu isimli kitap da tarafıma yayın evi tarafından gazeteci sıfatım nedeniyle gönderilen bir kitaptır. Ben 11 Temmuz 2016 Pazartesi günü saat 13:00 'de ailem ile birlikte eşimin kuzeninin hem kınası hem de 16 Temmuz 2016 tarihinde olacak nikahı için Çankırı'ya gittim. Çankırı'da kayınpederimin evinde 17 Temmuz'a kadar kaldım. Bu süre zarfından herhangi bir sosyal medya paylaşımım söz konusu değildir...tarafıma okunan ve gösterilen, açık kaynaktan elde edildiği belirtilen paylaşımları yaptığım doğrudur, ancak tarihlerin doğru olmadığını düşünüyorum. Bahoz Erdal konusunda yaptığım paylaşımda, gazeteci [A.S.]'nin bu konudaki kaynağının sağlam olduğuna işaret ettim ... hükümete yakın Yeni Şafak, Star, Akşam gibi gazetelerde o günlerde TSK ile ilgili haberler yapıldı ve bu haberlerde TSK'nın paralelyapı adı altında tasfiye edileceği ifade edildi. Ben de bir gazeteci olarak bununla ilgili paylaşımlar yaptım. Burada hiçbir art niyet ve kastım yoktur, zaten açık kaynaklarda bu bilgiler yer almış olup, herkes tarafından tartışılmıştır ... ben izinde bulunduğum sırada gazete yöneticileri tarafından Ankara Emniyet Müdürlüğünce yapılan operasyon kapsamında haber derlemem istendi, ben de konuya müdahil olan ve şüpheli müdafii olarak görev yapan avukatlarla görüşüp bilgi aldım, bu bilgi çerçevesinde haberi kaleme aldım, ben bir muhabirim, benden sonra bu haber beş-altı incelemeden daha geçer ve bunun sonucunda gazetede yayınlanır. Yayınlanacak başlık ve içerikle ilgili yayın yönetiminin istediği tasarrufu yapabilir. Ben çıkacak haberi ancak bir gün sonra bayilerde görebilirim. Yazmış olduğum tüm haberlerle ilgili yorum yapabilirim. Çünkü ben bir gazeteciyim, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazeteciler Derneğinin üyesiyim, gazetecilik haricinde hiçbir faaliyetim söz konusu olamaz. Tarafıma okunan paylaşımlarım herkes tarafından ulaşılabilecek, kamuoyunda yer alan ve tartışılan konulardan ibarettir. Bu paylaşımlarda hiçbir suç kastıyla hareket etmedim. Yapılan soruşturmaları itibarsızlaştırma ya da kamuoyu algısını oluşturma kastım kesinlikle olmamıştır, kimseyi yönlendirme amacı gütmedim. Ben bir muhabirim, muhabirlik gazetecilik mesleğinin başlangıcıdır, bir muhabirin tek başına algı oluşturma ya da itibarsızlaştırma yetkisinin olması mümkün değildir, evimin geçimi için ekmeğimi gazetecilikten kazanan bir kişiyim, suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum ... FuatAvni isimli kullanıcıyı ben de kamu oyu gibi merak ediyorum. Devletin güvenlik birimlerinin de bunu ortaya çıkartmasını bekliyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
14. Başvurucu 29/7/2016 tarihinde tutuklanması talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklamaya sevk yazısında kolluk tespiti, arama tutanakları ve açık kaynak araştırmaları dikkate alındığında suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu belirtilmiştir.
