2017/354 K. 2017/498 T. 25.10.2017
VDDK., E. 2017/354 K. 2017/498 T. 25.10.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/354
Karar No.: 2017/498
Karar tarihi: 25.10.2017
İstemin_Özeti : Davacı adına, 2004 yılı Ocak ve Şubat dönemlerine ait vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin tahsili amacıyla düzenlenen 18.9.2009 tarih ve (8) sayılı ödeme emri davaya konu edilmiştir.
Gaziantep Vergi Mahkemesi, 9.11.2010 gün ve E:2010/1455, K:2010/3778 sayılı kararıyla; davacının 1.5.2003 tarihinde verdiği işe başlama dilekçesi üzerine 5.5.2003 tarihinde düzenlenen yoklama tutanağında merkez iş yeri adresinin “A1”, ikamet adresinin ise “A2” olduğu, 24.6.2003 tarihli yoklamada şube işyerinin “A3” olduğu, 12.3.2004 tarihli işi bırakma dilekçesi üzerine 17.3.2004 tarihli yoklamada 28.2.2004 tarihinden itibaren davacının işini terk ettiği, adres tespiti amaçlı ikamet adresi olan “A2” adresinde babası nezdinde yapılan ancak, muhtarlık kaşe ve imzasını taşımayan tespitte, davacının iki yıl önce bu adresten ayrıldığı, yeni adresinin bilinmediğinin tespit edildiği, 20.1.2009 tarihli “A3” adresinde yapılan tespit tutanağının başka bir şirket yetkilisi nezdinde düzenlendiği, yani şube işyerinde başka bir firmanın bulunduğu, 19.1.2009 tarihli defter belge ibraz yazısının, 4.2.2009 tarihinde, davacının ikamet adresi olan “A2” adresinde oğlunun imzasına tebliğ edildiği, ibraz edilmemesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 22.4.2009 tarihli, 25 ve 26 sayılı ihbarnameler düzenlenerek, davacının terk ettiği merkez işyeri adresi olan “A1” adresinde tebliğ edilmek istendiği ancak, 24.4.2009 tarihinde adreste tanınmadığına ilişkin tutanak düzenlenerek ihbarnamelerin 14.5.2009 tarihinde ilana alınıp, 20.6.2009 tarihinde gazetede ilan edildiği, 10.7.2009 tarihinde ilandan indirildiği, dava konusu ödeme emrinin ise davacının Denizli ilindeki adresine tebliğ edilmesi üzerine dava açıldığının anlaşıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 96 ve 103'üncü madde hükümleri uyarınca mükellefler adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilebilmesi için vergi/ceza ihbarnamesinin öncelikle bilinen adresine tebliğ edilmesi, tebligat yapılamaması halinde ilan yoluyla tebliğ yoluna gidilmesi gerektiği, olayda, defter belge ibraz yazısının davacının ikamet adresi olarak görünen adreste oğluna tebliğ edilmesine karşın, ihbarnamelerin tebliği için bu adrese gidilmediği, bu durumda, vergi/ceza ihbarnamesi, davacının bilinen adresine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden kesinleşmiş kamu alacağının varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 19.4.2016 gün ve E:2013/3579, K:2016/3078 sayılı kararıyla; davacının işi bırakma dilekçesi vermesi üzerine 17.3.2004 tarihinde iş yerinde yapılan yoklamayla, 28.2.2004 tarihinden itibaren işini terk ettiği, ikamet adresinde babası nezdinde 14.10.2005 tarihinde yapılan yoklamayla, iki yıl önce adresten ayrıldığı, yeni adresinin bilinmediği, 20.1.2009 tarihinde şube ve merkez iş yeri adreslerinde yapılan yoklamalarla ise sözü edilen adreslerde başka firmaların faaliyette bulunduğunun tespit edildiği, 19.1.2009 tarihli defter belge isteme yazısının 4.2.2009 tarihinde ikamet adresinde aynı konutta oturan ve tebligatı almaya ehil olan oğluna tebliğ edildiği, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine yapılan tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin merkez iş yeri adresine gönderilmesi üzerine adreste bulunmadığı ve yeni adresinin bilinmediğine ilişkin 24.4.2009 tarihli adres tespit tutanağının düzenlendiği, ihbarnamelerin 20.5.2009 tarihinde X1 Gazetesinde ilan edildiği, dava konusu ödeme emrinin ise davacıya yeni ikametgah adresinde 8.6.2010 tarihinde tebliği üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, ikamet adresinde babası nezdinde 14.10.2005 tarihinde yapılan yoklamayla davacının iki yıl önce adresten ayrıldığı ve yeni adresinin bilinmediği ve şube ve merkez iş yeri adreslerinde yapılan yoklamalarda da davacının bulunmadığının tespit edildiği, bu durumda, bilinen adreslerinde bulunamaması nedeniyle 213 sayılı Kanunun 103'üncü maddesindeki koşulların gerçekleştiği olayda usulüne uygun tebliğ edilerek kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Gaziantep 1. Vergi Mahkemesi, 14.4.2017 