2017/282 K. 2017/367 T. 5.7.2017

VDDK., E. 2017/282 K. 2017/367 T. 5.7.2017

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/282
Karar No.: 2017/367
Karar tarihi: 05.07.2017

İstemin_Özeti :F1 Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla, şirketin kanuni temsilcisi ve ortağı olan davacının gayrimenkullerine ve banka hesaplarına konulan hacizlerin kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 28.3.2014 gün ve E:2013/2032, K:2014/847 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 21'inci maddesi ile değişik 35, mükerrer 35, 54, 62 ve 64'üncü maddeleri ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesi hükümlerine yer verdikten sonra, F1 Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret Limited Şirketinin 2005 yılının Ocak döneminden, 2008 yılının sonuna kadar olan dönemlere ait muhtelif vergi, ceza ve gecikme faizlerini içeren vergi borçlarının tahsili amacıyla bir dönem şirket ortağı ve kanuni temsilcisi olan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin 9.11.2012 tarihinde davacıya tebliğ edilmesine rağmen söz konusu vergi borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu e-haciz işleminin tesis edildiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilanın, limited şirketlerde kanuni temsilcilik ve ortaklık sıfatının kazanılması ya da kaybedilmesi açısından kurucu mahiyet taşımadığı, iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması amacıyla öngörüldüğü, Türk Ticaret Kanununun 36'ncı maddesi uyarınca, ticaret sicili kayıtları nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış ise son kısmının yayınlandığı günü izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğuracağı, tescili zorunlu olduğu halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir hususun, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceği, kanuni temsilci konumundaki limited şirket ortaklarının, vergi alacaklısıyla vergi alacağına yönelik ilişkisinin kamusal nitelikte olduğu ve kanundan doğduğu, tescil veya hem tescil hem de ilanı öngörülmüş bir hususun tescil ve ilan edilmemesi halinde bu hususun üçüncü şahıslara aksi ispat olunmadıkça ileri sürülememesi durumunun, vergi alacaklısı açısından geçerli olmadığı, diğer bir ifade ile vergi alacaklısının, Türk Ticaret Kanununun 36'ncı maddesinin uygulanması açısından, hükmün korumak istediği üçüncü şahıs konumunda olmadığı, vergi alacaklısı üçüncü bir şahıs olarak kabul edilse dahi, sicil kayıtlarını inceleyip bu kayıtlara güvenerek şirketle hukuki işlemlere girişen kişi konumunda olmadığından sicilin olumsuz etkisinden vergi alacaklısı lehine sonuçlar doğmayacağı, öte yandan, kanuni temsilcilik veya ortaklık sıfatının son bulduğu hususu tescil ve ilan edilmemiş olsa bile, şirketin vergi ödevlerini yerine getirme görevi sona eren kişinin vergi ödevlerinin yerine getirilmemesinde kusurunun olduğundan bahsedilemeyeceğinden sorumluluğunun da söz konusu olmayacağı, buna göre, Kadıköy 4. Noterliğinin 7.3.2005 tarih ve 15709 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile hisselerini devreden davacının, bu tarihten sonra şirketin vergi ödevlerini yerine getirme görevinin sona erdiğinin kabulü gerektiği, dava konusu e-haciz işleminin dayanağı olan ödeme emirlerinin içeriğinde yer alan 2005 yılının Ocak dönemine ait katma değer vergisine ilişkin beyanname verme ve ödeme zamanında, davacı, şirketin temsilcisi ve ortağı olduğundan, söz konusu vergi ve ferilerinden sorumlu olduğu ancak, sonraki dönemlere ait vergi ve ferilerinden sorumlu tutulamayacağı, bu durumda, davacı adına tesis edilen e-haciz işleminin, davacının sorumluğunun devam ettiği Ocak 2005 dönemine ilişkin katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizine tekabül eden kısmında hukuka aykırılık, diğer dönemlere ilişkin vergi ve ferilerine tekabül eden kısmında ise hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle,dava konusu e-haciz işleminin, Ocak 2005 dönemine ait kamu alacaklarına tekabül eden kısmı yönünden davayı reddetmiş, diğer dönemlere ilişkin kısmınıkaldırmıştır.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 3.3.2016 gün ve E:2014/5509, K:2016/883 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Kanunun 35, 55, 58 ve 62'nci madde hükümlerine değindikten sonra; bir kamu alacağının tahsil edilebilmesi için 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tarh ve tahakkuk usulleri ile 6183 sayılı Kanuna göre tahsil usullerinin sırasıyla deneneceği, bu zorunluluğun doğal sonucu olarak, sistematiğin içinde yer alan bir idari işlemin bu amaçla tesis edilebilmesi için bir önceki hukuki durumun tekemmül etmiş olması gerektiği, önceki safha tekemmül etmeksizin bir sonraki safhaya ilişkin idari işlem tesis edilemeyeceği gibi sistematik içinde yer alan herhangi bir işleme karşı dava açılması durumunda ise önceden kesinleşmiş hukuki durumların yeniden incelenmesinin yasal olarak mümkün olmadığı, F1 Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davanın İstanbul 1. Vergi Mahkemesinin 30.7.2013 gün ve E:2013/2033, K:2013/1423 sayılı kararıyla süre aşımı nedeniyle reddedildiği, söz konusu ödeme emirleri içeriği vergi borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu e-haciz işlemlerinin tesis edildiği, haczin dayanağı olan ödeme emirleri içeriği borçlardan davacının sorumlu olup olmadığı hususunun, kamu alacağının şirketten tahsil edilememesi üzerine adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davada incelenebileceği, adına düzenlenen ödeme emirlerinin kesinleşmesinden sonra uygulanan hacizlere karşı açılan davada, ödeme emirlerine ilişkin hukuki tekemmülün ve haciz işlemlerinin yasal şartlarının oluşup oluşmadığı irdelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, ödeme emri safhasında incelenmesi gereken bir husustan bahsedilerek hacizle ilgili hüküm kurulmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiylekararın, iptale ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, davacının temyiz istemini reddetmiştir.

İstanbul 1. Vergi Mahkemesi 3.1.2017 gün ve E:2016/2080, K:2017/7 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ilk kararındaısrar etmiştir.

Davalı idare tarafından; hisse devrinin tescil ve ilan ile hüküm ifade edeceği, davacının, hacizlerin dayanağı ödeme emirleri içeriği borçların ait olduğu dönemde şirketin kanuni temsilcisi ve ortağı olduğu ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : K1

Düşüncesi : Haczin dayanağı olan ödeme emirleri içeriği borçlardan davacının sorumlu tutulup tutulamayacağı hususu, kamu alacağının şirketten tahsil edilememesi üzerine davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davada incelenebileceğinden, mahkeme kararında bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı; dava konusu hacizlerin diğer yönlerden hukuka uygun olup olmadığı araştırılmak suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmek üzere ısrar kararının bu nedenle bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

F1 Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket kanuni temsilcisi ve ortağı olan davacının gayrimenkullerine ve banka hesaplarına konulan hacizlerin Ocak 2005 dönemi haricindeki diğer dönemlere ilişkin vergi ve ferilerine tekabül eden kısmının kaldırılması yolunda verilen ısrar kararı, davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Dördüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 5.7.2017gününde oyçokluğuyla karar verildi.

X - KARŞIOY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.