15. Başvurucu sorgusunda suçlamaları anladığını belirtmiş ve müdafiinin hazır bulunmasıyla ifade vermiştir. Başvurucu sorgusunda "Benim herhangi bir AK Parti ya da başka bir siyasi oluşumu devirmeye yönelik ya da bir örgüt içerisinde olmam söz konusu değildir, çünkü ben ve ailem yıllardan beri söz konusu hükümetin oy vermiş bir şahsın ve şu anda da ailemden onlarca kişi AK Partiye oyunu vermektedir, ben hükümeti devirmeye teşebbüs etmek yada başka darbe teşebbüsü iddialarını kabul etmiyorum... ben bir muhabirim bir muhabirin bir gazetede yada bir başka yerde hiçbir yetkisi ... idari hiçbir yetkisi yoktur ... muhabir en alt seviyede bir kişidir, muhabirin yazmış olduğu haberi kendisinin değerlendirmesi söz konusu değildir, muhabir bir haber paylaşımında bulunur, değerlendirecek kişi gazetenin genel yayın yönetmenidir, muhabirden bir haber çıktıktan sonra yaklaşık 5-6 aşamadan çıkar ve bu 5-6 aşama içerisinde muhabirin hiçbir şeyden haberi söz konusu olmaz, bir muhabir haberinin yayımlandığını bir gün sonrasında görür, ayrıca haberin yayınlanması ya da yayınlanmaması kararı tamamen yayın kurulunun yetkisindedir. Benim gazetecilik dışında hiçbir gelirim yoktur, ben 2007 yılından itibaren gelirimi gazetecilikten sağlıyorum... benim başka hiçbir şey bir oluşumdan bir örgütten ücret almam ya da onların propagandasını yapmam, bunun karşılığında bir ücret almam söz konusu değildir ... ayrıca benim bir örgüt mensubu olarak birilerini yönlendirme ya da bir kamuoyu konustuıma durumu söz konusu değildir, olamaz da çünkü bir muhabirin hiçbir normal gazeteciler de bunu çok iyi bilir efendim hiçbir değeri hiçbir hükmü yoktur, yani bir gazetecinin tek başına 75 milyonluk bir ülkede kamuoyu oluşturması söz konusu değildir ... ben de şu ana kadar gazetecilik mesleği haricinde hiçbir oluşumun içerisinde olmamaya ve sadece mesleğimi yapmaya çalıştım ...bir muhabir olarak hiçbir zaman karar verme pozisyonunda bulunmadım. Bulunma talebinde de olmadım, Savcılık makamında önümüze konulan sosyal paylaşımlar ise kamuoyuna mâl olmuş bilgilerdir, bu bilgilerde özel bir paylaşım söz konusu değildir, burada devletimize ve milletimize hedef olabilecek bir paylaşım söz konusu değildir ... yine son olarak şunu da ifade edeyim, 17 Aralık 2013 tarihinde bağışlayın, yolsuzluk operasyonundan sonra bu dönemden itibaren yani yaklaşık 3 yıl boyunca Zaman çalışanı hiçbir muhabir devletin kamu ve kurumlarına ayak dahi basamamıştır, yani bizim aktif bir bilgi almamız söz konusu değildir, aktif bir bilgi alamayan bir muhabirin de bu kadar etkin haber ya da kamuoyu oluşturması söz konusu olamaz." şeklinde beyanda bulunmuştur.
16. Başvurucu, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünnn faaliyetlerini yürüttüğü süre zarfında birden fazla yayın organına sahip olduğu, bu bağlamda şüphelilerhı çalıştıkları haber yaptıkları , köşe yazısı yazdıkları, Bugün gazetesi, Özgür Bugün , Özgür Düşünce , Zaman Gazetesi, Millet Gazetesi, Aksiyon Dergi, Yeni Hayat Gazetesi ile Samanyolu TV, Kanaltürk, Bugün TV'nin de anılan terör örgütünürı yayın organlarından olduğu kamuoyunca bilinen bir gerçektir. Zaman Gazetesinin Genel Yayın Müdürü [E.D.] hakkında Silahlı Terör Örgütü üyeliği suçundan soruşturma yürütüldüğüve çıkarıldığı Hakimlik tarafından hakkında yurt dışına çıkmasının yasaklanması adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakıldığı da bilinmektedir. Şüphelilerinde içinde. olduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/85057 soruşturma Sayılı dosyasının diğer şüphelileri hakkında gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldığı halde aradan geçen zamana rağmen yakalanamadıkları ve firari durumda oldukları anlaşılmıştır.
...
Şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün basın ayağı olarak adlandırılan yapılanması içerisinde yer alan anılan gazete, dergi ve, televizyonların da örgüte bağlılık ve sadakat ilkesi çerçevesinde görevlerini ifa ettikleri ve kamuoyunda 17 / 25 Aralık Soruşturma dosyaları olarak bilinen silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme suçuna iştirak eden emniyet görevlilerini, yargı mensuplarını haberleştirerek örgütün amaçları doğrultusunda propaganda faaliyetleri yürüttükleri nitekim şüphelilerin sosyal paylaşım sitelerinden de bu yönde paylaşımlarda bulundukları görülmüştür. Fethullahçı terör örgütünün yargı ve emniyet mensuplarının görevlerine son verilmesi ve akabinde emniyet mensuplarının haklarında soruşturma açılması üzerine örgütün yayın organlarının örgüt mensuplarını sahiplendikIeri ve lehlerine kamuoyunda algı oluşmasına sebebiyet verdikleri de müşahade edilmiştir. Fethullahçı terör örgütünün yayın organı olan veya yayın organı haline dönüşen bilahere 668 sayılı kanun hükmünde kararname ile kapatılan gazete, dergi ve televizyonların çalışanları, köşe yazarları olan şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyeleri oldukları yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu hakimliğimizce değerlendirilmiştir.
Yüklenen Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunun yasada öngörülen ceza miktarı işlendiği iddia dilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeni kanun gereğince var sayılmıştır.
...
Soruşturma dosyasında yakalama ve gözaltı kararları bulunan diğer şüphelilerin arandıkları yerlerde bulunamadıkları gibi anılan örgüte üye olan gazeteci ve yazarların bir kısmının da yurtdışına 15 Temmuz 2016 tarihinden önce ve sonrasında çıkış yaptıkları değerlendirildiğinde şüphelilerin bırakılmaları ve almaları muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphelerinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanıklar üzerinde baskı oluştunna şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veyagüvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasmın 13. maddesinde ifade olunan ölçülülük ilkesi uyarınca, daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiriuygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheliler açısından yetersiz kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheliler ve müdafiilerinin serbest bırakılma istemlerinin reddi ile şüphelilerin üzerlerine atılı olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına [karar verildi]."
17. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 16/1/2017 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla kamu davası açılmıştır.
18. İddianamede, başvurucunun aktifhaber isimli internet haber sitesinde ve Zaman gazetesinde güvenlik muhabiri olarak çalıştığı; "Sakıncalı Bürokratlar", "Babam Sağolsun" ve "Kördüğüm" isimli kitapları yazdığı belirtilmiştir. İddianamede başvurucunun kitaplarından alıntılara, açık kaynak tespit raporunda da ortaya konulan sosyal medya paylaşımlarına yer verilmiştir. Bu kapsamda "Babam Sağolsun" adlı kitabın içeriğindeki bölümlerde özellikle Bilal Erdoğan'ı itibarsızlaştırmaya çalıştığı ve örgütün 17-25 Aralık süreci ile ilgili kara propagandasını yaptığı, "Sakıncalı Bürokratlar" kitabında "Cumhuriyet tarihinden bu güne kadar yüzlerce kişi, Necip Fazıl Kısakürek, Bediüzzaman Said Nursi, Nazım Hikmet ve benzeri kişilerin eserlerini okudukları için fişlendi. Bu kişiler kimi zaman komünist kimi zaman irticacı, kimi zaman da aşırı milliyetçi olmakla itham edildi. Bu üstatların takipçileri hayatları boyunca ciddi bir takibe tabii tutuldu. Devletin ve derin odakların sıcak nefeslerini her zaman enselerinde hissetti. Kimi zaman da haklarında düzenlenen yasal olmayan fişlemelerle yıllarca dört duvar arasına mahkûm edildi. Yakın dönemde derin