gün ve E:2016/883, K:2017/239 sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; davacının babası nezdinde yapılan yoklama sonucunda düzenlenen yoklama fişinde belirtilen adres (A4), davacının işe başlama dilekçesinde belirttiği adres olmamakla birlikte defter belge isteme yazısının davacının işe başlama dilekçesinde belirtilen ikamet adresinde (A2 oğluna 4.2.2009 tarihinde tebliğ edildiği, ihbarnamelerin tebliği aşamasına gelindiğinde ise 17.3.2004 tarihinde yapılan yoklama ve 20.1.2009 tarihli adres tespit tutanağı ile davacının merkez işyeri adresinde olmadığı ve işi bıraktığı tespit edilmesine rağmen ihbarnamelerin bu adrese tebliğe çıkarıldığının anlaşıldığı, hak arama hürriyetinin Anayasal güvence altında olduğu, tarafı olduğumuz İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri dikkate alındığında bu hakkın geniş yorumlanmasının hakkaniyete uygun olacağı, "Mernis" sistemi ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ikametgaha dayalı bir sisteme kaydolduğu ve getirilen yasal zorunluluk uyarınca tüm vatandaşlara adres değişikliğini bildirme yükümlülüğü getirildiği; ayrıca, bu sistemin tüm Devlet birimleri ile entegrasyonu sağlanarak, tüm idari birimlere vatandaşların güncel ikametgah adreslerini görme imkanı getirildiği, şahıs şirketleri ile tüzel kişiliğe sahip şirketlerin kanuni temsilcilerinin ikametgah adresleri mernis sistemine kayıtlı olup, bu sistemin tüm kamu kurumlarına açık olduğu, yasa koyucu tarafından yapılan son yasal düzenlemeler sonucu idareler tarafından yapılan tebliğlerde mernis adresinin tebliğ adresi olarak dikkate alındığı hususu göz önünde bulundurulduğunda, idare tarafından şahıs şirketlerine yapılacak tebliğ işlemlerinde şahıs mükelleflerin "Mernis" adreslerinin de bilinen adres kapsamında değerlendirilmek suretiyle hareket edilmesi, tebliğ yapılamaması halinde ilanen tebliğ yoluna gidilmesi gerektiği, adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkının; bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamı taşıdığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul ettiği ve bu hakkın, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade ettiği, bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlâl edildiğine karar verildiği, mahkemeye erişim hakkının, kural olarak mutlak bir hak olmayıp, sınırlandırılabilen bir hak olduğu, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkı, özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve ilgilisi üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiği, yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde; davacının işe başlama dilekçesinde ikamet adresi olarak gösterilen adrese ihbarnamelerin tebliği için gidilmediği, davacının mükellefiyeti terk etttikten sonra, memur olarak başka bir ilde yaşamaya başladığı, ödeme emirlerinin bir şekilde Denizli ilindeki adresine tebliğ edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; vergi dairesi tarafından öncelikle davacının bilinen ve defter belge ibraz yazısının tebliğ edildiği adrese ihbarnamelerin tebliği için gidilmediği, ''Mernis'' sistemi üzerinden davacının adresi ile ilgili gerekli araştırmanın yapılmaması nedeniyle adına düzenlenen ihbarnamelerin davacının eski işyeri adresine tebliğe çıkarılmak suretiyle adresinde bulunamadığı ve adresinin bilinmediğinden bahisle ilanen tebliğ yoluna gidildiği hususu dikkate alındığında, davacının ihbarnameye karşı dava açma hakkını kullanmasının engellendiği, bu suretle davacının mahkemeye erişim hakkının da ihlal edildiği gerekçesiyle ısrar etmiştir.
Davalı idare tarafından; tebliğat yapacak makama en son bildirilen veya bu makamca en son tespit edilen adrese tebligat yapılması gerektiği, davacının bilinen adreslerinde bulunamadığı, işi bırakma dilekçesinde ikametgah adresinin bildirilmediği, davacının ikametgah adresinde babası nezdinde düzenlenen 14.10.2005 tarihli yoklamada da davacının iki yıl önce adresten ayrıldığının tespit edildiği, ilanen tebliğ koşullarının oluştuğu ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Gaziantep 1. Vergi Mahkemesinin, 14.4.2017 gün ve E:2016/883, K:2017/239 sayılı ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddine, 25.10.2017gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay ÜçüncüDairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.