kulaklar' tarafından fişlenen ve hukuksuzluğa uğrayan o kadar çok kişi var ki. Bunlar arasında Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat sanıklarının ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda elde edilen fişleme belgeleri ise fişleme hastalığının boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu kapsamda 28 Şubat ve sonrasındaki süreçte ülke genelinde yaklaşık 6 milyon sivilin fişlenmeye maruz bırakılması, hukuksuzluğun ne kadar alenen yapıldığını da gösteriyor." şeklinde yazarak örgüt tarafından Ergenekon süreci ile ilgili yapılan meşrulaştırma çabaları ve kara propaganda yönünde faaliyette bulunduğu, "Kördüğüm" kitabında ise "Ermeni asıllı Türk vatandaşı gazeteci Hrant Dink, yıllarca devletin istihbarat teşkilatları tarafından adım adım izlendi. Hakkında TCK'nın 301. maddesi uyarınca 'Türklüğe hakaret" suçlamasıyla dava açıldı. Valilik makamında iki MİT mensubu tarafından tehdit edildi. En sonunda menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Ancak aradan geçen 8 yıla rağmen, cinayet aydınlatılamadı. Milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet olarak kayıtlara geçti. Saldırının arkasındaki karanlık eller, ortaya çıkarılamadı. Devletin derinlerinin bilgisi dahilinde işlendiği iddia edilen bir cinayet 2014'te Gülen cemaatinin üzerine yıkılmaya çalışıldı. 'Kördüğüm / 21 Numaralı Suikast Yolcusu' isimli bu kitapta, cinayetin perde arkasına ilişkin önemli detaylarla birlikte birçok soru ve cevapları da yer alıyor....." şeklinde yazdığı yazılarla sonradan örgütün kontrolünde işlendiği yönünde kamu davaları açılan olay ile ilgili örgütü aklamaya ve kamuoyu oluşturmaya çalıştığı, İzmir askerî casusluk davası ile ilgili olarak örgüt faaliyetlerini kamuoyunda meşrulaştırmak için yoğun faaliyet gösterdiği ve bu kapsamda paylaşımlarda bulunduğu ileri sürülmüştür. 14 Temmuz 2016 tarihli "Sözde paralel yapı altında yaş öncesinde tasfiye amaçlanıyor. TSK, bu tarz ihbarlara fırsat vermemeli.", "Bu kapsamda öncelikli olarak İzmir'de düğmeye basıldı. Bazı kurmay asker ve Paşalar hedef haline getirildi.", "Ağustos'ta yapılacak YAŞ toplantıları öncesinde TSK'da tasfiye amaçlanıyor. Bu kapsamda istihbarat yamaklari devreye sokuldu." şeklinde paylaşımlarda bulunduğu, 14 Temmuztarihli bu paylaşımlarının darbe girişiminden bir gün önce yapılmasının ve Türk Silahlı Kuvvetlerini müdaheleye çağırıcı nitelikte olmasının dikkat çekici olduğu belirtilmiştir. Yine devamla 14/7/2016 tarihinde "Hamile, engelli demeden gözaltına alıyorlar." şeklinde, 8/7/2016 tarihinde "Milletin vergileri ile ayakta duran TRT, karapropaganda filmiyle Hizmet Hareketi'ni kötülüyor. Kamuoyunda yeni bir algı girişimi..." şeklinde, 9/7/2016 tarihinde "-PARALEL PARANOYA- Tutuklu polisin dedesi kızını nufusundan çıkardı.. posatmedya.com" şeklinde, 25/6/2016 tarihinde "Asker ve polisimizi şehit eden hainlere operasyon yapamayanlar, yine masum insanları gözaltına almışlar." şeklinde,21/6/2016 tarihinde "Polis memuru Muhittin Zenit, kurulan kumpası iki gündür deşifre ediyor. Asıl kumpas yakında ortaya çıkacak..birilerinin de foyası çıkacak!" şeklinde, 25/6/2016 tarihinde "Emekli emniyet müdürü E.T. havuzun yalanlarına sağlam cevap vermiş. Gerçi amaç iftira at izi kalsın." şeklinde,25/6/2016 tarihinde "Ben de geçen hafta; iki istihbarat yamağı Ankara'da ne yapıyor diye soru soruyordum. Demek ki yamaklar, cemaate iftira atmak için gelmişler." şeklinde, 9/7/2016 tarihinde "Paralel yalanlarıyla anne-baba ve kardeşleri birbirine düşman ettiler...Aileler arasına nifak tohumu attılar. Toplumsal huzuru bozdular..." şeklinde, 7/7/2016 tarihinde "Türkiye @TarikToros'u masum insanların gazete ve televizyonlarına 'kayyum' atandığında gösterdiği cesaretle yeniden tanıdı.Yapılan zulümdür..." şeklinde, 26/6/2016 tarihinde "Nur talebeleri tasfiye ediliyormuş! Vatan evlatları, tasfiye edilirken sesiniz çıkmıyordu! Birbirlerine düştüler..." şeklinde, 26/6/2016 tarihinde "Hizmet Hareketi'ni İsrail ajanligi ile suçlayanlar biraz olsun utanir mi acaba? Arşivleriniz o kadar kirli ki! Umarim birgün utanirsiniz! .." şeklinde, 25/6/2016 tarihinde "TUSKON Başkanı Meral, iş dünyasında beyefendi kişiliğiyle bilinir. MÜSİAD, TÜSİAD ve DEİK Başkanları da bunu iyi bilirler..." şeklinde, 12/6/2016 tarihinde "Terör örgütü PKK ve IŞİD sempatizanlarının şirketine kayyum atandığını gördünüz mü? Ancak Hizmet Hareketi'nin 280 şirketinde kayyum var." şeklinde, 12/6/2016 tarihinde "Bir avuç insanın özgür yayın yapmasına bile tahammülleri kalmadı. @CanEnzincan_TV de kapanırsa ülkenin fişini çekelim...Kapatma." şeklinde, 4/6/2016 tarihinde "Paralel safsatalarına sadece Türkiye'de bir güruh inanıyor. Dünya ülkeleri gülüp geçiyor. Belçikalı Bakan gibi." şeklinde;28/5/2016 tarihinde "Sizler Stadyumlari Türkçe Olimpiyatları için kapattiniz. Ancak Avrupa ülkeleri Gönüllerini açtı. Onlarca ülkede kültür Festivali kutlanıyor." şeklinde paylaşımlarda bulunduğu belirtilmiştir. Son olarak evinde yapılan aramada üzerinde Fethullah Gülen'e ait resim bulunan "Huzurdan Esintiler-3" isimli ve V.A. tarafından yazılan "Darbe Oyunu" isimli kitapların ele geçirildiği ifade edilmiştir.
19. İddianame İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve dava Mahkemenin E.2017/67 sayılı dosyası üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Başvurucunun savunması 27/3/2017 tarihinde yapılan ilk duruşmada alınmıştır.
20. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın ilk duruşması 27/3/2017 tarihinde başlamış 31/3/2017 tarihine kadar devam etmiştir. 31/3/2017 tarihinde Cumhuriyet savcısı başvurucu da dâhil on üç sanığın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucu dâhil yirmi bir sanığın tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar .. Bayram Kaya'nın üzerilerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suç vasfının ileride sanıklar lehine değişme ihtimali, sabit ikametgah sahibi olmaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak sanıklar ve müdafilerinin tahliye taleplerinin kabulü ile başka suçtan tutuklu ve hükümlü değiller ise bu suçtanBİHAKKIN TAHLİYELERİNE, bu hususun temin için Cezaevi Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, tahliyelerine karar verilen sanıklar hakkında CMK.nun 109-3-a maddesi kapsamında yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına [karar verildi.]"
21. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 31/3/2017 tarihinde tahliye kararına itiraz etmiştir. İtirazda başvurucu ve tahliyesine karar verilen diğer sanıkların 17-25 Aralık sürecinde örgüt lehine algı operasyonu amacıyla yayınlar yaptıkları, yine aynı amaçla sosyal medyada çok sıklıkla paylaşımlarda bulundukları, örgütün sosyal medya algı operasyonunun önemli ayağını oluşturan Fuatavni Twitter hesabı ile ilgili sıklıkla paylaşımlar yaparak algı operasyonları yaptıkları, sanıklardan bazılarının özellikle 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbenin gerçekleşeceği anlamına gelen paylaşımlar yaptıkları, darbe girişimi sonrası örgüt lehine ve darbe girişiminin örgüt ile ilgisinin olmadığı şeklinde kamuoyu algısı oluşturmak amacıyla yine sosyal medyada paylaşımlarda bulundukları, sanıklar bakımından örgüt üyeliğini gösterir devamlılık, suç kastı ve eylem yoğunluğunun bulunduğu, dosyada mevcut açık kaynak araştırmalarının, tanık beyanlarının ve elde edilen diğer delillerin bu hususu gösterdiği, sanıklar hakkındaki delillerin şu aşamada tam olarak toplanmadığı ve bu yönüyle tahliye kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
22.İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederek başvurucu hakkında yakalama emri çıkartılmasına karar vermiştir.
23. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 1/4/2017 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...üzerlerine atılı suçların vasıf vemahiyetleri, atılı suçların işlendiğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olması, sanıkların atılı suçu gerçekleştirme şekilleri ve kasıtlarının yoğunluğu, yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların alt ve üst sınırları itibari ile ve sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması hususları bütün olarak değerlendirildiğinde sanıkların CMK 100 madde gereğince ayrı ayrı tutuklanmalarına [karar verildi]."
24. Başvurucu 25/5/2017 tarihli tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesine ilişkin karar üzerine 16/6/2017 tarihinde 2017/26981 sayılı başvuruyu yapmıştır.
25. Savcılık 6/2/2018 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur. Mütalaada, örgüt lideri tarafından verilen Bank Asyaya para yatırılmasına dair genel talimat sonrasında başvurucunun 4/2/2014 tarihinde 500 TL, 26/6/2014 tarihinde 3600 TL, 4/9/2014 tarihinde 547 TL parayı anılan Bankaya yatırdığı; yapılan aramada elde edilen cep telefonu üzerinde mahkeme kararına dayalı olarak yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere "bayramkaya019@g.mail.com" isimli google kimliği tanımlanmış olan mobil cihazla FETÖ/PDY mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan, münhasıran bu suç örgütünün mensupları tarafından kullanılan, örgüt talimatı ile dâhil olunan ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanılan bir ağ olan ByLock uygulamasını satın aldığı, FETÖ/PDY'nin lideri olan Fetullah Gülen'in vaazlarını içeren çok sayıda video görüntülerinin tespit edildiği; FETÖ/PDY üyesi olmak suçundan ifadesi alınan S.G.nin başvurucuyu erkek öğrenci yurdunda düzenlenen periyodik sohbet toplantılarına katılan ve 1,5 yıl bu toplantılara devam eden kişi olarak teşhis ettiği; içerik ayrıntıları iddianamede yazılı olan söylemleri ile örgüt adına sistematik olarak algı faaliyetlerinde bulunduğu belirtilmiştir.
26. 6/2/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/2/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu karar, başvurucuya 28/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
27.Başvurucu 29/3/2017 tarihinde 2018/8626 sayılı başvuruyu yapmıştır.
28. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi 8/3/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Sanığa ait digital materyale ilişkin bilirkişi raporunda, sanık tarafından izlenilmiş çok sayıda Fethullah Gülen videosu bulunduğu, ByLock, Kakao ve Eagle haberleşme uygulamalarının indirilmiş uygulamalar arasında yer aldığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu ve gelen kayıtlara göre sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün finansman kaynağı olan Bank Asya’nın Balgat, Etlik, Şişli, Ümraniye ve Yenibosna şubelerinde hesaplarının olduğu, Balgat şubesindeki hesaba BDDK’nun Bank Asya’nın imtiyazlı hisselerindeki ortaklık haklarının TMSF’ye devredildiği 04.02.2014 tarihinde ve sonraki zamanlarda çok yüksek olmayan miktarlarda vadeli para yatırıldığı ve tümünün vadesinden önce çekildiği anlaşılmıştır.
Sanığın iddianamede kısmen alıntı yapılan kitaplarında ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın oğlu Bilal Erdoğan'ı itibarsızlaştırmaya çalıştığı, örgütün 17-25 Aralık süreci ile ilgili propagandasını yaptığı, örgüt tarafından Ergenekon süreci ile ilgili yapılan meşrulaştırma çabaları ve kara propaganda yönünde faaliyette bulunduğu, örgütün kontrolünde işlendiği yönünde kamu davaları açılan Hrant Dink suikastı ile ilgili olarak örgütü aklamaya ve kamuoyu oluşturmaya çalıştığı görülmektedir.
Sanığın iddianamede belirtilen ve kendisine aidiyeti sanık tarafından inkar edilmeyen çok sayıda twit şeklindeki paylaşımlarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü övücü, hükümeti ve Cumhurbaşkanını çok sert bir dille eleştirir içerikler bulunduğu, darbeyi çağrıştırır, gerekli ve meşru gösterir şekilde ifadelerde bulunduğu, sanığın anılan örgütün fikir ve ideolojisine paralel olarak örgüte destek verdiği, özellikle; (bu kısımda yukarıda yer verilen paylaşımlarına yer verilmiştir.)
...
Sanık Bayram KAYA, FETÖ/PDY’ye aidiyeti nedeniyle kapatılan Zaman gazetesinde 2007 yılından 2016 yılı ortalarına kadar muhabiri olarak çalışmış, yine FETÖ/PDY’ye aidiyeti nedeniyle erişime engellenen www.aktifhaber.com isimli web sitesinde görev almıştır. Gizliliği, tedbirli hareketi temel davranış biçimi kabul eden, kuruluşundan itibaren örgütlenme ve varlığını sürdürmede temel hareket tarzı olarak gizliliği, sızmayı esas alan örgütün, medya organlarının ana gövdesini oluşturan kadrosunun bütünüyle örgüt doktrinini ve stratejisinibenimseyen, ideolojik motivasyonu üst seviyede olan velideri tarafından gösterilen nihai hedefe odaklanmış örgüt üyelerindenoluştuğu, kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere, kısacası tüm toplumsal alanlara farklı görünümler altında, hukuk dışı yöntemleri de kullanarak üyelerini sızdıran, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve Türk Halkı’nın bütününe ait kurumları ele geçirmeyitemel hareket tarzı olarak kabul eden örgütün kendisine ait kurumlara ve yapılaradaimi çalışanolarak örgüt dışından birilerinin girmesine izin vermesinin beklenemeyeceği,bu anlamdazaafiyet içerisinde olmasının örgütün ilk günlerinden bu güne kadar geçen sürede izlediği yol ve yöntemlere, tüm toplumun gözü önünde gerçekleşen olgulara ve hayatın doğal akışına aykırı olduğu, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içerisinde faaliyet göstermeyen, örgüt üyesi olmayan bir kişinin örgütün medya yapılanması içerisinde ve özellikle en yaygın, en uzun süreli medya organlarındauzun süreli istihdam edilmeyeceği, profesyonel çalışma hayatlarının tamamını ya da önemli bir kısmını bu medya organlarında geçiren, dönüp dolaşıp yine örgütün medyasında çalışan sanıkların örgütün varlığını bilmeden veörgüt ile organikbağları olmadanklasik bir işveren ve çalışan durumunda oldukları yönündeki savunmalarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, bunun yanısıra sanığın örgütün finans kaynağı olan Bank Asya hesabını aktif olarak kullandığı ve birden fazla hesabının olduğu, terör örgütü elebaşısının çağrı tarihinden sonra BDDK’nun Bank Asya’nın imtiyazlı hisselerindeki ortaklık haklarının TMSF’ye devredildiği 04.02.2015 tarihinde ve sonrasında para artışının gerçekleştiği, çok sayıda örgüt üyesinin yaptığı gibi sanığın Bank Asya’ya daha fazla yardımda bulunmak amacıyla vadeyi bozarak faizi bankaya bıraktığı,incelenen digital materyallerinde çok sayıda Fethullah Gülen videosu bulunduğu, örgüt tarafından gizli haberleşmede kullanıldığı bilinen ByLock, Kakao ve Eagle haberleşme uygulamalarının indirilmiş uygulamalar arasında yer aldığı, yukarıya alıntı yapılan yazılarında örgütün temel amaç ve fikirleri doğrultusunda hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı halk nezdinde küçük düşürmeyi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini teröre destek verir gibi göstererek Uluslararası platformda zor duruma düşürmeyi, örgütü ve örgüt liderini sempatik, darbeyi gerekli ve meşru göstermeyi amaçladığı, tüm delillerin sanığın örgüt hiyerarşisi içerisinde bulunduğunu desteklediği görülmektedir.
Yukarıda açıklanan deliller ışığında sanık Bayram KAYA’nın, örgüt üyeliği açısından eylemlerinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarının gerçekleştiği, sanığın FETÖ/PDY’nin fikir ve ideolojisini benimseyerek bu doğrultuda faaliyetler içerisinde olduğu, silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin etkin bir üyesi olduğunun kabulü gerektiği kanaatiyle sanığın TCK’nun 314/2maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.
29.Mahkûmiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup istinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
..."
31. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
32. 5271 sayılı Kanun'un "Adlî kontrol" kenar başlıklı 109. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
…
(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
...
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
...
j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek."
33. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
34. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
35. 5271 sayılı Kanun'un "Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi" kenar başlıklı 153. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
...
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz."
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir."
36. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."
37. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Cezaların artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."
38.6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları ..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Sözleşme Metinleri
39. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
...
c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;
...
(4) Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
..."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
40. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca yalnızca bir ceza soruşturması veya kovuşturması çerçevesinde kişinin suç işlediğine dair şüphenin bulunması hâlinde yetkili adli makamın huzuruna çıkarılması amacıyla tutuklanabileceği yönündeki içtihadını (Jecius/Litvanya, B. No: 34578/97, 31/7/2000, § 50; Wloch/Polonya, B. No: 27785/95, 19/10/2000, § 108) yakın dönemde verdiği Buzadji/Moldova ([BD], B. No: 23755/07, 5/7/2016, §§ 92-102) kararında geliştirmiştir. Buna göre ilk tutuklama kararından itibaren suçun işlendiğine ilişkin makul şüphenin varlığı yanında tutuklamaya ilişkin nedenlerin bulunduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konması gerekir.
41. AİHM'e göre ilk tutuklama için yeterli görülen makul şüphenin varlığı; elde edilen deliller ve somut olayın kendine özgü koşulları da dikkate alındığında olaylara dışarıdan bakan, tamamen objektif bir gözlemciyi ikna edecek yeterlilikte olmalıdır. Toplanan deliller objektif bir gözlemciye sunulduğunda şüpheli ya da sanığın atılı suçu işlemiş olabileceği yönünde bir kanaat oluşturmaya yeterli ise somut olayda makul şüphe vardır. Diğer bir ifade ile inandırıcı neden ya da makul şüphe; suçlanan kişinin üzerine atılı suçu işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yeterli olay, olgu veya bilginin varlığını gerektirmektedir (Fox, Campbell ve Hartley/Birleşik Krallık, B. No: 12244/86 ..., § 32; O'Hara/Birleşik Krallık, B. No: 37555/97, 16/10/2001, § 34).
42. AİHM, tutukluluğu meşru kılan makul dört temel neden belirlemiştir. Bunlar sanığın duruşmaya çıkmama (kaçma) tehlikesi (Stögmüller/Avusturya, B. No: 1602/62, 10/11/1969, hukuki gerekçe bölümü, § 15), sanığın serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi (Wemhoff/Almanya, B. No: 2122/64, 27/6/1968, hukuki gerekçe bölümü, § 14), tekrar suç işleme tehlikesi (Matznetter/Avusturya, B. No: 2178/64, 10/11/1969, hukuki gerekçe bölümü, § 7) ve kamu düzenini bozma tehlikesidir (Letellier/Fransa, B. No: 12369/86, 26/6/1991, § 51).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Mahkemenin 28/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgular ve tutuklama nedenleri bulunmadan ifade ve basın özgürlükleri kapsamındaki eylemleri nedeniyle tutuklandığını, tahliye kararından sonra dosyaya yeni bir delil konulmadan tekrar tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu, tutuklama kararında adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, ceza yasalarının geniş yorumlanması suretiyle temel haklar kapsamında olan, kanunda suç olarak düzenlenmemiş faaliyetleri ile açıklamalarının suç olarak değerlendirildiğini ve tutuklamaya konu edildiğini belirterek suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
45. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
46. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
47. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
i. Uygulanabilirlik Yönünden
48. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri (§§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.
49. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Olağanüstü hâl ilanı nedenlerinin başında darbe teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 224, 226). Olağanüstü hâl ilanı ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229). Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 216).
50. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır (bkz. §§ 17, 20, 25). Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
51. Bu itibarla olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylar kapsamında bir suçlamayla tutuklanan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden
(1) Genel İlkeler
52. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay, [GK] B.No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
54. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
55. Başvurucuyla ilgili esas hakkındaki mütalaada ve mahkûmiyet kararında başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasını indirdiğibelirtilmiştir (bkz. §§ 25, 28).
56. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgileri bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir, § 74). Diğer deliller yönünden bir değerlendirme yap